Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla.
Belli bir kesim tarafından gündeme getirilen kritik meselelerden birisi de Maide Suresi 44. ayette zikredilen Allah’ın indirdikleriyle hükmetmemenin küfür oluşu meselesidir. Bu kesim bu ayeti öne sürerek günümüzde aslında Allah’ın hükmünün gerekliliğine inanmalarıyla birlikte bunlarla hükmetmeyen Müslüman yöneticileri tekfir ediyor, böylelikle onlarla savaşmayı ve onlara karşı gelmeyi vacib görüyorlar. Günümüz Haricilerinin bu şüphesini def etmek ve bu ayetteki küfrün ne anlama geldiğini bilmek için Rabbimizin şu kavline uyarak sözü seleften ve haleften olan ilim ehline arz ediyoruz:
“…Bilmiyorsanız zikir ehline sorun.”
| Nahl Suresi 43. ayet
1. Ehl-i Sünnet'in İmamı Ahmed bin Hanbel (ö. 241 Hicri)
İsmâîl b. Sa’îd Yüce Allah’ın: “Allah’ın indirdikleri ile hükmetmeyenler kâfirlerin ta kendileridir.” [Mâide, 44] buyruğu hakkında İmâm Ahmed’e sormuş ve şöyle demiştir: «Ahmed’e dedim ki: Bu küfür nedir? Dedi ki: Dînden çıkarmayan küfürdür.»
| Ahkâmu’n-Nisâ, (sayfa: 57/91. rivâyet)
İbn Hâni şöyle der: «Ahmed’e, Tâvûs’un hadîsi ve: “Dînden çıkarmayan küfür” sözü hakkında sordum. Ebû Abdillah (İmâm Ahmed) şöyle dedi: Bu, “Allah’ın indirdikleri ile hükmetmeyenler kâfirlerin ta kendileridir.” âyeti hakkındadır.»
| Mesâilu İbn Hâni (2/192)
İmâm Ebû Dâvûd es-Sicistânî şöyle der: «Ahmed’in, Yüce Allah’ın: “Allah’ın indirdikleri ile hükmetmeyenler kâfirlerin ta kendileridir.” buyruğunu zikrettiğini işittim. (Daha sonra) Ahmed bize tahdîs etti ve şöyle dedi: Bize Vekî’ tahdîs etti ve şöyle dedi: Bize Sufyân, Sa’îd el-Mekkî’den o da Tâvûs’dan şöyle dediğini tahdîs etti: “Bu, dînden çıkaran küfür değildir.” (Yine) Ahmed bize tahdîs etti ve şöyle dedi: Bize Vekî’ Sufyân’dan o da İbn Cureyc’den o da Atâ’dan şöyle dediğini tahdîs etti: “(Asıl) Küfrün altında bir küfür, (asıl) zulmün altında bir zulüm, (asıl) fıskın altında bir fısktır.”»
| Mesâilu Ebî Dâvûd (sayfa: 283/1355.,1356.,1357. maddeler)
İsmâîl b. Sa’îd eş-Şâlencî, İmâm Ahmed b. Hanbel’e; büyük günâhlarda ısrar edip var gücüyle onların peşinde koşan, bununla beraber namâzı, zekâtı ve orucu terk etmeyen kişi hakkında şöyle sorduğunu anlattı: Durumu bu olan kimse, (büyük günâhta) ısrarcı olan (1) kimse olur mu? (Bunun üzerine İmâm Ahmed) şöyle cevâb verdi: «Bu kimse Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem’in: “Kişi zinâ ettiği zamân mu’min olarak zinâ etmez” sözünde olduğu gibi (büyük günâhta) ısrarcı birisidir, îmândan çıkıp islâma girer. Şu buyruklarda da böyledir: ‘Kişi içki içtiğinde mu’min olarak içki içmez’, ‘Kişi hırsızlık yaptığı zamân mu’min olarak hırsızlık yapmaz.’ İbn Abbâs’ın Yüce Allâh’ın: ‘Allâh’ın indirdiği ile hükmetmeyenler kâfirlerin tâ kendileridir’ [Mâide, 44] buyruğu hakkındaki sözü de böyledir.» Ben Ahmed’e: ‘Bu küfür nedir?’ dedim, dedi ki: «Bu, dînden çıkarmayan küfürdür. Îmânın bir kısmı bir kısmının altında olduğu gibi, küfrün de bir kısmı bir kısmının altındadır. Kişi küfürden ihtilâf edilmeyen bir şeyi işleyinceye kadar bu böyledir.»
