Altyazı:
Andolsun ki, cinlerden ve insanlardan birçoğunu cehennem için yarattık
Onların kalbleri vardır, fakat onunla gerçeği anlamazlar. Gözleri vardır, fakat onlarla görmezler
Kulakları vardır, fakat onlarla işitmezler. İşte bunlar hayvanlar gibidirler. Hatta daha da aşağıdırlar
Bunlar da gafillerin ta kendileridir. (A’raf, 7: 179)
Rabbim! Göğsümü aç, genişlet. İşimi kolaylaştır. Dilimde bulunan düğümü çöz de, anlasınlar beni. (Taha:25-28)
Elhamdulillah, vessalâtu ve’s-selâmu ‘ala Rasûlillah ve ‘ala âlihi ve sahbihi ecmaîn. Es-selâmu aleykum, Quran Weekly
A’raf Suresi’nin 179. ayetinin yansımalarıyla, Kur’an’ın başka kısımları
ve Hazreti Muhammed’in (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bazı sözleriyle başlamak istiyorum
Görüyoruz ki Allah, Mu’minun Suresi’nde, Mü’minlerin Cennet’in varisleri olduğunu ifade ediyor
“أُوْلَئِكَ هُمُ الْوَارِثُونَ”
Onlar, Cennet’in varisleri olacaklar
Varis olmanın şöyle bir şey olduğunu düşünürüz: sizin için geride bırakılmış bir şey vardır,
sizin adınıza konmuştur ve vakti geldiğinde sizin olur
Şöyle düşünebilirsiniz, neden miras alacağız?
Yani o zaten bizim adımıza olan bir şey mi?
Daha iyi bir açıklama araştırdım. Ve aslında, Peygamberimiz’in (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), bunu tasvir ettiği bir sözünü buldum
Şöyleydi: Allah aslında, buraya dikkat edin, Allah yaratılmış her insan için Cennet’te bir ev yaratmıştır
Yaratılmış her insan için Cennet’te bir ev inşa edilmiş
Ve Mü’minler, şu kesin ki her insan Cennet’e gitmeyecek,
ve Mü’minler Cennet’e gittiklerinde kendi evlerine gidecekler
Ve evlerinin karşısında başka boş evler bulacaklar
Bu evler, Cennet’e gidecek insanlar için inşa edilmiş. Ama onlar gitmeyi reddetmişler
Bu insanlar gitmek istememiş. Dolayısıyla Mü’minler sadece kendi evlerini almayacaklar,
aslında diğerlerini de alabiliyor olacaklar, başkalarının almadığı evlerin de varisi olacaklar
Şimdi şöyle düşüneceksiniz, “Allah bu evleri Cennet’in en alt kademesine mi inşa edecek?”
Herkes bunu yapacak, o zaman hepsi en yüksek Cennet’te olabilirler
Bilmiyorsanız, en yüksek Cennet’e “Firdevs” denir
Aslında İngilizcedeki “Paradise” kelimesini bu “الفردوس” kelimesinden almışız
Ayette, “İşte asıl onlar varislerdir. Ki, Firdevs’e varis olan bu kimseler orada ebedi kalırlar. (Mu’minun, 10-11)”
Tüm insanoğlu için inşa edilmiş bu evler, aslında Firdevs Cenneti’nde inşa edilmiş. En yüksek Cennet’te
Şimdi anlayın bu ayeti. Bu ayet tam aksinden bahsediyormuş gibi görünüyor
“ وَلَقَدْ ذَرَأْنَا لِجَهَنَّمَ كَثِيرًا مِنَ الْجِنِّ وَالْإِنْسِ”
“Andolsun ki, cinlerden ve insanlardan birçoğunu cehennem için yarattık.”
Burada tercüme yapmak istemiyorum. Kur’an’ın başka yerlerinde, Allah bizi yaratma sebebini zaten söylemiştir;
sadece O’na kulluk etmemiz için değil, aslında “إِلاَّ مَن رَّحِمَ رَبُّكَ وَلِذَلِكَ خَلَقَهُمْ”
Allah sizi, size sevgi ve merhamet göstermek için yarattı. Allah’ın bizzat dediği şey bu
Sadece bu amaçla sizi yarattı, diğer bir deyişle Allah’ın amacı sizi yaratıp Cehennem’e atmak değildi
O’nun amacı bu değildi. O’nun amacı, sizi yaratıp Cennet’e koymaktı
Şimdi, bu ayet nasıl şöyle der, “Onlardan birçoğunu Cehennem için yarattık.” Buradaki lâm harfi bizim için anahtar
Allah, bu ayette bir trajediyi ifade ediyor. Ben birçok cin ve insan yarattım,
ve bunlar Cehennem’e doğru gidiyorlar. Neden böyle yapıyorlar?
“لَهُمْ قُلُوبٌ لَا يَفْقَهُونَ بِهَا” “Kalbleri vardır, fakat onunla gerçeği anlamazlar.”
