Altyazı:
Bazen Kuran ayetlerini olaylardan ve zamanlardan bağımsız olarak bazen de şu an yaşadığımız olay ve zamanlara bağlı kalarak inceliyorum
Son zamanlarda gözlemlediğim ama bence uzun zamandır gündemde olan bir problem var.Bu konuda e-mailler alıyorum. İnsanlar bu problemle ilgili benimle bağlantıya geçiyorlar.
Bu problem Kuran’ı çok ciddiye alıp Efendimizin (s.a.v) sünnetini ikinci plana atmak. Sünnetten şüphe etmek gerektiği, bir çok sünnetin Kuran kadar korunmuş ve garanti bilgiler içermediği gibi eleştiriler yapılıyor
Yapılan bir eleştiride hadislerin Kuran kadar iyi muhafaza edilmediği söyleniyor
Başka bir eleştiri de hadisler gerçekten muhafaza edilse bile Peygamberin (s.a.v.) görevi mesajı iletmekti ve
Bahsedilen mesajda da Kuran. Biz sonuca odaklanıp Kuran’a yönelmeliyiz .Önem vermemız gereken şey Kuran yani sünneti düşünüp odaktan uzaklaşmamalıyız diyorlarr
Sünnet diye bir şey var ama Kuran kadar etkili değil
Hatta bazı insanlar sünnete kutsal bir kılavuz olarak görmeyi şirk olarak kabul ediyorlar
Şirk görmelerinin de sebebi bir ölümlü bir insanın sözlerini Allah’ın sözleriyle eşit tuttuğunu düşünmeleri
Bu tür tartışmalar gündemde dolaşıyor . İnternette bunları söyleyenler ve bu düşünceleri yaymaya çalışan insanlar var
Bu tür kötü eleştirileri böyle saçma düşüncelere sonradan maruz kaldım
Sürekli söylediğim gibi on beş yıl önce Kuran talebeliğine başladım
Kuran’a hayran kalmıştım. Ve göz ardı edemediğim , öğrendiğim ilk derslerden biri Peygamberimizin (s.a.v.)sünnetinin en güçlü savunucusunun Kuran olduğuydu
Sünnet mirasının Allah’ın kitabından daha iyi bir savunucusu yok
Başka bir deyişle hiç kimse Kuran’a inanıyorum ama sünnete inanmıyorum diyemez
Sadece eğer Kuran’ı incelememişlerse O’na çalışmamışlarsa bunu söyleyebilirler
Mikrofonun sesi gitti heralde .Tekrar söyleyeyim
Sadece eğer Kuran’ı incelememişlerse O’na çalışmamışlarsa bunu söyleyebilirler
Ya da her kelimesini ciddiye almıyorsanız böyle söyleyebilirsiniz
Size bununla ilgili bir örnek vereyim. Sadece bununla ilgili bir örnek
Kuran Peygamberimizin (s.a.v.) sünnetinin bütünlüğünü nasıl koruyor
Aslında sünnet dediğimiz şeyleri Kuran’ın hayata geçirilmiş hali
Kuran’daki sözler bir insan tarafından hayata geçirildi
Sünnet sadece Peygamberimizin (s.a.v.) sözleri değil aynı zamanda onun davranışları
Avusturalya’dan Şeyh Ebu Bekir’in hayata geçirmek için çalışmalarını sürdürdüğü Bayyinah’ın çok heyecan verici bir projesi var
Projenin amacı bütün sünnetlerin yazıldığı külliyatları inceleyip her hadisi bir ayetle ilişkilendirmek
Kuran ve Sünnetin ayrılmaz bir ikili olduğunu göstermek için yapıyor bunu
Bu ikisi ayrılamaz
Neyse. Bugünkü konuşmak istediğim konu kanun koyma hakında
Çünkü bu filozofik tartışmalardan biri de “Allah kanun koyabilir ama Peygamberimiz (s.a.v.) sadece Allah’ın bir kölesi . Onun kanun koyma ya da yargılama yetkisi yok.Kanunları sadece Allah koyabilir.”
“Bu yüzden sünnet ikinci planda Kuran öncelikli olmak zorunda “diye bir düşünce ortaya atıyorlar
Baktığımızda gerçekten haklılarmış gibi gözüküyorlar. Duyduğunuzda bile rahatsız oluyorsunuz biliyorum
Ama mantıklı ve güçlü bir iddaa gibi duruyor
Allah’ın bu konuya cevap verdiği bir sureden bahsetmek istiyorum
Bu sure Nisa Suresi
Allah diyor ki فَلاَ “Tam aksine” وَرَبِّكَ “Rabbine andolsun ki”
Bu ayetler 66. ve 67. ayetler. Ben de mushafımdan açayım
66. ve 67. ayetler ilginç bir şekilde birbiriyle ilişkili
Bu iki ayetin ilkinde
Bir saniye . Doğru ayet sırasını bulayım
Ha evet 65. ve 66. ayetler
Bu iki ayet 65 ve 66 .