(1) Muhtemelen Âl-i İmrân, 135, Vâkıa, 46 ve benzeri âyetlerde zikri geçen, günahta ısrârcılardan olup olmadığını sormayı murâd etmektedir.
| İmâm Ebû Abdillâh Muhammed b. Nasr el-Mervezî (vefâtı: 294 hicrî), Ta’zîmu Kadri’s-Salâh (527-528)
2. Müfessirlerin İmamı Şeyhulislam Müctehid İmam İbn Cerir et-Taberi (ö. 310 Hicri)
Şöyle der:
«Bu görüşler içinde doğruluk açısından benim indimde en evlâ olan şöyle diyenlerin görüşüdür: Bu âyetler Ehl-i Kitâbın kâfirleri hakkında inmiştir. Çünkü öncesindeki ve sonrasındaki âyetler onlar hakkında inmiştir ve bu âyetlerle kasdedilenler onlardır. Bu âyetler de onlar hakkındaki haberin siyâkında gelmiştir. Dolayısıyla onlar hakkında bir haber olması daha evlâdır. Eğer birisi: Şüphesiz ki Yüce Allah bu konudaki haberi, Allah’ın indirdikleri ile hükmetmeyenlerin tümü hakkında umûmî kılmıştır. Sen nasıl onu husûsî kılarsın? derse, denilir ki: Yüce Allah bu konudaki haberi, kitabında kendisiyle hükmettiği hükmünü inkâr eden bir topluluk hakkında umûmî kılmış ve onların hükmü terk etmelerinin, kâfirler olarak terk etme sûretinde olduğunu haber vermiştir. Allah’ın indirdikleri ile inkâr ederek hükmetmeyen herkes hakkında da kavil böyledir, o kişi İbn Abbâs’ın da dediği gibi Allah’a kâfir olmuştur. Çünkü, Allah’ın hükmünü -Allah’ın kitabında indirdiğini bildikten sonra- inkâr etmesi, nebî olduğunu bildikten sonra nebîsinin nubuvvetini inkâr etmesine eş değerdir.»
| Câmiu’l-Beyân an Te’vîli’l-Kur’ân (8/468)
3. Allame Ebu İshak İbrahim b. es-Seri ez-Zeccac (ö. 311 Hicri)
Şöyle der:
«’Allah’ın indirdikleriyle hükmetmeyenler kâfirlerin ta kendileridir.’ [Mâide, 44] Yani, her kim Nebîlerin (aleyhimusselâm) getirdiği Allah’ın hükümlerinden bir hükmün bâtıl olduğunu iddia ederse kâfirdir. Fakîhler, ‘evli iki kişi zinâ ettiğinde recmetmek gerekmez, çünkü onlar hürdür’ diyenin kâfir olduğunda icmâ etmişlerdir. Şüphesiz ki Nebî’nin hükümlerinden bir hükmün reddi küfürdür, çünkü o Nebî’yi yalanlamış olur. Her kim de Nebî’yi yalanlarsa kâfirdir.»
| Meâni’l-Kur’ân ve İ’râbuhu (2/178)
4. İmam Fakih Allame Ebu Bekr Ahmed b. Ali er-Razi el-Cessas (ö. 370 Hicri)
Şöyle der:
«’Allah’ın indirdikleri ile hükmetmeyenler kâfirlerin ta kendileridir.’ [Mâide, 44] Yüce Allah’ın bu buyruk ile murâdı, Küfrü’ş-şirk ve’l-cuhûd (şirk ve inkâr küfrü) yada inkârın söz konusu olmadığı Küfrü’n-ni’me (ni’metlere küfür) ihtimâlleri dışında kalmaz. Eğer murâd olunan Allah’ın hükmünün inkârı veya Allah’ınhükmü olduğunu öne sürerek ondan başkası ile hükmetmek ise bu, dînden çıkaran küfürdür. Fâili de daha önceden müslüman olsa bile mürteddir. Buna binâenâyetin te’vîli, bu âyetler İsrâiloğulları hakkında inmiştir ve bizim hakkımızda da geçerlidir, diyenlerin görüşü olur. Bu görüştekiler şöyle demektedirler: Bizden de her kim hükmü inkâr eder veya Allah’ın indirdiğinden başkası ile hükmedip sonra da ‘bu, Allah’ın hükmüdür’ derse, İsrâiloğulları bunu yaptıklarında nasıl kâfir olmuş iseler o da onlar gibi kâfir olur. Eğer âyet ile murâd olunan Kufru’n-ni’me ise şüphesiz ki ni’metlere nankörlük inkâr sözkonusu olmaksızın onlarla ilgili şükrü terk edip edâ etmemekle de olur. Bunu yapan da dînden çıkmaz. Allah’ın indirdikleri ile hükmetmeyenlere küfür isminin ıtlâkından dolayı ağır basan görüş birinci anlamdır. Hâricîler bu âyeti, Allah’ın indirdikleri ile hükmetmeyi terk edenin onları inkâr etmese bile tekfîrine yorumlamışlardır. Bundan dolayı onlar büyük yahut küçük her türlü günah ile Allah’a isyân edeni tekfîr ederler. Onlar bu yöntem ile küçük günahlarından dolayı peygamberleri tekfîr etme ile küfre ve sapıklığa sürüklenirler.»
