Hayatta müspet veya menfi her neyle karşılaştıysak İblis o karşılaştığımız şeyin cahili değildir. Namazı en iyi şekilde nasıl ifsat edeceğini iyi bildiği gibi cep telefonu konusunda da uzmandır ve interneti de bizden iyi bilir. Bu elbette bizi “cinler cep telefonu kullanır mı?” şeklinde tuhaf bir soruya da götürmez.
Şu kısmı biliriz: Şeytan bizim cep telefonumuzu veya internet hattımızı başımıza bela edebilir. Bu gerçek cep telefonu kullanırken de internetin başındayken de bizimle beraberdir. Kendimizi, interneti besmele standartlarında kullanabilmeye ayarladığımızda o zaman internet ne bizim ne çocuklarımızın başının belası olmaz. Bunun için de ‘internet duası’ diye bir dua olması gerekmez; internet duası yoktur, müslüman ahlakı vardır. Cep telefonu hakkında bir dua yoktur, cep telefonunu sünnete uygun kullanan müslüman vardır. İnternet fıkhı kurallarımızda devamla şunları diyoruz:
1. İnternette Sahte İsim Kullanamayız
İnternetle beraber sahte‐çakma isim furyası da çıktı. Herkesin birkaç adı var. Dinimizde ‘çakma isim caiz değildir’ şeklinde kural vardır, buna ittiba ediyoruz. İnternette fake’çi olmadığımız gibi çakma isimli de olmayız. Bir defa müslümanın kendi babasından başka birini espri için dahi olsa baba olarak göstermesi kebair günahlardandır. Babasının adı Ahmet olan biri, Ahmet’in oğlu Ali’dir. Bu kişi kendini Mehmet’in oğlu Ali olarak gösterdiği anda faiz, kumar gibi kebair günahlardan birini işlemiş olur.
İnsan kendine narin bir müstear(takma) isim de belirleyebilir elbette ama bu hepten uydurukluk seviyesine varmadığı gibi ana‐baba ismini değiştirme düzeyine de gitmemelidir.
Fasıkların ve kâfirlerin sembol hâline gelmiş isimlerini kullanamayız. Napolyon, müslüman kanı akıtmış kâfir oğlu kâfirin biridir. Müslüman böyle birinin adını bir saniyeliğine de olsa kullanamaz. Bir kâfir, futbolcu, cinsiyet sorunu olan artist vb. bunların isimleri, resimleri kullanılmaz. Kullanılan isim, mümin kimliğin göstergesi olmalıdır. Kişiyi isminden, isminin yanına koyduğu fotoğraftan, simgeden tanımalıyız. Bunlara bakılarak “bu bizden (ümmet‐i Muhammed) değil” diye düşünüyorsak yapılan iş yanlış demektir. Bu yanlış belki imana bile mal olabilir, en azından ahlaka mal olur.
2. Gizli İşleri Araştırmak Haramdır
Peygamber aleyhisselamın bu üç uyarısı gayet açıktır. Tecessüs (gizli saklı işleri araştırmak) haramdır.
Buna internet alet edilirse internet haramdır. Böyle bir bilgiyi twitterdan gönderen birinin gönderisini listesinde tutan, harama alet olmuştur. Kendi içmeyip şarap içecek olanlara ikram etmek türünden bir durum var demektir. O içmese de içenlerin günahını paylaşmaktadır.
Müslüman’ın, birinin söyleyip söylemediği belli olmayan bir sözü tweetlemesi, mesaj atması, e‐posta olarak atması haramdır. Herhangi bir insan için şantaj mantığıyla yapılan iş, ümmetimizin yasak gördüğü işlerdendir. Bir müslümana “senin e‐postanda senin fotoğrafını gördüm” gibi bir cümleyi, ünlemiyle ifade ederek her an kendisinin tehdidi altında olduğunu söylemeye çalışmak bir şantajdır; bunu bir siyasetçi yaptığında da iki arkadaş birbirine yaptığında da haramdır.
Başkasının ayıplarını araştıranın kendi ayıpları da ortaya kesinlikle çıkacaktır. Bir insanın cümleleri arasından cımbızla hata ayıklamak, binlerce fotoğrafının içinden onu mahcup edecek kareyi bulup göndermek ve bunu da bir rezalete sebep olacak biçimde teşhir etmek kıyamet günü hesabını vereceğimiz bir hayat yaşadığımız şuuruyla çelişir.
