“İman”, gözümüzle görmediğimize dahi / görmememize rağmen, koşulsuz, şartsız, şüphesiz inanmak demektir. Zira gözümüzle gördüğümüz an itibariyle iman, iman olmaktan çıkar ve kimsenin inkar edemeyeceği somut bir veriye döner.
İmanın ön koşulu, dünya gözüyle gözükmeyene yani gayba, gözüyle görmüşçesine tereddütsüzce inanmak ve teslim olmaktır.
İşte “Müslüman” bu teslimiyetle, bu tereddütsüzlükle Allah’ın var ve bir olduğuna, Resulü olan Hz. Muhammed’e sallallahu aleyhi ve sellem ve Resulu aracılığıyla (vahiy yoluyla) inen Kuran-ı Azimüşşan’a ve aziz muhtevasına görmüşçesine inanmış ve kendini teslim etmiş kişidir.
Yüce Yaratıcımızın dünyamızla birlikte tüm kainat ve tüm mahlukat için yaptığı lüks harcama ortadadır . Öldükten sonra sadece çürükçül yemi olmak için fazla masraf edilmemiş midir? Allah- u Teala sadece bakteri ve çürükçüllerin rızıklarını temin etmek için “dünya hayatı” gibi bir projeye imza atmış olabilir mi? Böylesine muntazam, böylesine kusursuz, böylesine akıl almaz bir nizamla yerleri ve gökleri, alemleri yaratmaya gerek duyması hangi amaca hizmet ediyor olabilir?
Elbette ki tüm bu birinci sınıf hizmet ve imkanların arka planında mutlak suretle bir beklentinin var olduğunu, tüm bu dünya nimetlerinin karşılığında bizlerden bir şeyler talep edileceğini akıl sahibi hiçbir beşerin kestirememesi yada inkar etmesi mümkün değildir.
Zira din; akıl sahiplerini mükellef, akıldan mahrum olanları muaf tutan kanunlar bütünüdür.
İsrafil’ in Sur’ a son kez üflemesiyle birlikte, bizi yeniden doğuracak olan topraktan kalkıp, haşır meydanına ve yapılan çağrıya doğru, görevli melekler eşliğinde ve içgüdüsel bir şekilde ilerliyor olacağız. Günlerden kıyamet , anlardan hesap ..
İşte yukarıda bahsettiğimiz mahlukata yapılan lüks harcama ve yüksek masrafların fatura tahsilatının yapılacağı an da tam o an olacak !
Bilhassa ateistlere, tüm bu masrafların çürükçüllere yem olmak için yapılmadığının ispat edileceği ve faydasız pişmanlıkları için yok olmayı dileyecekleri an o an olacak !
Ve akabinde her Yasin Suresi okuduğumuzda zikrettiğimiz ama tam olarak hayalimizde canlandıramadığımız o dehşet dolu diyaloglar gerçekleşecek.
Sûr’ a üfürülmüştür, bir de ne baksınlar kabirlerinden Rablerine doğru akın ediyorlar. (Yasin 51)
Onlar: “Eyvah başımıza gelenlere! Mezarımızdan bizi kim kaldırdı? O Rahmân’ ın vaad buyurduğu işte buymuş. Gönderilen peygamberler de doğru söylemişler” derler. (Yasin 52)
Başka değil, sadece bir tek çığlık olmuş, derhal hepsi toplanmış huzurumuza getirilmişlerdir. (Yasin 53)
Artık bugün hiç kimseye zerre kadar zulmedilmez. Ancak yaptıklarınızın cezasını çekeceksiniz. (Yasin 54)
İşte o gün inkar edip peygambere asi olanlar şöyle arzu edecekler: Keşke yerle bir edilselerdi de Allah’tan bir tek söz gizlemeselerdi. (Nisa 42)
“İşte bu, sizin yalanlamakta olduğunuz (iyi ve kötüyü) ayırt etme günüdür” denir. (Saffat 21)
“O çağırana koşarak, kâfirler: “Bu çetin bir gündür.” derler. (Kamer 9)
“Kuşkusuz bu Kur’an kafirler için pişmanlık vesilesidir.” (Hakka 50)
İşte o gün pek zorlu bir gündür. Kafirler için hiç kolay değildir. (Muddessir 9/10)
İşte bahsi geçen hesap gününde şu dört şeyden sorgulanmadıkça yerimizden kıpırdamamız mümkün olmayacak sevgili kardeşlerimiz.