| Ahkâmu’l-Kur’ân,Bâbu’l-Hukmi beyne Ehli’l-Kitâb (4/93)
5. Allame İmam Ebu Umer Yusuf b. Abdillah İbn Abdilberr (ö. 463 Hicri)
Şöyle der:
«Âlimler hükümde zulmün kasıtlı yapan ve bunun zulüm olduğunu bilen için büyük günahlardan biri olduğunda icmâ etmişlerdir. Bu konuda seleften çok şiddetli eserler rivâyet edilmiştir. Yüce Allah da şöyle buyurmuştur: ‘Allah’ın indirdikleri ile hükmetmeyenler kâfirlerin ta kendileridir.’ ‘Zâlimlerin ta kendileridir.’ ‘Fâsıkların ta kendileridir.’ Bu âyetler Ehl-i Kitâb hakkında indirilmiştir. Huzeyfe ve İbn Abbâs şöyle demiştir: Bu bizim hakkımızda da umûmîdir. Derler ki: Bu ümmetten biri bunu yaptığında -Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, rasûllerini ve âhiret gününü inkâr etmedikçe- dînden çıkarıcı küfür olmaz. Bu ma’nâ âlimlerden bir topluluktan Kur’ân’ın tefsîrinde rivâyet edilmiştir. İbn Abbâs, Tâvus, ve Ata bunlar arasındadır.»
| et-Temhîd li mâ fî’l-Muvattai mine’l-Meânî ve’l-Esânid (5/74)
Yine şöyle der:
«Bid’at ehlinden bir topluluk: Mu’tezile ve Hâricîler bu konuda sapmış ve Allah’ın Kitâbı’ndan zâhirleri üzere olmayan bazı âyetlerle delîl getirmişlerdir. Meselâ Yüce Allah’ın: ‘Allah’ın indirdikleri ile hükmetmeyenler kâfirlerin ta kendileridir.’ buyruğu ….»
| et-Temhîd (17/16)
6. Muhaddis İmam Şeyhulislam Ebu'l-Muzaffer Mansur b. Muhammed es-Sem'ani (ö. 489 Hicri)
Şöyle der:
«Allah’ın indirdikleri ile hükmetmeyenler kâfirlerin ta kendileridir.’ [Mâide, 44] el-Berâ b. Âzib bu âyetin müşrikler hakkında olduğunu söylemiştir -ki bu, Hasen el-Basrî’nin de kavlidir-. İbn Abbâs ise âyetin müslümanlar hakkında olduğunu ve bu buyruk ile murâd olunanın (asıl) küfrün altında (dînden çıkarmayan) küfür olduğunu söylemiştir.Bil ki, Hâricîler bu âyet ile delîl getirir ve Allah’ın indirdikleri ile hükmetmeyen kâfirdir, derler. Ehl-i Sünnet ise der ki: Hükmün terki ile kâfir olmaz. Âyet için iki açıklama vardır: Birincisi: Bu âyetin anlamı, her kim reddederek ve inkâr ederek Allah’ın indirdikleri ile hükmetmez ise onlar kâfirlerin ta kendileridir, şeklindedir. İkincisi: Bu âyetin anlamı, Allah’ın indirdiklerinin tümüyle birden (ne tevhîd, ne ibâdât ne de muâmelât ile) hükmetmez ise kâfirlerin ta kendileridir, şeklindedir. Çünkü Müslüman değil kâfir ancak Allah’ın indirdiklerinin tümüyle birden hükmetmeyi terk eder.»
