17. asrın sûfi âlimlerinden Abdullah b. Alevî el-Haddâd (k.s) “Müridin Edepleri” adlı kitabında günahlardan ve dünya fitnesinden sakınmak hususunda der ki:Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyuruyor: “İyiliği emredip kötülükten sakındırmak ve Allah Teâlâ’yı zikir hariç, Âdemoğlunun bütün sözleri lehine değil, aleyhinedir.”[1]Bil ki kulak ve göz, kalbe açılan iki kapıdır. Onlardan giren her şey kalbe varır. İnsanın işittiği ve gereksiz gördüğü fakat kalpte tesir bırakan nice şeyler vardır ki, onları kalpten temizlemek hayli zordur. Çünkü kalp, kendisine ulaşan her şeyden etkilenir ve bir şeyden etkilendiğinde de onu kalpten atmak zor olur.
1. İmanını Kaybetmekten Kork!
Evvela sahip olduğun imanın farkına var. İnanmak özdür, özgürlüktür, yüreğimizdeki cevherdir ve direnmektir. Çağa, hıza ve hazza rağmen inanmak! Çağı tanı ve yavaş yavaş eritilen imanının farkına var. Çağa, hıza ve hazza kapıldıkça sekülerleşiyor insan. Sekülerleştikçe “kendi” olamıyor, özünü yitiriyor, özgürlüğünü kaybediyor, imanını kaybediyor. Mü’min ile kâfirin yaşayışı arasında bir fark kalmıyor. Kıyametin hemen öncesinde yaşıyoruz. Efendimiz’in (s.a.v) uyardığı o fitne dönemindeyiz: “Kıyametten hemen önce karanlık gecenin parçaları gibi fitneler var. Kişi o fitnelerde mü’min olarak sabaha erer, akşama kâfir olur. Mü’min olarak akşama erer, sabaha kâfir çıkar. O fitnede oturan, ayakta durandan hayırlıdır. Yürüyen koşandan hayırlıdır.”[2] İcmâli imandan, tafsili imana geçelim evvela. İmanımızı zayıflatacak menfi ne varsa onlardan uzaklaşalım. Meylettiğimiz yön iyiye ve güzele baksın. Fitneler etrafımızı sarmışken menfi olana koşar adım gitmeyelim. Bir an için kâfir olduğunuzu düşünün. Allah’ın huzurundan kovulmuş bir insan olarak düşünün kendinizi, hafazanallah! Allah’ı inkârın sonunun nereye varacağını düşünün: Sonsuz Cehennem… İman, İslam nimetini, Müslüman olmanın kıymetini anladınız değil mi? Rasûlullah (s.a.v) buyurmuştur ki: “Gece yatacağın zaman Kâfirûn sûresini okursan şirkten uzak olursun (O gece ölürsen iman üzere gidersin.)”[3]
2. Rasulullah (s.a.v) Senin İçin Ne Diyor?
Kız çocuklarını yetiştirip hayata hazırlamak, Allah’ı ve Rasûlullah’ı (s.a.v) memnun eder. Aynı zamanda kızlarını İslâm esaslarına göre büyüten, eğiten anne-babalara Allah Rasûlü (s.a.v) âhirette komşuluk müjdesi veriyor, cennetliktir diyerek tebşir ediyor.[4] Peki bizler müjdeye nasıl nâil olacağız? Bilelim ki, kadın her şeyden önce, çağın bütün dayatmalarının aksine ilahî görevlerle sorumludur. Bu asıl görev Allah Teâlâ hazretlerine kulluk ve mârifetullahtır. Bunun için bekar veya evli olması fark etmez. Allah’ın kulu olmak hepsinin ötesinde bir görevdir. Hz. Havva ile başlayan bir yaratılış amacı var; denge için yaratıldık. Fıtratımızı temiz tutarak yaratılış amacımızı idrak edip, “Saliha Mü’mine” olma niyeti ile bu yolu adımlamanın bizim kazancımıza olacağı su götürmez bir gerçek. “Dünya (başlı başına) bir faydalanma (imkanı)’dır. Dünyanın en hayırlı nimeti de saliha kadındır.”[5] Takvadan sonra dünyanın en hayırlı nimeti ve cennete vesile olarak nitelendirilen, güzel ahlaklı, “saliha kadın” vasıflarını kalbimizde, amelimizde cevherce taşıyarak kendi cennet yolumuzu, Rasûlullah’a (s.a.v) komşuluk ve rızâyı ilahiye giden yolu da inşâ etmiş oluruz bi’iznillah.
3. Yıldızlara Tutun ki Göklerle Bağın Kopmasın
“Ashâb’ım yıldızlar gibidir. Hangisine uyarsanız hidâyeti bulmuş olursunuz.”[6] Hadis-i şerifi mucibince, saliha mü’mine olma ribatımızda annelerimizle rabıtamızı kuvvetlendirelim. Niyet edelim; amelimizle, fikrimizle, muâmelemizle, yaşantımızda Âişe annemizin kızı olalım. Hatice annemizin anneliği ve eşliği örnek olsun bize, Ümmü Seleme annemiz gibi ferâsetli, Zeyneb annemiz gibi üretken, Fâtıma Annemiz (r.anhüm) gibi “babasının annesi” olmak hedefiyle yaşayalım. Biz tam da annelerimiz (r.anhüm) gibi olalım… Biiznillah.
Kaynaklar
[1]Tirmizî, Zühd, 62.
[2] Ebû Dâvûd,4259-4262; Tirmizî, 2205.
[3]Ebû Dâvûd,5055; Tirmizî, 3403.
[4]Müslim, Birr, 149; Ebû Dâvûd, Edeb 121; Ahmed b. Hanbel, Müsned, III, 97.
[5] Müslim, rada’ 64; Nesai, nikah 15; Ahmed b. Hanbel, II, l68
[6] (Beyhâki, ibn Abdi’l-Berr, Cami’u’l-Ilm
0 Yorum