Altyazı:
O kerim Kitap’ta Allah (s.v.t) diyor ki; (اعوذ بالله من الشيطان الرجيم)
فلما بلغ معه السعي قال يا بني إِني أرى في المنام أني أذبحك فانظر ماذا ترى قَال يا أبت افعل ما تؤمر ستجدني إِن شاء اللّه من الصابرِين [Saffât 102]
‘ رب اشرح لي صدرِي ويسّر لي أمرِي واحلل عقدة من لساني يفقهوا قَولي’ (Ey Rabbim! Benim göğsümü aç. Bana işimi kolaylaştır. Dilimden düğümü çöz. Ki söyleyeceklerimi anlasınlar)
Amîn ya Rabb el-âlemin
Bu hutbede sizinle İbrahim’in (a.s) mirası ile ilgili Kuran’dan birkaç ayeti sizinle paylaşmak istiyorum
Hepimiz biliyoruz ki bu bayram onun (Hz.İbrahim) fedakarlıklarının ve bize örnekliğinin kutlanmasıdır
Ve fırsat bulabildikçe her Kurban Bayramı namazının hutbesinde İbrahim (a.s) ile ilgili daha önce dikkat çekmediğim bir noktaya değiniyorum
Bugün de aynı böyle yapacağım
Her şeyden önce “Fedâkarlık” kelimesine bir bakalım
Kuran’da “Fedakârlık” kelimesi aslında çok fazla geçmiyor
“أثارة” kelimesi daha çok geçer ki bu kendine karşı başkalarını tercih etmektir
“ذبح” ise bire hayvanı kesmek veya kurban etmek anlamındadır
Ama biz Türkçe’de birisi için ‘fedâkar’ dediğimizde
Başarılı olmak için çok para fedâ etti ,zaman fedâ etti demeyiz
Böyle dememizin sebebi
Türkçe’de fedâkarlık kelimesinin özünde bir şeyi, geri hiçbir şey almaksınız vermek vardır
Fedâkarlık işte budur
Fakat Islam’ın özünde böyle bir şey yoktur
Allah için yaptığımız hiçbir şey boşa gitmez
” وما تنفقوا من شيء في سبيل اللّه يوف إليكم وأنتم لا تظلمون” [Enfâl 60]
Allah yolunda harcadığınız her şey size geri getirilecek, her şey geri ödenecektir
Kıldığımız bir namaz, harcadığımız bir kuruş, bir saniye yoktur ki
Bizim için kaydı tutulmuş olmasın
Yani aslında bizim Türkçe’de bildiğimiz gibi bir “Fedâkarlık” yoktur
Gerçekten yok
Onda büyük başarılar ve mücadeleler vardır
Onların yanında ayrıca teslimiyetin ifadesi vardır
Dolayısıyla Türkçe’de İbrahim’den (a.s) bahsettiğimizde “fedakârlık” kelimesini kullanırız
Fakat Kuran, İbrahim’den (a.s) bahsettiğinde sürekli “İslam” kelimesini kullanır
“اسلم” – (Teslim oldu)
Namaz’da Bakara Suresindeki ayette okuduğum gibi aynı
“إِذ قَال له ربه أسلم قَال أسلمت لرب العالمين” [Bakara 131]
Her ne zaman Efendisi (c.c) ona “Teslim ol” dediyse o “Tüm alemlerin Efendisine teslim oldum” demiştir
Başka bir deyişle onu inanılmaz kılan onun teslim olmaya gönüllüğü
“Ey Allah’ım sen doğrusun, ben yanlışım” demeye olan gönüllülüğü
“Ben bütün fikirlerimi kenara koymaya gönüllüyüm. Ve her ne buyurursan ben yapmaya hazırım”
İşte “İslam” budur ve İbrahim’i (a.s) harikulade yapan budur
Onu bir rol model yapan işte budur
Öyle ki İslâm’ın son peygamberi (s.a.v)
O’na (s.a.v) önceki bir çok peygamberin hikayeleri vahyedilmiş olsa da hiçbirinin mirasını takip etmesi ona emredilmemiştir
Ancak ona açıkça ” فاتبعواْ ملةَ إِبراهيم حنيفا” denilmiştir
“Siz İbrahim’in (a.s) mirasını takip edin”
Neden? Çünkü o İslam üzere olmanın ne demek olduğunu gösteren bir rol modeldir.
