Kusursuz güzelliğin bir sahnesini görmek, biz genelde bunu “Dünyadaki Cennet” tabiri ile biliriz. Fakat kendini tam manasıyla dünyadaki cennet ilan edebilecek tek bir yer var. İşte, Peygamber mescidinin (Mescid-i Nebevi) ayrıntıları; yeşil halılarla ve milyonlarca gözyaşı ile kaplanmış, cennet bahçelerinden bir bahçe. Öyle bir yer ki yaşamış her Müslüman tarafından bilinir, öyle bir yer ki onun hakkında bilmediğimiz birçok şeyi var.
İşte Hz. Peygamber’in sallallahu aleyhi ve sellem camiinden bazı bilinmeyen gerçekler ve gizemler:
1. Arap yarımadasında elektriğe sahip olan ilk yer
Osmanlılar Arap yarımadasına elektriği getirdiklerinde, ilk kullanıldığı yer Hz. Peygamber’in sallallahu aleyhi ve sellem camii idi. Bazı kayıtlara göre bu, Sultanın kendisinin İstanbul da tamamen elektriğe sahip olmasından birkaç yıl önce oldu.
2. Şu anki camii eski Medine şehrinden daha büyük
Şu an ki camii ilk halinden 100 kat daha büyük. Bu, şu anki camiinin eski Medine şehrinin neredeyse tamamını kapladığı anlamına geliyor. Bunun kanıtı olarak; Cennet’ül Baki mezarlığı Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem zamanında şehrin dışındaydı ama şimdiki camiinin sınırlarının orada bulunuyor.
3. Hz. Peygamber'in sallallahu aleyhi ve sellem odasında boş bir mezar bulunuyor
Hz. Peygamberin sallallahu aleyhi ve sellem Hz. Ebu Bekir’in ve Hz. Ömer’in radıyallahu anhuma gömüldüğü yerde bir boş mezar olduğu efsane olalı uzun sürede oldu. Bu doğrulandı, insanlar ancak 1970’de hücre kaplamalarını değiştirirken boş bir alanın varlığını kaydettiler. Bunun döndüğü zaman İsa aleyhisselam’a ait olup olmadığı tartışma konusudur.
4. Yangında yıkılmıştı
Eski camiinin büyük kısmı, Hz. Peygamberin sallallahu aleyhi ve sellem orijinal minberi dâhil, Hz. Peygamber’in sallallahu aleyhi ve sellem ölümden asırlar sonra bir yangında yok oldu. Yangın çok geniş alanı etkilemişti, Hz. Peygamber’in sallallahu aleyhi ve sellem odasının çatısı ve hatta bazı duvarları çöktü, 600 yıl sonra ilk kez dinlenme odası ortaya çıktı.
5. Önceden hiç kubbe yoktu, şimdi 2 tane var!
Hz. Peygamber’in sallallahu aleyhi ve sellem vefatından sonra 650 yıldan fazla zamandan beri mezarlığının kubbesi yoktu. İlk kubbe 1279 da Memluk sultanı tarafından ahşaptan yapılmıştı. Bugün gördüğümüz yeşil kubbe aslında Hz. Peygamber’in sallallahu aleyhi ve sellem odasının üstünde bulunan dış kubbedir. Hz. Peygamber’in sallallahu aleyhi ve sellem Hz. Ebu Bekir’in ve Hz. Ömer’in radıyallahu anhuma isminin kazılı olduğu daha küçük bir iç kubbe bulunmaktadır.
6. Kubbe mor renk olarak kullanılmış!
Evet mor. 150 yıl kadar önce şu anki yapısına ve rengine ulaşmadan önce kubbe birçok tadilat ve renk değişikliği geçirdi. Bir ayrıntı olarak; beyaz renkte kullanıldı ve en uzun süre kullanılan renk Hicaz-Araplarının düşkün olduğu mor-mavi renkti.
7. 3 mihrabı var
Birçok camide 1 mihrap vardır fakat Hz. Peygamber’in sallallahu aleyhi ve sellem camiinde 3 tane var. Şu anki mihrap şu günlerde imam tarafından kullanılıyor. Diğer mihrap arkada kuruludur ve Süleymaniye ya da Ahnaf olarak adlandırılmaktadır. Kanun-i Sultan Süleyman’ın emriyle Hanefi imam için, Maliki imam peygamberlik mihrabından imamlık yaparken, imamlık yapsın diye yaptırılmıştır. Peygamberlik mihrabı; Hz. Peygamber’in sallallahu aleyhi ve sellem imamlık yaparken ayağının bulunduğu yer hariç tüm alanı kaplar.
