Rahman Ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla
Dünyadayken yaptığımız tüm salih amel ve masiyetlerimizi; bir yolcunun beraberindeki valizlerine,
Berzah alemi dediğimiz kabrimizi; bir yolcunun, uçağının kalkış saatine kadar bekletildiği lobiye,
Ahiret alemini ise; yorucu bir yolculuğun sonunda sağ salim varmayı arzu ettiğimiz evimize benzetmemiz yerinde bir misal olacaktır.
İşte yolculuğumuzun başladığı ve uçağımızın tekerinin pistten kesildiği o an, dünya üzerindeki son anımız olacaktır. Ve biz insanlar -ve bizden farklı bir ırk olsalar da cinler- o ana dek, Allah’u Teala’ ya taat (ibadet) ve kulluk etmekle mükellefiz. Zira tekerin pistle ilişiğinin kesildiği, yani son nefesimizi verdiğimiz an itibariyle bizim için, tövbe kapımız da, amel defterimiz de kapatılmış olacaktır.
Ancak, Efendimiz Hz. Muhammed (Sallalahu Aleyhi Vessellem) şu mübarek hadis i şerifiyle bizlere, ölümümüzden sonra da salih amellerimizin devam edebileceğini müjdeliyor sevgili kardeşlerimiz.
“İnsanoğlu öldüğü zaman, bütün amellerinin sevabı da sona erer. Şu üç şey bundan müstesnadır: Sadaka-i câriye, istifade edilen ilim, kendisine dua eden hayırlı evlat.” (Müslim, Vasiyet 14)
Bu hadisten yola çıkarak yakınlarımız ve özellikle anne babalarımızın ölümleri ardından bizlerin, bizlerin ölümü ardından da bizim evlatlarımızın bizler için yapabileceği ve amel defterimizin salih amel hanesine yansıyacak olan bazı hayırlı amelleri sizlerle paylaşmak istedik.
Öncelikle; Ehli Sünnet itikatına göre ölünün ardından Kur’an ı Kerim okunabilir ve hediye edilebilir.
Her ne kadar kişinin ölmeden evvel, kabirde kendisine nur ve yoldaş, ahirette ise şefaatçi ve şahit olacak olan Kur’an ı Kerimi okuması vacipse de, öldükten sonra da evlatları ve yakınları tarafından ölüye kuran kıraatından hasıl olacak sevaplar hediye edilebilir. Üstelik okuyan kişinin sevabından eksilme olmadan, kendi sevabından feragat etmesine gerek kalmadan hediyelerimiz ölülerimize ulaştıralacaktır biiznillah.
Bedenimiz için yemek yemek, su içmek, nefes almak ve diğer beşeri ihtiyaçlarımızı karşılamak ne demekse, ruhumuz için de Yaratıcımızın kelamı olan Kuran-ı Kerimi okumak ve diğer ibadetler aynı anlama gelmektedir. Yani ibadet ve salih ameller ruhun gıdasıdır. Kulluk bilincinin ve yaratılış amacının farkında olan ve tüm ibadetlerini gereği gibi yerine getirmeye özen gösteren itaatkar bir müslümanın, yatsı namazını kılmadan yatamaması ve bu hususta vicdani bir yükümlülük hissetmesi de, ruhunun ibadete acıkmasından kaynaklanmaktadır.
İbadet hayatı olmayan insanların, gün geçtikçe ibadete karşı isteklerinin azalması hatta hiç kalmaması, kulluk vazifelerine karşı kalplerinin soğuması ve katılaşması, öyle ki ayet-hadis duymaya, vaaz-u nasihat dinlemeye bile tahammül edememeleri ruhlarının ölmek üzere olmasından kaynaklanmaktadır.
Tıpkı ölmüş olan birinin artık yeme içmeye gereksinim duymaması gibi, ibadet açlığından ölmüş bir ruhun da ibadete gereksinim duymaması bu hususta verilebilecek en yerinde örneklerden biridir. Bu örnekler, ruhların dünya üzerindeki durumlarını temsil etmektedir. Zira berzah alemine göçmüş olan her ruh kendisi için Kuran-ı Kerim okunmasını, dua ve mağfiret dilenmesini arzu etmektedir.
Bu nedenle ölmüş olan kişinin sadece fizik bedeni yok olduğu fakat ruhu yaşadığından -hatta ruhlar ölümsüz olduğundan- ölmüşlerimize kuran okuyabilir ve ruhlarına bağışta bulunabiliriz.
Ancak bu ibadeti ölmüş olan birinin özellikle yakınlarının kendi istek ve samimiyetleriyle yapması gerekmektedir. Para karşılığında herhangi birine kuran okutmak, ya da dijital bir ortamdan kuran dinletmek muteber değildir.