Nisa suresinde Kuran’da çok nadir gerçekleşen bir olay var. Allah kendi üzerine yemin ediyor
Allah zamana yemin eder, gökyüzünün, güneşin وَالشَّمْسِ وَضُحَاهَا (Şems Suresi/1)
sabahın , yıldızların yerlerinin فَلَٓا اُقْسِمُ بِمَوَاقِـعِ النُّجُومِۙ (Vâkı’a / 75) üzerine yemin eder. Bunlar Allah’ın muhteşem eserleri
Ama Nisa suresindeki yemin çok benzersiz. Burada Allah’ın anlatmak istediğini anlatması için bu muhteşem eserlerinin hiç birinin yeterli gelmediği bir yer
Ve Allah diyor ki “َرَبِّكَ” “Rabbine andolsun ki”
Devam etmeden önce yemin etmenin amacını anlatacağım
Allah “Rabbine andolsun ki” diyor.Neden yemin edilir ? Özellikle Kuran’da neden yemin edilir ?
Bir çok sebebi var.Bunlardan bir çok seminerimde bahsettim
Bugün bunlardan kısaca bahsedeceğim
Bunlardan biri kızgınsındır bu yüzden yemin etmişsindir
Dur !Dur! Bak yemin ediyorum kötü olacak dur!
Yani yemin ediyorum dediğinizde bu kızgınlığınızın ifade edilişi olabilir
Bir şeye dikkat çekmek istediğin zaman da yemin edebilirsin .Bu özellikle Arap kültüründe çok yaygın
Diğer kültürlerde bu kadar yaygın olmayabilir ama özellikle Arap kültüründe yemin ettiğinde insanların dikkatini bir şeye çekmeye çalışıyorsundur
Yani genelde bir şeye yemin ediyorsan insanların dikkatini çekecektir
Eğer “Yarın sabaha yemin ediyorum ki” dersen insanlar Aman Allah’ım kesin yarın sabah kötü bir şey olacak ne dediğini dinlemem lazım diye düşünürler
Bizim dikkat çekme yöntemimiz “Bakar mısınız . Önemli bir şey duyuracağım dinler misiniz acaba” deriz
Ama onların dikkat çekme yöntemi bi şeylerin üzerine yemin etmek
Yemini bir de sana inanmadıkları zaman edersin
-Neden geç kaldın? -Trafik vardı -Tabi tabi kesin trafik vardır. -Yemin ederim ki trafik vardı!
Yani yemin ediyorsun çünkü sana inanmıyorlar. Seni dinleyen kişi söylediklerinin doğruluğundan emin değil
Bu saydıklarım doğru sebepler ama Kuran yemin etmeye farklı bir boyut katıyor
Bu getirdiği farklı bakış açısı başka bir yerde yok
Bu bakış açısının iki bölümü var . Bunlardan biri yemin ettiğin şey diğeri ise yemin ettiğin konu
Mesela Allah zamanın üzerine yemin ediyor. Zaman üzerine yemin ettiği şey
Üzerine yemin ettiği konu ise insanların hüsranda olmaları
Yani yemin ettiği obje ve konu var
Allah Kuran’da objeyi alıp konuya kanıt olarak sunuyor
Mesela وَالْعَصْرِ ﴿١إِنَّ الْإِنسَانَ لَفِي خُسْرٍ (ASR Suresi1/2 )
Andolsun zamana ki, insan gerçekten ziyan içindedir.
İnsanların ziyan içinde olmalarının en büyük kanıtı ne ? Zamanlarının çok az kalması
Çok para kazanabilirsiniz ama zaman kazanamazsınız
Güç kazanabilirsiniz ama zaman kazanamazsınız
Sahip de olamazsınız . Bir gayrimenkule,kıyafetlere,paraya, bir şeylere sahip olabilirsiniz ama bir dakikaya bile sahip olamazsınız
Sahip olamazsınız . Sizin elinizde olan bir şey değil
Yani insanların ziyan içinde olmalarının en nihai kanıtı nedir ? Zaman
Yani Allah’ın yemin ettiği şey bahsedeceği konunun kanıtı oluyor
Bu ayete dönecek olursak Allah’ın söylemek üzere olduğu şeyi kanıtlamaya değer yaratılmış hiç bir şey yok
Yani söylemek üzere olduğu şeyi kanıtlamaya gücü yetecek tek kanıt Kendisi
Allah kendini söylemek üzere olduğu şeye kanıt olarak gösteriyor
Allah فَلاَ وَرَبِّكَ Hayır! Rabbine andolsun ki
Bu arada وَرَبِّكَ deki كَ ‘yi bugün işlemiştik. “Senin Rabbin anlamında” Oradaki “senin” direk olarak Peygamberimize (s.a.v.) sarfediliyor
Bizlere burada dolaylı yoldan seslenilmiş. Direk olarak Peygamberimize (s.a.v.) seslenilmiş
فَلاَ وَرَبِّكَ Hayır! Rabbine andolsun ki
Tamam. Yani Allah Peygamberimize (s.a.v.) öyle önemli bir şey söylemek üzere ki söyleyeceğinin kanıtı ve şahidi olarak kendini gösteriyor
Allah kendisini şahit olarak gösteriyor
Peki söylemek üzere olduğu şey ne ?