Kul kıyamet günü dört şeyden sorulmadıkça ayakları oynamaz; (Tirmizi, Kıyamet: 1)
1. Ömrünü Nerede Tükettiğinden
Her birimiz bu dünyaya ticarete gelen birer tüccarız. Yeteri kadar kazanç elde ettikten sonra gerçek yurduna -kazandıklarını sevdikleriyle harcayabilmek adına- geri dönmek üzere hicret etmiş birer muhaciriz. Ve bu ticarette tek bir sermayemiz var. “Ömür”.
Sürekli azalan ve üzerine bir saniye dahi ekleyemediğimiz bu sermaye tükenmeden evvel, en karlı şekilde ticareti tamamlayıp, tüm birikimimizle yurdumuza sağ salim ve kesin dönüş yapmakla mükellefiz. Unutmayalım, bu sermaye ile ya batıp perişan olacağız, ya da alnımızın akı ile çıkıp zengin olacağız.
Seçim; irade-i cüziyyemize bırakıldı Sevgili Müslümanlar.
“Akşama erdinmi, sabahı bekleme, sabaha erdinmi akşamı bekleme. Sağlıklı olduğun sırada hastalık halin için hazırlık yap. Hayatta iken de ölüm için hazırlık yap.” (Buhari, Rikak 2)
Onlar, orada şöyle feryad ederler: “Ey Rabbimiz! Bizleri çıkar, yapageldiklerimizden başka salih bir amel yapalım.” (Onlara): “Size düşünecek olanın düşüneceği kadar bir ömür vermedik mi? Hem size uyarıcı da gelmişti. O halde azabı tadın. Çünkü zalimleri kurtaracak yoktur.” (denir) . (Fatır 35/37)
2. İlmiyle Nasıl Amel Ettiğinden
İlim, amel, ihlas..
Bu muhteşem üçlü ibadet hayatımızın vazgeçilmezlerindendir. Yaptığımız her amel-i salih ilimlerimiz sayesindedir. İlimlerimizin Allah katındaki kabul edilebilirliğini ise samimiyetimiz, yani ihlasımız belirler. Amel etmediğimiz bir ilmin Allah indinde bir değeri yoktur. Bildiğimiz ilmi hayata geçirmemiz amelimizdir. Elbette ki bilip amel etmek de “kurtuluşa erenlerden olmak” için yeterli değildir. Bildiğimiz ve amel ettiklerimiz Allah-u Teala tarafından, “ne için” daha da önemlisi “kim için” olduğuna göre değerlendirilir. Bilmemenin mazeret kabul edilmeyeceği ahiret gününde, bilip de tatbik etmeyenler gibi, tatbik edip de Allah’ın rızasını gözetmeyenlerin de hesabı çetin geçecektir. “Allah ilimlerimizle amel nasip etsin” duasını sıkça tekrar etmemizin gerekmesi tam da bu yüzdendir.
Bu nedenle (örnek olarak); 5 vakit namazın farz olduğunu bilenler değil, 5 vakit namazın farz olduğunu bilip kılanlar ve bu 5 vakit namazı sadece “Rızaullah” için kılanlar felaha ereceklerdir.
“Kıyamet gününde kulun hesaba çekileceği ilk ameli onun namazıdır. Eğer namazı düzgün olursa işi iyi gider ve kazançlı çıkar. Namazı düzgün olmazsa kaybeder ve zararlı çıkar. Şayet farzlarından bir şey noksan çıkarsa, Azîz ve Celîl olan Rabb ‘i: – “Kulumun nâfile namazları var mı bakınız” der. Farzların eksiği nafilelerle tamamlanır. Sonra diğer amellerinden de bu şekilde hesaba çekilir.” (Tirmizî, Mevâkît 188)
İman edip iyi işler yapan, namazı dosdoğru kılıp zekatı verenlerin Rabbleri katında elbette mükafatları vardır. Onlara hiçbir korku olmadığı gibi, onlar mahzun da olmazlar. (Bakara 277)
İman edip iyi işler yapanları da altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacağız. Orada ebedî olarak kalacaklardır. Bu; Allah’ın gerçek vaadidir. Allah’ dan daha doğru sözlü kim olabilir? (Nisa 122)
Hiç şüphesiz iman edip salih ameller işleyenleri, imanlarından dolayı Rableri hidayete erdirir. Naîm cennetlerinde altlarından ırmaklar akar durur. (Yunus 9)
Ancak (her iki halde de) sabır gösterip iyi ameller işleyenler müstesnadır. İşte onlara bir mağfiret ve büyük bir mükafat vardır.(Hud 11)
3. Malını Nerede Kazanıp / Harcadığından
Çalıştığımız işimiz, icra ettiğimiz mesleklerimiz, dünya geçimimizi sağlabilmek için birer “rızık vesilesi” dir.