8. Hz. Fatıma odasında ne var?
Hz. Peygamber’e sallallahu aleyhi ve sellem ait olan eşyalar kendi odasında ya da Hz. Fatıma odasında tutuluyordu ki Hz. Fatıma odası bir genişletme çalışmasında Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem odasıyla birleştirildi. Medine 1. Dünya savaşında kuşatma altındayken, Osmanlı komutanı değerli birçok el yapımı eseri çocukların ve kadınların elbiselerine saklayarak İstanbul’a tahliye etti. Şimdi Topkapı sarayında sergileniyor. Buna rağmen, şaşırtıcı olarak, bazı eşyalar var olduğu halde, kayıt altında değildir.
9. Gizli işaretlerle dolu.
Evet, Hz. Peygamber’in sallallahu aleyhi ve sellem camisi birçok göze çarpmayan ve gizemli işaretle kaplı ki bunların yanında Da Vinci’nin şifresi anaokulu çocukları için ucuz bir yap-boz kalır. Her bir sütun, her bir kubbe, her bir cam bir hikâye taşır ve tarihi, ruhani anlamlar taşıyan olayların yerini gösterir. Hz. Peygamber’in sallallahu aleyhi ve sellem camisini inşa eden insanlar her yere işaret koymanın imkânsız olduğunun, ibadet edenlerin dikkati dağıtacağının farkına vardılar. Böylece, objelerin tasarımında küçük değişikler sayesinde bir yerin önemini belli etmenin çok zekice bir yolunu buldular. Gizemler ne peki? Bu hikâye de başka bir zamana, inşallah.
Hz. Peygamber’in sallallahu aleyhi ve sellem camisi asla sadece bir camiden ibaret değildi. Camii, ilk İslam toplumunun ve ulusunun merkeziydi. Bizim büyük zaferlerimizin ve hüzünlerimizin şahidiydi. Camii, toplumun merkeziydi, evsizlerin barınağıydı, üniversite ve camiiydi, bunların hepsi bir yerde toplanmıştı.
Müslüman toplumu da yıllar boyunca gelişti ve her bir nesilde daha da modernleşti. Fakat eskiden caminin içyapısı basit Hicaz hurma ağacı gövdesinden yapılmış olmasına rağmen, bugün üstel gelişim ve değişimlerle mermer ve altın kaplı yapılara sahibiz. Ancak içyapı hala aynı, bunda belki hepimiz için bir ders vardır.
Gizemler nedir.
O dediğin kelime bana çok uydurma geliyor Ama başlıkta kasdedilen şey hikmetleri dini ve dünyevi sebebleri olsa gerek.
[5. Önceden hiç kubbe yoktu, şimdi 2 tane var!
Hz. Peygamber’in sallallahu aleyhi ve sellem vefatından sonra 650 yıldan fazla zamandan beri mezarlığının kubbesi yoktu. İlk kubbe 1279 da Memluk sultanı tarafından ahşaptan yapılmıştı.]
ifâdesinin cevabı aşağıdadır:
Emevî halîfelerinin altıncısı olan Velîd “rahime-hullahü teâlâ” Medîne vâlîsi iken, duvârı yükseltti ve üzerini küçük bir kubbe ile örttü.[h.80, Peygamberimizin vefatından 70 sene kadar sonra] Üç kabir, dışardan görülemez ve içeri girilemez oldu.
Ömer bin Abdül’azîz “rahmetullahi aleyh”, Medîne-i münevvere vâlîsi iken, 88 [m. 707] de, halîfe Velîdin emri ile, zevcât-ı tâhirâtın “radıyallahü teâlâ anhünne” odalarını yıktırıp, Mescid-i se’âdeti genişletirken, etrafına ikinci bir duvar yaptırdı. Bu duvar beş köşeli idi. Hiç kapısı yoktu.
