Rahman Ve Rahim Olan Allah’ ın Adıyla
Tüm Müslümanların bildiği gibi (Hüsn-ü Zan ederek tüm Müslümanların bildiğini farz ediyoruz.) İslam’ın yani Müslüman olmanın şartı beştir.
İslam’ın inananlardan yani Müslümanlığı kabul edenlerden istediği; itikadi yani; inançsal ve ameli yani; eylemsel beş şartı vardır.
Bunlardan Kelime-i Şehadet getirip (itikaden) Müslüman olduktan sonra, mümini bağlayan ve küfür ehlinden ayıran, (amelen) dört önemli şarttan ilki ve belki de en önemlisi, dinin direği, müminin miracı olan namazdır sevgili kardeşlerimiz.
“Kafirlere azıcık dahi meyletmeyin. Ateş size de dokunur” Hud 113
İslam’ın bu şartını, zamanlı ve sağlığa bağlı bir ibadet olan oruç, zamanlı ve mali bir ibadet olan zekat, hem zamanlı hem mali hem de sağlığa bağlı (aranan bazı özel şartları daha vardır.) bir ibadet olan hacc takip eder.
Ehli Sünnet itikadına göre amel; imandan bir cüz değildir. Yani; İslam’ın şartlarını yerine getirmeyen ama inkar da etmeyen Müslümana kafir denemez. Ancak bu kişi terk ettiği bu amellerle kafirlerle birebir benzerlik göstermektedir. Bu da bir Müslüman için çok ciddi ve utanç verici bir tehdittir. Yanı sıra bu Müslüman Rabbine isyan halindedir, fasıktır, dininin direğini kendi elleriyle yıkan bir günahkardır. Ve daha da önemlisi Rabbinin rıza ve korumasından çıkmış bir asi, azap ve tehdit ayetlerinin ise direkt muhatabıdır.
Allah bizleri namazsız, yani vefasız, yani nankör birer asi olmaktan muhafaza eylesin.
“Sizi şu yakıcı ateşe sokan nedir? Şöyle cevap verirler: “Biz namaz kılanlardan değildik, yoksulu doyurmazdık, batıla dalanlarla beraber biz de dalardık ve Din (hesap) gününü yalan sayardık” Muddessir 43
Ama listelediğimiz şu beş sınıf mahluk(lar) var ki, namazla mükellef değildirler, muaftırlar ve sorgulanmayacaklardır.
Eğer siz de sıraladığımız bu beş sınıftan birine dahilseniz, gönül rahatlığıyla namazı terk edebilirsiniz sevgili kardeşlerimiz.
(Aman ironiye dikkat 🙂 )
1. Ölüler
Evet, tövbe kapıları kapanmış, amel defterleri dürülmüş olan müminlerden, namaz mükellefiyeti normal olarak kalkmıştır.
Son nefeslerini verdikleri an itibariyle takip eden namaz vakti artık onları ilgilendirmiyordur.
Cevapları son bir defa kontrol etmiş, kalemi bırakmış, kağıdı teslim etmiş ve sınavdan çıkmışlardır. Geri dönüp bir şey daha ekleyemez ve eksiltemezler. Onlar sonuçlar açıklanıncaya dek beklemek üzere bahçeye alınırlar. Sınavı -çok çalıştığı için- harika geçenlerin bahçeleri, sonuçları sabırsızlıkla bekledikleri cennet bahçelerinden bir bahçe, “Sınav berbattı çünkü hiç çalışmadım” diyenlerin ise cehennem çukurlarından bir çukur olacaktır.
“İnsanlara hesap zamanı yaklaştı. Onlar ise hala gaflet içinde aldırmıyorlar.” Enbiya 1
2. Deliler
Din akıl sahiplerini mükellef tutar, akıldan mahrum olan, kendinin bilincinde olmayan meczup kimseler dünyevi ve uhrevi tüm sorumluluklardan muaftırlar. Namaz da buna dahildir. Eğer akıl nimetinden mahrumsan elbette namaz sana da farz değil.
Gerçi namazsızlık mı çılgınlıktır, çılgınlar mı namazsız o da kafa yakan ayrı bir paradokstur. 🙂
3. Bebek Ya da Çocuklar
Buluğa erinceye dek namazdan muaftırlar. Eğer biri tarafından bezlenmiyor, biberonla beslenmiyor, kendi başına yıkanabiliyor, yemek yiyebiliyorsan muhtemelen çocuk değilsin 🙂 Eğer çocuk değilsen de, namaz sana farz güzel kardeşim. Farz yani; “Olmazsa Olmaz!”
İklim, coğrafya, psikolojik, fizyolojik, genetik ve çoğaltabileceğimiz diğer faktörlerle değişmekle beraber, ülkemiz için genelleme yapacak olursak; kız çocuklarında alt sınır 10-11 üst sınır 14-15, erkek çocuklarında ise 13-14 yaş itibariyle buluğ yaşı başlar sevgili kardeşlerimiz.