3. Üçten Fazlası Baskı Kurmaktır
Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin bu ince ilkelerinden biri de Müslüman’ın evine, iş yerine giderken kapıya üç defa vurmasıdır. Kur’an’ımız, “selam verin, izin verirlerse içeri girin, uygun değillerse geri gidin, küsmeyin” buyurmaktadır. Özellikle “küsmeden geri gitmek” vurgulanmakta ve “bu mümin olmak bakımından sizin için daha iyidir” denmektedir.
İnsanlar günümüzde birbirlerini ziyaret etmiyorlar, tweet atıyor ve telefon çaldırıyorlar. İletişim, ziyaret ve haberleşme yeni bir şekil almıştır. Resûlullah aleyhisselam kapıya üç defa vurmayı buyurduysa bu kural cep telefonuna ve internete de uyarlanmalıdır. Telefonu çaldırmayı, e‐posta göndermeyi veya mesaj atmayı baskı kurar gibi bir nitelikte yapamayız. Üç defa yapmak yeterlidir ve Medine standardıdır.
4. Müslüman Sır Açığa Çıkarmaz
Dinimiz, “sır emanettir, sırrı yayan haindir” buyurmaktadır. Müminin sırrını yayan kimse haindir. Akıllı bir mümin de internet ortamına sırrını koymamalıdır; eşinin fotoğrafını ya da kendisinin yemeklere saldırırken çekilmiş bir karesini koymadığı gibi. Özel sırlar dijital dünyadan uzak tutulmalıdır çünkü biz silsek de oradan tamamıyla silinmediği biliniyor. Mümin tedbirli olmalı, elli sene sonra bile mahcubiyet yaşayabileceği bir şeyi internete vermemelidir.
Fakat böyle bir sır paylaşılmışsa da mümin kardeşimizin onuru ve prestiji olarak görülüp kabul edilmelidir. Müminin onuru ve şahsiyeti parasından değerlidir.
5. Yanlışa İlk Tepkimiz Onu Örtmektir
Sosyal paylaşım sitelerinde ve iletişim ağlarında yanlış iş üzere gördüğümüz, sözümüzün muteber olacağı herhangi bir kimse için her şeyden evvel ümmet‐i Muhammed’in temel karakteri, yanlışları gömmektir. Yanlışa su döküp büyümesini sağlamak yoktur, üstüne toprak atılır. Gördüğümüzü görmemiş saymamız müslüman karakteridir, müslümanlığın emridir:
لَا يُحِبُ اللُّه الجَهْرَ بِالسُّوءِ
“Allah kötülüğün yayılmasından razı olmaz.” (Nisa suresi, 148. ayet)
İnterneti gayri ahlakî kullanmak bir ahlaksızlık olduğu gibi bağırıp çığırtkanlık etmek de gayri islamî bir iştir, ısıran köpeği ısırmaktır bu. Isıran köpek kovalanır, ısırılmaz.
Sosyal paylaşım sitelerinde görülen yanlışlıklara karşı ilk vazife gömmek, gömerken sahibine nasihat etmek ve Allah korkusunu, meleklerin murakabesini hatırlatmaktır. Hele babalar ve annelerin çocuklarına karşı bu stratejiyi hemen uygulamaları müslümancadır. Kıyameti koparıp da çocuğun bir kere bakacağı yere beş kere daha bakmasına sebep olmak, meraklıların merakını uyandırmak gayri islamîdir. Yöntemlerimizin kötülüğü derinleştirme ve yaygınlaştırmaya hizmet etmemesi gerekir.
6. İnternet Üzerinden Yapılan Yardım Makbuzlu Olmalıdır
Müslüman basiretli insandır ve bir delikten iki defa sokulmaz. Sosyal medya üzerinden defalarca yaşanan kandırılma olayları şunu öğretmiştir ki böyle yardım işlerini ancak resmî kurumlarımız, makbuzu ve parasını devletin de takip ettiği müesseselerimiz (ör: İHH) üzerinden yapmalıyız. Bu konuda şeffaflık asla ihmal edilmemelidir. Aksi takdirde her gösterilen hesaba para gönderilince paranın batıl işlerde harcanması o kişinin haram işlemesine, parayı gönderenin de harama para vermesi sebebiyle vebale girmesine sebep oluyor. Müslümanın enayiliği de bir çeşit suçtur.
