Esselâmu Aleyküm ve Rahmetullâh.
“Dua ediyorum kabul olmuyor” serzenişlerinin altında ciddi bir problem yatıyor. Problemi bilmek, çözümü kolaylaştırdığı için bu yazımızda size problemleri ve çözümleri derlemeye çalıştık, muhakkak en iyisini Rabbimiz bilir.
Öncelikle problemlerden ilki olmaya aday olan “kabul” kelimesi üzerinde biraz tefekkür edelim ya da daha kolayına kaçıp Bediüzzaman’ın tefekkürüne kulak verelim:
“Eğer desen: Bir çok defa dua ediyoruz, kabul olmuyor. Halbuki, âyet umumîdir… her duaya cevap var ifade ediyor. “
“Cevap vermek ayrıdır, kabul etmek ayrıdır. Her dua için cevap vermek var; fakat kabul etmek, hem ayn-ı matlubu vermek Cenab-ı Hakk’ın hikmetine tâbidir. Meselâ: Hasta bir çocuk çağırır: ‘Ya Hekim! Bana bak.’ Hekim: ‘Lebbeyk’ der… ‘Ne istersin?’ Çocuk: ‘Şu ilâcı ver bana’ der. Hekim ise; ya aynen istediğini verir, yahut onun maslahatına binaen ondan daha iyisini verir, yahut hastalığına zarar olduğunu bilir, hiç vermez. İşte Cenab-ı Hak, Hakîm-i Mutlak hazır, nâzır olduğu için, kulun duasına cevap verir. Vahşet ve kimsesizlik dehşetini, huzuruyla ve cevabıyla ünsiyete çevirir. Fakat insanın hevaperestane ve heveskârane tahakkümüyle değil, belki hikmet-i Rabbaniyenin iktizasıyla ya matlubunu veya daha evlâsını verir veya hiç vermez.”(1)
Allah’ın cevabının 3 yolla olduğunu öğrendik şimdi sıra duamızı Allah’a layık ve kabule hazır hale getirmeye geldi. Hoşnut edecek bir yakarış ile emreder gibi istemenin aynı olmadığını izahate gerek yoktur sanıyoruz 😉 (Dayanamadık bir örnek verelim yine de: Kabil’in kurbanı ile Habil’in kurbanını hatırlayın ya da öğrenin.) Haydi buyurun:
1. Dua Ubudiyettir
Duayı sadece bir dilekçe olarak görmek yanlıştır. Duamız bizim kulluğumuzun bir parçasıdır. Çalışarak ya da başka birinden isteyerek elde edeceğimiz(!) şeyleri elde ettik, kalanını da Allah’tan isteyelim gibi bir anlayış imani bir problemdir. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem “Sizden herkes, ihtiyaçlarının tamamını Rabb’inden istesin, hatta kopan ayakkabı bağına varıncaya kadar istesin.”(2) demiştir. Allah dilemedikçe bize hiç bir rızk da hayr da ulaşmaz. Bizim çalışmamız ya da birilerinin vermesi yoktur; onlar sebep perdesidir, veren Allah’tır! Bu gerçeğe iman ederiz ve şunu da unutmayız: Biz rızkımızı helal yoldan aramakla mükellefiz ve bize gelecek olan rızk kesindir ama geleceği yol helal mi haram mı? Bu bizim tercihlerimize kalmıştır.
2. Dua Etmenin Usulü
Usulsüz vusul olmaz demişler. Madem muhtacız; isteyeceğiz. Madem isteyeceğiz; nasıl istendiğini bileceğiz!
Abdestli olma, kıbleye dönme, el açma ve bir dilenci gibi isteme çoğumuzun duyduğu ama göz ardı edilen, çok önemli incelikler. Yanı sıra her durumda her şekilde dua edebiliriz bunun zorunlu bir kuralı yoktur. “Şuan abdestli değilim dua etmeyeyim” gibi bir anlayışa girmek meseleyi en yanlış şekliyle anlamak olur. Yani biz duamızı ve kulluğumuzu daha üst seviyeye çıkarmanın yollarını arıyoruz yoksa kat’i çizgiler çizmiyoruz.
