Evlilik Önceliğimiz Olmadığında
Süleyman Aidah’yı tıp stajında tanıdı. Aynı laboratuarda çalıştılar ve sekiz haftalık ödev süresince konuşma fırsatları oldu. O da Süleyman gibi pratisyen olarak mezun oldu ve ona yakın bir Tıp fakültesine yazılacaktı.
Aidah alımlı, yumuşak huylu ve zekiydi. Espri anlayışına sahipti ve kendine güvenirdi. Ama Süleyman’ın onunla ilgili en sevdiği şey İslam’a bağlılığıydı.
Aidah İslamî bir giyimle, işte ve okulda örtüsüne dikkat eder ve dünyaya Müslüman olduğunu ilan etmekten çekinmezdi. Kampüsünde MSA (Müslüman Öğrenciler Birliği) başkanı olmuş ve pek çok İslamî faaliyete öncülük etmişti.
Süleyman, Aidah ile çoğunlukla e-posta ve telefon üzerinden iletişim kuruyordu, ama yazışmaları hep en alt düzeyde tutmaya çalışırdı. Aidah’nın ailesinin kendisinden başından beri hoşlanmış olmasına rağmen, o bundan faydalanmaya çalışmadı. Telefon ve e-posta üzerinden iletişimlerini sadece birbirlerinin evliliğe uygun olup olmadıklarını anlamak için zaruri seviyede tutmak istedi.
Bazı zamanlar Süleyman öyle kani olurdu ki Aidah ile evlenmeliydi, babasını çağırıp resmi evlilik teklifine hazırdı. Fakat, her zaman bir şeyler onu engellemişti, belirleyemediği bazı şeyler.
Sonunda Süleyman evlilik teklifine karar verdi. Aidah ve babası kabul etti. Süleyman annesinin ve Aidah’nın annesinin beraber detayları görüşmesini teklif etti, fakat Aidah annesinin böyle erken evlenmeleri konusunda kuşkulu olduğunu söyledi. Süleyman daha sonra “kuşkulu” ifadesinin hafif kaldığını anladı.
Aidah’nın annesi kızının Süleyman’la evliliğini onaylasa da, Tıp okulundan mezun olana dek beklemeleri gerektiğini düşünüyordu. Aidah bile bir yıl beklemelerinin iyi bir fikir olacağına inanıyordu. Aidah henüz yeni Tıp fakültesine başlamıştı ve ailesi bitirmeden evlenmesinin uygulanabilirliğinden endişe duyuyordu.
Aidah’nın annesi mezuniyete kadar beklemeleri konusunda katıydı, ama babası beklemenin iyi bir fikir olacağı konusunda şüpheliydi. Babası Aidah’nın okulu bitirmesini istiyordu¹, fakat endişesi şuydu ki o zamana kadar beklemeye zorlayarak onu, kız kardeşi Jauhara’yı ittikleri aynı yöne sürükleyeceklerdi.
Jauhara’nın üniversitede evlenmesi gerektiği babası için de annesi için de belliydi, ama onu okulu bitirmeye ve evliliği daha sonra düşünmeye zorlamışlardı. Yerel cemaatten saygın bir Müslüman kardeş evlilik teklifinde bulunduğunda teklifi kızlarının henüz okuduğu gerekçesiyle geri çevirmişlerdi.
Ret cevabı o sırada lisansının ikinci yılını doldurmakta olan Jauhara’yı çok üzmüştü. Zamanla ailesinden uzaklaşmaya başlamıştı, Başta duyusal olarak daha sonra manevi. Ailesiyle daha az konuşmaya, evi okuldan iki saat mesafede olmasına rağmen tatillerini yurt odasında geçirmeye başlamıştı. MSA’ deki buluşmalara, görünüşte, derslerine odaklanmak amacıyla devam etmemeye başladı.
Süleyman öğrendi ki Aidah pek öyle tanımlamasa da, Jauhara Aidah’nın hayattaki hem rakibi hem de rehberi olmuştu. Jauhara hayatın hiçbir Müslüman hanımın görmemesi gereken yüzüne tanık olmuştu, cıvıl cıvıl kişiliğine ve güven verici tebessümüne rağmen Süleyman onu ilk gördüğünde bunu onun yüzünde okuyabilmişti. Aidah Jauhara’nın tekrar dine dönmeden önce birkaç sene İslami yaşantısını terk ettiğini söylediğinde şaşırmamıştı.
Sonuçta Süleyman ve Aidah evlenemediler, çünkü Jauhara’ya olanlardan sonra bile Aidah ve annesi için üniversite uğraşısı daha önemliydi, özellikle Süleyman’la evliliğinden.
Üniversite veya Evlilik?
Yukarıdaki benim “A Voice” isimli romanımdan yapılan alıntıda, Süleyman ve Aidah, birbiri için mükemmel görünen iki insanın hikâyesini öğreniyoruz. Fakat tek bir problem var: Süleyman evlilik teklif ettiğinde Aidah hala fakültesine devam ediyor.
Aidah gibi her gün pek çok Müslüman Hanım benzer bir ikilemle yüzleşiyor ve Müslümanlar arasında yaygın iki cavap var: “En önemlisi evlilik!” Veya “En önemlisi senin eğitimin!”, ama hangisi gerçekten daha önemli? Yahut ikisi de tümüyle kişisel midir?
Her bir Müslüman bayanın durumu farklı, herhangi bir bayanın henüz öğrenci ise evlilik ihtimaline nasıl yaklaşması gerektiğini kesin olarak söylemek öyle zor ki… Bunun yanında, üniversite mezuniyetine kadar evliliği erteleyip ertelememeyi seçebilecek Müslüman hanımların gerçek hayat şartlarını göz ardı ettiğimizde, geriye nihai karardan doğrudan etkilenen bir grup kalıyor: Müslüman erkekler.
