Kur’an’ı gerçekten seviyor muyuz? Eğer sevseydik, rafta öylece durmasına ve tozlanmasına izin verir miydik? Allah’ın kitabını ve rasulünün sünnetini sevdiğimizi söylerken ne sıklıkla Kur’an okuyoruz? Peki öğrendiklerimizi hayatımıza geçiriyor muyuz?
Oturma odama baktığımda kitaplarla dolu raflar görüyorum. Kur’an mushafları, mealler, siyer ve hadis kitapları… Elimin altında anında ulaşabileceğim pek çok rehber var, fakat içimden bir ses bazılarını dekorasyon amaçlı bulundurduğumu söylüyor. Uyumadan önce biraz da olsa Kur’an okumak için elimden geleni yapmaya çalışıyorum fakat ertesi gün okuduklarımın ne kadarını hayatıma geçirebiliyorum? Ya da bu hususta okuduklarım, hareketlerim ve farkındalığım konusunda tefekkür kaynağı ve hatırlatıcı oluyor mu?
Harry Potter kitaplarının 10 milyon sattığını, Müslüman okuyucu kitlesinin -ki bizzat tanıdığım insanlar var- sanki çok okumaları gerekiyormuş gibi kafayı yemişçesine kendi nüshalarını almak için koştuğunu görmek ilginç. Onları kendilerini odalarına kapatıp baştan sona 600-700 sayfa okuyup sonra da serinin diğer kitabını beklerken gördüğümde şaşırıyorum.
Diğer bir taraftan Kur’an zor zamanlarımızda ya da Ramazan ayında daha çok okuduğumuz bir kitap fakat esas nokta onu bütün yıl boyunca kalplerimize ve zihinlerimize almamız gerekiyor. Kalplerimizi Kur’an okuyarak beslememiz, sünnetle diriltmemiz lazım. Çünkü inanıyoruz ki sevgili peygamberimiz Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem yürüyen bir Kur’an’dı.
Günde en azından bir ayet okumanın en iyisi olduğuna inanıyorum çünkü bir ayet hiç yoktan iyidir ve en önemlisi tabii ki okuduklarımızla amel etmek. Muhammed İkbal’den bir alıntı yapacak olursak, “Kur’an fikirden ziyade ‘amel/eylem’e vurgu yapan bir kitaptır.” veya Aliya İzzetbegoviç’ten, “İslam bir düşünüş biçiminden ziyade bir yaşayış tarzıdır.”
Ne zaman Kur’an okusam -genelde meal okuyorum, bazen de Arapça- manası beni şiddetli bir biçimde vuruyor. Allah’ın ne kadar merhamet sahibi olduğunu görmek istiyorsanız Kur’an’a ve tüm yaradılışa bakın. Çaba gösterdiğimizde ve niyetimizi temiz tuttuğumuzda kitabını bize anlaşılır kılacaktır inşallah.
Kısacası Kur’an’la bambaşka bir bağ kuruncaya dek Harry Potter’ınızı bir kenara atın. Bizim hayat tarzımız Kur’an öğretileri çerçevesinde olmalı. Bu bizim tek ilahımız Allah’ın kelamı. Bunu bir düşünün. Kur’an; Allah subhana ve teala’nın insanlığa ve doğrudan size indirdiği kelimeleri, yaratıcı ile olan sizin kişisel telsiz bağlantınız, ki hiçbir telefon teknolojisi bunu başaramaz. Kur’an okurken sizinle konuşulduğunu hissetmiyor musunuz? Ben bunu her zaman hissediyorum, tam olarak açıklayamasam da.
Bir düşünün, oturun ve kendinize Kur’an’a olan muhabbetinizi sorun ve pek çok ayetle karşılaşmayı bile denemeden öldüğünüzü hayal edin. Ölüm gelmeden önce hala imkanınız var. O zaman Kur’an okuyun, Allah’ın izniyle.
Kaynak: theidealmuslimah.com sitesinden alınarak Suffagâh ekibi tarafından suffagâh.com için Türkçeye çevrilmiştir.
0 Yorum