| Tefsîru’l-Kur’ân (2/42)
7. Müfessir ve Muhaddis İmam Ebu Muhammed el-Huseyn b. Mes'ud el-Beğavi (ö. 516 Hicri)
Şöyle der:
«”Allah’ın indirdikleri ile hükmetmeyenler kâfirlerin ta kendileridir.” [Mâide, 44] Katâde ve Dahhak şöyle demiştir: Bu üç âyet bu ümmetten kötülük işleyenler hakkında değil yahûdîler hakkında nâzil olmuştur. Berâ b. Âzib radıyallahu anhu’dan “Allah’ın indirdikleri ile hükmetmeyenler kâfirlerin ta kendileridir.” “zâlimlerin ta kendileridir.” “fâsıkların ta kendileridir.” âyetleri hakkında şöyle rivâyet edilmiştir: “Bunların tümü kâfirler hakkındadır.”Bu âyetlerin insanların tümü hakkında olduğu da söylenmiştir. İbn Abbâs ve Tâvûs şöyle demişlerdir: “Kişiyi dînden çıkaran küfür ile değil! Evet, bunu yaptığında o buna kâfirdir ancak Allah’a ve âhiret gününe küfreden kimse gibi değildir.” Ata da şöyle der: “Bu, (asıl) küfrün altında bir küfür, (asıl) zulmün altında bir zulüm ve (asıl) fıskın altında bir fısktır.” Bu âyetin anlamı ile ilgili İkrime de şöyle der: “Allah’ın indirdikleriyle onu inkâr ederek hükmetmeyen kâfir olur, kim de onu ikrâr ve kabûl eder ama Allah’ın indirdikleriyle hükmetmez ise zâlim ve fâsıktır.” Abdulazîz b. Yahyâ el-Kinânî’ye bu âyetler hakkında soruldu o da şöyle dedi: “Bu âyetler Allah’ın indirdiklerinden bazısıyla değil tümüyle birden hükmetmeyenler hakkındadır. O hâlde her kim Allah’ın indirdiklerinin tümüyle birden hükmetmez ise kâfir, zâlim ve fâsıktır. Ancak her kim Allah’ın indirdiklerinden tevhîd ile ve şirkin terki ile hükmeder sonra şerîat olarak Allah’ın indirdiklerinin tümüyle de hükmetmese bu âyetlerin hükmüne girmez.” Âlimler şöyle demişlerdir: Bu, nassen sâbit Allah’ın hükmünü açıkça ve kasıtlı olarak reddettiğinde böyledir. Durum kendisine gizli kalan veya te’vîlde hata eden böyle değildir.»
| Meâlimu’t-Tenzîl (3/61)
8. Allame İmam Ebu Bekr Muhammed b. Abdullah el-Kadı İbnu'l-'Arabi (ö. 543 Hicri)
Şöyle der:
«On Birinci Mes’ele: Yüce Allah’ın: ‘Allah’ın indirdikleriyle hükmetmeyenler kâfirlerin ta kendileridir.’ buyruğu hakkında. Bu buyruk hakkında müfessirler ihtilâf etmişlerdir. Bazıları şöyle der: (Bu ve devamındaki) ‘kâfirlerin ta kendileridir, zâlimlerin ta kendileridir, fâsıkların ta kendileridir’ buyruklarının tümü yahûdîler hakkındadır. Bazıları da der ki: ‘kâfirlerin ta kendileridir’ buyruğu müşrikler için, ‘zâlimlerin ta kendileridir’ buyruğu yahûdîler için, ‘fâsıkların ta kendileridir’ buyruğu da hıristiyanlar içindir. Ben de bu görüşteyim. Çünkü âyetlerin zâhiri budur. Bu İbn Abbâs, Câbir b. Zeyd, İbn Ebî Zâide ve İbn Şubrume’nin tercîhidir.Tâvus ve ondan başkaları şöyle demişlerdir: Bu, dînden çıkaran küfür değildir. Ancak (asıl) küfrün altında kalan bir küfürdür. Bu da duruma göre değişir: Eğer kendi yanındaki ile onun Allah katından olduğunu öne sürerek hükmederse bu, onu tebdîl etmektir ve küfrü gerektirir. Eğer onunla hevâdan ve ma’siyet olarak hükmederse bu, günahkârların mağfiretine dâir Ehl-i Sünnet’in temel esasına göre mağfiret olabilecek bir günahtır.»