Müslüman erkekler eş bulma çabasında
“İnsanlar bana evlilik arayışında pek çok Müslüman kadın olduğunu söylüyor,” dedi bir Müslüman adam. “Ama neredeler?”
“Kaç Müslüman kadınla ilgilendiğimi size anlatamam, yalnızca ailesinden hayır cevabı almak için, çünkü önce okulunu bitirmesini istiyorlar,” dedi bir başkası. “Ve şimdi insanlar beni gayrimüslim kadınlarla konuştuğum için eleştiriyorlar!”
Bugün, pek çok Müslüman erkek, özellikle batıda ikamet eden veya batılı üniversitelerde okuyanlar, gayrimüslim bayanlarla evlenmeyi seçiyorlar. İslam Müslüman erkeklere Yahudi ve Hristiyan kadınlarla evlenmelerine müsaade etse de, çoğu Müslüman bu yayılan fenomene karşı görüşler öne sürüyor. “Öyleyse Müslüman kadınlar kimlerle evlenecek?” diye soruyor bazı Müslümanlar, “gayrimüslim erkeklerle evlenmeleri yasak.”
Yine de, Aidah ve Süleyman’nın durumunda görülebileceği gibi bu probleme değinmek Müslüman bir Erkeğin Müslüman kadını gayrimüslim kadına tercih etmesi kadar basit değil. Pek çok Müslüman ailede evlilik süreci, özellikle Müslümanların çoğunlukta olduğu bölgelerde, batıdaki pek çok Müslüman ailede olduğundan daha sıkı olma eğilimindedir. Öyle ki, Müslüman evlerde ebeveynlerin (Bazen geniş aile bile) eş seçimine ağırlıklı olarak müdahil olma eğilimi vardır, gayrimüslim aileler ise tercihi bütünüyle bireylere ait olarak görme eğilimdedir.
Dahası, batıdaki pek çok Müslüman toplulukta bekâr kadın ve erkekler arasında sosyal etkileşim oldukça nadirdir. Camilerde ve Müslüman öğrenci etkinliklerinde bile bu sıkı kültürel kodlarla sınırlandırılır ki, Müslümanların çoğunlukla kendileri bile, eğer varsa, ne tip bir sosyal paylaşımın uygun olacağından emin olamaz². Müslüman ebeveynler çoğunlukla çocuklarına eşler bulmaya çalışsalar da, batıda yetişmiş Müslüman gençlik sıklıkla bu beklentileri reddeder, özellikle eş adayı anavatandan ise.
Buna rağmen eş adayı arayışı batılı yerli Müslümanlar için bile, bu konuda açık kurallar olmadığından göz korkutucu olabiliyor. Bazı Müslüman topluluklar genç erkek ve kadınların arasındaki ilişkilerde yumuşakken, diğerleri bu konuda oldukça katı. “Müslüman bir kadınla konuşurken rahat hissedemiyorum” dedi genç bir Müslüman erkek. “Sadece, nelerin söylenebilir olduğunu ve neyin rahatsız edeceğini bilemiyorum”
Bu sebeple çoğunlukla içinde Müslüman erkeklerin (ve kadınların, kazara) karşı cins ile etkileşimde kendilerini rahat hissedebildikleri çevreler Müslüman toplumdan tümüyle kopuk olanlardır. Doğal olarak, bu durum çoğu Müslüman erkek için en muhtemel eş adaylarının Müslüman olmayan kadınlar olduğu anlamına geliyor.
“Müslüman ebeveynler, size kızlarıyla evlenmeyi imkânsız bir süreçmiş gibi hissettiriyor,” dedi Müslüman bir erkek.”Evlenmek için kim onca stresin altına girmek ister ki?”
Elbette, İslam’ı sonradan kabul eden kadınlar için durum genellikle biraz farklı. Yine de onlar bile her zaman Müslüman topluluğa aktif olarak dahil değiller.
Müslüman bir kız istiyorum, ama…
Bu çerçevede, çoğu Müslüman erkeğin Müslüman olmayan kadınlarla evlenmesi şaşırtıcı değil, özellikle kültürel kısıtlamalar olmaksızın konuşma fırsatı buldukları tek kadınlar onlar olduğunda. Elbette, İslam kadın-erkek ilişkilerine sınırlar getirmiştir, ama çoğu Müslüman kültürde uygulamalar Allah’ın (c.c.) buyurduklarının ötesinde.
Bu sebeple, eğer Müslüman ebeveynler ve topluluklar, Müslüman erkeklerle kadınlar arasında evliliğe daha fazla imkan tanımak istiyorsa, kendimize karşı şu konuda dürüst olmalıyız; Müslüman erkeklere şunu söyleten gerçekte nedir, “Müslüman bir kız, ama…Nasıl?”
Umm Zakiyyah
¹Evliliğin mezuniyete engel olacağı gibi bir endişeyi yersiz buluyoruz. Öğrenciyken evlenip eğitimini devam ettirebilen örnek çiftler de var.
²Söz konusu sınırlar İslami sınırların dışında farklı toplumlara ait örfi yaklaşımlardır.
“Elbette, İslam kadın-erkek ilişkilerine sınırlar getirmiştir, ama çoğu Müslüman kültürde uygulamalar Allah’ın (c.c.) buyurduklarının ötesinde.”
Öyle sakınıyoruz ki, öyle kabuğumuza kısılıyoruz ki yapmamamız gereken şeyleri yapmazken bunun yanında aslında yapabileceğimiz şeyleri de yapamıyoruz. Nedeni, neyi yapabiliriz bilmiyoruz. Sınır nerede, ne ifrat ne tefrit, orta yolu ne bunun?