İlk söylediği şey “لاَ يُؤْمِنُونَ”
“İmân etmezler”
Allah’ın Peygamberimize söyleyeceği o önemli şey neydi ? “İmân etmezler”
Ben Allah’ın bahsettiği o topluluktan olmak istemem
Onlardan biri olmak istemezdim
Allah’ın Kur’an’ın başka bir yerinde ”iman etmezler” demesi bile yeterince kötü bir şeyken,
Allah alışıldık çizgisini değiştiriyor, başka herhangi bir şey üzerine değil de kendisi üzerine yemin ediyor ve kendisini nihai şahit ve kanıt olarak gösterdikten sonra ”iman etmezler” diyorsa
İçinde en ufak iman zerresi bulunmayan bir topluluktan bahsediyor demektir
İddia ediyorum, Kur’an’ın tümünde, birinin imanı olmadığını söyleyen en güçlü ifade budur
Birinin iman etmediğini belirten daha kuvvetli bir beyan olamaz
Bizler bunu okuduğumuzda, ciddi anlamda endişelenmemiz gerekiyor; çünkü Allah o iman etmeyenlerin kim olduğunu söylememiş
Sadece ”iman etmezler” demiş
Kim olduklarını bilmiyorum, öğrensem iyi olacak; çünkü görünen o ki bu insanların başı ciddi şekilde dertte
Ayet devam ediyor: حَتّٰى يُحَكِّمُوكَ
”Seni hakem kılmadıkça iman etmiş olmazlar.”
”Seni hakem tayin etmedikleri sürece…”
”حكما” birini hakem/karar mercii olarak tayin etmek demektir
”حكم” (hüküm) ise ”قاض” kelimesinden farklıdır: ”قاض” aslında ”karar” demektir
Örneğin, ”قاضي” hakim demektir, ve aldığı kararlar da ”قاض” ismini alır
”حكم” ise ilim/irfan ile alınan karar/yargı demektir
Çünkü ”حكم” (hüküm) kelimesi, ”حكمة” (hikmet) kelimesi ile aynı kökten gelir
Bu yüzden, eğer verdiğiniz karar için ”حكم” kelimesi kullanılıyorsa, bu o kararın hikmet ile dolu olduğu anlamına gelir
O halde ayette şöyle söylenmiş oluyor, ”Seni (sallallahu aleyhi vesellem), hikmetinden sual olunmayan karar mercii olarak tayin etmedikleri sürece…”
Çünkü ayette geçen ”یحكموك” kelimesi ile Rasulullah (aleyhissalatu vesselam)’ın hikmet sahibi olduğu zaten beyan edilmiştir
Yani sadece ”karar mercii” değil, ”hikmet sahibi bir karar mercii” olduğu ifade edilmiştir
Size, konuşmamın başında birinin ”Hükümlerin, Peygamber tarafından değil, Kur’an aracılığıyla, bizatihi Allah tarafından verilmesi gerektiğini ve son sözü söyleyenin daima Kur’an olması gerektiğini” savunduğunu söylemiştim
Kur’an’ın kendisi ise, ”Kur’an’ı hakem kılmadığınız sürece iman etmiş olmazsınız.” demiyor
Veyahut, ”Vahyi ele alıp onu hakem kılmadıkları sürece iman etmiş olmazlar.” demiyor
Allah diyor ki, ”Rabbine andolsun ki, seni (sallallahu aleyhi vesellem) hakem tayin etmedikleri sürece, iman etmiş olmazlar.”
Ne kadar da şahsa özel bir ifade olduğuna bakın!
Doğrudan Peygamber’e söylenmiş: ”Yapıp ettikleri için sen (s.a.v) hakem tayin edilmediğin sürece, iman etmiş olmazlar.”
