Evlerimizi, barınma yerlerimiz olarak görmemiz hatadır. Evlerimiz, barınmadan önce yetişme yerlerimizdir. İman aşımız bize evlerde verilmelidir. Evlerde olması gereken aşılamanın başka bir merkeze havale edilmesi ciddi bir kayıptır. İnsan ve mü’min yetiştirmenin ev kadar tabii icra edilebilecek başka bir mekânı olamaz. İnsan temel karakterini evinde aldıktan sonra, doktorluğunu, mühendisliğini, âlimliğini başka merkezlerden alır.
O merkezlerden aldığı ve evdeki temel karakterinin üzerine koyduğu vasfını da yine evde muhafaza eder. Aksi takdirde, unvanlarının hakkını veremeyen, kişiliğinin içini dolduramayan büyük unvanlı, ama küçük kapasiteli şahsiyetler yetiştirilmiş olur. Sarığının altındaki kafası başka şeylerle örülü âlimler yetişir. Kendine de ümmetine de hayrı olmayan insanlar doldurur şehirleri.
Evlerin ihya edilmesi, annelerin ve babaların ihya edilmesidir. Evlerin Kıblegâh haline gelmesi, evin bir tür kutsallaştırılmasıdır. Bu da bize, her şeyden önce ‘ev’ kavramını yeniden idrak etmemizi, beton ve mobilyayı en sona ertelememizi, insan etrafında dönen bir anlayışa sahip olmamızı mecbur etmektedir. İyi bir mü’min ve iyi bir insan için kurulu başka bir medrese yoktur. Musa aleyhisselâmdan beri kanun budur.
1) Evlerimiz, sadece barınma mekânlarımız değildir. Akidemiz, ahlakımız, kişiliğimiz evde şekillenmelidir ki fıtrata uygun bir kimlik sahibi olalım.
Eve bakış tarzımız oldukça önem arz etmektedir. Evi sadece, içindeki eşyamızı çalacak hırsıza karşı koruma altına almamız, soğuk ve sıcağa karşı korumalı hale getirmemiz yeterli değildir.
Evde baba ve anne ilk öğretmen olduklarının şuurunda olmalıdırlar. Ev küfre karşı da koruma altına alınmalıdır. İbadetin ilk tatbikatı evde yapılmalıdır. Ev, ibadet için ideal bir eğitim merkezi olarak bilinmelidir. Ev seçimi ve evin düzenlenmesi hususunda, eve giren çıkanlar, ev nüfusuna katılacak olanlar üzerinde bu incelikler hesaplanmalıdır.
Müslüman şunu bilmelidir: Evi son kalesidir. Koruyabileceği ve hüküm yürütebileceği tek yer de orasıdır. Aşırı gidip evden kaçırmamak şartıyla eve ve evdekilere gösterilecek titizlik, din ve ahlâk için yapılabilecek en elzem hizmetlerdendir. Evinde böyle bir hükmü olmayanların başka alanlardaki yatırımları, kârı az yatırımlar olmaya mahkûmdur. Yalnız aşırı kararlar ve fevri davranışlar zararlıdır; sabretmesini bilmeyen zarar eder. Ev ve evle direkt veya dolaylı bağlantısı olan herkes bu programa dâhil edilmelidir.
Ev bir nimettir. Allah Teâlâ kendimizi ve ailemizi ateşten korumamız için bize en uygun mekân olarak evlerimizi tahsis etmiştir. Dış tehlikelere karşı da en güvenli yerimiz evimizdir. Evlerden açılan bir iman hareketiyle insanlığın kurtuluşu daha çabuk olacaktır.
Allah her görevliye görevinin hakkını verip vermediğini soracaktır. Ta ki, adama ailesinden soracaktır.
| Hadis-i Şerif, İbni Hibban, Siyer, 13 (4493)
2) Eşlerin birbirleriyle ilişkileri evin esasıdır. İslam terbiyesini kendi aralarında tatbik edemeyen eşler kimi yetiştirebilirler?
Eşler birbirlerine hitap şeklinde bile dikkatli olmalıdırlar. Kim hangi isimle anılmaktan hoşlanıyorsa diğeri onu tercih etmelidir.