Kalpleri var ama onunla düşünmüyorlar
Diğer bir deyişle bu ayet; kilitli kalpleri var, ya da kalpleri yok, kalpsiz insanlar, demiyor
Ayet “Kalpleri var” diyerek başlıyor. Sadece bunu düzgün kullanmıyorlar
“لَهُمْ أَعْيُنٌ لَا يُبْصِرُونَ بِهَا” “Gözleri vardır, fakat onlarla görmezler.”
“لَهُمْ آذَانٌ لَا يَسْمَعُونَ بِهَا” “. Kulakları vardır, fakat onlarla işitmezler.”
Yani kalpleri var, gözleri var, kulakları var. Var, var, var
Bunlara sahip olmaları, bunları Cennet’e gidebilmek için doğru bir şekilde kullanmaya muktedir oldukları anlamına gelir
Yani Allah, Cennet’i sizin ve benim için yarattı ve bize üç şey verdi:
“وَجَعَلْنَا لَهُمْ سَمْعاً وَأَبْصَاراً وَأَفْئِدَةً” Size işitme, görme ve güçlü kalpler verdi
Eğer bu üç şeyden doğru bir şekilde istifade edebilirseniz doğruca Cennet’e gidebilirsiniz
Ama eğer bunları doğru şekilde kullanamazsanız sadece kendinizi suçlayabilirsiniz, çünkü bunlara sahiptiniz
Bu araçlar sizde vardı. Bu arabanızın olması ama onu hiç sürmemeniz gibi bir şey
Başkasını suçlamayın, arabanın benzini ve diğer her şeyi vardı. Talimatları da vardı ama hiç kullanmadınız
Şimdi de biraz kalbe sahip olmak ama onunla düşünmemek ne anlama geliyor, bunu konuşalım
Çünkü biz beynimizle düşündüğümüzü sanarız. Allah neden kalple yapılan bir şey olarak zikrediyor?
“Kalbleri vardır, fakat onunla gerçeği anlamazlar.”
“Fıkh” derin bir anlayış demek. Çünkü Allah diyor ki; vahiy, ayet, inanç, bunların yeri kalptir
Sokakta aşağı doğru yürüdüğüm zaman, ve belki bir jeologla yürüyorumdur,
veya bir botanikçiyle, bitkilerle çalışan biriyle, onlar bana ağacın türünü söyleyebilirler,
ağacın kaç yaşında olduğunu söyleyebilirler, ağacın yetişmesi için en uygun koşulları söyleyebilirler,
ya da ölmek üzere olduğunu, kısacası bana bu ağaçla ilgili tüm bu şeyi söyleyebilirler
Ben bunların hiç birini bilmiyorum, botanik okumadım, hiç birini bilmiyorum
Ama size şunu söyleyebilirim ki, aynı ağaca kalbimle baktığım zaman, sadece beynimle değil,
kalbimle de baktığım zaman bana, Allah’ın ölümden hayat meydana getirmesini hatırlatır
Çünkü bu ağaç bir zamanlar sadece bir tohumdu ve Allah ondan bir hayır meydana getirdi, bir hayat meydana getirdi
Yani bir ağacı gördüğümde aklıma fani olduğum gelir
Bir bilim adamı göğe bakıp birçok şey söyleyebilir. Ben göğe baktığımda tevazu görürüm
Sadece göğe bakarım ve şunu derim, Allah Azze ve Celle diyor ki “َ هَلْ تَرَىٰ مِن فُطُورٍ” “Hiçbir çatlak (ve düzensizlik) görüyor musun?”
Bir diğer ifadeyle, etrafınızdaki Dünya’ya bilimsel bir açıdan bakabilirsiniz,
kuşkucu bir açıyla bakabilirsiniz, sadece yanınızdan geçip gidiyormuş gibi bakabilirsiniz
Ama etrafınızdaki dünyaya kalbinizle bakarsanız başka bir şey göreceksiniz. Diğer insanların görmediğini göreceksiniz
Bir tecrübeden bahsedeyim, bunu bizzat yaşadım, siz de tecrübe edebilirsiniz
Otoyola indim, Kur’an’ın açısından çevrenizde maddi olarak gördüğünüz her şey sizin için manevi birer hatırlatıcı olabilir
Her şey bir ayettir. Haydi bunu bir deneyelim
Bir keresinde birkaç kişiyle arabadaydım, bir üniversite programına gidiyorduk
Ve hız yapıyorlardı, saatte 90 mille gidiyorlardı. Onlara “Yavaş olun!” demeden önce
birdenbire fark ettim ki hız yapıyorlar ve insanların yolunu kesiyorlar. Aklıma şu geldi, “Hayır, siz peşin olanı (dünyayı) seviyorsunuz. (Kıyamet, 20)”
Hayır, hayır, hayır. Siz insanoğlunun acele etmeye meyli var. Bu hızdan kurtulmanız lazım
Allah bunu Kur’an’da belirtiyor. Onların hız yapması, Allah’ın söylediği bir şey için hatırlatıcı olabilir
Allah bizi ne kadar iyi biliyor! “Yaratan, bilmez mi? (Mülk, 14)”
Sonra camdan dışarı bakmaya başladım. Ve bana bu ayeti hatırlatan bir şey gördüm. Orada otlayan inekler vardı
Ve araba onların üstüne gidiyor, biliyorsunuz başka bir hayvan, üzerine bir araba geldiğinde, hızlı bir cisim geldiğinde tepki gösterir,
kuşlar uçar, kertenkeleler bir deliğe girer, geyik sersemleyip arabaya toslar
Ama bir inek nasıl tepki verir biliyor musunuz? Tepki vermez!
