Anlayışımızdaki kıtlığın nelere sebep olduğunu görebildiğimiz gün, kalite standart’ ı Ashab-ı Kiram efendilerimizinki gibi olan Müslümanca yaşam pek yakın.
Olması Gereken İle Olan Arasındaki Farklar?
Konuyu aydınlatabilmek adına öncelikle İman ve İslam neydi onu hatırlayalım istiyorum. Bilindiği üzere iman; varlığı hakkında, zandan ve şüpheden uzak bir bakışla, alemlerin Rabbı olan Allah (c.c) tek kudret sahibi ve kainat ile beraber insanlığın tek yaratıcısı olduğuna inanmaya ve bunu kabul edip dil ile ikrar etmeye denir. İslam ise, kainatın ve insanlığın tek yaratıcısı olan Allah’ın(c.c) insanlar için seçtiği tek dindir. Teslimiyet kökünden gelip selamet ( barış) anlamının olduğunu biliyoruz. Yani İslam, evrenin yaratıcısının evreni düzene koymak için insanlara uymakla emredip, zorunlu bıraktığı kanunsal düzenin adıdır. Olması gereken nedir konusunu tartışırsak, tüm insanlığın bu kanunsal yapının ( İslam) ın içine girme zorunluluğu olduğudur. Ancak günümüz insanlarının ekseriyeti bundan uzak olduğu da bir gerçek.
İslam’ın çerçevesini yapmış olsak ve bu çerçevenin köşelerini namaz, zekat, oruç, hac olarak düşünüp ortasında kalan boşluğa da kelime-i tevhidi yerleştirdiğimizde karşımızdaki muazzam görüntüye kayıtsız kalmak neredeyse mümkün değilken, insanların çerçevenin dışında kalıp uzaktan bakmalarının sebepleri nedir diye düşünmeden edemiyorum. “İnsan henüz bir şey değilken”
(İnsan/1)
” Biz onu bir damla sudan yarattık(Yasin/77) diye yaratılmadan önce ve yaratılış anından haber veren Rabbimize karşı yapılan onca nankörlüğün sebebi ne olabilir? Sebep her ne ise, tüm bu olanlar inkara sebep midir? “Rabbinin adını anmaktan seni ne alıkoydu? diye soran Rabbimize, sebepleri ne olarak sunabilirler merak ediyorum?
Tüm bunlar iman ve insanlıkla ilgili önemli noksanlıkların habercisidir. Bilmişlik hastalığının verdiği tahribatın ağır ve acı sonuçları olarak da görebiliriz. Düşünün, hepimizin elinden düşürmediği akıllı telefonların, uygulamada hata yapılmaması için yanında verilen, içerik hakkında bilgi bulunan küçük kitapçığı. Hoş… kimse okumuyor. Ancak onu imal eden zihin, kullanma talimatnamesini yanında vermeyi uygun görüp bunu bir ilkeye dönüştürüyor. Basit bir cihaz olan akıllı telefonların dahi kullanılmasına yönelik talimatların olması garipsenmiyor ama evrenin kullanma kılavuzu olan İslam’ın varlığı garip karşılanabiliyor. İnsanları, aksi yönde düşündürecek etkenler ne olabilir, neden böyle fikirlere kapılıyorlar?
1. Müslümanların Tutarsızlığı
İnananlar olarak inandıkları gibi yaşamaktan imtina edenler ve uzak kalanların sergiledikleri pratikler, bir çok insanın İslam dininin yanlış anlamasına neden oluyor. Halbuki inananların, dinini mukhem bir şekilde şeffaf yaşaması zaruridir.
2. İnsanların Nefsi Tututmları
Bir çok insan, İslam’ın hakiki ve gerçek din olduğunu bilmesine rağmen, dünya yaşantısının kendilerine sunduğu, maniple ve aldatıcı oyunlarına boyun eğmeleri, onları İslam dinine girmekten alıkoyuyor. İslam’ın getirdiği huzur ve refah dolu yaşantıya rağmen, kirli ve kendilerinin altını doldurduğu kapitalist düzende kalmayı tercih ediyorlar.
3. Toplum ve Medya Baskısı
İslam’ın eşsiz ve derin güzelliğini, Kuran ve Sünneten öğrenmek yerine, cahil ve İslam hakkında bilgisiz kimselerden duymalarından ötürü çekimser kalanlar da İslamdan uzak kalıyorlar. Son zamanlarda emperyalist ülkelerin oynadığı, “İslam kötüdür” oyununa aldananların da medyanın oyununa geldiği bir gerçek. Tüm bu yaşananlar somut bir sebep olarak görülebilir ama yetersiz olduğunu unutmamak gerekir. Ellerin dillenip konuşacağı günde ve her zerrenin hesabı verildiğinde, bütün gerçekleri net çıplaklığı ile daha iyi görmüş olacağız. Alemlerin Rabbi Olan Allah (c.c) en doğrusunu bilir.
0 Yorum