Eşler birbirlerinin sırlarını yayma konusunda Allah’tan korkmalıdırlar. İmam Müslim’in Sahih’inde rivayet ettiği bir hadiste Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, eşinin sırrını yayan için büyük bir tehditte bulunmuştur:
‘Kıyamet günü Allah katında insanların en kötülerinden biri, bir kadınla baş başa kaldıktan sonra, kadının sırlarını yayandır.’ (Müslim, Nikâh, 21 (3527); Ebu Davud, Edeb, 37 (4870)
Müslim, bu hadisi kitabına alırken ‘Kadının sırrını ifşa etmenin haram oluşu’ adıyla özel bir başlık açmıştır.
Eşlerin, birbirlerinin büyüklerine, büyüklere gösterilecek saygıda kusur etmemeleri, örfün getirdiği ziyaretleşmeyi ihmal etmemeleri gerekir. Erkek, abartılmamak şartıyla eşinin akraba ziyaretlerini yapmasına yardımcı olmalıdır. Eğer erkeğin özel bir durumu yoksa, ziyaretleşmeler anında bir haram irtikâbı da yoksa erkeğin eşinin ziyaretlerini engellemesi uygun değildir. Aynı şekilde, kadının akraba ve dostlarının onu evinde ziyaret etmelerini de engellememelidir.
Eşler, birbirlerinin büyüklerine ait aile içi veya benzeri ihtilaflara karışmaktan kaçınmalıdırlar.
Aişe radıyallahu anhanın rivayet ettiğine göre, Resûlullah sallallalhu aleyhi ve sellem evde elbisesini diker, terliğini tamir eder, erkeklerin evde yaptığı işleri yapardı.
| Hadis-i Şerif, Ahmed, 26769
3) Çocuklar, akrabalardan kopuk olmamalıdır.
Akraba bağlarının korunmasının en önemli İslamî kurallardan biri olduğu, uzun ve bereketli bir ömür sürmenin en önemli yardımcılarından olduğu bilinmelidir. Çocukların da akrabalar hakkında iyi şeyler bilmeleri, her şeye rağmen akrabanın değerli olduğu konusunda eğitilmeleri gerekmektedir. Akraba arasındaki olumsuzluklara çocuklar karıştırılmamalıdır.
Mahremiyet ölçülerine dikkat edilebiliyorsa, çocuklar akraba evlerine yemeğe ve yatıya gönderilerek bağın güçlü kalması sağlanmalıdır. Akrabaya iyilik ilkesinin bir örf olmadığı, dinimizin emri olduğu öğretilmelidir. Şüphesiz bu hususta ailenin örnekliği de önemli bir husustur.
4) Evlere izinsiz girilmez. Eve girmenin bir edebi vardır.
Nur suresinin 27. ayetinde Allah Teala, başkalarının evlerine izinsiz girmeyi yasaklamıştır. Anahtarı bizde olmayan her ev, başkasının evi sayılmaktadır. Evlerin mahremiyetine saygılı olmamız mü’min olmamızın gereğidir. Evlere izinsiz girilemeyeceği gibi, girilen evde izin verilenin dışında bir noktayı gözetek de yasaktır. İçeri girmek için kapıyı çaldığımızda kapıda beklerkenki duruşumuz bile, kapı açıldığında içeriyi görmeme esasına göre olmalıdır.
Eve girerken üç kere kapıyı çalmak sünnettir. Kapıyı çalanın kimliğini bildirmesi de sünnettir. Kapı açılınca söze başlamadan selam verilir.
5) Müslüman bir ailenin kaldığı ev kütüphaneli evdir. Ev halkı kitap okur. Onların kitapları süs için değildir.
Çocukların kitap okuyan bireyler olarak yetişmeleri için gerekli en önemli etken, anne ve babalarını okurken görmeleridir. Anne baba, anlamasalar bile kitap okuduklarını çocuklarına göstermelidirler. Eve gerekli kitap ve okuma malzemesi temin edilmelidir. Eve getirilen bu okuma malzemelerinin, çocukların yaş ve kapasitelerine uygunluğuna, akidevi bir sakınca barındırmamasına dikkat edilmelidir. Kitapların ve diğer malzemenin çocuk için çekiciliğine dikkat edilmelidir.
Ebeveyn, çocukla beraber okuma saatleri yapmalıdır. İlk zamanlarda ebeveynden biri okumalı, çocuk dinlemelidir. Çocuğun arkadaşlarında okuma merakı olup olmadığı araştırılmalıdır.
6) Sorunsuz, tartışmasız ev olmaz; tartışmasını bilmek, sorunları çözmek için uğraşmak gerekir. İnatçı düzeltemez.