Ayetlere devam etmeden evvel, şu çok mühim olan husus üzerinde düşünmenizi istiyorum:
Bize göre, Kur’an bir kitap; sünnet de bir grup kitap demek oluyor
Sünnet hakkında düşünecek olsanız aklınıza Buhari, Müslim, Tirmizi…vs gibi hadis kitapları gelir örneğin
Bu taraftaki Kur’an, ve diğer taraftakiler de Sünnet; kütüphanenin iki ayrı bölümü
Şimdi bir de Sahabe’yi düşünelim
Hz. Ebubekir mesela, Kur’an’ı düşündüğünde aklında beliren şey neydi sizce?
Bir kitap değildi tasavvur ettiği, zaten ortada kitap yoktu
Kur’an’ı düşündüğünde kafasında kimin sesi yankılanıyordu dersiniz?
Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem
Peki ya Sünnet’i düşündüğünde, aslında neyi/kimi düşünmüş oluyordu?
Sahabi için Kur’an ve Sünnet aynı ağızdan dökülen şeylerdi
Onlar için Kur’an ve Sünnet tek bir kişi demekti
Mü’minlerin annesi Hz. Aişe, Rasulullah’ı ”القرآن يمشي” (O, yürüyen bir Kur’andı) diye tarif etmiştir
كان خلقه القرآن: ”O’nun ahlakı Kur’andı.”
Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem, Kur’an’ın ete kemiğe bürünmüş halidir
Onlar için bir kütüphanenin iyi farklı bölümü yoktu da; tek bir kişi vardı. Yani Kur’an ve Sünnet onlar için ayrılmaz bir bütündü
Ama şu an bizler, Kur’an’ı ve Sünnet’i iki ayrı kaynak olarak ele alıyoruz
Ayetle devam edelim: حَتّٰى يُحَكِّمُوكَ (Seni hakem kılmadıkları sürece…)
ف۪يمَا شَجَرَ بَيْنَهُمْۙ
Muazzam bir dil!
Allah diyor ki, ”Aralarında baş gösteren meseleler için seni hakem kılmadıkları sürece…”
”شجرة” kelimesinin ne manaya geldiğini biliyorsunuz, değil mi?
”Ağaç” demek
Fill olarak ise ”شجرة” topraktan (yeryüzüne) çıkmak” manasındadır
Mesele şu ki, henüz yeraltında bulunan ve sonradan yeryüzüne çıkacak olan şeyler vardır
Bu ayette ise, Allah, ”aralarında şimdiye kadar çoktan baş göstermiş ve gelecekte de baş gösterecek olan meseleler için…”
Yani tümü için, Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem)’ın hakem kılınması gerektiğini söylüyor
İşte bu noktada, Sünnet, Kur’an’dan ayrılamaz bir parça halini alıyor
İyi ayrı mevzuat kaynağı değil; tek ve (birbirinin) aynı
Aslına bakarsanız, Kur’an, Rasulullah (aleyhissalatu vesselam)’ın Sünnet’i olmadan anlaşılamaz
Nasıl anlayabilirsiniz ki?
”Aralarında baş gösteren meseleler için seni hakem kılmadıkları sürece…”
Fakat bu da yeterli değil
Allah aynı ayette, sadece bu da yetmez, diyor
Biri gelse ve ”Peki, nasıl olmam gerektiğine ve meseleleri nasıl çözeceğime Sünnet karar verecek.” dese, bu bile yeterli değil
Allah, ayetin devamında şöyle diyor: ثُمَّ لَا يَجِدُوا ف۪ٓي اَنْفُسِهِمْ حَرَجاً مِمَّا قَضَيْتَ
”Ve sonra da, senin verdiğin karara, içlerinde hiçbir sıkıntı/burukluk duymaksızın…”
مِمَّا قَضَيْتَ: ”Senin verdiğin karara,”
Dikkat edin, ”مما حكمت” dememiş. Ki ayetin başında ”یحكموك” fiili, kökü itibariyle ”حكم” kelimesi geçiyordu
Şimdi ise fiil, ”مما قضیت” olarak değişmiş: ”Verdiğin herhangi bir karara…”
”قاض” kelimesi ise, dediğim gibi, herhangi bir karar/yargı demektir
”حكم”, ”hikmet ile alınan karar” demekti, değil mi?
Bu anlam ayrımı neden önemli biliyor musunuz?