| Ahkâmu’l-Kur’ân (2/127)
9. Allame Şeyh Ebu'l-Ferec Abdurrahman b. Ali İbnu'l-Cevzi (ö. 597 Hicri)
Şöyle der:
«Sözün özü şudur: Yahûdîlerin yaptığı gibi o hükmü Allah’ın indirdiğini bile bile Allah’ın indirdikleri ile -inkâr ederek- hükmetmeyen kâfirdir. Allah’ın indirdikleriyle inkâr söz konusu olmaksızın hevâya meylederek hükmetmeyen zâlim ve fâsıktır. Ali b. Ebî Talha İbn Abbâs’dan şöyle dediğini nakleder: Allah’ın indirdiklerini inkâr eden kâfir olur, ikrâr edip onunla hükmetmeyen ise fâsık ve zâlim olur.»
| Zâdu’l-Mesîr (s: 386)
10. İmam Hafız Ebu'l-Abbas Ahmed b. Umer el-Kurtubi (ö. 656 Hicri)
Şöyle der:
«Yüce Allah’ın ‘Allah’ın indirdikleriyle hükmetmeyenler kâfirlerin ta kendileridir.’ (Mâide, 44) buyruğu: Günahlarla tekfîr edenler -ki onlar Hâricîlerdir- bu âyetin zâhirini delîl olarak öne sürmüşlerdir. Hâlbuki bu âyette onların lehine herhangi bir hüccet söz konusu değildir. Çünkü bu âyetler -bu hadîste de geldiği gibi- Yüce Allah’ın kelâmını tahrîf eden yahûdîler hakkında inmiştir ve onlar da kâfirdirler. Sebeb-i nüzûlünde onlara ortak olan hükmünde de onlara ortaktır. Bunun açıklaması da şöyledir: Müslüman bir kişi herhangi bir mes’ele hakkında Allah’ın hükmünü kat’i olarak bilir de sonra onunla hükmetmez ise; eğer inkâr ederek bunu yaptıysa kâfir olur. Bunda da ihtilâf edilmemiştir. Eğer bunu inkâr ederek yapmadıysa, büyük günah işleyen âsi olur. Çünkü o, bu hükmün aslını tasdîk etmekte ve onu yerine getirmenin kendi üzerine vâcib olduğunu bilmektedir. Ancak o hüküm ile amel etmeyi terk ederek isyân etmiştir. Hükmü, şer’î zorunluluk olarak bilinen -namaz ve bilinen temel kâidelerden buna benzer- her şey hakkında bu böyledir. Bu, Ehl-i Sünnet’in mezhebidir, daha önce de Kitâbu’l-Îmân bölümünde geçmişti ve şöyle beyân etmiştik: Küfür, şerîattan olduğu zarûrî olarak bilinen bir husûsun yalanlanması ve inkâr edilmesidir. Böyle olmadığı takdîrde bu, küfür değildir. Bu bahisten maksat şudur: Bu âyetlerle murâd olunanlar, küfür ve inâd ehlidir. Lafızları umûmî olsa da, Müslümanlar bu umumun hâricindedirler. Çünkü aslına îmân etmekle birlikte hüküm ile ameli terk etmek, şirk olmayan bir günahtır. Yüce Allah da şöyle buyurmuştur: ‘Şüphesiz ki Allah kendisine şirk koşulmasını asla mağfiret etmez. Şirkin dışındakileri ise dilediği kimse için bağışlar.’ (Nisâ, 48) Hükmetmenin bu sûretteki terki, ittifak ile şirk değildir. Dolayısıyla mağfiret olunması mümkündür. Küfür ise mağfiret edilmez. Hüküm ile ameli terk etmek de küfür olmaz. Daha önce de geçen şerîattan bilinen temel esaslar da bu hususu desteklemektedir. Diğer iki âyetteki zulüm ve fısk ile murâd olunan küfürdür. Çünkü kâfir, eşyayı kendi olması gereken yerin dışına koyan (bir zâlim) ve haktan çıkıp ayrılan (bir fâsıktır). Böylelikle (bu vasıflarından dolayı) kâfirin zâlim ve fâsık olduğu tasdîk olunmuş oldu. Hatta kâfir, bu iki ismi kâfir olmayandan daha fazla hak eder. Çünkü onun zulmü, zulmün en büyüğü, fıskı da, fıskın en büyüğüdür. Îmân bölümünde (asıl) küfrün altında kalan küfür ve (asıl) zulmün altında kalan zulüm hakkında açıklama geçmişti.»
