Her Değişim Gelişim Midir?
Değiştiğiniz her an sizi gelişmeye mi götürür?
Bu sorunun cevabını hayatımızın her alanında bir şeyleri en basit yoldan örnekneklemek için kullandığımız elma üzerinde bulalım. Elma, elma olma sürecinde değişir. Boyu, genişliği tadı… Bu değişim olumlu yönde olduğundan değişim gelişim içerir diyebiliriz. Aynı şekilde elma çürür de. Bu da bir değişimdir. Bu da demektir ki her değişim gelişim değildir.
Peki Değişerek Nasıl Gelişebiliriz?
Allah-u Teala Bakara suresinin 74. ayetinde ثُمَّ قَسَتْ قُلُوبُكُم, Sonra bunun arkasından kalbleriniz katılaştı, buyuruyor. Ayet ثُمَّ(Sümme) yani “sonra” şeklinde başlar ki bu şekilde başlayan ayetler süreç ve sonuç bildirir. Ayette Allah bir dönüşümden bahsediyor. Bu dönüşümle yumuşak olan kalpler taşlaşıyor. Sert olan kayalar yumuşuyor.
Önceki ayetlerde İsrailoğulları bir süreç yaşamış ve bu süreç onları değişime götürmüştü. Allah(c.c.) İsrailoğulları’nın yaşadıkları bu süreci olgunlaşma ile tamamlayamadıklarından bahsediyor.
Öyleyse kendimize yönelik soruyoruz, değişim ve dönüşüm gerçeği karşısında bizim pozisyonumuz nedir?
Değişmeye ve dönüşmeye ihtiyacımız var mı, yok mu?
Bugüne kadar yaşadığımız sürece ve geldiğimiz noktaya baktığımızda değişmeye ihtiyacımız var mı?
Bu soruları kendimize sorduktan sonra Kuran-ı Kerim’in hedeflerinden biri olan kötülükleri iyiliklere dönüştürme gerçeğinden yola çıkıp, kendimizi değiştirerek nasıl geliştirebileceğimizi inceleyebiliriz.
Değişirek gelişmek için önerilerimizi iki madde altında toplayabiliriz.
Birincisi:
Kişi kendisindeki duygusal, ailevi vb. bozuklukların farkında olmalı ve bu bozuklukların acısını derinden hissetmelidir. Acının değişim konusunda çok güçlü bir tesiri olduğunu düşünüyoruz. Ancak bahsettiğimiz değişim kesinlikle “Yaptığımın yanlış olduğunu biliyorum. Bunu yapmayı istemiyorum ama kendimi değiştiremiyorum. Yine aynı hatayı yapıyorum.” gibi temenni cümleleri değil.
İkincisi:
Mevcut durumun kendisine ve çevresine verdiği zararları tespit etmek. Bu bir öz eleştiridir. Kişinin kendisini karşısına alıp konuşmasını gerektirir. Kendimize yabancı olduğumuz sürece bu tespiti yapamayız.Kişinin kendisine yabancılaşması iç dünyasında ister istemez bir boşluk oluşturur ve şeytan-nefis bu boşluğu doldurur. Bu boşluk aynı zamanda şeytanın ve nefsimizin ruhumuzu itlediği ölümcül bir boşluk da olabilir.
Bu iki maddeyi aşıp yumuşak bir kalbe ulaştığımızda, karşımıza yumuşamış kalbimizi muhafaza sorunu çıkıyor. Bu aşamada yine bizlerin size tavsiyeleri boşaltma, doldurma ve devamlılık şeklinde üç madde ile olacak.
Efendimiz aleyhiselatu vesselamın da bahsettiği kalp kabını ilk olarak boşaltma ile sürece sokuyoruz.
1.Boşaltma:
Bahsini ettiğimiz boşaltma kişinin aklını ve kalbini kötü, aynı zamanda olumsuz duygu düşünce ve vesveselerden arındırmasıdır.
Zannediyoruz ki işin en zor kısımlarından biri de bu. Bu noktaya geldiğinizde kendinize “Efendimiz aleyhi selatu vesselam bu durumda olsaydı ne tepki verirdi, ne düşünürdü?” sorusunu yöneltmenizi öneriyoruz.
2.Doldurma:
Boşalttığımız kötü yada zarar verici durumun yerini asla boş bırakmadan kitabÎ ve nebevî düşüncelerle dolduruyoruz.
3.Devamlılık:
Devamlılık sürecinde ise uşlaştığımız bu yeni konumu korumak için kalbimizle aklımızı Kur’an ve sünnetle besliyoruz.
0 Yorum