Bu yaşlar; hayat tecrübeleri, insan ve toplum ilişkileri, sosyal beceri ve yetkinlikler, dengeler açısından gelişimimizi henüz tamamlayamadığımız yaşlar olsa bile; Allah-u Teala’ nın: “Artık bana kullukla müşerrefsin. Beni keşfe çıkmanın, beni aramanın, beni bulmanın, beni tanımanın, emir ve yasaklarımla şekillendireceğin, Hud 112 de “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol” buyurduğum dosdoğru bir hayata “Merhaba” demenin vaktidir. İçinde bulunduğun bu dünya; bunun tam yeri, bulunduğun zaman da bunun tam zamanıdır. O halde başla ! ” buyurduğu yaşlardır.
Masum, günahsız, suçsuz ve tertemiz bir halde olduğumuz o yaşlardan itibaren, kulluk vazifelerimizi en doğru şekilde öğrenmemiz ve en muazzam şekilde yerine getirmeye başlamamızın tam vaktidir. Dünya ve ahirette hezimete uğramamak için gereken önlemleri almaya başlamamızın vaktidir.
Kullukla mükellef olduğumuz bu yaşlar itibariyle, namaz gibi üzerimize farz olan tüm ibadetlerimizi aksatmadan ve büyük bir ciddiyetle yerine getirmemiz gerekir. Buluğa erdikten hemen sonra ecelimiz kapıya dayanırsa, tüm ibadetlerden sorumlu tutulacağımız gibi namazdan da sorgulanacağımızı bilmemiz gerekir.
“O ki, sizi topraktan yarattı. Sonra bir nutfeden, sonra bir alakadan (rahim duvarına asılı bir damladan). Sonra sizi bir çocuk olarak çıkarır ki sizin en kuvvetli çağınıza ulaşmanız, daha sonra da yaşlanmanız için. Ve sizden bir kısmı, ihtiyarlamadan önce vefat ettirilir (öldürülür). Ve (bir kısmınızın da) belirlenmiş bir süreye ulaşırsınız. Ve umulur ki siz böylece akıl edersiniz.” Mümin 67
“Çocuğa yedi yaşındayken namaz kılmayı öğretiniz. On yaşına bastığı halde kılmazsa, cezalandırınız. (Hafifçe dövün) “ Ebu Davud, Salat 26
4. Hayvanlar
Hayvanlar Allah’ın sessiz kullarıdırlar. Ademoğlundan çok daha itaatkar, kendi hal dilleriyle Rabbini zikreden ve şükreden, vefalı ve masum ırklardır. Yeryüzünde fitne ve nifak çıkartmazlar. Yaşayabilecek kadar yerler, israf etmezler, doğalarına ve fıtratlarına aykırı hareket etmezler. Tabiata zarar vermezler. Rablerine isyan etmezler. Öylesine teslim olmuşlardır ki, rızkın Allah’ dan geldiğini ve ruhlar yaratılmadan binlerce sene önce rızıklarının “Er Rezzak” tarafından yaratıldığını iyi bilirler ve telaşa girmezler. Her yeni gün de karınları, düzenli bir işleri ve meslekleri olmamasına rağmen fevkalade doyar.
Herhangi bir ibadetle mükellef olmadıkları için ahirette de herhangi bir sorguya tabi olmayacaklar, Dünyada gördükleri eziyet ve haksızlıklar için hesap günü haklarını alacak ve toprak olacaklardır. Kulluk şerefiyle şereflenenler Kuran- ı Azimüşşan da tabir edildiği şekliyle “insü cin” yani; insanlar ve cinlerdir. Hayvan olmadığına göre, an itibariyle vakit, bir daha hiç bir vakti terk etmemek üzere Rabbine söz verip, nasuh tövbeyle tövbe edip, seccadeyle barışmanın ve Rabbinle aranı düzeltmenin vaktidir.
“Ben insanları ve cinleri yalnızca bana kulluk etsinler diye yarattım” Zariyat 56
5. Kafirler
“O kâfirlerin meseli sade bir çağırma veya bağırmadan başkasını duymaz bir kulakla haykıranın hâline benzer, sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler, akıl da etmezler.” Bakara 161
Yazımızın başında, başımızın tacı, gönlümüzün ilacı, inananın miracı, farzımız olan namazımızın bizleri kafirlerden ayıran en büyük alamet olduğunu belirtmiştik. İman ve beraberinde amel mümini bağlar, kafiri değil sevgili kardeşlerimiz. “Ben ehli küfür değil, ehli sünnetim, teslim olmuş bir Müslümanım, bunun için Allah’ a hamdolsun” diyorsan lütfen artık kendine bu kötülüğü yapmaktan vazgeç! Ölüm sana gelmeden önce sen seccadene git ve artık namazına başla. “Elhamdülillah Müslümanım! ” derken yeri göğü titrettiğin gibi, “Müslümanlığınla” da yeri göğü titret.
(Ey Muhammed!) Ehline namaz kılmalarını emret, kendin de ona sabırla devam et. Biz senden bir rızık istemiyoruz. Seni biz rızıklandırırız. Güzel akibet takva sahiplerinindir. Taha 132
“Kişiyle küfür arasında namazın terki vardır.” (Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, İbni Mace)
Allah Teala Ve Tekaddes Hazretleri bizleri ve soyumuzdan gelecek olanları namazı devamlı ve dosdoğru (vaktinde ve tadili erkana riayetle) kılanlardan eylesin.
“Ey Rabbim! Beni ve soyumdan gelecekleri namazı devamlı kılanlardan eyle! Ey Rabbimiz, duamı kabul et!” İbrahim 40
Fi Emanillah
0 Yorum