| el-Mufhim limâ Eşkele min Telhîsı Kitâbi Muslim (5/117-118)
11. Müfessir Allame Ebu Abdillah Muhammed b. Ahmed el-Kurtubi (ö. 671 Hicri)
Şöyle der:
«”Allah ‘ın indirdikleri ile hükmetmeyenler kâfirlerin ta kenidileridir.”, “Zâlimlerin ta kenidileridir.”, “fâsıkların ta kenidileridir.” Bu âyetlerin tümü kâfirler hakkında indirilmiştir. Bu husus, Sahîh-i Müslim’de Berâ b. Âzib hadîsi olarak sâbittir ve bu hadîs daha önce geçmişti. Büyük çoğunluk bu (âyetlerin kâfirler hakkında indirildiği) görüştedir. Müslümana gelince, büyük günah bile işlese kâfir olmaz. Denildi ki: Burada idmâr/hazf söz konusudur. Yani ma’nâ şöyledir: Her kim Kur’ân’ı redderek ve Rasûl sallallahu aleyhi ve sellem’in sözünü inkâr ederek Allah’ın indirdikleriyle hükmetmezse kâfirdir. Bunu İbn Abbâs ve Mucâhid söylemiştir. Bu görüşe göre de âyet herkes hakkında umûmîdir. İbn Mes’ûd ve Hasen şöyle demişlerdir: Bu âyetler müslümanlardan, yahûdîlerden ve sâir kâfirlerden Allah’ın indirdikleri ile hükmetmeyen herkes hakkında umûmîdir. Yani, buna i’tikâd ederek ve onu istihlâl ederek/helâl görerek yapan herkes hakkındadır. Bunu, harâm işlediğine i’tikâd ederek yapana gelince; o, müslümanların fâsıklarından biridir ve durumu Allah’a kalmıştır, dilerse (günahından dolayı) ona azâb eder, dilerse onu mağfiret eder. Bir rivâyette İbn Abbâs şöyle der: Allah’ın indirdikleri ile hükmetmeyen, kâfirlerin fiillerine benzer bir fiil işlemiştir. Yine denilmiştir ki: Ma’nâ şöyledir: Her kim Allah’ın indirdikleriyle tümüyle birden hükmetmezse kâfirdir. Ancak tevhîd ile hükmedip şerîatın bir kısmı ile hükmetmeyen bu âyetin hükmüne girmez. Doğru olan (kâfirler hakkında indirildiğine dâir olan) ilk görüştür. Ancak Şa’bî şöyle der: Bu âyet (kâfirlerden) özellikle yahûdîler hakkındadır. Nehhâs da bunu tercîh etmiş ve şöyle demiştir: Buna şu üç husus delâlet etmektedir:Birincisi: Bu buyruğun hemen öncesinde (لِلَّذ۪ينَ هَادُوا) buyrularak yahûdîler zikredilmiştir. Dolayısıyla zamîr onlara döner.İkincisi: Kelâmın siyâkı buna delâlet etmektedir. Bundan hemen sonra (وَكَتَبْنَا عَلَيْهِمْ) buyrulduğunu görmüyor musun? Bu zamîr, icmâ ile yahûdîler içindir. Üçüncüsü: Recmi ve kısası inkâr edenler yahûdîlerdir. Eğer birisi âyetteki (من) karşılık için geldiğinde tahsîsine dâir delîl olmadıkça umûmîdir, derse, ona şöyle denilir: Burada (من) zikrettiğimiz delîllerden dolayı (الذي) anlamındadır. Bu durumda ma’nâ şöyle takdîr edilir: O yahûdiler ki Allah’ın indirdikleri ile hükmetmiyorlar, işte onlar kâfirlerin ta kendileridir. Bu konuda söylenenlerin en güzeli budur. Huzeyfe’ye bu âyetler hakkında: Bunlar İsrâiloğulları hakkında mı indirilmiştir, diye sorulduğu ve şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Evet, bu âyetler onlar hakkındadır ve siz de kesinlikle onların yollarını izleyeceksiniz, iki ayakkabının birbirine benzemesi gibi onlara benzeyeceksiniz. Şöyle de denilmiştir: Kâfirlerdir, buyruğu müslümanlar hakkındadır; zâlimlerdir, buyruğu yahûdîler hakkındadır; fâsıklardır buyruğu hıristiyanlar hakkındadır. Ebû Bekr İbnu’l-Arabî de bunu tercîh etmiş ve şöyle demiştir: Çünkü bu, âyetlerin zâhiridir ve aynı şekilde İbn Abbâs’ın, Câbir b. Zeyd’in, İbn Ebî Zâide’nin, İbn Şubrume’nin ve Şa’bî’nin tercîhi de bu yöndedir. Tâvûs ve başkaları şöyle demiştir: Dînden çıkaran küfür, değildir. Ancak o, (asıl) küfrün altında bir küfürdür. Bu da duruma göre değişir. Eğer onun, Allah katından olduğunu öne sürerek kendi yanındaki ile hükmediyorsa, bu tebdîldir ve küfrü gerektirir. Eğer hevâya uyarak ve bir ma’siyet olarak onunla hükmediyorsa, Ehl-i Sünnet’in günahkârların mağfireti ile ilgili temel esasına göre bu mağfiret olunabilecek bir günahtır. Kuşeyrî şöyle der: Hâricîlerin mezhebi şudur: Her kim rüşvet alır ve Allah’ın hükmünden başkasıyla hükmederse kâfirdir. Bu görüş Hasen ve Süddî’ye de nisbet edilmiştir. Yine Hasen şöyle demiştir: Allah azze ve celle yöneticilerden şu üç hususta söz almıştır: Hevâya uymayacaksınız, insanlardan korkmayacak benden korkacaksınız ve az bir bedel karşılığında benim âyetlerimi satmayacaksınız.»