Öyleyse sosyal medyadaki yardım işlerini müslümanlar arasında itimat sağlamış, mesela götürdüğü kurbanların tamamını kestiğini bildirebilen, ramazanda insanları suistimal etmediğine güvendiğimiz kurumlarımız üzerinden yapmalıyız.
7. İnternette Kendimizi Tehlikeye Atamayız
Bakara suresinin 195. ayetinde Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır
وَلَا تُلْقُوا بأيْدِيكُمْ اِلَى التَّهْلُكَةِ
“Kendi elinizle canınızı tehlikeye atmayın.”
İtikat ve iman açısından müslümanın sosyal medya üzerindeki bir izleme, görüntüleme işlemi, dini açısından sıkıntı oluşturacaksa bu da ‘tehlike’ kapsamına girer. Allah Teâlâ tehlikeden uzak durmayı buyurmaktadır. ‘Tehlike’ye dikkat etme dört alanda gerçekleştirilecektir:
- İmanımızla ilgili tereddüde düşürecek, ‘filanca akademisyen İsa aleyhisselamın kıyametten önce inmesiyle ilgili demiş ki’ türünden bir fitne haberine tıklamaya karşı tavrımız olmalıdır. “Bi bakayım ne demiş” denerek tıklanan öyle bir haberin sonucu olarak belki o gâvurlardan biri de tıklayan kişi olacaktır. Anlamadığımız, uzmanlığımız olmayan bir işe girmek tehlikelidir.
- İbadetlerimiz ve ahlakımız açısından da bir yıkım ihtimali söz konusu olabilir. Ahlak konusunda şöyle bir iddiada bulunuyoruz: Makyajla bezenip güzelleştirilmiş kadın resimlerine bakan erkeğin, yaşı önemli olmaksızın, bu sene ramazanda umreye gitmiş olsa bile, helal eşine karşı bakışında muhakkak zafiyet vardır. Daha güzel onlarcası görülen birinin sende olanının daha güzel olması çok zordur. Aynı durum kadınlar için de geçerlidir. Eşlere karşı durumun benzetmesi bu olduğu gibi insanların kendi çocuklarına karşı başkalarının çocuklarını beğenerek komplekse düşmelerindeki durum da bir hastalık çeşidi olması itibariyle budur. Allah’ın uzun burunlu ve çekik gözlü yarattığı kendi çocuğuna karşı kuzenlerinin daha düzgün yüzleriyle mukayese etmek, ufak bir yanlışında ‘haklı bir dayak’ atarak onu dövmek sonucunu getirir ve aslında alınan hınç da kuzenlerine niye benzemediğinin hıncıdır. Şeytan bunu öyle bir güzel işler ki üstelik “Allah için” dövdürtür insana çocuğu!
- Ekonomik tehlikelerden de korunmalıyız. İnternette bir habere bakmak, insanı bir ticarî malı almaya adeta mecbur etmektedir. Bir yerde yangın olduğu haberine tıklıyoruz ama öncelikle önümüze çıkan şey Antalya’daki bir otelin fotoğrafları ve fiyatları oluyor, bunu göstermeden diğer haberi görmeye izin verilmiyor. Bir, iki, üç, beş… Akıllı birine kırk kere deli dense deli olacağı tespitinden hareketle, bir süre sonra insanda o otele gitmeye mecburiyet düşüncesi ortaya çıkarıyor ve ödemesi zor işlerin altına girme de ne akıllılığa ne müslümanlığa sığmıyor.
- Bir başka tehlike de devlet açısından oluşan sorun çeşididir. Son zamanlarda artmaya başladığı üzere dolandırıcılık ve terör işlerinde kullanılan mesaj içerikleri sebebiyle devletin böyle olayları çorap söküğü gibi incelemesi sonucunda olayla hiç alakası olmayan isimler de konuya karışabilmektedirler. Hâlbuki o kişi “sadece bi’ tıklamıştım” dediği içerik yüzünden insanların katili olmuşlarla aynı davada yargılanabiliyor. Aptallık Müslüman’ın bulaşmaması gereken bir şeydir.
