Ramazan,
Bir çoğumuzun yutkunamadığı düğümü gibi. Ne tam anlamıyla vakıf olabiliyoruz, ne de kenara koyabiliyoruz. Acaba bu huzursuzluk ve farkındalık da şükre vesile bir nimet olabilir mi? Mümkün.
İşte planlar yaptığımız, heyecanla beklediğimiz, ‘nasıl böyle geçer’ dediğimiz, yapamadıklarımıza hayıflandığımız, yaptıklarımızı yeterli görmediğimiz bir ramazan daha geldi ve gidiyor. Ama bir tılsım var bu noktada. Hani hep derler ya, 1 ayı, 11 aya vakfetmek, tesirini taşımak, diye. Öyle zor bir iş ki bu, yapabilen olmuş mudur bilemiyoruz. Oysa küçücük birkaç ipucu ile bunun için adım atabiliriz. Biz salih bir niyet beslersek, Rabbimiz de mutlaka desteğini gönderir. Buna iman ederek Bismillah;
1. Neden?
Çünkü Ramazan fırsat ayıdır. Her şey için, kurtuluş için, tövbe için, yeni başlangıçlar için, alışkanlıklar için… Ancak her şey bayram günleri ile gelir. Belki de Şevval oruçlarından sonra. Gittikçe yavaşlayan hareketler, azalan enerji ve düşen motivasyon. İşte tüm bunlara karşı gardımızı almalıyız. Eğer ki Ramazan’da hissedilen o ince sızı ve yanışın bir kıvılcımını devamlı hissetmek istiyorsak, tedbir almalıyız.
2. Nasıl?
İşte tüm sır burada. Yapacağımız çok basit bir şey aslında. Her yıl size “Bu Ramazan diğerlerinden farklıydı, bana … bıraktı.” diyebileceğiniz şeyi bulmak. Evet doğru okudunuz. Ramazan size gitmeden evvel bir hediye, emanet, hatıra, nasıl adlandırırsanız bir parça bırakacak. Ama tek başına değil.
Şöyle ki, herkesin nafile olarak sevdiği ibadetler farklı olabilir. Hepimizin mizacı farklı farklıdır. Bu nedenle aynı şeylerden aynı hazzı duymamız mümkün değil. O halde ibadetler de böyledir. Kimimiz daha fazla Kuran okumak ile huşuyu hissederken, kimimiz daha fazla namaz ile, kimimiz daha fazla zikir ile bunu hissediyor olabilir. İşte bu nedenle önce bu noktayı saptamalısınız. Siz farz ibadetlerden sonra, hangi ibadeti daha çok yapmayı seviyor ve haz alıyorsunuz? Buldunuz mu, öyleyse devam edelim.
Bundan gerisi çok kolay. Henüz Ramazan’ın son 10 günü önümüzdeyken, hemen harekete geçelim.
Namaz diyen dostlar; siz kendinize sabit bir nafile namaz belirleyeceksiniz. Bu kaza da olabilir. Mesela perşembe günleri kaza kılma gününüz olabilir. Ya da teheccüd/duha/işrak gibi bir nafile namazı sabitleyebilrisiniz. Ramazan’dan sonra bu sabitliğinizden şaşmamalısınız. Birkaç ay belki bir yıl sonra bakacaksınız ki, geçen Ramazanınız size müthiş bir ibadet alışkanlığı kazandırmış. Her İşrak kılışınızda veya her perşembe kaza namazı kılarken, Ramazan ile iletişimi koparmamak için motivasyonunuz artacak ve o hissiyatı devam ettirebileceksiniz.
Zikir diyen dostlar; siz de kendinize sabit bir zikir seçmelisiniz. Bu zikrin vaktini de belirlemek önemli. Mesela her sabah namazının ardından “Estağfirullah el Azim” zikrini çekebilirsiniz. Bunu oraya sabitlemelisiniz. Ramazan’dan sonra da hiç bırakmadan devam etmelisiniz. Bir süre sonra geçen Ramazanınız size zikir gibi müthiş bir ibadeti kazandırmış olduğunu göreceksiniz. Böylece Ramazanı boş geçirdiğiniz düşüncesinin abartılı vesvesesinden de kurtulabilirsiniz.
Kuran diyen dostlar; sizler de Kuran’dan bir sure, ayet veya bir bölüm seçmelisiniz. Bu adımda mealden yardım alabilirsiniz. En etkilendiğiniz ayetlerden veya surelerden biri olabilir. Eğer daha önce hiç ezber yapmadıysanız, ayet seçmeniz kolaylık olur. Diyelim ki Cuma suresini seçtiniz. Bunu Ramazan çıkmadan evvel ezberlemelisiniz. Artık o sizin Ramazan yadigarınızdır. Ne zaman bunalsanız ve Ramazanı özleseniz bir besmele ile okuyabilirsiniz. Yine bir günün bir vakit namazını seçerek, mesela Cuma günleri sabah namazında sürekli cuma suresini okuyabilirsiniz. Böylece Ramazanınız her Cumanıza taşınmış olur. Böylece geçen Ramazanınız size Kuran’dan bir hediye sunmuş olur. Bu örnekler çoğaltılabilir.
Kardeşler, tek derdimiz Ramazandan sonraki kayıplarımızdır. Siz hiç gözlerinizi bıraktınız mı bir Ramazanda, ya da parmaklarınızı? Peki neden yüreğinizin bir parçasını bırakasınız ki? Rabbimizin bahşettiği bir ibadeti, bir hissiyatı nasıl olur da bırakır ve gidersiniz? Nasıl bir daha ki Ramazana yüzümüz olur ki?
Bu nedenle bu planların, ipuçların hepsinin amacı aynı. Aslına bakarsanız, hepsi birer bahane esasında, hepsi Rabbe adım adım yaklaşmaya birer bahane.. Peki sizin bahaneniz ne?
0 Yorum