| el-Câmiu li-Ahkâmi’l-Kur’ân (7/497-499)
12. Şeyhulislam Ebu'l-Abbas Ahmed İbn Teymiyye (ö. 726 Hicri)
Şöyle der:
«İnsan, üzerinde icmâ bulunan bir harâmı helâl veya üzerinde icmâ bulunan bir helâli harâm kılar ya da üzerinde icmâ bulunan bir şerîatı tebdîl ederse fukahanın ittifâkıyla kâfir ve mürteddir. İki görüşten birine göre şu buyruk bunun benzeri bir konuda nâzil olmuştur: “Allah’ın indirdikleriyle hükmetmeyenler kâfirlerin ta kendileridir.” Yani o, Allah’ın indirdiklerinden başkasıyla hükmetmeyi istihlâl eden/helâl sayandır.»
| Mecmûu Fetâvâ (3/267)
«Şöyle ki: Kişi müslüman olur ve onda dînden çıkarmayan küfür bulunabilir. Bilakis küfrün altında küfür vardır. Nitekim İbn Abbâs ve ashâbı: “Allah’ın indirdikleriyle hükmetmeyenler kâfirlerin ta kendileridir.” buyruğu hakkında: Bu küfür dînden çıkarmayan küfürdür, (asıl) küfrün altında bir küfür, (asıl) fıskın altında bir fısk ve (asıl) zulmün altında bir zulüm vardır.»
| Mecmûu Fetâvâ (7/350)
«Selef’in: “İnsanda îmân ve nifak (birlikte) bulunabilir” aynı şekilde “İnsanda îmân ve küfür (birlikte) bulunabilir” sözlerindeki küfür, dînden çıkaran küfür değildir. İbn Abbâs ve ashâbının Yüce Allah’ın: “Allah’ın indirdikleri ile hükmetmeyenler kâfirlerin ta kendileridir.” buyruğu hakkındaki sözlerinde olduğu gibi… Bu âyet hakkında şöyle demişlerdir: Dînden çıkarmayan küfür ile kâfir oldular. Bu konuda Ahmed b. Hanbel ve onun dışındaki sünnet imâmları da onlara tâbi olmuşlardır.»
| Mecmûu Fetâvâ (7/312)
Şeyhulislam Tatarların akîdelerini, Allah’ın hükmünden gayrisini istihlâl ve Allah’ın hükmünü tebdîl edişlerini beyân ederek şöyle der: «Onlar İslâm dîni üzere olduklarını iddia ediyor sonra da o kâfirlerin dînlerini müslümanların dînlerine üstün tutuyorlar. Allah’a ve Rasûlü’ne itaatden çok daha fazla bu kâfirlere itaat ediyor, mü’minlerin dostluğundan çok daha fazla kâfirleri dostlar ediniyorlar. Aynı şekilde onların vezîrleri ve bunlardan başka büyükleri İslâm dînini yahûdîlerin ve hıristiyanların dînleri ile bir tutuyorlar. Bu dînleri, hepsi Allah’a götüren çeşitli yollar olarak görüyor ve onları, müslümanlara göre dört mezhebin konumu gibi değerlendiriyorlar. Sonra da onlardan kimi yahûdîlerin dînini, kimi hıristiyanların dînini kimi de müslümanların dînini seçip tercîh etmişlerdir ve bu (dînleri tesviye etme şeklindeki) görüş onlar arasında oldukça yaygın ve galiptir. Hatta bu görüş, onların fakîhlerinde ve âbidlerinde özellikle de ittihâdiyye ve fir’avniyyeden olan cehmîlerinde de vardır. Çünkü onlara felsefe galip gelmiştir. Bu (dînleri tesviye şeklindeki) mezheb ise felsefecilerden pek çoğunun veya çoğunluğunun mezhebidir. (Aralarındaki) Hıristiyanların da pek çoğu veya çoğunluğu ve yahûdilerin de pek çoğu bu görüştedir. Hatta birisi onların âlimlerinin ve âbidlerinin seçkinleri çoğunlukla bu mezheb üzeredir, dese uzak birşey değildir. Bu hususta gördüklerim ve işittiklerim burada sayamayacağım kadardır.