8. Müslüman İnternetin Siyaset Dehası Haline Gelmemelidir
İnternetle birlikte önümüze çıkan durumlardan biri de herkesin uluslararası siyaset dehası hâline gelmesidir. Siyaset de internet sayesinde bu hâle gelmiştir: “Ben bilmem kardeş, devlet bilir” diyen adamlardan, devletin nasıl yönetilmesi ve Birleşmiş Milletler’in politikalarının nasıl olacağı üzerine akıl yürüten kimseler ortaya çıkmıştır. Hayatında 100 doları bir arada görmemiş kişiler bile IMF’nin politikaları hakkında konuşmaktadırlar. Herkes her şeyden anlamaktadır!
Enes ibni Malik’in rivayet ettiği, Ahmed bin Hanbel’in Müsned’inde bulunan şu hadis‐i şerifi hafızamıza kaydetmeli ve konuşurken, e‐posta yazarken, mesajlaşırken aklımıza getirmeli, birileri düzeyini düşürdüğünde onlara tavrımızı da Resûlullah aleyhissalatu vesselama göre belirlemeliyiz:
“Deccal gelmeden önce insanların aldandığı yıllar olacak. O dönemde doğru konuşanlar yalanlanacaklar, yalan konuşanlar da rağbet göreceklerdir. Emin insanlar hain kabul edilecek, hainlere emanet teslim edilecektir. O günlerde ruveybiza’lar konuşacaklardır.”
Ashab‐ı kiram, ruveybiza kelimesinin ne anlama geldiğini anlamamış ve manasını sormuşlar. Şöyle buyurmuş: “Fasıkların, insanların siyasetiyle ilgili konuşmaları demektir.” Demek ki insanlar bir süre keriz keriz dolaşacaklar, kolay aldanacaklardır. İffet sorunu olan, hırsız kimselerin siyasetle ilgili konuşabilmeleri ise Deccal gelmeden önce ortaya çıkacak kıyamet alametlerinden biriymiş. Ehliyeti olmayan kimseler ümmet‐i Muhammed’in siyaseti hakkında konuşmakta ve cüretini de fasıklığından almaktadır. Günahlara karşı cesurlar, cehennem korkusu taşımamaktadırlar.
Bulaşıcı hastalık taşıyan insandan korunduğumuz gibi ruveybiza kadrosundan da korunmak zorundayız. Böyle biri bizim Whatsapp’ımıza rahatça mesaj gönderebiliyorsa bu bizim kalitemizin de düştüğünü gösterir. Vazifemiz onlarla birlikte olmamak, kendimizi aynı listede tutmamaktır.
9. Kimsenin Bilgisayarı Cep Telefonu İzinsiz Kullanılamaz
Müslüman’ın, Müslümanlar’ın yaşadığı bir toplumda kendine ait bir malı zincirlenmese dahi garantide bilmesi gerekir. Şakayla da acil ihtiyaç nedeniyle de olsa Müslüman’ın malının izinsiz kullanılması haramdır.
Buna elektronik eşyalar da elbette dâhildir. Kimsenin bilgisayarı, cep telefonu, sahibinin izni olmadan kullanılamaz. Bunun tek istisnası anne‐babanın, çocuğun cep telefonuna müdahalesinde olabilir. Anne‐baba yeri geldiğinde çocuğun kullandığı telefonun dinen sorumlusu durumundadır. Dolayısıyla mesela akşam çocuk yatıp uyuduğunda telefonunda neler olduğuna bakabilir veya o telefonla zarurî ihtiyacını giderebilir. (Yine de çocuğunun telefonunu alıp başkasına veremez, istimlak hakkı yoktur.) Çünkü Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, babası hakkında şikâyette bulunmaya yeltenen birine, “sen ve malın babanınsınız” buyurmuştur.
Müslümanın cep telefonunu izinsiz alıp kullanmak caiz olmadığı gibi o telefona muttali olmak (konuşmasını dinlemek) da caiz değildir. İnsan, ‘sana mesaj var, bakayım kimden gelmiş’ diye eşinin telefonuna bile bakmamalıdır. Eğer bir ailede erkek, hanımının mesajlarını kontrol etme ihtiyacı hissediyor veya kadın, kocası uyuduktan sonra onun telefonunu izinsiz alıp kimlerle görüştüğünü bilmek istiyorsa söze hacet yoktur. Cep telefonuna bile güvenmemiş ailelerin uçurumdan ne zaman yuvarlanacakları belli olmaz.