Irakda Zengîlerin idâre etdiği Atabekler devletinin vezîri, yanî başvekîli ve Salâhuddîn-i Eyyûbînin [589 [m. 1193] de Şâm’da vefât etdi] amcası oğlu olan Cemâleddîn-i İsfehânî “rahime-hullahü teâlâ”, 584 [m. 1189] senesinde, Hücre-i se’âdetin dış duvarı etrâfına sandal ve abanos ağaçlarından bir parmaklık yaptırdı. Parmaklık, mescidin tavanına kadar yüksekdi. Fakat, birinci yangında yandı. Altıyüzseksensekiz (688 [m. 1289]) senesinde demirden yapılıp yeşile boyandı. Bu parmaklığa (Şebeke-i se’âdet) denir. Şebeke-i se’âdetin kıble tarafına (Muvâcehe-i se’âdet), şark tarafına (Kadem-i se’âdet), garb tarafına (Ravda-i mutahhera) ve şimâl tarafına (Hücre-i Fâtıma) denir. Mekke-i mükerreme şehri, Medîne-i münevvere şehrinin cenûbunda olduğu için, Mescid-i nebînin ortasında, yani Ravda-i mutahherada, kıbleye dönen kimsenin sol tarafında Hücre-i se’âdet, sağ omuzu tarafında ise, Minber-i şerîf bulunur.
232 [m. 847] senesinde, Şebeke-i se’âdetin bulunduğu yer ile dış duvarlarının arasına ve bu yerin dışına mermer döşendi. Mermerler, zaman zaman değiştirildi. Son olarak sultân Abdülmecîd hân “rahime-hullahü teâlâ” döşetti.
Hücre-i se’âdetin beş köşeli duvârları yapılırken üzerlerine bir de küçük kubbe yapılmıştı. Bu kubbeye (Kubbe-tün-nûr) denir. Osmânlı pâdişâhlarının “rahime-hümullahü teâlâ” gönderdikleri (Kisve-i şerîfe) bu kubbe üzerine örtülürdü. Kubbe-tün-nûr üzerine gelen, Mescid-i se’âdetin büyük yeşil kubbesine (Kubbe-tül-hadrâ) denir. Şebeke-i se’âdet denilen parmaklığın dış tarafına örtülen kisve, Kubbe-i hadrâ altındaki kemerlere asılırdı. Bu iç ve dış perdelere (Settâre) denir. Şebeke-i se’âdetin şark, garb, şimâl taraflarında birer kapısı vardır. Şebeke-i se’âdet içine harem-i şerîf ağalarından başka kimse giremez. Duvarların içine ise, hiç kimse giremez. Çünkü kapıları ve pencereleri yoktur. Yalnız kubbe ortasında ufak bir delik olup, tel kafes ile kapalıdır. Bu deliğin hizâsında olarak, Kubbe-i hadrâya da bir delik açılmışdır. Mescid-i şerîf kubbesi 1253 [m. 1837] senesine kadar kurşun renginde idi. Sultân Mahmûd-i Adlî hânın “rahmetullahi aleyh” emri ile yeşile boyandı. 1289 [m. 1872] da, sultân Abdül’azîz hânın “rahmetullahi aleyh” emri ile yeniden boyandı. Mescid-i se’âdeti ta’mîr ve tezyîn için sultân Abdülmecîd hân “rahime-hullahü teâlâ” kadar çok para harc eden ve gayret eden hiçbir kimse olmamıştır. Haremeyni ta’mîr için yediyüzbin altın sarfetmişdir. Ta’mîr 1277 [m. 1861]’de tamam olmuştur. Hergün Resûlullaha bir hizmette bulunmuştur. Bu yolda keşf ve kerâmetleri de görülmüşdür. Sultân Abdülmecîd hân, Mescid-i nebevînin eski şeklini, İstanbul’da Hırka-i şerîf câmi’inde bulundurmak için emir buyurmuş, bunun için, 1267 senesinde, mühendis mektebi hocalarından binbaşı ressam hâcı İzzet efendi “rahimehullahü teâlâ” Medîne’ye gönderilmiştir. İzzet efendi her yeri ölçerek elliüç defa küçültülmüş bir modelini yapıp İstanbul’a gönderdi. Sultân Abdülmecîd hânın yapdırdığı (Hırka-i şerîf) câmi’ine kondu.
Doğubeyazıt taki mavi kupeli camiye ne oldu