Stres öyle bir şeydir ki çoğu zaman stresli olduğumuzun bile farkına varamayız. Bir çok insan tansiyon düşüklüğü-yüksekliği, uçuk, baş ağrısı, sindirim ve boşaltım sorunları yaşayınca galiba stres yapmışım diyerek kendini rahatlatmaya çalışır. Stres, şeytanın modern zamanda kullandığı kuvvetli bir vesvese yöntemidir. Peki stres hep bu kadar etkin miydi? Eskiden, insanlar içlerini kemiren o sese ne cevap veriyorlardı? Şimdi listemize bir göz atıp eskiden stresle nasıl başa çıkılıyormuş hatırlayalım.
1. Rızkı veren Allah'tır. O halde başkasının önünde eğilme!
Yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki, rızkı Allah’a ait olmasın.(Hud Suresi 6. ayet) Bu ayete rağmen müslüman umudunu kesip psikolojik sıkıntıya girebilir mi? Müslüman onur ve şeref sahibidir. Aç kalır fakat onursuz yaşayamaz.
Bir acayip derde düştüm herkes gider kârına
Bugün buldum bugün yerim,Hak kerimdir yarına
Zerrece tamahım yoktur şu Dünya varına
Rızkımı veren Huda’dır kula minnet eylemem.
2. Tevekkeltü Al'Allah Vazifeni yap sonra Allah'a tevekkül et!
Allah size yardım ederse, sizi yenecek yoktur. Eğer sizi yardımsız bırakırsa, ondan sonra size kim yardım edebilir? Mü’minler, ancak Allah’a tevekkül etsinler. (Ali İmran/160) Bizde büyük ya da güçlü olan kazanmaz oğul, Allah kimin yanındaysa O kazanır. Evet savaştan mücadeleden bela ve musibetlerden zaferle çıkmanın sırrı Allah’a tevekkül etmektir. Atalarımız tedbiri aldıktan sonra Allah’a tevekkül etmeyi unutmadılar. Bizler mücadele ile mesulüz. Zafer Allah’tandır. Allah’a tevekkül eden kaybetmez. İslam ümmeti olarak buna ne kadar muhtacız oysa ki…
3. Ya Nasip! Nasipte varsa gelir seni bulur zamanı gelince.
Nasibinde varsa el getirir yel getirir nasibinde yoksa el götürür yel götürür derler. Buyrun beraber Hikayeyi okuyalım. Büyük fıkıh (hukuk) bilgini, Hanefi mezhebinin kurucusu İmam-ı Azam Ebû Hanîfe’nin ilmi faaliyetleri yanında ticaretle de meşgul zengin bir zat olduğu malumdur. Bu büyük insan, gündüz öğleye kadar mescitte talebelerine ders verir, öğleden sonra da ticari işleri ile uğraşırdı. Bir gün ders verdiği sırada bir adam mescidin kapısından seslendi: Ya imam, gemin battı!… İmamın ticari mal taşıyan gemileri mevcuttu. İmam-ı Azam bir anlık tereddütten sonra “Elhamdülillah” dedi. Bir müddet sonra aynı adam yeniden gelip haber verdi: Ya imam, bir yanlışlık oldu batan gemi senin değilmiş. İmam bu yeni habere de: “Elhamdülillah” diyerek mukabele etti. Haber getiren kişi hayrete düştü: Ya imam, gemin battı diye haber getirdik “Elhamdülillah” dedin. Batan geminin seninki olmadığını söyledim yine “Elhamdülillah” dedin. Bu nasıl hamdetme böyle? İmam-ı Azam izah etti: Sen gemin battı diye haber getirdiğinde iç âlemimi, kalbimi şöyle bir yokladım. Dünya malının yok olmasından, elden çıkmasından dolayı en küçük bir üzüntü yoktu. Bu nedenle Allah’a hamdettim. Batan geminin benimki olmadığı haberini getirdiğinde de aynı şeyi yaptım. Dünya malına kavuşmaktan dolayı kalbimde bir sevinç yoktu. Dünya malına karşı bu ilgisizliği bağışladığı için de Allah’a şükrettim. Unutmayalım ki her nasip vaktine esirdir. Dünya malına tamah ve hırs, o malı çoğaltmaz aksine bereketine zarar verir.
4. Ya Sabır! Sabretmeyi bil vaktinden önce bahar gelmez.
Sabır… Sabır, durmak beklemek değildir. Sabır, mücadele vermek, yoldan sapmamaktır. Engelleri bir bir aşıp hedefe varmaktır. Öyle olmasaydı Allah sabredenler ile beraber olduğunu söyler miydi? Ey iman edenler! Sabrederek ve namaz kılarak Allah’tan yardım dileyin. Şüphe yok ki, Allah sabredenlerle beraberdir. (Bakara/153) Sabır cennete giden yoldaki engelleri aşabilmek, takılmamaktır. Sabır düşman karşısında sebat edebilmektir.
Ondan dolayı dualarımızda deriz ki ; (Tâlût’un askerleri) Câlût ve askerleriyle karşı karşıya gelince şöyle dediler: “Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır, ayaklarımızı sağlam bastır ve şu kâfir kavme karşı bize yardım et. (Bakara/250)
5. Bu da Geçer Ya Hu! Herşey gelip geçici, az önce aldığın nefes bile geçti sen baki olana razı ol.
Yeryüzünde bulunan her canlı yok olacak. Ancak azamet ve ikram sahibi Rabbinin zâtı bâki kalacaktır. (Rahman/26-27) Dünya hayatı oyun ve eğlenceden ibarettir. Asıl kalıcı olanlar salih amellerimizdir. Müslüman bu dünyada misafir olduğunu bilen ve ona göre yaşayandır. Hiçbir şeye sonsuz bir ümit ile bağlanmaz şayet böyle olursa elimizdekini kaybettiğimiz zaman acısı büyük olur. Zira biz Allah’tan geldik ve ona döndürüleceğiz. Dünya nimetleri de böyledir sırası gelen ondan faydalanır ve diğerine devreder.
6. Bitirirken;
Hayatımızın her alanında başımıza gelecek dert keder ve sıkıntılarda ağzımıza dilimize en önemlisi gönlümüze alıştıracağımız bu 5 Temel Madde ve kural bizim prensibimiz olsun.Önce dilimizde olan bu kelimeler, yeteri kadar tekrarlanınca kalbimize nakşedilecektir inşallah. Bunlar hayatımıza girdikten sonra psikologlara ihtiyaç kalmayacaktır Biiznillah…
Bu içerik Esra Ceran tarafından yeniden düzenlenmiştir.
Tövbe
Çağın hastalıkları dediklerimiz; islamdan uzaklaşan yaşantının sonucı
katılmıyorum