Çünkü Allah şimdi diyor ki, ”İnsanlar verdiğin kararda bir hikmet bulsalar da bulmasalar da…”
İnsanlar, onda bir hikmet bulsalar da bulmasalar da, verdiğin karara, hükmettiğin ”قاض”ya karşı içlerinde en ufak bir sıkıntı/burukluk duymamalılar
وَيُسَلِّمُوا تَسْل۪يماً
Bu arada, biliyorsunuz Arapça olağanüstü bir dil; bu yüzden bu derste değinemeyeceğim ileri düzey dil bilgisi kuralları var
Şunu söyleyeyim: Arapça’da ”âid zamiri” diye bir şey vardır, cümleye mana bakımından ”kesinlik/belirlilik’ katar
Örneğin, ”مما قضیته” denilmiş olsaydı, ”özellikle bir konuda Peygamber (s.a.v)’in verdiği kararlar” kastedilmiş olurdu
Ama ayette ”مما قضیت” geçiyor, yani Peygamber (s.a.v)’in hangi konu(lar)da karar vereceğine bir kısıtlama getirilmemiş
Konu ne olursa olsun, Peygamber bir karar verdiyse, konu kapanmıştır
Eğer ayet ”مما قضیته” olsaydı, bir kısıtlamadan söz edilebilirdi
Ama ayette ”مما قضیت” geçiyor, sonuna herhangi bir zamir eklenmemiş
Bu da anlamı daha da genişletiyor. Subhanallah!
Peygamber sallallahu aleyhi vesellem ne karar verdiyse o
Bundan sonra, artık ayet nihayete eriyor
Ayetin son bölümü ise ”boyun eğme” ile ilgili
”Boyun eğme”nin Arapça karşılığı nedir?
Evet, ”boyun eğme”nin Arapça’daki karşılığı ”اسلام” (islam)dır
Fakat biliyorsunuz ki, ”اسلام” (islam) kelimesi yerine kullanılabilen onunla eşdeğer bir diğer kelime de ”تسليم” (teslimiyet)dir
”اسلام” (islam) yerine kullanılabilecek bir diğer kelime ”تسليم” (teslimiyet)dir
”تسليم” kelimesi ise iki yönden farklılık gösterir
Birincisi, ”تسليم” kelimesi daha kuvvetli bir anlama sahiptir
Bu yüzden ”تسليم” kelimesi kullanıldığında, teslimiyetin olağandışı bir boyutu kastedilmiş olur
İkinci olarak da, ”تسليم” kelimesi süreklilik ihtiva eder
”اسلام” bir kerede olur, ”تسليم” ise süreklidir
Ayet şöyle devam ediyor: وَيُسَلِّمُوا تَسْل۪يماً
”Sana tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar.”
”يُسَلِّمُوا” (teslim olmadıkça) tek başına bile yeterliyken, Allah bir de ”تَسْل۪يماً” (tam bir teslimiyetle) diye ekliyor
Bu, Arapça’da ”mef’ûl-i mutlak” denilen (pekiştirme işine yarayan) bir başka dil bilgisi kuralıdır. Bu durumda ayette geçen teslimiyet, yukarıların da yukarısındadır
Tam ve mutlak bir teslimiyetten söz ediyoruz, kime karşı peki?
”Teslimiyet” dendiğinde aklınıza daima ”Allah’a karşı teslimiyet” gelir
İslam ile birlikte, irademizi Allah’a teslim ediyor, ona boyun eğiyoruz
Peki bu ayette kime teslimiyetten söz ediliyor?
Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem tarafından verilen ve içindeki hikmeti dahi bilemediğiniz kararlara karşı bir teslimiyetten söz ediliyor
Eğer hikmetini görebiliyor olsaydınız, kullanılan fiil ”حکمت” olurdu; ama ”قضیت” kullanılmış
Ve bahsettiğimiz tek seferlik bir teslimiyet değil; sürekli bir teslimiyet ve diğer hiçbir boyun eğişe benzemiyor bu
Aman Yarabbim!
Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’in kararına o kadar çok güvenmelisiniz ki; içinizde onun kararına karşı en ufak bir rahatsızlık duyacak olsanız, Allah imanınız olmadığına yemin ediyor
Allah bizi onlardan biri olmaktan korusun
Son bir şey daha, hızlıca bir sonraki (Nisâ/66) ayete bakalım
Allah, burada kendisine güvenilmesinden bahsediyor
Bu ayeti anlayabilmek için, şunu bilmelisiniz
Nisâ suresinin daha evvelki ayetinde şöyle geçiyor: يُرِيدُ اللّهُ أَن يُخَفِّفَ عَنكُمْ وَخُلِقَ الإِنسَانُ ضَعِيفًا (Nisâ/28)
”Allah yükünüzü hafifletmek istiyor…”
Şer’i hükümlerin amacı, hayatı zorlaştırmak değil, bilakis kolaylaştırmaktır
يُخَفِّفَ عَنْكُمْۚ: ”Sizin yükünüzü hafifletmek…”
Şimdi, bunu da aklımızda bulundurarak, çılgın bir durum hayal edelim: diyelim ki, Allah’ın indirdiği hiçbir ayetteki hikmeti anlayamıyorsunuz
Allah bir kural koyuyor, fakat sizin için bir anlam ifade etmiyor
Bu yüzden Allah size farazi bazı durumlar örnek veriyor (ki anlayasınız)
وَلَوْ اَنَّا كَتَبْنَا عَلَيْهِمْ: ”Eğer onlara emretmiş olsaydık ki…”
اَنِ اقْتُلُٓوا اَنْفُسَكُمْ: ”Kendinizi öldürün…” (Yani canınıza kıyın)
Bu mantıklı bir yükümlülük olur muydu sizce?
