Ulu Hakan Abdulhamid Han ve Eğitim Üzerine


0

10 Şubat 1918. Sultan II. Abdülhamid Han bu dünyadan göçtü. Ulu Hakan’ın vefatının 101. sene-i devriyesinde, padişahlığı döneminde eğitime verdiği önem ve bu yönde attığı adımları gelin beraber inceleyelim. 

Abdulhamid Han'ın Eğitime Bakışı

Maalesef, zaman zaman Abdulhamid Han için türlü haksız, yersiz ve delilsiz eleştiriler duyuyoruz. Bunlardan biri de halkı cahil bıraktığına yönelik olan eleştiri. Halbuki II. Abdülhamid’in en çok yakındığı konulardan biri de Müslüman halkın cehaleti ve eğitimsizliğiydi ve bu sebeple halkın eğitimine büyük önem veriyordu. Yaptığı işlerin felsefesinde ‘Maarif bütün ilerlemelerin hazırlayıcısıdır.‛ sözü yatmaktaydı. Ona göre devletin geleceğinin, İslam ilkelerini benimseyen eğitimli gençlerle mümkündü. II. Abdülhamid, devletin okullarından yetişecek dindar ve gayretli gençlerin devletin geleceğini inşa edeceğini düşünüyordu. Osmanlı Devleti’nin temelini İslamiyet olarak görüyor ve devletin geleceğini İslamiyet’in gücüne bağlıyordu. Gençlerin İslam ahlakı açısından yetersiz yetişmeleri halinde öğrencilerin ülkenin menfaatini sağlayamayacağı düşüncesi hakimdi. 

1. Maarifperver Sultan

Mehmet Ö. Alkan’ın Osmanlı İmparatorluğu’nda Modernleşme ve Eğitim adlı makalesinde şöyle diyor:

‘Sıfatlarından biri “Maarifperver” olan II. Abdülhamid dönemi her düzey okul sayısında ve okullaşma oranında (cemaat ve yabancı okullar da dahil) en çok artışın meydana geldiği dönemdir. Bir yandan geleneksel eğitim yapan sıbyan okulları modern eğitim yapan ibtidaîlere çevrilmiş ve yan sıra yeni ibtidaî okullar açılmıştır. İkinci olarak özellikle idadî düzeyi eğitime büyük önem verilmiş ve sivil idadîler asıl bu dönemde açılmaya başlanmıştır. Bu dönem bir anlamda idadîler çağıdır. Üçüncü olarak Hukuk, Güzel Sanatlar, Ziraat, Ticaret, Orman, Maden, Baytar  gibi yüksek okullar kurulmuş, Mülkiye Mektebi yeniden yapılandırılmıştır. Eğitimin alt yapısının kurulması ve yaygınlaştırılması, Maarif Nezareti’nin merkez ve taşra teşkilatında düzenlemeler yapılması da bu dönemde olmuştur.’

2. Sayılarla Abdulhamid Han Dönemi

Halkı cahil bıraktığı hususundaki iddiaların gerçekten ne kadar uzak olduğuna sayısal veriler doğrultusunda bakabiliriz. Abdülhamid’in Kurtlarla Dansı isimli kitapta yazar, yine Alkan’ın makalesine atıfta bulunarak Abdülhamid Han devrinin ilk 15 yılında yapılan adımları sıralıyor. 

Buna göre 160 Rüşdiye (Ortaokul), 55 İdadi (Lise), 14 İptidai Darülmuallimini (İlköğretim Öğretmen Okulu), 19 Müslüman özel okulu, 9649 modern iptidai okul (ilkokul) kurulmuştur. Buna ek olarak, 5138 adet eski tarz öğretim yapan sıbyan mektebi ilkokula dönüştürülmüştür. Öğrenci sayısı tarafından bakıldığında, 1893 yılındaki bir istatistiğe göre ülkedeki toplam öğrenci sayısı 896,424’tür. Okul sayısı 29 bini aşmış, öğretmen sayısı 32 bin civarındadır. Yine bu istatistiğe göre taşrada 14, İstanbul’da ise 1’i kız  olmak üzere toplam 16 öğretmen okulu vardır. Rüştiyelerin sayısı ise 413’tür.