Amaç “ticaret” değil, “ibadet” olmalıdır sevgili kardeşlerimiz.
Ayrıca ölünün ardından yedisi, kırkı, elli ikisi gibi bid’at olan ritüellerinde İslam’da karşılığı yoktur.
Yaşadığımız süre boyunca 7 gün 24 saat Kuran-ı Kerim okuyabilir, okumak için bir araya gelebilir ve ölmüşlerimizi hayır ve rahmetle yad edebiliriz.
Ölülerinizin ardından Yasin okuyun. Hadis-i Şerif (Ebu Davud Cenaiz,4)
Kuran- Kerim hediyesi dışında, ölmüşlerimizi memnun edebilmek ve onlara olan vefamızı gösterebilmek adına yapabileceğimiz en güzel amellerden biri de, onların tövbe kapılarının kapandığını ancak henüz biz yaşayanların tövbe kapılarının kapanmadığını göz önünde bulundurarak, dualara karşılık veren ve icabet eden Rabbimiz El -Mucib (Celle Celaluhu) den, ölmüşlerimizin günahlarının affı için mağfiret istemek, azapları varsa kaldırması için ona dua etmek ve yakarmak olacaktır.
“Ölmüşlerini unutma ki, sen öldüğünde de unutulmayasın” Hz. Ali (Radıyallahu Anh)
Kabir ziyareti (ölümden ibret almak adına) ve ölmüşlerimize Kuran okumak Ehli Sünnet itikatına göre haktır. Kabre girdiğimizde ölmüşlerimize selam vermemiz ve onların adına aynı selamı almamız da ölmüşlerimizin ruhlarının yaşadığının ve bizden haberdar olduğunun ancak cevap veremediklerinin kanıtı niteliğindedir. Benzer bir örnek de, Efendimiz’ e (Sallalahu Aleyhi Vessellem) gönderdiğimiz salat-u selam ve salavatlardır. Kendisine gönderilen salat-u selamları alması ve ümmetine iade etmesi onun da ümmetinden haberdar olduğunun göstergesidir. Öte yandan anne babası ölen müminlerin de, her namazlarının teşehhüdünde “Rabbenağfirli Veli Valideyye Ve lil Müminine” yani “Ya Rabbi beni, anne babamı ve tüm müminleri bağışla” şeklinde dua etmeleri, ölmüş anne babalarının -hayırlı evlatları sayesinde- af olunabileceklerinin delilidir.
“Ölen kimse kabrinin içinde boğulmak üzere olup da imdat isteyen kimse gibidir. Babasından yahut kardeşinden veya dostundan kendisine ulaşacak duayı beklemektedir. Nihayet dua kendisine ulaştığında bu duanın sevabı ona dünya ve dünyada bulunan her şeyden daha kıymetli olur. Muhakkak ki, hayatta olanların ölüler için hediyeleri dua ve istiğfardır.” (Mişkatü’l- Mesabih, 1:723)
Tıpkı bir arkadaşımızın evine misafirliğe gittiğimizde ufak da olsa bir hediye götürdüğümüz gibi, bedeni yok olsa da ruhu yaşayan sevdiklerimizin kabirlerine giderken de onlara hediye götürmemiz yani onlar adına bol bol istiğfar ve dua da bulunmamız, mağfiret dilememiz, kuran tilavetleri yapıp hediye etmemiz de onları sevindirecektir. Zira hadiste de geçtiği üzere bunu ancak hayırlı bir evlat yapabilir.
Ayrıca ölen anne babamızın ardından bedel haccı yapabilir, onların ruhu için sadaka, su veya ekmek dağıtabilir, çocuk, öksüz, yetim, fakir, hasta veya yaşlı sevindirebilir ve hafız yetiştirebiliriz. Maddi imkanlarımız elverişliyse, islami bir eser bırakabilir, köprü, okul, hastane, hayrat, su kuyusu, su sebili, külliye, medrese, kuran kursu, cami, yetim öksüz yurdu, hayvan veya düşkün barınağı, hasta yaşlı bakım evi, aşevi, acizler ve fakirler yurdu vs gibi, hayrı öldükten sonra da devam edecek olan sadaka-i cariyelerden biri yada birkaçını da yaptırabiliriz.
Allah-u Teala bizlere ölmeden evvel amel defterini salih amellerle dolduran, sadaka-i cariyelerde bulunan, öldükten sonra da amel defterimizi kapattırmayacak hayırlı evlatlar yetiştirebilen hayırlı Müslümanlardan olmayı nasip etsin. Amin.
Fi Emanillah
0 Yorum