Bismillahirrahmanirrahim.
“Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki, onlar namazlarını ciddiye almazlar. Onlar (namazlarıyla) gösteriş yaparlar.” (Mâûn Suresi; 4-6. Ayetleri Meali)
Namaz, iman ile küfür arasında bir perde; Müslümanı iğrençliklerden ve kötülüklerden alıkoyan en önemli engel ve Müslümanı Müslüman olmayandan ayıran en belirgin ölçü(t)dür. Kur’an ve sünnetin öngördüğü haliyle namaz, mü’minleri günde beş defa manevi olarak tazeleyen bir devrim olması gerekirken; günümüzdeki çoğu Müslümanın, namazlarını huşudan uzak kılmaları ve okudukları ayetlerden habersiz olmaları nedeniyle mü’minlerde bir değişime neden olmamaktadır. Bu nedenle kıldığımız namazlardan haberdar olmak ve dosdoğru, gereği gibi namaz kılmak için namaz ile ilgili bilgilerimizi tazelemek, gözden geçirmek, her geçen gün yeni bilgiler öğrenmek ve öğrendiklerimizi uygulamaya koymak gerekmektedir. Gelin hep birlikte işe en önemli kısımdan, yani namazın farzlarından başlayalım! Bilmek, uygulamak ve tam manasıyla hayatımıza geçirmek için hemen bir Euzübesmele çekip başlayalım 😉
“(Ey Muhammed!) Kitaptan sana vahyolunanı oku, namazı da dosdoğru kıl. Çünkü namaz, insanı hayâsızlıktan ve kötülükten alıkor. Allah’ı anmak (olan namaz) elbette en büyük ibadettir. Allah, yaptıklarınızı biliyor.” (Ankebût Suresi; 45. Ayeti Meali)
Namazın Farzları: İslam fıkhında namazın farzları 12 olup; bunlardan 6 tanesi namazın dışında (bunlara namazın şartları denir) ve diğer 6 tanesi ise namazın içindedir (bunlara da namazın rükünleri denir). Namazın şartları: Hadesten taharet, necasetten taharet, setr-i avret, istikbal-i kıble, vakit ve niyet. Namazın rükünleri: İftitah tekbiri, kıyâm, kırâat, rükû’, sücûd, ka’de-i âhire. Namazlarımızın sahih olması için eksiksiz yerine getirmemiz gereken 12 farz:
1. Hadesten Taharet
Hadesten taharet, hades denilen manevi kirden arınmak için abdest almak, gerekli hallerde tepeden tırnağa yıkanarak gusül yapmaktır.
2. Necasetten Taharet
Necasetten taharet, namaz kılanın bedeninin, elbisesinin ve namaz kılacağı yerin temiz olmasıdır. Abdest alarak, gerekli hallerde boy/gusül abdesti alarak maddi ve manevi kirlerden yani hadesten ve necasetten temizlenen mü’min, sadece bedenini değil, elbiselerini ve namaz kılacağı yeri de temiz tutar. Tertemiz bir beden, tertemiz bir elbise ve tertemiz bir kalp ile Rabbinin huzuruna çıkmaya hazır hale gelir. Bu hazırlıktan sonra aynı ruhla kılınan namaz, mü’mini her türlü çirkin davranıştan ve kötülükten alıkoyar.
3. Setr-i Avret
Setr-i avret, namaz kılanın, vücudunun gerekli yerlerini örtmesidir. Erkekler, göbek ile diz kapağı arasını; kadınlar ise yüz, el ve ayaklar hariç vücudun tamamını örtmelidirler.
4. İstikbal-i Kıble
İstikbal-i kıble, namazda kıbleye yani Kabe’ye doğru yönelmektir. Yüzünü kıbleye yani Allah’ın evi olan Kabe’ye çeviren mü’min, bir istikamet tercihi yapmış yani İslam’ın öngördüğü hayat tarzını seçmiş demektir. Artık o, sadece namaz esnasında değil, bir sonraki namaza kadar Allah’ın razı olacağı bir yaşam biçimine bürünmelidir. İslam’ın dışındaki bütün hayat tarzlarından, Allah’ın haram kıldığı tüm davranışlardan, iş ve ilişkilerden yüz çevirmelidir. Namazda tüm mü’minlerin aynı kıbleye yönelmeleri, ayrıca ümmetin birlik ruhunu da simgeler.
“Ey Muhammed! De ki: Şüphesiz benim namazım da, diğer ibadetlerim de, yaşamam da, ölümüm de âlemlerin Rabbi Allah içindir.” (En’âm Suresi; 162. Ayeti Meali)
5. Vakit
Her namaz kendi vakti içinde kılınır; vakti girmeyen namaz kılınmaz, caiz değildir.
“Namazı kıldınız mı, gerek ayakta, gerek otururken ve gerek yan yatarak hep Allah’ı anın. Güvene kavuştunuz mu namazı tam olarak kılın. Çünkü namaz, mü’minlere belirli vakitlere bağlı olarak farz kılınmıştır.” (Nisâ Suresi; 103. Ayeti Meali)
6. Niyet
Hangi namazı kıldığını bilip, kalben ve dil ile niyet etmektir. Niyet dil ile yapılır ama Allah’ın huzurunda esas olan kalbî niyettir. Her işin başında bir niyet vardır. Niyetsiz yani amaçsız iş yapan kişi, bir bakıma boş yere yoruluyor ve havanda su dövüyor demektir.