Tabii ki acil vakalarda bazı istisnalar söz konusu olabilir. Müslüman, yanında konuşan biri yüksek sesle konuşuyorsa icabında kalkıp mekân değiştirmelidir. Çünkü başkasının sırlarını duymak bir Müslüman için esasen rahatsız edicidir.
10. Photoshop Yaparak Görüntülerle veya Sesle Oynamak Caiz Değildir
Bir fetvadan esinlenerek şunu söyleyebiliriz: Bir kişi, yıllardır evli bir arkadaşının fotoğrafının yanına, genç ve çıplak bir kadının fotoğrafını koyup evli kişinin hanımının da görebileceği bir ortamda paylaşmış. O kişinin hanımı da “sen hani hafızdın, geçmişinde bu tip bataklıklar mı vardı” diye sorunca, adam, “ne yapalım, gençlikti işte” deyiverince üç çocuklu bu ailenin mahkeme kapısında boşanma sebebine giden yol açılmış. Bu aileyi ikna etmek için aylarca uğraştımsa da başaramadım. Kadın, “önce itiraf etti, şimdi inkâr ediyor” diyordu.
Fotoğrafın orijinalliğinin teknik ispatının mümkün olduğunu söyledik, diğer taraf bunun bir şaka olduğunu yeminlerle beyan etti ancak yine de barışma gerçekleşmedi. Aile böyle bir şeydir. Kemoterapi yapsanız da kanser durur, düzelmez. “Biz aramızda böyle şakaları kaldıracak durumdaydık” da mazeret değildir, namusla şaka olmaz.
Bu durumun ilk canisi o fotoğrafı montajlı yayınlayan kişidir. İkinci cani kadındır ve hakkın ortaya çıkmasını kabul etmemiştir. Kaldı ki hakkın ortaya çıkması durumunda bile insanın geçmişiyle ilgili bir meseledir. Adam da böyle bir arkadaşı süzemediği, böyle seviyesi düşük biriyle yakın olduğu için ayrı bir cinayet işlemiş, hanımına karşı namusla ilgili “ne yapalım, gençlikti işte” türünden şaka yapabildiği için bir kere daha cinayet işlemiştir. Olayın tek masumları o, en büyüğü yedi yaşında olan üç çocuktur. Otuz yaşına gelip ebeveyninin ayrılma nedenini öğrendiklerinde bir gün umreye gidip “ya Rabbi!” diye ağızlarını açtıkları zaman o fotoğrafı montajlayan kişi helak olacaktır. Hesabı bu dünyada görülüp bitse yine şükretmelidir.
11. Telif Hakkı Olan Fikri Çalmak Hırsızlıktır
Hırsızlık birinin parasını ve telefonunu çalmak olabileceği gibi telif hakkı olan fikri çalmak da hırsızlıktır. Mesela ben ‘otuz kuralda internet fıkhı’ adında bir çalışma yaptım. Bu çalışma esasında bir akademisyenin tez çalışmasıdır diyelim. Buna rağmen ben, kendim araştırıp incelemişim de ortaya bir eser çıkarmışım gibi sunum yapıyorsam işte bu çalmaktır. Bir insanın arabasını çalmak da eserini çalmak da hırsızlıktır ve hatta telif hakkı olan bazı hırsızlıklar birkaç arabadan daha değerli olabilirler. Bu anca ‘ben bu bilgileri filanca kimseden okuyup şu noktaya geldim’ denerek sunum yapılması hâlinde mümkün olabilir. Çünkü konuşulup yazılan şey kişiye para getirmekte, kazanç sağlamakta ve toplumda bir kimlik oluşturmaktadır. Bu oluşan kimliğin neticede maddî‐manevî değeri vardır.
Dolayısıyla internette hazır kopyala‐yapıştır mantığı var, kimse kimseye bir şey demiyor, elin oğlu Hindistan’da yazıp yayınlamış da nereden gelip takip edecekmiş diye düşünülüyorsa da bu düşünce, yapılan işi helal kılmıyor.
