Bismillah.
Pişmanlık; Adem aleyhisselam‘dan bu güne dek tüm insanların yaşadığı bir duygu. Allah subhanehu ve teala Kur’an-ı Kerim’de bir çok yerde insanoğlunun uğradığı pek çok pişmanlığı ve bu pişmanlığın ardından gelecek olan azab ve sıkıntıyı zikreder. Pişmanlığın da bir çok zamanlar sebebi, aceleci bir tavırla hareket etmek ve atılacak adımlar, söylenecek sözler konusunda yeterince düşünmemek dolayısıyla yanlışa sürüklenmektir.
Sık sık ”son pişmanlığın” fayda vermeyeceğini duyarız. Evet Allah subhanehu ve teala Nisa Sûresi 18 Âyet’te ”Tevbe; ne, kötülükleri yapıp-edip de onlardan birine ölüm çatınca: “Ben şimdi gerçekten tevbe ettim” diyenler, ne de kafir olarak ölenler için değil. Böyleleri için acı bir azap hazırlamışızdır.” buyuruyor. Öyleyse pişmanlık duyduğumuz günahlarımız için geç kalmadan bir an evvel tövbe etmeliyiz. Ki Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed aleyhisselam
“Pişmanlık tövbedir” hadisiyle, hatasını gönlü ve aklıyla fark etmiş birinin diliyle zikretmeden dahi tövbe etmiş olduğunu ifade eder. Bize düşen, pişmanlık duygusuna sürükleyen o kötü amelleri bir daha işlemeyerek tövbemizde samimi olmak.
Tövbe kapısı müminler için ölünceye kadar daima açıktır. Bu listemizde sıraladığımız ayet-i kerimelerin konusu olan diyalogları ahirette yaşayan kullardan olmamak için bir an evvel tövbe etmeli ve işlediğimiz her bir günahın ardından kalbimize pişmanlıkla düşmekte olan siyah noktalardan arınmaya çalışmalıyız.
Allah subhanehu ve teala tüm müminleri, pişman olacakları ameller işlemekten muhafaza etsin. Amin.
1. Araf Suresi, 149. Âyet
Hz. Mûsâ aleyhisselam Tûr’dan dönüp de kavminin bu tutumlarıyla dinden saptıklarını kendilerine bildirdikten sonra, onları azarlayıp buzağı heykelini ateşe attığında, kavmi yaptıklarına pişman olarak, Allah’ın merhametinden başka kurtuluş imkânları olmadığını anladılar. Allah subhanehu ve teala Âraf Sûresi’nde şöyle zikrediyor;
”Pişman olup kendilerinin gerçekten sapmış olduklarını anlayınca da dediler ki: “Eğer rabbimiz, bize acımaz ve bizi bağışlamazsa mutlaka ziyana uğrayanlardan olacağız!”
2. Maide Suresi, 31. Âyet
”Derken; Allah ona, yeri eşeleyerek kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini gösteren bir karga gönderdi. “Bana yazıklar olsun” dedi. “Şu karga kadar olup da kardeşimin cesedini gömmekten aciz miyim?” Artık o, pişman olmuştu.”
Kabil kardeşini öldürdükten sonra cesedi ne yapacağını bilememiş, şaşırıp kalmıştı. Bunun üzerine yüce Allah bir karga gönderdi. Karga yerde eşinerek Kabil’e kardeşinin cesedini nasıl örtüp gizleyeceğini gösterdi veya ölmüş bir kargayı bu şekilde gömdü. Böylece Allah bir kargayı örnek göstererek şaşkınlık ve cehaleti sebebiyle bocalamakta olan Kabil’i uyardı. Karganın kendisinden daha yetenekli olduğunu gören Kabil karga kadar olamadığına hayıflanmış ve yaptığına pişman olmuştur. Kıskançlık ve benzeri nefsânî duygulara boyun eğen insan, kardeşini dahi öldürebilir; ancak bunun sonu dünyada insanı içten içe yakan vicdan azabı ve pişmanlık, âhirette ise cehennem ateşidir.