İslam üzere olmanın rol modeli
Yani bugün sizin için altını çizmek istediğim şeylerden birisi de
Aslında Saffât Suresinden
Saffât Suresinde İbrahim (a.s) ile ilgili yeni, ilginç şeyler öğreniyoruz. Onun duasıyla başlarsam;
Bu arada bu duayı ateşe atıldıktan sonra ediyor
Neden ateşe atıldığının hikayesini biliyorsunuz. Bu duayı ateşe atıldıktan sonra yaptı ve Allah onu kurtardı
Yani o, Allah’a gösterdi ki ateşten bile korkmuyor
Ve bu ateş de öyle bir ateş değildi. Öyle bir ateşti ki üstünden kuşlar uçamıyor ve düşüyorlardı. İşte öyle kule gibi bir ateşti
Normalde ortaya bir kaç odun koyar ve ateş yakarsınız
Ama bu insanlar ortaya bir bina yaptılar
Kuran’da diyor ki “ابنوا له بنيانا” [Saffât 97]
“Onun için bir bina yapın. Sonra onu ateşe verin. Sonra O’nu onun içine atın.
Aman Allah’ım.. Bu insanlar İbrahim’in (a.s) kanına susamışlar
Ve o tam ateşe atılacağı sıra Allah’ın yazgısından o kadar mutmain ki
Ve imtihanı geçtiği an dua ediyor. Böylece bir şey öğreniyoruz:
Alalh bizi bir imtihana tâbî tuttuğunda bir o imtihanı Allah’a teslimiyet ile geçeriz
Bilirsiniz, imtihanda olduğumuzda genelde işler kötüye gider
Allah’ı sorgulamaya başlarız…
Allah’a itaatsizlik etmeye, kendi yanlış davranışlarımızı aklamaya başlarız
Ama öyle insanlar da vardır ki zor zamanlar geldiğinde Allah’a daha sıkı bir teslimiyetle bağlanırlar
İşte o insanlar Allah’a en güzel dualar yapanlardır
En güzel, muhteşem dualar ki Allah anında kabul eder onları
Ve o tek şu duayı yapıyor “رب هب لِي من الصالحين” [Saffât 100]
“Rabbım, bana salihlerden ihsan et.” Yani bana iyi bir çocuk ver
Bana iyi bir çocuk nasîb et
Ve hemen sonraki ayet “فَبشرناه بغلَام حليم” der
“Onu bir oğlanla müjdeledik”
Bir oğlu olacak ve Kuran bu oğulu “Halîm” olarak niteliyor
Şimdi “Halîm”in dikkat çekmek istediğim en az üç anlamı var
Hatırlayayım; şimdi İsmail (a.s) ile ilgili konuşuyoruz
“Halîm” ilk olarak ‘aşırı tepki göstermeyen’ birisine denir
Aşırı tepki göstermeyen
Şimdi “Sabırlı olmak” diye bir şey var
Ama bir de bundan ötesi; hiç tepki göstermemek (belli etmemek) vardır
Yani çoğu insanın sinirleneceği yerde sen sakinsin
Eğer sabırlıysan kızgın görünürsun ama bağırmazsın meselâ
Ama eğer “Halîm” isen kızgın bile görünmezsin
Başkası olsa görünürdü ama epey kalın bir deriye sahipsin
Korkuyor olman gerekiyor ama hiç öyle değilsin
Çelik gibi sağlam sinirlerin var tabiri caizse
Çelik gibi sinir… İşte “Halîm”in bir anlamı budur
‘Halîm’in ikinci anlamı;
“Zor zamanlarda imtihan edilmiş kişi”dir
Yani öyle bir oğlun olacak ki hayatında zor imtihanlar geçirecek
“حلم الرجل” derler
“اذا جرب الحزن”
Derler ki bir adamda hilm varsa o zor imtihanlardan geçmiştir, hayat onu çok şiddetli sınamıştır
Şimdi bu oğlan (a.s) daha ilk doğduğundan
Daha ilk doğduğundan bebekken
Neredeyse susuzluktan ölmekle imtihan edilmişti hatırladınız mı?
Yani daha ilk baştan imtihan edildi
Ve ayrıca Allah bir çocuğun olacak demedi! Allah (a.v.c) bir “غُلَام” dedi [Saffât 101]
“Bir oğlanın olacak”. “غُلَام” kelimesi 9-10 yaşlarındaki bir çocuk için kullanılır.
