11 Temmuz 2018 tarihi Bosna Savaşı sırasında meydana gelen Srebrenitsa katliamının başlangıcının 23. yıldönümüdür. Belki de dönemin en kötü saldırısı olarak bilinen Srebrenitsa katliamının yer aldığı bu savaş Avrupa’nın 2.Dünya Savaşı sonrası tarihinin en karanlık dönemini oluşturmaktadır. Bosna savaşında yaşanan diğer acı gerçeklere ithafen bir önceki cümlede “belki” ifadesini kullandık. Savaş 1992 yılında başlamış görünse de aslında bu çatışmanın temelleri Osmanlı İmparatorluğuna dayanmaktadır ve Yugoslav diktatör Josip Tito’nun ölümüyle çatışma yeniden alevlenmiştir. 27 yıllık yönetimi sona eren Tito’nun ölümü, Yugoslavya’da bazı bağımsızlık hareketlerini tetiklemiştir. Bu hareketlerin sonucunda Federasyon dağılmış ve Slovenya, Hırvatistan, Karadağ, Bosna, Makedonya, Kosova gibi şu an bağımsız olan devletler ortaya çıkmıştır. Bu bağımsızlık mücadelelerin bir kısmı oldukça barışçıl bir şekilde çözüme kavuşmuşken, diğer kısmı ise oldukça kanlı bir şekilde sonuçlanmıştır.
Savaşın öncesinde, Bosna Hersek etnik olarak zengin bir nüfusuna sahipti. Bu zengin nüfusun çoğunluğunu Müslüman Boşnaklar oluştursa da bölgede azımsanmayacak sayıda Hırvat, Sırp ve Yugoslav da yaşamaktaydı. Bosna’nın bağımsızlığına yönelik Boşnak parlamentosunda oy birliği sağlanmışsa da parlamentonda yer alan Bosnalı Sırp üyeler bu sonuca karşı çıktı ve bu bağımsızlığın gerçekleşebilmesi için çoğunluğun üçte ikisinin oyunun sağlanması gerektiğini savundu. Boşnakların, milli liderleri Aliya İzzetbegoviç önderliğinde yürüttükleri bağımsızlık çalışmaları Sırp ve Hırvat ordusunun işgaliyle sonuçlandı. Her iki ordu da Bosna topraklarını kendi aralarında paylaşmayı hedefliyordu. Bu paylaşma anlaşması ise Hırvatistan başbakanı olan Franjo Tuđman ve Sırbistan başbakanı olan Slobodan Milošević, arasında gerçekleşmişti. 6 Nisan 1992 tarihinde Sırp ordusu, Bosna’nın başkenti olan Saraybosna’yı ateş altına almıştı ve ayın sonuna gelindiğinde savaş bölgenin çoğuna yayılmış hale gelmişti.
1. Saraybosna'nın Kuşatılması
Bu çatışmanın tüm önemli olaylarından bahsetmek, Saraybosna işgalinin yürek burkan hikayesini, fotoğraflarıyla bize 2.Dünya Savaşı’nı anımsatan esir kamplarını, Müslüman nüfusu yok etme adına aklın hayalin almayacağı şekilde yapılan tecavüzleri anlatmak bu yazının amacını aşmaktadır ancak bu yapılan zulmü gözler önüne sermeden Bosna savaşı hakkında bir şey yazabilmek pek mümkün değildir. Sırplar tarafından tecavüze uğrayan Müslüman Boşnakların sayısının 12,000 ile 50,000 arasında olduğu bilgisi bile yaşanan bu zulmün ne derecede olduğunu bize göstermektedir. Bunların büyük bir çoğunluğu ise bu amaç için özellikle oluşturulmuş “tecavüz kamplar”ında gerçekleşmiştir.
2. Srebrenitsa
Srebrenitsa savaşın ilerleyen safhalarında düşmüş ve 11 Temmuz 1995 tarihinde Sırp güçlerin eline geçmiştir. Gerçekleşecek o korkunç olaylara zemin hazırlayan Bosna-Sırp ordusu kumandanı Ratko Mladiç radyodan adamlarına seslenerek şöyle demiştir: “Bu toprakları Sırp halkına vereceğiz… Türklerden intikam almanın zamanı gelmiştir.” Bosna bölgesinde gerçekleşen bu trajediye dair acı bir gerçek de şu ki bu bölge yalnızca 2 yıl önce BM koruma bölgesi olarak kabul edilmişti ve BM birlikleri tarafından izlenmekteydi. Bölge halkı da tam da bu sebeple BM’nin kendilerini savaşın en yıkıcı katliamından koruyacağına inanmaktaydı.