Öylece yerinde durur. Neredeyse 2-3 fit ötedeki araba onun için bir risktir, peki neden hala çimlerde duruyor, kenarda değil?
Nefesini hissediyorsunuz ve o hala hareketsiz duruyor. Otlamaya devam ediyor, aldırmıyor
Tamamen etrafından bihaber. Ve o an dedim ki “Vay, subhanallah.”
Allah, pervasız insanlardan bahsederken onları sığırla kıyaslıyor
“ اُو۬لٰٓئِكَ كَالْاَنْعَامِ بَلْ هُمْ اَضَلُّۜ ” “ İşte bunlar hayvanlar gibi, hatta daha da aşağıdadırlar.”
“اُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْغَافِلُونَ” “ İşte bunlar gafillerin ta kendileridir. (A’raf, 179)”
Gaflet konusunda sığırdan daha büyük bir örnek ne olabilir!
Allah başka bir hayvanla kıyaslamamış, çünkü diğer hayvanlar tepki veriyor,
diğer hayvanların keskin refleksleri var. Sığırın yok. Bu bile bir hatırlatıcı oldu
Arabada gidiyoruz, bir reklam tabelası gördüm. Bir ev almakla alakalı bir reklamdı
Bir ev resmi var, birbirine sarılan bir aile, ve şöyle diyordu “Her Amerikan’ın rüyası”.
Baktım ve “Subhanallah!” dedim. Aklıma ilk gelen ayet:
“إِنَّهُ كَانَ فِي أَهْلِهِ مَسْرُورًا” “Çünkü o, ailesi içinde sevinçli idi. (İnşikak, 13)”
Bir ayet daha aklıma geldi: “وَمَسَاكِنُ تَرْضَوْنَهَا أَحَبَّ إِلَيْكُم مِّنَ اللَّهِ وَرَسُولِهِ وَجِهَادٍ فِي سَبِيلِهِ”
“Hoşlandığınız evler ve meskenler, size Allah ve Resulünden ve Allah yolunda cihaddan daha sevimli ise. (Tevbe, 24)”
Subhanallah! Her şey bir ayet olabilir! Etrafınızda olmayacak tek bir şey bile yok
Her şey olacak. Bu, bir şeyin peşine düşen bir kalbin hisleri
Bir arkadaşım vardı, onu gerçek bir adam olarak görürdüm, yolda yürüyorduk. Bu, sizinle paylaşacağım son örnek
Sadece kalple düşünmenin ne olduğuna dair bir fikir vermek için
Yolda yürüyoruz, ve şehirdeyiz, New York’tayız
Ve birden bir tutam çimen gördü, orada bitmiş. Hani bazen beton kaldırımların ortasından çimen biter, iki kaldırım taşının arasından
Birdenbire durdu ve ona bakmaya başladı. Döndüm ve “Her şey yolunda mı, neden ona bakıyorsun?”
Şöyle dedi, “Biliyorsun, şu an bizi çevreleyen her şeyin içinde tek doğal olan şey bu
Ve yerinde değilmiş gibi duran tek şey de bu. Tıpkı Müslümanlar gibi. Tıpkı İslam gibi
Tabiat insanlarıyız biz, fıtrat üzerine yaratılmış insanlarız
Bu Kitap ve bize öğrettikleri doğal olanlar. Ve öyle bir noktaya geldik ki,
Dünya içerisinde buraya ait değilmiş gibi duran tek şey bu.” Subhanallah
Düşünce insanı haline geliyorsunuz, sadece etrafınızda gördüklerinizle. Ben o kadar derin düşünebilmek isterdim
Ana fikir şu, eğer kalbinizi kullanırsanız, düşünen bir insan haline gelirseniz, düşünme egzersizine gerçekten sıkı sıkıya bağlı kalırsanız
gördüğünüz, duyduğunuz ve hissettiğiniz şeyler bambaşka olacak
Ve bunlar da Cehennem için yaratılmış insanlar değil. Bu insanlar Cennet için yaratılmış
Yani bu ayet bir trajediyle ilgili, bu insanlar nasıl olur da Cehennem’e yönelirler; kalpleri, gözleri ve kulakları varken
Allah Azze ve Celle bize kalplerimizi, gözlerimizi ve kulaklarımızı mümkün olan en iyi şekilde, bizi O’na daha da yaklaştıracak şekilde kullanmayı nasip etsin
Bârekallahu lî ve lekum, es-selâmu aleykum ve rahmetullahi ve berakâtuhu
0 Yorum