Büyük yaşlara ulaşana “غُلَام” denir
İbrahim (a.s) çocuğu (a.s) ne zaman çölde bıraktı? O daha bebekken
Ama Allah çok önceden (غُلَام kelimesi ile) demişti ; çocuk 9-10 yaşlarına ulaşacak
“Endişelenme onu büyümüşken göreceksin” der gibi
Ve dolayısıyla İbrahim (a.s), çocuğun çölde ölmeyeceğini zaten biliyordu!
Kesinlikle biliyordu, Allah ona zaten bildirmişti
Sadece “غُلَام” kelimesi ile….
Yani Halîm’in ikinci anlamını özetlersek;
“İmtihan edilmiş kişi”
Şimdi birinci anlam: Sinirlenmeyen. İkinci anlam: İmtihan edilmiş. Üçüncü ve son anlamı ise;
“Yetişkinliğe ulaşmış kişi” demektir
Arapça’da “بلغ الحلم” dediklerinde bu “Genç adam” demektir
Yani o sadece bir oğlan olmayacak fakat aynı zamanda yetişkin bir adam olacak
Dolayısıyla üçüncü anlam ‘yaş’ ile alakalıdır
‘Yaş’ ile alakalıdır
Şöyle ki; büyüdüğünde artık imtihanlar başlamaya başlar ve kendini kontrol etmen gerekir. Çocuklar kendilerini kontrol edemezler
Ağlayacakları geldiğinde ağlarlar çocuklar
Bir şeyi istediklerinde onu alıverirler
Bir şeyi yemek istediklerinde kapıverirler
Tabağın geri kalanı yere dökülecek mi bunu düşünmezler sadece yaparlar
Ama yetişkinler kendilerini kontrol edebilirler, Hilm’e ulaşmışlardır
Dolayısıyla yetişkinlik, Halîm kelimesinin içine gömülmüş
Peki şimdi Allah’ın İbrahim’e (a.s) verdiği bu hediyeden ne anlıyoruz?
Bu duayı kendi çocuğumuz içinde yapmamız gerektiğini anlıyoruz
Bir anlamı; Allah onları (çocuklarmızı) zor zamanlarda güçlü kılsın
Zor imtihanlarda metin kılsın
İkinci anlamı da; Allah onları böyle imtihanlara koyduğunda yetişkin davransınlar
Olgun davransınlar. Subhanallah. İşte “غُلَام” ve “حليم”in anlamı budur. İşte İsmail (a.s) budur.
“فلَما بلغ معَه السعي” [Saffât 102]
Muhteşem bir dil
“Babasıyla koşacak yaşa eriştiğinde bu çocuk”
“معه” – Onunla
Şimdi ne öğreniyoruz demek ki İbrahim (a.s) artık yaşlanmış
Artık zamânını çocuğuyla geçiriyor
Ve beraber işler yapıyorlar. Tarlaya gidiyorlar vs. Her ne yapıyorlarsa beraber yapıyorlar
“معه سعى”
Ve birden o rüyaları görmeye başlar
O rüyaların ne olduğunu sizler biliyorsunuz
Ve bu rüyaları gördüğü tek sefer olmuyor
Defalarca, ard arda görüyor
İşte bu yüzden “إني أرى” diyor
Ayette aktarıldığı gibi İbrahim (a.s) “إنّ” kullanıyor çünkü oğlunun, ona birazdan söyleyeceklerine inanacağından emin değil
Şimdi bu 16-18 yaşlarındaki genci (a.s) hayal edin
Delikanlı… Ve ona gidiyorsunuz ve diyorsunuz ki: “Dinle oğlum”
“Bu rüyayı görüp duruyorum”
“Seni kesiyorum…”
“أني أذبحك” – Seni kesiyorum
Bunu bir defa görüyor iki defa görüyor… Bunu oğlunuza söylemenin kolay olduğunu mu sandınız?
Hayır
Fakat evladına söylemek zorunda hissediyor çünkü vahiyden öyle bir emir anlıyor
Tabii ki arada bir kötü rüyalar görürüz bu gidip çocuğumuza anlatmamız gerektiği anlamına gelmez
Eşimize anlatacağımız anlamına gelmez
Fakar çocuğuna söylemek zorunda gibi hissediyor ve çocuğu da bir delikanlı henüz
Bir delikanlı böyle bir şey duysa ne söyler?