3. Yunus Suresi, 54. Âyet
”Haksızlık yapmış olan her insan, dünyadaki her şey kendisinin olsa (o gün) kurtulmak için onu feda ederdi. Onlar azabı gördükleri vakit pişmanlıklarını içlerinde saklayacaklar. Onlar hakkında adaletle hüküm verilecek, kendilerine haksızlık edilmeyecektir.”
İnkârcılar, âhirette yargılanmaları sırasında çeşitli hallerle karşılaştıkça dünyada yapıp ettikleri yüzünden pişmanlık ve üzüntülerini dile getirecekler; burada ifade edildiği üzere, içine atılacakları cehennem azabını karşılarında görmek gibi bazı durumlarda da korku ve dehşetten dilleri tutulacak, pişmanlıklarını dile getirmeye bile takat bulamayacaklardır.
4. Nebe' Suresi, 40. Âyet
”Biz insanın önceden yapıp ettiklerine bakacağı, inkârcının da, “Keşke toprak olsaydım!” diyerek dövüneceği gün gerçekleşecek olan yakın bir azaba karşı sizi uyardık.”
5. En'am Suresi, 27. Âyet
”Ateşin üstünde durdurulduklarında onları bir görsen; derler ki: “Keşke (dünyaya bir daha) geri çevrilseydik de Rabbimiz’in ayetlerini yalanlamasaydık ve mü’minlerden olsaydık.” ”
6. Kehf Suresi, 42. Âyet
”…”Keşke Rabbime hiç kimseyi ortak koşmasaydım.” ”
7. Ahzab Suresi, 66. Âyet
” Yüzlerinin ateşte evrilip çevrileceği gün, derler ki: “Eyvahlar bize, keşke Allah’a itaat etseydik ve Resûl’e itaat etseydik.” ”
8. Fecr Suresi, 24. Âyet
Der ki: “Keşke hayatım için, (önceden bir şeyler) takdim edebilseydim.”
9. Hakka Suresi, 25.-29. Âyetler
﴾25-26﴿Kitabı sol tarafından verilene gelince o, “Keşke” der, “Bana kitabım verilmeseydi de hesabımın ne olduğunu bilmeseydim!﴾27﴿ Keşke ölümüm her şeyi bitirseydi!﴾28﴿ Malım bana hiç fayda sağlamadı;﴾29﴿ Güç ve saltanatım elimden çıkıp gitti.”
Kişinin amel defterinin sol tarafından verilmesi onun dünya hayatında Allah’ın emrine uygun hareket etmediğini, dürüst ve erdemli bir hayat yaşamadığını, dolayısıyla sicilinin bozuk olduğunu gösterir. Bu durumdaki biri dünyada yaptıklarını amel defterinde görünce kendisinin cezalandırılacağını anlar, bu sebeple amel defterinin kendisine verilmesini ve içinde yazılmış olanları görmek istemez, ölümle her şeyin bitmiş olmasını temenni eder. Böyle bir temenni orada bir işe yaramayacağı gibi, dünyada helâl haram demeden biriktirmiş olduğu malı da kendisine verilecek cezayı önlemeyecektir. Artık mal, mülk, saltanat, makam, güç vb. dünyaya ait ne varsa hepsi yok olup gitmiş, sadece insanın olumlu veya olumsuz inanç ve amelleri kalmıştır.
10. Furkan Suresi, 27-29 Âyetler
﴾27﴿ O gün, (dünyada iken) haktan sapmış kişi ellerini ısırarak şöyle diyecek: “Keşke peygamberle birlikte aynı yolda olsaydım!﴾28﴿ Eyvah! Keşke falancayı kendime dost edinmeseydim!﴾29﴿ Meğer bana uyarıcı mesaj geldikten sonra, o dost bildiğim kişi bu mesajdan beni saptırmış!” İşte şeytan insanı (böyle) çaresizlik içinde yapayalnız bırakır.