Müslümanların dîninden zorunlu olarak bilindiği ve bütün müslümanların ittifâkıyla sâbit olduğu üzere her kim İslâm dîninden başkasına ittibâ etmeyi veya Muhammed sallalahu aleyhi ve sellem’in şerîatından başka bir şerîata tâbi olmayı tecvîz ederse kâfirdir. Onun küfrü, Kitâb’ın bir kısmına îmân edip bir kısmını inkâr edenin küfrü gibidir.»
| Mecmûu Fetâvâ (28/523)
13. Allame Muhammed b. Ahmed İbn Cuzzi (ö. 741 Hicri)
Mâide 44 ve devamındaki âyetler hakkında şöyle der:
«İbn Abbâs: Kâfirlerdir, zâlimlerdir ve fâsıklardır şeklindeki üç âyetin de yahûdîler hakkında indiğini söylemiştir. Bu konuda Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’den de hadîs rivâyet edilmiştir. Bir topluluk ise bu âyetlerin yahûdîler, müslümanlar ve onlardan başka Allah’ın indirdikleri ile hükmetmeyen herkes hakkında umûmî olduğunu söylemişlerdir. Ancak (Allah’ın indirdikleri ile hükmetmedikleri takdîrde) müslümanlar hakkında söz konusu olan küfür, onları îmândan çıkarmayan ma’siyet küfrüdür. Şâfiî de şöyle demiştir: Kâfirlerdir buyruğu, müslümanlar hakkındadır; zâlimlerdir buyruğu, yahûdîler hakkındadır; fâsıklardır buyruğu, hıristiyanlar hakkındadır.»
| et-Teshîl li-Ulûmi’t-Tenzîl (224)
14. Allame İmam Muhammed b. Ebu Bekr İbnu'l-Kayyim el-Cevziyye (ö. 751 Hicri)
Allah’ın indirdikleri ile hükmetmeyenler hakkındaki Mâide sûresindeki âyeti ve bu âyet hakkındaki görüşleri zikrettikten sonra şöyle der:
«Doğru olan şudur: Allah’ın indirdikleri ile hükmetmemek, hükmedenin hâline göre iki küfür çeşidi, büyük ve küçük küfür arasında gider gelir. Eğer bu vâkıa hakkında Allah’ın indirdikleri ile hükmetmenin vâcib olduğuna inanıyor ve bir ma’siyet olarak o hükümden sapıyor, bununla birlikte cezâlandırılmayı hak ettiğini i’tirâf ediyorsa işte bu küçük küfürdür. Eğer onun Allah’ın hükmü olduğunu yakînen bildiği hâlde vâcib olmadığına ve kendisinin bu konuda muhayyer olduğuna i’tikâd ediyorsa bu da büyük küfürdür. Eğer onun Allah’ın hükmü olduğunu bilmiyor veya onun hakkında hata ediyorsa, hatalı bir kişi olarak kabûl edilir ve onun hükmü hatalı kimselerin hükmüdür.»
| Medâricu’s-Sâlikîn (2/904-905)
15. Allame Bedruddin el-Ayni (ö. 855 Hicri)
Mâide sûresi 44. ve devamındaki âyetler hakkında şöyle der:
«Bu ve sonrasındaki iki âyet kâfirler ve yahûdîlerden Allah’ın hükmünü tağyîr edenler hakkında inmiştir. Ehl-i İslâm ile hiçbir ilgisi yoktur. Çünkü müslüman büyük günah işlese bile ona kâfir denilmez.»
| Umdetu’l-Kârî (24/359)
Allah’tan alimlerimizin bu sözleriyle özellikle gençlerimizi Hariciliğin karanlığından Ehl-i Sünnet’in vasat akidesine iletmesini dilerim. Salat ve selam Nebimiz Muhammed’e, ailesine ve ashabına olsun.
Kaynaklar
http://www.imanmescidi.com/kategori/58-akide?pd_ID=1
0 Yorum