İntihar mantıklı geliyor mu size?
Hayır
اَوِ اخْرُجُوا مِنْ دِيَارِكُمْ: “Ya da ‘yurtlarınızı terk edin,'”
Eviniz barkınız varsa dahi, onları terk edin
Bu iki şey kesinlikle mantıklı değil
Bir taraftan hayatınızı feda ediyorsunuz
Diğer taraftan evinizi feda ediyorsunuz
Hiç mantıklı değil
Allah diyor ki
Durumun böyle olduğunu farz etseydik
Eğer kanun bu olsaydı
Kanun bu olsaydı
اَنِ اقْتُلُٓوا اَنْفُسَكُمْ اَوِ اخْرُجُوا مِنْ دِيَارِكُمْ مَا فَعَلُوهُ \N Eğer biz onlara, “Hayatlarınızı feda edin veya yurtlarınızdan çıkın” diye yazmış olsaydık, bunu yapmazlardı.”
“Yapmazlardı !”
اِلَّا قَل۪يلٌ مِنْهُمْۜ
İçlerinden pek azı hariç
Çoğu derdi ki: “Çılgınlık bu, hiçbir anlamı yok.”
Son ayet nasıl bitiyordu
Kesin ve tam bir ne?
Teslimiyet
Sonraki ayette diyor ki
“Eğer size mantıklı gelmeyen şeyler verseydim yapmazdınız.”
“İçinizden çok azı teslim olurdu.”
مَا فَعَلُوهُ اِلَّا قَل۪يلٌ مِنْهُمْۜ
وَلَوْ اَنَّهُمْ فَعَلُوا
“Yapsalardı”
مَا يُوعَظُونَ بِه۪
“Öğütleneni yapsalardı”
لَكَانَ خَيْراً لَهُمْ
“Onlar için daha hayırlı olurdu.”
Eğer Allah ölmenizi söyleseydi
Ölmeniz daha hayırlı olurdu
Eğer Allah evinizi terk edip evsiz olun deseydi
Sizin için ne olmasaydı bunu söylemezdi?
Daha iyi olmasaydı !
İşte Allah’a güvenmenizin seviyesi bu olmalı
لَكَانَ خَيْراً لَهُمْ
وَاَشَدَّ تَثْب۪يتاًۙ
“İnançlarının daha iyi kökleşmesini sağlardı.”
Bu ayetin yerleşimi inanılmaz
Çünkü bu ayet Allah’a güvenmekle alakalı
Ama kime güvenmeniz gerektiğinizi söyledikten hemen sonra geliyor ?
Peygamberimizin kararı (s.a.v.)
Allah, güveni kendisinden önce Peygamberimizle (s.a.v.) ilişkilendirdi
Bazı insanlar “Allahla ilişkim var zaten
Bu yüzden Peygamberle(s.a.v.) ilişki kurmama gerek yok.” diyor
Sizin tamamen kafanız karışmış
Çok derin karışmışsınız
Bu kitabı çalışırsanız olmazsınız
Bu kitap Peygamber ile çok sağlam bir ilişkiden bahsediyor
Sürekli Hudeybiye’ye atıfta bulunuyor
Size Hudeybiye hakkında bir şey söyleyeceğim
Kureyş adına Peygamberimizle(s.a.v.) görüşmeye gelen uzlaşmacılardan biri
Oraya gidip, insanları korkutacağını düşündü
Çünkü kimse Kureyş’e bulaşmaz
Müslümanların kampına girdi
Bu Müslümanlardan bazıları Evs kabilesinden
Bazıları Hazrec kabilesinden
Bazıları Mekke’den sürülenler
Bazıları eski köleler
Bazılar Persli, bazıları Romalı
Hepsi farklı insanlar
Bu kadar farklı insanın olduğu tren istasyonu gibi
Arabistan’da başka nereye giderseniz
Hep aynı kabilenin insanlarını görürsünüz, değil mi?