O gün (âhiret günü) inkârcılar için çok zor bir gün olacaktır.” Çünkü onlar, Allah’ın kendilerine bahşettiği söz konusu yetkiyi, egemenliği, özgürlüğü sorumluluk bilinciyle ve akıllıca kullanmamışlar; kendilerine bu imkânları bağışlayan Allah’ı tanıyıp O’na şükür ve minnet borçlarını gerektiği şekilde ödememişlerdir. Dünyada iken akıl ve iz‘anlarını kullanarak Peygamber’in davetine uyup onunla birlikte, onun gösterdiği yoldan gitmeleri gerekirken zararlı duygularına ve hırslarına kapılarak yanlış kişileri dost edinip onların yolundan gitmişler; böylece inkâr ve isyan yolunu seçmişlerdir. İşte bütün gerçeklerin apaçık ortaya çıkacağı hesap gününde onlar, kendi kendilerine duydukları öfke ve pişmanlık duygularıyla ellerini ısırarak haktan sapmış olmanın acısını ve elemini yaşayacaklardır. Zira dünyada görülmez şeytanların ve şeytan tabiatındaki kötü önderlerin, kendilerine uyanlara âhirette verecekleri şey sadece “yapayalnız ve yardımcısız” bırakılmaktır. Kur’an dilinde bu acı âkıbetin adı hızlân’ dır. 29. âyetteki hazûl kelimesiyle aynı kökten olan hızlân dinî bir terim olarak, “Allah’ın, kendi buyruklarına karşı gelen insanlardan yardımını kesmesi, onları yapayalnız ve yardımcısız bırakması” anlamına gelir.
[Madde başlığına tıklayarak Nouman Ali Khan’ın ”Faydasız Arkadaşlıklardan Kaçının” başlıklı sohbetini dinleyebilirsiniz]
11. Zümer Suresi, 56-58. Âyetler
﴾56﴿ Ki sonra hiç kimse, “Allah’a itaat hususunda gerekeni yapmadığım için yazıklar olsun bana! Ben gerçekten de (İslâm ile) alay edenler arasında yer almıştım” diyerek (kendi kendini kınamasın);﴾57﴿ Yahut “Eğer Allah bana hidayet nasip etseydi günahtan sakınanlardan olurdum” diyerek;﴾58﴿ Ya da azabı gördüğünde, “Keşke bana bir fırsat daha tanınsa da iyilerden biri olsam!” diyerek hayıflanmasın.
Burada, dünyada fırsat eldeyken Allah’a yönelip O’na teslim olmaları ve O’nun “en güzel hükümler”ine uymaları gerektiği halde bu fırsatı kaçıranların; Allah’ın varlığını, birliğini ve hükümlerini tanımayan, İslâm’a ilgi duyup yönelmeyen veya ona karşı düşmanlık tavırları sergileyerek ömürlerini küfür ve günahlar içinde tüketenlerin âhiretteki derin pişmanlıkları, itirafları, yakınmaları ve karşılıksız kalacak temennileri etkileyici ifadelerle yansıtılmaktadır.
12. En'am Suresi, 30-31. Âyetler
﴾30﴿ Rablerinin huzuruna getirilirken sen onları bir görsen! Allah “Bu (yeniden dirilme haberi) hak değil miymiş?” diyecek. Onlar da “Evet rabbimize andolsun ki öyleymiş” diyecekler. Allah da “inkâr ettiğinizden dolayı tadın azabı!” diyecek.﴾31﴿ Allah’ın huzuruna çıkmayı yalan sayanlar gerçekten ziyana uğramışlardır. Nihayet kendilerine kıyamet vakti ansızın gelip çatınca, onlar günahlarını sırtlarına yüklenmiş bir halde diyecekler ki: “Dünyada iyi amelleri terketmemizden dolayı vah halimize!” Dikkat edin, yüklendikleri vebal ne ağır!
Kaynaklar
kuran.diyanet.gov.tr
0 Yorum