“Babaa… Dün akşam ne yedin?”
“Cidden baba…”
“Önceden de bizi çölün ortasında bırakmışsın annem bana anlatmıştı”
“Şimdi yine mi başladın…”
“Benimle ne derdin var? Ne istiyorsun benden?”
Hayır hayır hayır…
Hiçbir tepki gelmiyor ondan (a.s)
Bu rüya, bir peygambere ait olduğu için vahiydir
Bu vahiydir yani yerine getirmesi gerekiyor
Ama bu rüyada iki taraf var, kurban kesen ve kurban edilen
Çocuğunu zorlayamaz
Yapamaz, bunun farkında
Bunun gerçekleşmesi için Allah’a teslim olan iki kişi olması gerekiyor
Sadece baba değil
Bu yeterince zor zaten, sadece baba değil bir de oğul
Peki ne yapıyor, ” Yavrum, ben rüyamda seni boğazladığımı gördüm. Düşün bakalım, ne dersin? ” diyor
” نَظَرَ ” Arapça’da bir şeye uzunca bir süre bakmak, hakkında düşünmek anlamlarına gelir
” مَاذَا تَرَى “, Sen ne dersin?
Baba oğluna soruyor, ” Sen ne düşünüyorsun yavrum? ”
Size gördüğüm şeyi söylüyorum ama şimdi tepki vermenizi istemiyor, düşünmenizi istiyorum ve beni haberdar etmenizi istiyorum
SubhânAllah, hakikaten zor bir konuşma olmuş olmalı bilhassa bir ergenle
Ve bu oğlan o kadar olgun olmalı ki Allah’ın elçisi olan bir adam, İbrahim (a.s) ” Onun görüşüne değer vermeliyim ” diyor
Sen ne düşünüyorsun yavrum?
Senin görüşün ne?
” فَانظُرْ مَاذَا تَرَى “, iyice bir gözat senin fetvan nedir bu duruma?
Hani ” Sen ne düşünüyorsun? “, burada ne öğreniyoruz?
Bir ailede böyle bir baba Allah’a teslim olmayı ne kadar çok istese de herkes kendi seçimini yapmak zorunda
Çocuklarımız büyüyor
Ve ergenlik çağında çocuğu olanlarınız onların kendi kararlarını verdiklerini görmeye başlıyorsunuz
Sürekli daha fazla bağımsızlaşmaya başlıyorlar
Ve sizin görüşleriniz her zaman onlarınkiyle aynı değil, aslında çoğunlukla aynı değil
Siz bir yere gitmek istiyorsunuz onlar başka yere
Siz evde kalmak istiyorsunuz onlar dışarı çıkmak istiyor veya tam tersi oluyor
Her zaman tersine
Ve biliyor musunuz, İbrahim (a.s)’ ın mirasından öğrendiğimiz şeylerden biri de büyümekte olan genç çocuklarımızı olgunlaştırmak için görüşlerine saygı duymak
Eğer her zaman ne yapmaları gerektiğini söylüyorsanız… Çünkü İbrahim (a.s) öylece, ” Oğlum bu bir vahiy, buraya gelip uzanmalısın ” diyebilirdi
Ama yapmıyor, ” Senin görüşün ne? Ne düşünüyorsun? ” diyor
Şimdi bu konuşma herhangi bir yönde, her yere gidebilir
Peki o ne diyor? Diyor ki, ” Baba seni seviyorum ”
” يَا أَبَتِ “, oradaki ” تِ ” sevgi ve saygı ifade ediyor, ” Baba seni seviyorum ve sana saygı duyuyorum ”
” افْعَلْ مَا تُؤْمَرُ “, “…emrolunduğun şeyi yap.”
