Medine güneyindeki Kuba Mescidi, Mescid-i Nebevi’den sonra şehrin ikinci büyük ve prestijli mescididir fakat İslam tarihinde Hicri takvimin ilk yılında inşa edilmiş olmasının önemi sebebiyle ilk sırada olduğu iddia edilmektedir. Kuba Mescidi yıl boyu ibadet için gelenlerin ve ziyaretçilerin akınına uğramakta fakat Ramazan ayında bu rakamlarda artış görülmekte, özellikle sabahın erken saatlerinde mescid çevresinde geniş kalabalıklar gözlenmektedir.
Yazar Sapphire Hamwi’nin kitabında belirttiği üzere Kuba Mescidi aslen Beni Amr bin Avf kabilesi tarafından etrafı aynı isimle çevrilen bir kuyuydu. Hicret sırasında Peygamberimiz (sav) Beni Amr bin Avf’ın evini ziyaret etti ve buraya bir mescid inşa ettirdi. Tarihi kaynaklar gösteriyor ki Peygamberimiz (sav) ve Sahabe (r.a) mescidi Mescid-i Nebevi ’den üç kilometre uzakta, Medine’nin güneybatısına, Hicri takvimin ilk yılında inşa ettiler.
Mescid, Ebu Eyyub el-Ensari’ye ait bir kuyu ihtiva ediyordu. Peygamberimizin devesi yolculuğun ardından ilk burada su içmek için diz çöktüğünden mescid, kutsanmış bir mekan haline geldi.
Kuba Mescidinin diğerleriyle kıyaslandığında prestijli ve eşsiz özellikleri Peygamberimiz(sav)’den aktarılan bu hadiste dile getirilmiştir; “Burada her kim abdest alır ve dua ederse, mükafatı Umre sevabına eş değer olacaktır”. Peygamberimiz her cumartesi devesi ile veya yürüyerek iki rekat namaz kılmaya Kuba Mescidi’ne gelmeyi alışkanlık haline getirmişti. İbn Ömer’den naklendilen bir hadis-i şerifte Peygamberimiz (sav) Kuba Camii’ne bazen yürüyerek bazen binekle gelirdi, daha sonrasında da iki rekât namaz kılardı, Abdullah İbn Ömer de aynısını yapardı.
Geçmiş yüzyıllarda Müslümanlar Kuba Mescidi ile daha fazla ilgiliydiler ve mescid, halife dönemleri boyunca yenilenmeyi sürdürdü. Üçüncü halife Osman ibn Affan ( Hazreti Osman) zamanında ilk yenileştirme çalışması yapıldı. Halife Ömer ibn Abdul Aziz (Hazreti Ömer) ise mescide ilk minareyi inşa etti. Hicretten sonra 435 yılında Ebu Yali El-Huseyni mescide mihrab inşa ettirdi. Hicretten sonra 55 yılında Kemaleddin-i İsfehani tarafından da pek çok eklemeler yapıldı. 671, 733, 840 ve 881 yıllarında da başarılı yenileştirme çalışmalarından geçen mescid, son halini Hicretten sonra 1245 yılında Osmanlı Devleti’nden Sultan Abdul Mecid’in zamanında gerçekleştirilen ıslah işlemleriyle aldı.
Çağımızda Kuba Mescidi ile Hac Hizmetleri Başkanlığı dolayısıyla Suudi rejimi görevlendirilmiştir ve mescide yapılan yeniliklerle asıl tasarıma ek yapılar eklenmiştir. Zamanımızda Kuba Mescidi İslami kimliğini sürdürürken son olanaklarla ve mimari başarılarla donatılmış bugün 20 bin ziyaretçiyi ağırlayabilecek ölçüde genişletilmiştir. 1984 yılında son kral Fahd bin Abdülaziz, Kuba Mescidi’nin büyümesi için iç temel taşı koydurmuş ve çalışmalar iki yıl sonra bittiğinde mescidin açılışını yapmıştır.
Mescid, birkaç girişi olan bir iç avlu ile dizayn edilmiş ve kuzey tarafı kadın ziyaretçiler için ayrılmıştır. Mescidin bugün dört minaresi, elli altı kubbesi vardır ve bunun yanında imamların ve müezzinlerin mekanları, kütüphane, muhafızların konaklaması için ayrılmış 112 m2 alan ve 450 m2’de 12 dükkan barındıran bir ticari merkez bulunmaktadır. Mescidin yedi ana ve on iki yan girişi mevcuttur. Kadınlar için 32, erkekler için 64 tuvalet ve 42 abdesthane bulunmaktadır. Ayrıca Mescid, 1 milyon 80 bin kapasiteli üç merkezi birim tarafından soğutulmaktadır.
Son olarak, Kuba Mescidi, eşsiz beyaz inşası ile uzak bir mesafeden bile kolayca görülebilmektedir.
0 Yorum