Bölgeyi ele geçirdikten sonraki sabah Sırp güçleri Bosnalı siviller arasından erkekleri ve erkek çocuklarını (görgü tanıklarına göre bu “savaşabilecek yaş” grubuna 14 yaşındaki çocuklar da dahildi) ayırmaya başlamış ve onları ayrı bölgelere yerleştirmişti. Diğer Boşnak erkekler ise bölgeden kaçarak Sırplara karşı direnmiş ya da Bosna kasabasının daha kuzeyine gitmeye çalışmıştı. Sırp ordusu ise erkeklerin saklandıkları yerden çıkmaları için megafonla duyuru yapmış ve onlara güvende olacaklarını bildirmişti. Maalesef ki birçok Boşnak bu hileye aldanmış ve ortaya çıkmışlardı.
13 Temmuz’dan 22 Temmuz’a kadar her gün infazlar gerçekleşmişti. Bazı zamanlar yüzlerce erkek sırayla öldürülürken 30 dakika boyunca hiç durmaksızın silah seslerinin duyulduğu bile oluyordu. Bazı günler öldürülenler arasında kadınlar ve çocuklar da bulunmaktaydı. Tecavüz ise savaş süresince devam etmekteydi ve Srebrenitsa katliamı sürecinde de devam etti. Bazen Müslüman erkeklere kendi mezarlarını bile kazdırıyorlardı. Hayatta kalanların bazıları birçok diğer erkekle birlikte bir sıraya dizildiklerinden ve kurşun yağmuruna tutulduklarından bahsetmektedirler. Vurulmalarına rağmen bazıları hayatta kalmayı başarmış ve çevrelerini kuşatan ceset yığınları arasında ölü taklidi yapmışlardır. 22 Temmuz gününün sonuna gelindiğindeyse 8,000’den fazla Boşnak erkek ve erkek çocuğu öldürülmüş ve toplu mezarlara gömülmüştü.
3. Belirlenemeyen Kayıplar, Suç ve İnkar
Katliamın oldukça karmaşık yansımaları olmuştur. Bunlardan özellikle üç tanesine değineceğiz. Öncelikle, cesetlerin tespiti halen devam etmektedir. Sırplar toplu mezarları farklı yerlere taşır ve böylece onları BM’nin gözetiminden uzak tutmaya çalışırlardı. Maalesef ki birçok aile bu sebeple halen ceset veya ceset parçalarını tespit edememiş ve böylece kapanmayan acıları daha da artmaktadır. Bu tür durumlarda böylesi belirlenemeyen kayıpların varlığı ailelerin acılarını ikiye katlamaktadır. Şu anda 1000’den fazla ceset halen kayıptır.
BM’nin suçundan da bahsetmemiz gerekir. Suçun büyük bir bölümü bu vahşeti yapan Sırp ordusuna ait olsa da BM’nin Srebrenitsa’daki duruma yetersiz müdahalesinde de suçluluk payının bulunduğu bir gerçektir. Hollanda BM barış güçlerinin ise bu olayda özellikle parmağı bulunmaktadır. çünkü barış güçleri katliamda hayatını kaybedenlerin bir çoğunu oluşturan erkeklerin karargahtan ayrılmasına sebep olmuştur. Bu yılın Temmuz ayında Lahey’de düzenlenen mahkeme Hollanda hükumetini Srebrenitsa’daki 300 erkeğin ölümünden sorumlu tutmuştur ancak bu öldürülenlerin yalnızca küçük bir kısmını oluşturmaktadır.
Son ve en önemli nokta ise Srebrenitsa’da yaşananların anlatılmasıdır. Bazı ülkelerde bu katliamı reddetmek bir suç sayılsa da çatışmanın taraflarından bazıları yaşanan olayların büyüklüğünü kabul etmemekte ve bunun etnik temizlemeye yönelik bir soykırım girişiminden ziyade her savaşta olabilecek bir olay gibi görmektedir. Katliamda yakınlarını kaybeden ailelerin yaşadığı acı bir diğer olay ise Sırp milliyetçisi olan Mladen Grujičić’in Srebrenitsa’nın belediye başkanı seçilmesi olmuştur. Grujičić’ de Srebrenitsa’da yaşananları katliam olarak görmeyenler arasındadır. Yaşananların anlatılmasının önüne geçebilmek adına Bosna Sırplarının lideri Milorad Dodik 1100’ü çocuk olan 11,000 insanın hayatını kaybetmesine sebep olan Saraybosna kuşatmasının ve Srebrenitsa katliamının öğretilmesini yasaklamıştır. Bu acı gerçeklerin üzerinden henüz otuz yıl bile geçmemesine rağmen bu katliamın önemli taraflarından birisinin gelecek nesillerin böylesi bir tuzağa düşmemesi için yaşananlardan ders çıkarmak yerine tarihi yeniden yazmaya kalkmasını oldukça ironiktir. Srebrenitsa’da yaşananlara insanlarda oluşturduğu yıkımı tahmin bile edemeyiz maalesef ki bu üç temel sorun var olmaya devam edecek ve mağdurların kalplerinde açılan derin yaralar asla kapanmayacak.
Kaynaklar
mvslim.com
0 Yorum