Eğitimdeki bu atılımları daha net görebilmek için Abdülhamid Han’dan önceki döneme bakmamız yeterli olacaktır. İktidardaki 11. yılında idadi sayısı 5 iken, 6 yıl sonra 55’e; Meşrutiyet’ten hemen önce ise toplamda %150 lik gibi bir artışla 88’e yükseltmiştir. Öğretmen okullarının sayısı aynı dönemde 4’ten 30’a çıkarılmıştır. 

3. Cennetmekan Abdulhamid Han

Tüm bu verilerin ışığında Abdülhamid Han’ın eğitim konusunda öngörüsüz veyahut yenilik açısından yetersiz olduğunu söylemek gerçekleri yansıtmayacaktır. Strateji dehasının yanında, muasır medeniyetlerle yarışmanın yolunun İslam ile bütünleşmiş modern bir eğitimden geçtiğini görmesi de onu Ulu Hakan yapan özelliklerinden biri olmuştur.

Allah (c.c.) ondan razı olsun.

Mekanı cennet olsun.

Kaynaklar

Osmanlı İmparatorluğu’nda Modernleşme ve Eğitim, Mehmet Ö. Alkan
Sultan II. Abdülhamid Dönemi Eğitim Politikası Hakkında Bir Değerlendirme, Yrd. Doç. Dr. Büşra Karataşer
Abdulhamid’in Kurtlarla Dansı, Mustafa Armağan


Beğendiniz mi? Arkadaşlarınızla Paylaşın!

0

3 Yorum

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  1. Nerdesin şevketlim, Sultan Hamid Han?
    Feryâdım varır mı bârigâhına?
    Ölüm uykusundan bir lâhza uyan,
    Şu nankör………… bak günâhına.

    Târihler ismini andığı zaman,
    Sana hak verecek, ey koca Sultan;
    Bizdik utanmadan iftira atan,
    Asrın en siyâsî Padişâhına.

    ‘Pâdişah hem zâlim, hem deli’ dedik,
    İhtilâle kıyam etmeli dedik;
    Şeytan ne dediyse, biz ‘beli’ dedik;
    Çalıştık fitnenin intibahına.

    Dîvâne sen değil, meğer bizmişiz,
    Bir çürük ipliğe hülyâ dizmişiz.
    Sade deli değil, edepsizmişiz.
    Tükürdük atalar kıblegâhına.

    Sonra cinsi bozuk, ahlâkı fena,
    Bir sürü türedi, girdi meydana.
    Nerden çıktı bunca veled-i zinâ?
    Yuh olsun bunların ham ervâhına!

    Bunlar halkı didik didik ettiler,
    Katliâma kadar sürüp gittiler.
    Saçak öpmeyenler, secde ettiler.
    ……………… pis külâhına.

    Haddi yok, açlıkla derde girenin,
    Sehpâ-yı kazâya boyun verenin.
    Lânetle anılan cebâbirenin
    Bu, rahmet okuttu en küstâhına.

    Çok kişiye şimdi vatan mezardır,
    Herkesin belâdan nasîbi vardır,
    Selâmetle eren pek bahtiyardır,
    Harab büldânın şen sabahına.

    Milliyet dâvâsı fıska büründü,
    Ridâ-yı diyânet yerde süründü,
    Türkün ruhu zorla âsi göründü,
    Hem Peygamberine, hem Allâh’ına.

    Lâkin sen sultânım gavs-ı ekbersin
    Âhiretten bile himmet eylersin,
    Çok çekti şu millet murada ersin
    Şefâat kıl şâhım mededhâhına.

    Rıza Tevfik Bölükbaşı