Esselâmu Aleyküm ve Rahmetüllâh. Ele gelmez, göze değmez bir şeyin sizi esir aldığını hayal edin işte vesvese tam olarak bu. Vesvese kimileri için hastalık derecesinde, en küçük seviyesi ise günaha meyil ve zihin yorgunluğu sebebi. İmtihanın bir parçası olması sebebiyle onu tamemen yok etmek mümkün değil ama krizi fırsata çevirerek onu tanıyabilir ve kontrol edilebilecek seviyede tutabiliriz. Bunun içinde vesvesenin çocukluğuna, kaynağına inmek lazım. Düşünün ki evinize sürekli pis su akıyor. Sürekli silerek mi temizlik sağlarsınız yoksa bu suyun kaynağını bulup tamir ederek mi? Ebû Amr el-Buhârî (radıyallahü anh) vesvesenin kaynaklarını 10’a ayırmış ve bu kaynaktan hasıl olan vesvesenin nasıl tamir edileceğini söylemiş. Gelin kulak verelim.
1. Birincisi Hırstır
Ona tevekkül ve kanaatla karşılık ver.
Elimizdeki nimete şükretmek hem nimeti arttırır hemde mutluluk verir. Her zaman her şeyin en iyi olup her şeyin en iyisine sahip olmamız mümkün değildir. Elde ki ile yetinip kanaat etmek ve bu kadarının hayr olduğuna iman etmek psikolojimizi de rahatlatır kulluk derecemizi de yükseltir. Allah’tan gelenin de gelmeyenin de bizim için en iyisi olduğuna iman edip tevekkül etmek kadar insanı rahatlatan bir amel yoktur. Özendiğiniz konumda değilseniz, istediklerinizi en azından şuan elde edememişseniz kesinlikle sizin için böylesi hayırdır.
2. İkincisi Emeldir
Onu da hemen öleceğini düşünerek kır.
Dünyalık hedeflerimiz elbette olacaktır ama bunlara ulaşma emeli artık bizde vesveseye dönüşmüş ise şunu düşünmekte fayda var: “Bu isteğimin hemen şuan ölmem durumda bana faydası var mıdır? Ölüm düşüncesini de vesveseye dönüştürmeden emelinizi vesvese olmaktan kurtarabilirsiniz.
3. Üçüncüsü Dünya Nimetleriyle Zevklenmedir
Ona da, nimetlerin kaybolacağını ve hesaplarının uzunluğunu düşünerek karşı koy.
Sahip olduğunuzun ve elde etmek istediğiniz her nimetin çetin bir hesabı var. Bu hesabı düşünmek şükrü, tövbeyi arttırır, vesveseye azaltır. Hayr için kullanılmayan her nimetin de hem kendisi hemde sizde bıraktığı etki bitip tükenecektir. Sonsuz bir alemde rahat olmak için geçici nimetlerden feragat etmek gerek.
4. Dördüncüsü Hasettir
Onu da Allah’ın adaletini göz önüne alarak yok et.
Boynuzsuz koyunun boynuzlu koyundan kısas sûretiyle hakkının alınacağı benzetmesinden Allah’ın adaletini anlayabiliriz. Bugün sizde olmayıp başkasından olan, haset ettiğiniz her türlü dünyalık için bir kısmı dünyada tamamı ise ahirette ama mutlak bir adalet sağlanacaktır. Herkese aynı nimetlerin verildiği aynı imtihanların yapıldığı bir dünya düşünülemez. Herkesin kendine özgü şartları, imtihanları ve dereceleri vardır.
5. Beşincisi Sıkıntıdır
Ona da Allah’ın ihsanını düşünerek karşı koy.
“Bir Müslüman’a herhangi bir musibet, bir sıkıntı, bir keder, bir üzüntü, bir eziyet, bir gam dokunursa, hatta kendisine bir diken bile batarsa, mutlaka Allah bunları onun günahlarına kefaret yapar.” (Buharî, Marda,1; Müslim, Bir, 52) Allah merhamet sahibidir, dünyada çektiğimiz tüm sıkıntılar sabır ve şükür ile günahların erimesine sevapların artmasına sebep olur. Sıkıntılar aynı zamanda imtihan sebebidir, ardından gelen mutluluğun da keyfiyetini arttırır.
6. Altıncısı Kibirdir
Onu tevazu ile kır.
Yaratılışınızı düşünün: bir çoğunun tiksindiği bir su… Sonunuzu düşünün: en fazla 3 nesil sonra unutulacak, toprakta kemikler bile kalmayacak, yanında da hiçbir şey götürmek mümkün değil! Bu tablo, kibirlenmek için fazla cüretkar değil mi?
7. Yedincisi Mü'minin Değerini Küçümsemedir.
Onu da mü’minleri sayarak ve hürmet ederek izale et.
“Nice insanlar gördüm üzerinde elbise yok. Nice elbiseler gördüm içinde insan yok!” (Hz. Mevlana) Bazı sözler sosyal medyanın hışmına uğrayıp anlamını gizliyor, tefekkürü edilmiyor. İşte Hz. Mevlana’nın bu satırları da bu sözlerden. İnsanlara insan olduğu için değer verilir, mü’min olduğu zaman hürmet edilir. Kıyafeti, işi, konumu, rengi onun değerini düşürmez.
8. Sekizincisi Dünya Sevgisidir
Onu ihlâsla yok et.
ihlâs kelimesi, terim olarak “ibadet ve iyilikleri riyadan ve çıkar kaygılarından arındırıp sadece Allah için yapmak” demektir. Kısa ifadesiyle Allah görüyormuş gibi Allah için… Hemen bu duyguyu oluşturmak zordur. Allah’ın bizi her an gördüğünü idrak etmek için devamlı Allah’ı zikretmeliyiz böylece önce dil de sonra kalpte ve sonra tüm hayatımız da Allah’ın varlığını idrak etmek mümkün olacaktır.
9. Dokuzuncusu Yükselme ve Baş Olma Arzusudur.
Onu zillet ve huşu ile defet.
Hz. Ebubekir (r.a) halife olduğunda hala mahallesindeki bazı hayvanlarının sütünü sağarak geçimine katkı sağlıyordu. Bunun bir amacı da zillet içinde olup baş olmanın başına dert açmasını engellemekti. Hz. Ömer (r.a) halifeyken bir kaç yerinden yamalı kıyafetler giyiyor, yeni ve gösterişli kıyafet giymeyi reddediyordu. Akıllı insanlar baş olarak başına dert almak istemediyseler de bu durum imtihan olarak başlarına geldiğinde zillet ve huşu ile ahiret hesaplarını düşündüler.
10. Onuncusu Cimriliktir.
Onu da cömertlikle yok et.
Nefse dokuna dokuna vermenin de sevabı daha bir başkadır. Hem vermekle azalmaz; nasip olan mal elbet gelir, nasipten çıkandan gitmenin bir yolunu bulur. Bu yol infak olursa da dönüp dolaşır ve ahiret heybenize girer. Harcamayıp, infak etmeyip biriktirmenin belası büyüktür. Hem dünya da hem ahirette başınıza dert olur. Üstad Necip Fazıl’ın deyimiyle
Hasis sarraf,kendine bir başka kese diktir
Mezarda geçer akçe, neyse onu biriktir
Kaynaklar
(RUHU’L BEYAN)
0 Yorum