Ve bir ordu gördüğünüzde
Bu ordu bir kabilenin ordusu olur
Peygamberimizin (s.a.v.) bölüğüne girdiğinde
Bir kabilenin insanlarını mı görüyor, yoksa farklı kabilelerin mi ?
Başka kabilelerden insanlar görüyor
Ona doğru yürüyor
Ve diyor ki
“Cidden mi ?
Kureyş’e karşı bu insanlarla mı savaşacaksın ?
Savaş başlar başlamaz
Kaçacaklar
Kaçacaklar”
Aynı kabileye ait değilsen nasıl sadakatin olabilir anlayamıyor
Senin için ölmeye hazır olan insanlar
Anca aynı kabileden olur
Tüm Kureyş birleşmiş
Sende sadece bu tren istasyonu mu var ?
Hepsi kaçacak
Konuştuğu sırada
İslam tarihinin en büyük beddualarından birini duydu
Çeviremem bile
Kalabalıktan biri şöyle dedi
O da “Kim bunu söylemeye cesaret ediyor ? ” dedi
Ebu Bekir geldi
“Bendim !”
Ebu Bekir, en kibar adam
O kadar sinirlendi ki beddua etti
Uzun lafın kısası
Adam geri gitti
Şimdi Kureyş’e ne olduğunu söylemesi gerek
Geri döndüğünde Kureyş ne olduğunu sordu
O dedi ki: “Onları yenemezsiniz.”
“Niye yenemeyelim, neden bahsediyorsun ?”
“O adam tükürdüğünde
Tükürüğü yakalamak için birbirleriyle kavga ediyorlar
Terlediğinde damlaları yakalamak için kavga ediyorlar
Abdest alıp ağzını çalkaladığında, suyu içiyorlar
Ona çok bağlılar
Daha önce böyle bir şey görmedim
Krallıklara gittim, kralların konaklarına gittim
Soylu sarayları gördüm
Başka hiçbir yerde liderlerine Muhammed’in(s.a.v.) takipçileri gibi
Sevgi, sadakat ve saygı gösterenini görmedim
Hiç görmedim.”
İşte bu يُسَلِّمُوا تَسْل۪يماً \N (Tam teslimiyet)
Sizi aşağılamaya gelen düşman
Böyle bir şey görmedim diyerek uzaklaşıyor
Böyle şey görmedim
İşte bu
Kuran’ın nasıl Peygamberimizin bütünlüğünü savunduğunun belirtisidir
Yapmak istediğim son yorum
Peygamberimizin(s.a.v.) sünnetinin bilgisine güvenmek
Aslında Allah’a güvenmektir
مَّنْ يُطِعِ الرَّسُولَ فَقَدْ أَطَاعَ اللّهَ (4/80)
Allah açıkça söylüyor
Kim Rasule itaat ederse Allah’a itaat etmiş sayılır
وَمَا يَنطِقُ عَنِ الْهَوَى (53/3)\N O kendiliğinden konuşmaz
Peygamberimizin(s.a.v.) tüm bilgisi, yaptıkları, verdiği tavsiyeler kimden geliyor?
Allah’tan geliyor, kitabı hayata geçiriyor
Allah’ın rehberliğiyle
Son demiştim ama bu son, söz veriyorum
Sünnete karşı işlenen bir suç da var
Sünnete karşı işlenen
Kendimi ve sizleri uyarmak istediğim bir suç var
Ki bu da bir şeye sünnet dediğinizde ama aslında olmadığında
Ya da bir şeye sünnet dediğinizde
Ama nasıl ve ne zaman uygulanmış bilmediğinizde
O sünnet hakkında kendi çıkarımlarınızı yapıyorsunuz
O hadis hakkında
Hadisle ilgili şey
Peygamber(s.a.v.) onu beli bir yerde söyledi
Belli bir grup insana söyledi
Belli bir aileye söyledi
Birinin konuşmasına dahil olduğunuzda
Biriyle konuşuyorsa
Herkesle değil, sadece o insanla konuşuyordur, değil mi ?
Özel bir durumla uğraşıyor olabilir mi ?
Olabilir, değil mi?
Bunu bilmezseniz kimin için konuşuyor diye düşünebilirsiniz ?
Herkes için
Bu yüzden arka planı bilmeniz lazım
Sünnet için duruma hakim olmanız lazım
Sadece çeviriyi okuyup
“Bunun ne anlama geldiğini biliyorum.” diyemezsiniz
“Nasıl uygulayacağımı biliyorum.”