Farklı düşünme, farklı yapma insanda karakter olarak vardır. Eşler, sorunsuz, tartışmasız bir hayat isteyebilirler. Bulundukları hayatı tartışmasız hale getirmeleri onların elindedir. İnatlaşan, taviz vermeye yanaşmayan suçludur.
Büyükler asla çocukların hissedeceği şekilde tartışmamalıdırlar.
Tartışarak halledemeyeceklerine karar verdiklerinde bir hakeme müracaat etmelidirler. Hakem kararına da herkes razı olmalı, sonra da geçmişi unutmasını bilmelidir. Hakem ve taraflar, başkalarına asla durumu anlatmamalıdırlar.
7) Evler eşya deposuna çevrilmemelidir.
İnsandan değerli ve insandan daha çok emek alan eşya yığını zararlıdır. İnsanların gönlünde putlaşan eşyadan uzaklaşılmalıdır. Ev eşyası, eve gerekli olduğu için alınmalıdır; başkalarının beğenisine dikkat ederek eşya almak seviyesizliktir.
8) Uyku ile oynanmamalıdır.
Uyku saatleri istikrarlı olmalı ve basit gerekçelerle değiştirimemesi ibadet ve sağlık açısından önemlidir. Vakitsiz uykunun ibadetlerden ve sıhhattan taviz anlamına geldiği bilinmelidir.
9) Gelişigüzel biri yerine, belli özellikleri olan bir ev sahibi olmalıyız.
Evimiz camiye yakın, ezan rahat duyulur bir semtte olmalıdır. Komşuya önem verilmelidir. Çocuklarımızın başka çocuklara imrenebileceği, kadınların kompleks yarışında bulunacağı insanların yoğun olduğu sitelerden ve semtlerden ev edinmekten kaçınmak durumundayız. Evimiz izlenebilir bir konumda olmamalıdır. Bir perde ile korunabilecek durumda olmayan evde oturmak doğru değildir. Evlerimizde haremlik selamlık olabilmelidir. Evin geniş olması da önemli bir nimettir.
10) Evden erkek mesuldur. Erkeğin hata etmesi halinde, hatası kadınlardan ve çocukların hatasından daha büyük sonuçlar doğurur. Bunun için erkek şu hataları yapmamaya özen göstermelidir:
1- Kadını evin hamalı haline getiren anlayış yanlıştır. Gerektiğinde erkekte ev işlerinde yardımcı olmalıdır.
2- Erkek tek seslilik istememlidir. İstişare etmek sünnettir.
3- Ev tamamen kadına bırakılarak erkek için otele dönüştürülmemelidir.
4- Kadınların erkeklerin kontrolunden çıkmasından da erkeler mesuldur.
5- Eve girip çıkandan ve çocukların ilişki içinde oldukalrı kişiler hakkında erkek sorumludur.
11) Kadınların sokakta kendilerini korudukları gibi, eve girenler açısından da kendilerini korumaları gerekmektedir. Kadınların mahremleri dışındakilerle oturup kalkmada mesafeli olmaları Allahu Teala'nın emridir. Arkadaşlık, çok iyi dostluk, yakın akrabalık bu ölçüyü aşmaya neden olmamalıdır.
Kadının evlenmesi haram olan yakınlarına mahrem denmektedir. Kadınların bekâr olması dyrynybda evlenmesi caiz olana da namahrem adı verilmektedir. Mahremlere karşı bir korunma gerekmez.
12) Anne baba ve eş arasında dengeyi kurmak ciddi bir imtihandır. Her iki tarafıda yok saymak yada bir tarafı ezmek zulumdür ve caiz değildir. Eşler anne baba imtihanını beraber aşmak durumundadır. Allah'tan ecir bekleyerek tahammül etmelidirler.
Anne babaya rağmen eş seçip evlenmek bereketsizliğin başıdır. Anne baba da kişisel hırslarını çocukları üzerinde kullanmamalıdırlar. Onlar da zulme alet olmamalıdırlar.
Erkeğin eşiyle ayrı bir ev kurması tabii hakkıdır. Anne veya baba, örf ve benzeri gereçkelerle çocuklarını yokuşa sürmemelidirler.
13) Kadın cariye değildir, prenses de değildir.
Erkeğin evin bütün masraflarını görmez zorunda olduğu, kadının çalışmak ve kazanmak zorunda olmadığı tartışmasız kabul edilmiş bir konudur.
Kadınla erkek arasındaki ilişkinin en tartışmasız esasının da cimsi alaka olduğu, kadının bu hususta gevşeklik hakkı bulunmadığı da tartışmasız bir konudur.