Yap gitsin
” افْعَلْ “, ” düşünmene bile gerek yok ” anlamına geliyor
” Vahiy olduğunu biliyorum “, bu çocuk öyle zeki ki vahiy olduğunu biliyor ve aynı zamanda Allah’tan olmasa babasının böyle bir şeyi konuşmayacağını biliyor
Bunu biliyor, tümünü işledi
Babasını sorgulayıp, ” Nerden çıktı bu? Bunun vahiy olduğunu mu sanıyorsun? Gerçekten Allah’ın benim ölmemi istediğini mi düşünüyorsun? Bütün bunlarda benim suçum ne daha önümde yaşayacağım koca bir hayat var demesine gerek bile yok
Hani ” Aman baba ya! ” demiyor, hayır
“ Babacığım, emrolunduğun şeyi yap. ” diyor
Çünkü Allah’tan olduğunu biliyorum
İbrahim (a.s)’ın mirası Allah ne murâd ettiyse onunla mutlu olmaktır
Allah ne murâd ettiyse onunla mutlu olmak
Bu oğlan Allah’ın murâd ettiği şeyle mutlu
” افْعَلْ مَا تُؤْمَرُ “, ” …emrolunduğun şeyi yap. ”
” سَتَجِدُنِي إِن شَاء اللَّهُ مِنَ الصَّابِرِينَ “, Eğer Allah istiyorsa yani inşâAllah ki bunu her zaman söylüyoruz, beni sabırlı bulacaksın
Hani çünkü bu kararı verdim ama bıçak vurduğunda acıdan tepki verebilirim
Ve bunu kontrol bile edemem yani umarım sabırlı olurum
Sınırlarımı biliyorum, kendi irademle sabırlı olmak istiyorum ama vurduğunda vücudun tepkileri vardır değil mi?
Ve sabredemiyormuşum gibi görünebilir ama umarım Allah bana sabrı verecektir
” İnşâAllah beni sabredenlerden bulacaksın ”, SubhânAllah
Bu gencinki nasıl müthiş bir konuşma!
” فَلَمَّا أَسْلَمَا “, ne güzel bir ayet!
” Ne zaman ki ikisi de bu şekilde Allah’a teslim oldular… ” diyor Allah
Bu yürüyüşü hayal edebiliyor musunuz?
Gitmek üzere oldukları yeri, gittiklerinde gerçekleşecek kesimi hayal edebiliyor musunuz ve bunun nasıl olacağını, Allah için güzel olacağını konuşuyorlar
Bu güzel, Allah bizim için güzel olanı ister bize asla zarar vermek istemez
Baba gözyaşları döküyor ama bunun iyi olduğunu biliyor
Oğlan gözyaşları döküyor hayatı sona ermek üzere ama bunun iyi olduğunu biliyor ve hâlâ ilerliyor, kaçmıyor
” İbrahim de onu (boğazlamak için) yüz üstü yere yatırınca… ”
تل kelimesi bir şeyin titremesini ifade eder
Hayvan titrerken
Elini başına koyduğunda başı hala titriyor, o titreşimi ifade eder
Oğlu titriyordu
Ensesini yere konduğunda, titriyordu. O bir çocuk.
للجبين
Ensenin kenarı anlamında
İbrahim (a.s) elini onun alnına koydu, eli buradaydı. Oğlunun titremesini hissediyordu
Bunu hissetti. Allah neden bize bütün bunları bize betimlemiş? Neden bunu yapmış ?
Her yıl bu günde
Kaç milyon hayvan kurban ediliyor
Kaç milyon hayvan
Neden kurban ediliyor? Çünkü İbrahim (as)’den okadar ileriye gitmesi istendi
Oğlunun o titremesini hissetmesi isteniyordu
Oğlunun korkusundan gelen o titremeyi. Ve oğlundam da korkunun o son raddesini hissetmesi, yine de sabırlı olması ve orada uzanması isteniyordu
O bunu yapabildi, çünkü biliyordu ki Allah hiçbir zaman onun için kötü bir şey istemezdi
Yakıcı ateşi serin ve selametli yapabilen de aynı Allah, çölün ortasından su çıkaran da , her ne olursa olsun çocuğumu kurtaracak olan da Allah
Çocuğumun ölmesini istese de bu onun için en iyisidir
İşle bu “teslimiyet”. Yani “islam”. Bu İslam işte
Allah benden hiç bir ateşe atlamamı istemedi, Allah sizden hiç bir ateşe atlamanızı istemedi
Allah bizden hiçbir zaman ailemizi bir çölün ortasında bırakmamızı istemedi, bunu yapmadı
Allah bizden bir çocuğa bıçak dayamamızı istemedi
Bunu yapmadı. Allah İbrahim (as)’dan imkansız şeyler istedi
Ve o gün bu gündür, biz Allah’a onun vasiyetini uygulama imkanı bulduğumuz için teşekkür ediyoruz. Kendimizi onunla kıyaslayamasak bile
Her kurban kestiğimizde, İbrahim (as)’ın vasiyetinin bir parçası oluyoruz
Bu bizlerin Allah’a teşekkür şekli “Allah’ım bizim imtihanımızı onunkinden daha kolay kıldığın için teşekkür ederiz”
Bu kurbanı o fedakarlığa bedel saydığın için teşekkür ederiz
وفديناه بذبح عظيم
“Ve biz ona fidye olarak büyük bir kurban verdik.”