Çünkü bu Peygamberimizin(s.a.v.) sünnetine de haksızlık
Nasıl uygulandığını bilmemek adil değil
Ne kast ettiğini
Aslında bu büyük bir tehlike
Çünkü insanlar sünneti takip etmiyorsunuz diye \N Sizi suçlu hissettirecek
Takip etmiyorsun
“Bak Buhari’den, tam burada”
Ama ne zaman söylenildiğini
Kime söylenildiğini
Nasıl anlaşıldığını
Üzerine nasıl hareket edildiğini
Aynı hadisteki başka önemli konular neler sorduğunuzda
Nasıl yapıyorsunuz
Ben bu konuya girdiğimde
Facebook’a Twitter’a falan girmiyorum
Sadece yararlı bir şey varsa paylaşıyorum \N Ya da takımım ilgileniyor
Sosyal medya için zamanım yok
Takımım iyi iş yapıyor elhamdulillah
Yani öyle sanıyorum, bilmiyorum
Ama arada bir sorular geliyor
Nasıl oluyor da hadisten hiç bahsetmiyorsunuz ?
Bu soruyu çokça alıyorum
Neden sadece Kuran hakkında konuşuyorsunuz ?
Neden bunu yapıyorum biliyor musunuz ?
Çünkü sünneti o kadar çok seviyorum ki
Tam anlamıyla kavramadığım bir şeyden konuşmaktan korkuyorum
Hadis hakkında bir sorum olduğunda
Gerçek manada uçuyorum
Bir muhaddisin yanına uçuyorum
Onlarla oturuyor ve sorumu soruyorum
Çünkü tam manasıyla anlamak istiyorum
Kendi hayatımda bile o kadar çok oluyor ki
İslamı öğrenirken
Bir hadis öğrendiğimde
Bir halkada oturup biri bana açıklarken
Ne dediğini bildiğimi sanırken
Aslında tamamen yanlış bildiğimi fark ediyordum
Tüm içeriği kaçırıyormuşum
Bir hadisi duyup da doğruluğuna karar veremeyeceğim diye çok korktum
Kuran çalışmalarını 15 yıldır sürdürüyorum
Ne yapmam gerektiğini az çok biliyorum
Hangi müfessire, hangi dil kaynağına gidileceğini
Hangi kitaplara çalışılması gerektiğini biliyorum
Ama hadis bilimi karışık bir bilim, derin bir bilim
Onun için beyin hücrelerim yok
Ama tandığım bazı insanların var, elhamdulillah
Bundan faydalanmalıyım
Ve bunu takdir ediyorum
Bu insanlar 40 yıl sadece hadis çalışmaya adadılar
Az bir görev değil
Onlar burada
Ve bir de öyle insanlar var ki sadece bir kopya
Hatta kopya bile yok ellerinde \N Sadece hadis kitaplarının Google versiyonları var
Ama peygamberin sünnetine sahip olmaya hazırlar
Kendilerini bu alimlerle karşılaştırıyorlar
Çok aptalca
Aptalca
Hocalarımdan biri, bir defasında demişti ki
Bir hadis öğretiyormuş ve öğrencilerden biri
Bu Google öğrencilerinden biri
Sınıfta oturuyormuş ve
Demiş ki “Kim bu hadisi söyledi ?”
“Bunu sahih olduğuna dair delilin ne?”
Şeyh demiş ki
“Şundan aktarıldı, şunun oğlu iletti, şu buna iletti.”
Yaklaşık 20 isim falan saymış
Hepsi de aklından
Sonra da demiş ki: “Oldu mu ?”
Öğrenci de “Evet” demiş
Sonra da demiş ki: “Seni akıllı, bunlar sınıftaki öğrencilerin isimleri !”
“Şimdi gerçek delilim var.”
Neden bahsettiğini bile bilmiyorsun
Bilmiyorsun \N İnsanlar için bilmediğini kabul etmek o kadar zor ki
Çok zor
Allah beni onlardan yapmasın
Ne bilmediğimi kabul etme konusunda hiç problemim yok
Hayatlarını bunu çalışmakla geçirmiş insanlara sormayı tercih ederim
Onların fikirlerini alıp, onlara zorlu sorular sormayı
Kendim Google araması yapmaya tercih ederim
En azından konu hadis olduğunda, bence bu hassas bir mevzu
Şahsi görüşüm bu
Benim görüşüme uymak zorunda değilsiniz ama benim fikrim bu
Ve bu fikrim, Kuran çalışmalarım yüzünden daha da hassas oldu
Kuran çalışmalarımdan dolayı
Allah(a.v.c.) bizleri sünnetin sadık takipçilerinden yapsın
Allah(a.v.c.) Peygamberimizin (s.a.v.) güzel sünnetinin yayılmasını kolaylaştırsın
Ve yanlış kullanımını geçmişte bıraksın
Allah’ın rahmeti üzerinize olsun \N Esselamu aleykum ve rametullahi ve berakatuhu
0 Yorum