7. İftitah Tekbiri
İftitah tekbiri, namaza başlarken tekbir almaktır.
“Rabbinin adını an ve bütün benliğinle O’na yönel.” (Müzemmil Suresi; 8. Ayeti Meali)
Namaz kılmak için namaz öncesinde yapılması gereken hazırlıkları tamamlayıp bütün kalbimizle niyet ettikten sonra “Allahu Ekber” diyerek iftitah tekbiri ile namaza başlarız. Tekbir esnasında ellerimizi açık ve kıbleye dönük olarak omuz hizasına kadar kaldırır, “Allahu Ekber“den sonra da inidiririz. Bu hareket, “elimin tersi ile dünyayı arkaya attım, dünyaya ait her şeyi terk ettim; avuçlarımı da Kabe’ye döndürerek Rabbime teslim oldum” şeklinde yorumlanır.
8. Kıyam
Kıyâm, namazda ayakta durmaktır.
“Namazlara ve orta namaza devam edin. Allah’a gönülden boyun eğerek namaza durun.” (Bakara Suresi; 238. Ayeti Meali)
Kalbî bir teslimiyet ve derin bir tevazu içinde Rabbinin huzurunda el-pençe divan durarak Allah için ve Allah adına yapılan kıyam, aynı zamanda nefse, şeytana ve yeryüzünde ilahlık taslayan sahte tanrılara karşı da bir başkaldırı anlamına gelir. Zira Müslüman, Allah’tan başka hiçbir gücün ve otoritenin karşısında böylesine sınırsız bir saygı ve mahviyet içinde bulunamayacağının bilincindedir. Kıyâm şuurundaki bir mü’min, onurlu ve izzetli bir mü’mindir.
9. Kıraat
Kırâat, namazda ayakta iken bir miktar Kur’an okumaktır. Kur’an hem namazda hem namazın dışında, yavaş yavaş, sindire sindire ve düşüne düşüne okunmalıdır.
“Kur’an’ı ağır ağır, tane tane oku.” (Müzemmil Suresi; 4. Ayeti Meali)
“Kendilerine kitab verdiğimiz kimseler, onu gereği gibi okurlar. İşte bunlar ona inanırlar. Onu inkâr edenlere gelince, işte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir.” (Bakara Suresi; 121. Ayeti Meali)
10. Rüku
Rükû, namazda eller diz kapağında ve sırt düz olacak şekilde eğilmektir. Kıyâm ile başlayan tevhîd eylemi, rükû ile bir ileri aşamaya taşınır ve secde ile de doruğa çıkarılır. Rükû, kulun Allah’a boyun eğmesini ve her şeyiyle Allah’a teslim olmasını ifade eder.
“Namazı kılın, zekâtı verin. Rükû edenlerle birlikte siz de rükû edin.” (Bakara Suresi; 43. Ayeti Meali)
11. Sücud
Sücûd, rükû’dan kalktıktan sonra eller, dizler ve ayaklarla beraber alnı yere koymaktır. Rükû’dan doğrulup, Alemlerin Rabbi’ne sonsuz hamd ettikten sonra sıra ibadet ve itaatin zirvesi olan secdeye gelir. Kul, secde ederek benliğini, kibrini ve gururunu yalnızca Rabbi’nin huzurunda hiçe sayarak, gerçek özgürlüğün, izzet ve şerefin tadına varır.
“Sana ağır gelen o bir secde var ya binlerce secdeden alıp kurtarır seni.” (Muhammed İkbal)
Secdede iken “Sübhâne Rabbiye’l-A’lâ” diyerek, Rabbini yüceltip, mutlak güç ve otoritenin yalnızca Allah olduğunu ve onun kuvvet ve kudreti karşısındaki acizliğini ve hiçliğini ilan ederken; başka hiçbir varlığın karşısında alnını yere sürerek aşağılamayacağını ifade eder.
“Ey iman edenler, rükû edin, secde edin, Rabbinize kulluk edin ve hayır işleyin ki kurtuluşa eresiniz.” (Hac Suresi; 77. Ayeti Meali)
12. Ka'de-i Ahire
Ka’de-i âhire, namazın sonunda “et-Tahiyyâtü” okuyacak kadar oturmaktır. Kıyâm, rükû ve secdeyle tevhid eyleminin basamaklarını aşama aşama çıkan mü’min, son oturuşta, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in (sallallahu aleyhi ve sellem) mirâca çıkarak Rabbi ile aracısız sohbet etmesi gibi, doğrudan doğruya kalbini Rabbi’ne açar, kulluğunu arz eder ve gönülden dua ve niyazda bulunur. Ka’de-i âhirenin sonunda selam verirken de sağında ve solunda bulunanların şahsında tüm inananlara, salihlere ve meleklere selam verdiğinin bilinci ile namazını bitirir.. Ama duası, niyazı, hamdi, tekbiri, tesbihi, zikri ve fikri bitmez.. Namaz heyecanı, bir sonraki namaza kadar kalbini diri tutmaya devam eder..
“Onlar, Rablerinin rızasına ermek için sabreden, namazı dosdoğru kılan, kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli olarak ve açıktan Allah için harcayan ve kötülüğü iyilikle ortadan kaldıranlardır. İşte bunlar için dünya yurdunun iyi sonucu vardır.” (Ra’d Suresi; 22. Ayeti Meali)
Kaynaklar
| Abdullah Yıldız, Haydi Namaza, Pınar Yayınları, 2017, ss. 137-141.
0 Yorum