Bu tek bir fedakarlık, bizim bütün fedakarlıklarımıza bedel
Bizim bugün kutladığımız şey bu
Allah ondan ne istemiş, ben be senden ise ne istiyor
Biz ise “İslam çok zor be adamım… Allah çok şey istiyor, her şey haram yahu!” diyebilecek saygısızlığa ve kötülüğe sahibiz
“O Allah için çok şey yapmak zorundaydı, bu çok saçma”
Bunu yapamazsın şunu yapamazsın… Bizler şikayet ediyoruz
Bu genç delikanlının şikayet ettiğini görmüyorsun, bu babanın şikayet ettiğini görmüyorsun
Oğlunu kurban etmeye götürürken “İslam’ın benden bunu beklediğine inanamıyorum, bu nasıl bir din? Bu nasıl bir tanrı benden böyle bir şey bekliyor?” demiyor
Sorgulama yok. Teslimiyet budur
Allah bizlere İslam (teslimiyet) nasip etsin
Allah bizlere İbrahim (as) bu güzel mirasını benimsemeyi ve gönül bağlamayı nasip etsin
Dün Arafat’a çıkıp da dua etme imkanı bulabilenlerimizin, (Allah herkese nasip etsin)
Bazılarımız oruç tuttu, Allah oruçlarını kabul etsin, onların da
geçmiş yılki günahlarının ve gelecek yılki günahlarının da affedilmiş olmasını diliyorum Allah’tan.
Bu Allah’ın bizlere verdiği imkandır
Allah herkesin yaptığı haccı, o inanılmaz yolculuğu kabul eylesin
Ve Allah onların tüm dualarını ve fedakarlıklarını kabul etsin, evlerine sağ salim dönebilmelerini nasip etsin
Bu yıl burada olmayanların da affedilmiş olmasını Allah’tan diliyorum
Allah bizlerin ve çocuklarımızın gönüllerine peygamber sevgisi, sadece bilgisi değil, sevgisi ve onların miraslarına olan sevgiyi yerleştirebilmeyi nasip etsin
(Allah beni ve sizi Kuran ile mübarek kılsın)
(Allah bana ve size ayetleriyle ve Kuran-ı Kerim ile lütufta bulunsun)
(Hamd Allah’adır ve Allah bize yeter, O’nun seçtiği kullara da selâm olsun)
(Özellikle de, onların en iyisine, Nebîlerin sonuncusuna, Muhammed el-Emîn’e (s.a.v), ve onun âli ve ashabına selâm olsun)
(Allah (s.v.t) yüce kitabında şöyle buyuruyor: )
(Muhakkak ki Allah ve melekleri, Nebî’ye (Peygamber’e) salat ederler. Ey âmenû olanlar (ölmeden önce Allah’a ulaşmayı dileyenler), siz (de) O’na salat edin! Ve (O’na) teslim olarak salat edin!)
(Allah’ım! Muhammed’e ve Muhammed’in ümmetine rahmet eyle; şerefini yücelt. İbrahim’e ve İbrahim’in ümmetine rahmet ettiğin gibi. Şüphesiz övülmeye layık yalnız sensin, şan ve şeref sahibi de sensin.)
(Allah’ım! Muhammed’e ve Muhammed’in ümmetine hayır ve bereket ver. İbrahim’e ve İbrahim’in ümmetine verdiğin gibi. Şüphesiz övülmeye layık yalnız sensin, şan ve şeref sahibi de sensin.)
(Allah en büyüktür, Allah en büyüktür, Allah en büyüktür. Ondan başka ilah yoktur. Allah en büyüktür. Allah en büyüktür. Ve hamd O’nadır.)
Herkese hayırlı bayramlar
0 Yorum