Hayatta roman bile okuduğu vaki olmayan kimseler bi’ cümle yazıyorlar ki twitterlarında, adamın derslerine girmek lazım sanılır. Hâlbuki kopyalamış bir yerden, altındaki ismi silmiş, kendi sözü gibi paylaşmış. Bu iş bu boyutuyla hırsızlık olduğu gibi bir kimseye, meşhura ait cümleyi o söylemiş gibi nakletmek de aynı hesaptandır. Nasıl olsa Hasan el‐Benna’nın mezarından kalkıp onun adına söylenen cümleyi tekzip etme imkânı yok diye o söylemiş gibi söz uydurmak, iyi niyetle bile yapılsa Müslümanca bir iş değildir. Yalanla verilen heyecan, yatsıda sönecek bir mumdur. Müslüman, telif haklarına saygılı olmak zorundadır. Sözünün kullanılmasına izin veren birinin sözünün altına onun ismi yazılmalıdır. Bir ders hocasının kitabının fotokopisini çekip çoğaltarak satmak caiz değildir. Kâfirin bile işe yarar sözleri konusunda saygılı olunmalıdır.
12. Müslüman Harama Kötüye Referans Olamaz
Harama ve kötüye referans olmak, onu tıkla(ttır)mak yoktur. Kıyamet günü bir mesaj‐tweet yüzünden Rabbimizin huzurunda mahcup olmayı istemeyiz.
Öyleyse internet üzerinden referans olurken, tıpkı evlenecek bir gence referans olur gibi düşünerek iş yapmalıyız. Bir Müslüman’a “filancanın çocuğuna kız vereceğiz, nasıl bilirsin?” dendiğinde baştan savma cevap veriyor mu? Verse caiz olur mu? Soru sorulan kişi böyle bir durumda Allah için şahitlik etmek durumundadır ve çok dikkatli olmalıdır. Kur’an’ımız böyle emretmektedir.
13. Müslümanların Direkt veya Dolaylı Olarak Bölünmelerine Neden Olan Kişi Suçludur
Müslümanlar’ın bir yerdeki bir haberinin yayılması tarikatların, mezheplerin birbirlerinden uzaklaşmalarına neden olacaksa böyle bir haberi, ‘bakın bu hain ne diyor’ kabilinden yaymak bile bir suçtur.
On senedir cebinde internet taşıyan Müslüman, ay başında faturasını ödediği gibi ara sıra oturup ailesi, dostlukları, fıkıh bilgileri, Müslümanlar’ın birliği‐beraberliği açısından da telefonunun herhangi bir sorun oluşturup oluşturmadığını hesap etmelidir. Bir cep telefonu, sözgelimi, Hanefî fıkhının, Şafiî fıkhını ezmesi veya Maturidiler dışındakilerin Müslüman olmadığını söylemek için kullanılmışsa şayet, o telefonun kullanımı İslamca değildir. Fakat buna mukabil bir cep telefonu; İmam Maturidi’nin, İmam Ebu Hanife’nin izinde gidildiğini göstermek için kullanılmalıdır. Başıboşluk istemiyoruz. Bununla Müslümanlar’ın birbirini ezmesi aynı şey değildir.
14. İnternetten Evlenilebilir Mi?
İnternetten tanışmak nikâhın engellerinden biri değildir ve böyle başlayan bir nikâhın caiz olmadığı yönünde fetva da olamaz. Ama Müslüman teknolojiyi böyle kullanır mı diye sorulabilir. Müstakbel huzur ve nesil açısından, şahsiyet bakımından ele alındığında Müslüman’ın internet üzerinden tanışıp bunu evliliğe vardırması sanal bir düzeydir. O evliliğin de sanal düzeyde kalmasından korkulur.
Bir kere kadının yüzde yüz helal olacak bir fotoğrafıyla tanışma sağlanamamaktadır. Bu, kadın açısından, anne olduğu zamanlarda bile “hatırlıyor musun o fotoğrafları” denecek bir sorundur. Kadın tarafından da erkeğe, “seninle nerede tanıştığımızı hatırlıyorsun, senin o günlerin bitmemiştir belki de” denecek bir ‘uyarı’ noktasıdır. Bu bir açıktır.