Günümüzün ve dolayısıyla ömrümüzün 1/3 ini rızıklarımızın temini için harcadığımız bu zaman diliminde, neler yaptığımız ve nasıl kazandığımızdan, bu kazandığımızı da neye harcadığımızdan sorgulanıyor olacağız. Hatta Resulallah’ın sallallahu aleyhi ve sellem bizi uyardığı üzere ilk sorgulanacaklarımızdan biri rızkımızı nerede, ne şekilde temin ettiğimiz ve nereye harcadığımız olacaktır. Faiz, kumar, şans oyunları, zina, içki, hırsızlık vs gibi meşru olmayan yollarla kazanılan ve bu yollara harcanan zaman ve para haramdır. Haram yiyenin duası da namazı da Allah indinde sahih olmayacaktır. Hatta Rabbimiz haram bulaşmış parayla hiçbir infak ve bağışta bulunamayacağımızı da Bakara 267′ de açıkça bildirmiştir. Yaratıcımız, yaptığımız infak, hayır ve sadakaların bile kazandıklarımızın hem helal, hem de tayyib yani; temiz olanlarından, yani mekruh bile olmayanlarından yapmamızı emreder.
Eceliniz sizi nasıl takip ederse, rızkınız da öylece takip eder. Rızık için sıkıntı çekerseniz, Allahü teâlânın emrine uygun hareket edin. (Taberani)
Ey insanlar, bütün yeryüzündeki nimetlerimden helal ve temiz olmak şartıyla yiyin; fakat şeytanın adımlarına uymayın! Çünkü o sizin açık bir düşmanınızdır. (Bakara 168)
4. Gençliğini Nerede Geçirdiğinden
Ömrümüzün hata ve günahlara, geçici heves ve pişmanlıklara en meyilli ve dolayısıyla en tehlikeli dönemlerinden biri olduğu gibi; salih ameller için en makbul, ibadetler için en enerjik, emri bil maruf / nehyi anil münker için en verimli, ilim tahsili için en müsait ve bereketli, önceki yazılarımızda yayınladığımız 4 cihad çeşidinden herhangi biri için ise en kuvvetli olduğumuz dönemimizdir gençliğimiz. Kısacası sermayemizin en büyük kısmı, ganimetimizdir gençliğimiz.
Her nimetten sorgulanacağımız gibi, güç kuvvet, yüksek idrak ve dimağ nimetlerinin bahşedildiği gençlik dönemimizden de sorgulanacağımız apaçık bir gerçektir. Ahirette kahru perişan olmak istemiyorsak; tazecik derilerimiz yerini buruşukluklara bırakmadan, ruhumuz bedenimizle vedalaşmadan evvel “tarifsiz azap” için gereken önlemi almamız ve ahiret azığımızı biran önce toparlamamız gerekmekte sevgili kardeşlerimiz.
“Allahu teala tevbekar genci sever.” ( Hadis- i Şerif, Ebu-ş Şeyh)
“Allah meleklere karşı ibadet eden genci över ve şöyle der: “Bakın şu kuluma, nasıl da benim için kendi istek ve arzularını bırakmıştır.” (Hadis-i Şerif, Kenzu’l-Ummal, 43057)
Allah-u Teala bizlere,
Dünyada, hesabını veremeyeceği tehlikeli amellerden kaçınan, ahirette de “keşke” yerine “iyi ki” diyebilen “uyanık Müslümanlardan” olmayı nasip etsin.
güzel yazı Allah razı olsun.
… biran önce toparlamamız gerekmekte sevgili kardeşlerimiz….aynen öyle!Allah yardimcimiz olsun.
Allah sizden cok razı olsun.Dualarimiz Müslumanların ıslahina yapalim.Allah’a emanet olunuz.
Allah bütün hepimizin dualarını kabul etsin,Amin,ecmain.