Ancak kadının ev hizmetlerini görmesi, eşinin yemek temizlik gibi ihtiyaçlarını karşılaması farklı görüşler ileri sürülmüştür. Bu konuda meselenin özü şudur:
Bir kere kadının ev işlerini üstlenmesi tabii olandır. Erkeğe karşı olan itirazlarını bu açıdan kapatmaya çalışması doğru değildir. Evet, kadın, eşi kahvede oyun oynarken evinin yükü altında ezilmemelidir.
Ama evide televizyon seyrederek ömür geçiren bir kadın da kadın değildir. Kadınlığın efendisi Fatma radıyallahu anhâ eşinin hizmetini görüyor, ev hizmeti yapıyordu. Bu kadar kolay bir paylaşımı yapamayan iki kişinin aile olarak anılmaları bile anlamsızdır.
14) Kadın eşiyle akrabaları arasına sıkıştırılmamalıdır.
Bir kadın evlenene kadar onun üzerindeki en büyük hak sahibi anne ve babasıdır. Evlendiksen sonra ise bu hak sahipliğini eşi alır. Eşinin izni onun için bağlayıcıdır.
Erkeğin, evham bozukluğu ve şahsiyet gibi nedenlerle eşini akrabalarından koparma, onları itibarsız hale getirme tavurları abestir.
15) Sınırları aşan bir kıskançlık da zulümdür.
Erkeğin kadını, kadını erkeği yabancılara karşı kıskanması en tabii ve en dini tavırlardandır. Ancak kadının erkeği uçan kuştan bile kıskanır hale gelmesi, aile için fitne nedenlerindendir, yanlıştır. Aynı şekilde, eşini kıskanmaması deyyusluk ve büyük vebaldir. Fakat bu, erkeği penceleri bile tuğla ile kapatacak, kadını babasındna bile kıskanacak hale getirmemelidir. Böyle bir anlayış da aşırılıktır, makul değildir.
16) Ailedeki hasta imtihan olarak bilinmelidir.
Aile içindeki hasta asla ihmal edilmemeli, herkes kendini o hasta yerine koymaya çalışmalıdır. Hastalık bir imtihan olduğu gibi hastaya bakmak da bir imtihandır. Eşler birbirlerinin hastalarına karşı ilgisiz kalmamalı ve birbirlerine yük yükleyerek kurtulmaya çalışmamalıdır. Sayılı yılları alıp ebedi bir ahireti vermek kazanç olmaz. Vefa duygusunun bittiği yerde din bulmak zordur.
Özürlü çocukları bakımları, müzmin hastalığı olanların himaye edilmeleri en güzel sabır imtihanı, en büyük ecir kaynağıdır.
17) Evlerin bereketi annelerdir. Onlar ölse bile varlıkları unutulmamaldır.
Annelerin hiç bir şekilde azalmayan sevgi ile sevilmeleri ve bu sevginin gereğinin onlara sürekli ispat edilmesi en önemli görevlerdendir. Babalar da bu sevgi sorunluluğunu çocuklarına hissettirmelidirler.
18) Aile ve güler yüz, güzel ahkâk, tatlı söz, kadını yalnız bırakmama, istişare, yumuşaklık, sabır ve sırlarla ayakta durur.
19) İffetten sonra ailenin en önemli görevi iyi insan yetiştirmektedir. İnsan ve mü'min olmanın içini dolduran çocukların yetiştirilmesi ailenin en önemli varlık nedenlerindedir.
Bu da gösteriyor ki, çocuk yetiştirmek iffetli kalmak kadar önemli bir görevdir. İyi çocuklar yetiştirmek için sadece iyi okullar bulmak yeterli değildir. Çocuğun emdiği ilk sütten başlayan bir eğitimle iyi insan ve iyi mü’min yetiştirilebilir. Ev mesulleri olan baba ve anneler bu titizlikle vazifelerine sahip olacaklardır.
Nureddin Yıldız Hocaefendi Kıblegâh Evler kitabı, Kıblegâh Evlerimizde İncelikler bölümünden alınmıştır.
burada yazıla olanları word dosyası olarak alma durumum var mı?
çıktı almak istiyorum. mail atabilirmisiniz?
[email protected]
Mobil uygulamamız var mı? Sitenizin mobil uygulamasını yapsanız çok güzel olur. Okunması daha rahat olur diye düşündüm ben. Mesela otobüsteyken açıp bir yazınızı okumak gibi…