O zaman geçelim duamızı güzelce paketleyecek ve Rabbimize sunacak diğer özelliklere:
2.1. Acziyetini Bildir
Olayı ennn basite indirgersek; çok zengin görünen birine mi infak edersiniz yoksa ihtiyaç sahibi olduğu her haliyle belli olan birine mi? Nefsini bilen herkes ne kadar aciz olduğunu bilir. 3 saniye beynine kan gitmese o yüksekten bakan gözlerinin dönüp kalacağını bilir, içinden ne kötülüklerin geçtiğini, Allah korumasa başına ne kötü işler gelecekti bunu bilir. Acziyetimizi hatırlamak ve dua ederken bunları dile getirmek gerek. Allah’ın bizim acziyetimizi bizden daha iyi bildiğine şüphe yok da, onları duymak ve bilmeye bizim ne çok ihtiyacımızın olduğu kesin bilgi.
2.2. İsm-i Azam İle Allah'a Dua Et
İsm-i A’zam, Allah’ın bütün esmâ-i hüsnasının mânâsını içinde toplayan ismi, en büyük isim demektir. İsm-i Azam olduğu düşünülen bir çok dua vardır. Biz burada sadece birkaç kısa isimden bahsedeceğiz daha fazlasını ve daha uzununu araştırarak elde edebilirsiniz.
- Erhamerrahimin (Merhametlilerin en merhametlisi (olan Allah) demektir.)
- Zül-celâli vel-ikram (Celâl ve cemâl sıfatlarının sahibi demektir.)
- La ilahe illa ente subhaneke inni kuntu minezzalimin (Senden başka hiçbir ilah yoktur. Seni eksikliklerden uzak tutarım. Ben gerçekten (nefsine) zulmedenlerden oldum.)
2.3. Dualara Daha Çok İcabet Edilen Vakitleri Kolla!
Duanın vakti yoktur ama duanın daha güzel olduğu vakitler vardır. Bunlar:
- Gecenin son 3’te 1’lik kısmı (Gece, güneşin batması ile başlar imsak vakti girmesi ile sora erer.)
- Farz namazların arkası (Dünya kelamı etmedikçe son sünnetleri kıldıktan sonra da dua edilebilir.)
- Secdede (Farz namazlar hariç diğer namazların secdesinde arapça duaları dilimiz ile edebiliriz, arapça dua bilmiyorsak dilimizi kıpırdatmadan sadece içimizden geçirerek dua edebiliriz.)
2.4. Peygamber Efendimize Salat-ı selam Getir
Bir çok Hadis-i Şerif’te Salat-ı Selam getirmek tavsiye edilmiş hatta duanın kabul vesilelerinden biri olarak Salat-ı Selam görülmüştür. “Beni, hayvanına binen yolcunun maşrabası yerine tutmayın. Bana, duanızın başında, ortasında ve sonunda salât okuyun.” (3)
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’e en kısa şekilde, “Allahümme salli alâ Muhammed” veya “Sallallahü aleyhi ve sellem” ya da “Allahümme salli alâ Seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ve bârik ve sellim” diye salât-u selam getirildiği gibi daha uzun ya da faziletli selamlarda vardır.
2.5. Yapmaman Gerekenler
- Sakın acele etmeyin ve hemen sonuç beklemeyin.
- Başınızı gökyüzüne kaldırmayın, Allah’a konum izafe etmeyin.
- Gaflet ile sadece dilde olan bir dua etmeyin, kendinizi duaya tüm kalbinizle verin.
Kaynaklar
1. bk. Sözler, Yirmi Üçüncü Söz, s.317.
2. bk. Tirmizî, Daavât 149, no: 3607, 3608.
3. bk. Tirmizî, Salât, 352
Bu yazı Sena Vakfı’nın “Terğib ve Terhib” kitabından düzenlediği derslerden alınan notlar ile hazırlanmış olup, sorularlaislamiyet.com’dan da faydalanılmıştır.
0 Yorum