Bu dört şey seninle olsun, dünya mutlusu sensin. Hiç kimse senin rakibin değildir artık.
Ama, “hafız değilim, Kur’an dahi okuyamıyorum, namazda duaları bile tam anlamıyla yapamıyorum, bazen nefsime yenik düşüyorum…” diyebilirsin. Hangi sahabe hafızdı ki zaten? Sahabelerin pek azı hariç çoğu hafız değildi, hatta Mus’ab bin Umeyr şehit olduğunda Kur’an’ın 1/3’ü dahi inmemişti henüz…
21. yy’da, sokakların haramlarla dolup taştığı, toplumsal baskının son raddeye ulaştığı bir çağda; sıcağın altında, sana yüz buruşturup bakan gözlerin altında, “yobaz, geri kafalı, çağ dışı, cahil…” diyen dillerin altında çarşafınla, tesettürünle gezen kız kardeşim; ve sen, sakalınla, inancından taviz vermeyen dik duruşunla, İstanbul sokaklarında Mus’ab bin Umeyr gibi gezen genç kardeşim: Bu asrın mücahidi sizlersiniz. Enes’te, Mus’ab’da, Zeynep’de, Asiye’de sizsiniz…
Şeytan sizi asla yalnız bırakmayacak, bunun bilincinde olmalısınız. Hırsız nasıl ki boş eve girmiyor; şeytan da kalbi boş olan, zaten batılla içli dışlı olan bir insana neden gitsin ki? Elbette size gelecek, sizi rahatsız edecek. Peçe takıyorsan, “bu sıcakta peçe takmasanda olur”, çarşaf giyiyorsan, “bıkmadın mı bu siyah elbiseden, illa çarşaf farz değil ki zaten, sen de pardesü giyebilirsin…”, pardesü giyiyorsan, “bol pantolon da giyebilirsin aslında, cevaz veren hocalar varmış nasılsa…” diyecektir. Genç kardeşim sana da, “sakal hiç yakışmıyor, kes artık, zaten doğru düzgün de çıkmıyor ki…” minvalinde birçok şey diyecektir. Her türlü kapınızı çalacaktır.
Siz şeytanla ilk defa karşılaşıyorsunuz ancak o sizin gibi milyarlarca insanı, genci elinden geçirdi. Birçoğu ona kulak asıp heba oldu, birçoğu da ondan uzak durdu arşın gölgesine yükseldi.
Bu dört tavsiyeyi uygulayabildiğimiz sürece sırtımız yere gelmez biiznillah.
1. Asla ve kat'a tartışmaya razı olmayacağın imanın olsun.
Allah de, imanın şartlarını bil, teslim ol. Değil lisedeki, üniversiteki hocan, değil inançsız arkadaşların; Azrail aleyhisselam karşına çıksa ve “şu meleklere iman konusunu bir tartışsak seninle…” dese, sen, “tartışmam Allah’ı, Peygamberi, Kur’an’ı!” demelisin.
Evet, mü’min bir genç asla imanını tartışma konusu yapmamalıdır.
2. Harama bulaşma, haramın semtinden dahi geçme.
“Faiz alma” demiyoruz; faizli bankanın önündeki banka dahi oturma, orada soluma, oraya uğrama diyoruz. Haram daima uzağında olsun. Ev alacaksan bir gün, camiye yakın olanı değil; meyhaneden, kumarhaneden uzak olan yeri seç. Önce haramdan uzak tutacaksın kendini. Sadece, “zinaya asla yaklaşma!” demiyoruz; zina yapana, yaptırana, TV’de, internette vesair yerlerde buna zemin oluşturanlara sempati duyma diyoruz. Piyango oynama, harama bakma, tuttuğun fubol takımının atacağı bir golden kazanacağın para, seni cehenneme götürmesin diyoruz…
Asla harama bulaşma! İmandan sonraki önceliğin haramlardan kaçınmak olmalıdır.
3. Allah'ın farzlarında bir eksikliğin olmasın.
Beş vakit namaz kıl, Ramazan’da oruç tut, Hacc’ın vakti gelince onu yap, Zekât vermen gerekince onu yerine getir. Binlerce farzı yok Allah’ın…
Hz. Cabir bin Abdillah el-Ensarî radıyallahu anh diyor ki:
Bir adam Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’e dedi ki:
“Ben farz namazları kılar, orucu tutar ve helali helal, haramı haram kabul edip, bundan fazla bir şey yapmasam cennete girer miyim?”
Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem ona “Evet.” diye cevap verdi.
| Müslim, İman, 4 (110)
Hadis çok açık ve net. Kurtuluşun ana hattı iki şeydir: Haramlardan kaçınmak ve farzları eda etmek. Helali helal, haramı haram bilmek ve bildiğinle yaşamak işin özüdür.
(Haccı ve zekâtı sorusuna neden dahil etmediği merak edilebilir. Bunun iki nedeni olabilir. Birincisi, henüz o günlerde zekât ve hac farz edilmemiştir. Ya da Numan (soruyu soran sahabi) radıyallahu anh, bu iki mali ibadetle mükellef olacak durumda değildi.)
4. Anne ve babanın hizmetinde ve itaatinde ol.
Annen veya baban, biri vefat ettiğinde %100, “bana dua ediyordu, benden razıydı” diyebil. Onlara “öf” dahi deme. Sana Allah’ın haramlarını emretmedikleri sürece, seni şirke ve küfre çağırmadıkları sürece onların kapısından ayrılma, bir dediklerini iki etme. Asla kalplerini kırma. Eğer onları kırdıysan, onlara zarar verdiysen (mazallah) derhal git helallik al, ayaklarına kapan. Sonrada Allah’tan af dile.
Anne ve baban, cennetin ya da cehennemindir.
Kaynaklar
Bu içerik Nureddin Yıldız Hocaefendi’nin Hayat Rehberi derslerinden biri olan “Duyun Beni Gençler” ders bölümünden esinlenerek hazırlanmıştır.
1.madde de tam olarak ne anlatılmak isteniyor kardeşim yardımcı olur musunuz
Selamünaleyküm. Anlatılmak istenen, mü’min bir gencin imanını tartışma konusu yapmaması gerektiğidir. Yani; Allah’ın varlığı hakkında, Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in peygamberliği hakkında, Kur’an’ın Allah’ın kelâmı olması hakkında vesair hiçbir şekilde inkârcılarla veya kalplerinde şüphe olanlarla tartışmaya girmemesinin (imanını tartışmamasının) daha hayırlı olacağıdır.
Yangın yanan bir evde önce kendimizi kurtarmadan başkalarını çıkarmaya çalışmamıza benzer bu durum.
Önce o yangından kendimiz sağ salim çıkalım ki, sonra başkalarını da kurtarmayı düşünürüz. Dünya hayatı da böyledir. Şeytanın en ufak telkinleriyle, duyulacak bir sözün kalplere düşüreceği fitne ateşiyle ahiretin elden kayıp gittiği böyle bir çağda, Müslüman yakîn bir iman sahibi olmayı amaçlamalı, imani konularda tartışma ve münakaşadan uzak durmalıdır.
Yazıya sözüm yok ancak belki biraz daha geniş yazılabilirdi. 🙂 Tam daha fazlasını öğrenebileceğimi hissediyorum bitiyor.
Altta kaynak belirtilmiş, isterseniz o derse bakabilirsiniz…
ben annemle babama iyi davranamıyorum, sanırım benim büyük imtihanlarımdan biri. Allah, herkesin kalbini ailesine karşı yumuşatsın ve en azından saygılı olayı nasip etsin