Müslüman ve Allah’tan korkup sabah namazı kılan bir genç, bir erkeğin gördüğünde tatmin olacağı derecede fotoğrafını internete koymaz, Müslüman ve Allah’tan korkup sabah namazı kılan bir delikanlı da öyle bir fotoğrafa zaten bakmaz diye zannediyorum –zannımla bin yaşayayım. Bunun için de ‘İslamî evlilik sitesi’ diye bir site olamaz; İslamî evlilik sitesi tuzağı diye bir tuzak olabilir.
Bütün dünyada bu kadar yoğun bir arada olma ve iletişim imkânları varken Müslüman kızlarımız evlilik zemini oluşturmak için bu sanal ağa mahkûm olmamalıdırlar. Müslüman delikanlılar da yer yarılıp bütün kadınlar oraya girse, yeryüzünde bir kadın kaldı ve o da internetteymiş zannetmemelidirler. Allah Teâlâ biz yaratılmadan binlerce sene önce içeceğimiz bir damla suyu bile yazmıştır ve evliliğimiz de buna dâhildir. Birine kırk beşinci senede yazmıştır, bir diğerine otuz altıncı senesinde…
Bu konuda arayış içinde olmak başka, umutsuz vakaya döndüğünü sanıp internete esir olmak başkadır. İnternet kullanmak başka, internet düzeyine düşmüş bir evlilik yapmak başkadır. Fakat yine de helallik vurgusu değil, kalite vurgusu yapıyoruz.
15. Küfür İnternette de Küfürdür
İnternet, bilgisayar, cep telefonu yoluyla sövmek sövmek, küfür küfür, hakaret hakarettir. Bir Müslüman diğer Müslüman’ın yüzüne karşı hakaret ettiğinde ne duruma düşüyorsa bunu cep telefonuyla yaptığında durum aynıdır. Resûlullah aleyhisselam, “Müslüman’a söven kimse fasıktır” buyuruyor. Fasık, kâfir olmaya ramak kalması demektir. Böyle birine kız verilmez, onun sofrasına oturulmaz. Bu bir ağalık, delikanlılık değildir.
Müslüman biriyle yüz yüzeyken ona sövdüğünde hangi vebal bataklığına batıyorsa cep telefonu ya da bilgisayar ile yaptığında da düştüğü nokta odur. Böyle bir durum yaşandığında helalleşmeden ahirete gitmemek lazımdır. Söveni onaylamak da sövmektir. Böyle biri cehennemde, ateşler içindeki köşküne hazır olsun.
16. Emoji Kullanımına Dikkat!
İkonlar ve emojiler konusuna kısaca değinmeliyiz. İnsanoğlu Allah’ın lütfuyla yazıyı keşfettikten sonra ne yapacağını şaşırmış, artık harfler ve sözcükler insanın derdini anlatmaya yetmemektedir. Öyle dertler, öyle feveranlar var ki insanların içinde, anlatsa destan yazması lazım; emoji denen şey ilan edilmiş, bu nesneler kullanılıyor.
Bunların kullanılmasından ben rahatsız oluyorum çünkü ben hâlâ yazıyla anlaşılabilecek çağda kaldığımı zannediyorum, böyle kalmak istiyorum. Bir hanım, bir beyefendiye gülen emoji yollamaz. Bunun yazıdan daha güçlü bir anlatım kabiliyeti vardır. Bu belli ki birkaç sene sonra adeta alfabenin yerini alacaktır. Ben kullanmıyorum, kullanandan da rahatsız oluyorum. Belki bunları hâlâ çocuksu gördüğümdendir, olabilir. Ancak emojilerin kullanılmasında dinen sakınca yoktur. (Cinsellik kışkırtıcı olması veya haç simgesi koyması, Müslümanlar’a hakaret gibi durumlar elbette hariç.) Haram olan resim, canlının yaşayabilecek boyuttaki resmidir. Bir kafa resmi haram değildir çünkü insan sadece kafasıyla yaşamaz.
Kaynaklar
Bu Yazı, Suffagah.com ekibi tarafından Nureddin Yıldız Hocaefendi’nin Sosyal Doku Vakfında yapmış olduğu İnternet Fıkhı 5-6-7 derslerinden özetlenerek listelenmiştir.
0 Yorum