Şeyh Abdullah Hakim Quick’in İslami İspanya gezi grubuyla buluşmak için Glasgow Uluslararası Havalimanı’ndan Malaga’ya giderken, hayatımın en unutulmaz ve en ilginç uçak yolculuğunu yaşadım.
Uçakta İlk Dakikalar
En arka sıradaki koltuklarından birinde oturuyordum. Bir hanımefendi ve 11 yaşlarındaki oğlu geldi. Çocuk yanımdaki iki koltuktan pencere kenarındakine, annesi ortamıza oturdu ve ben de koridor kenarındaydım. Hanımefendinin annesi de ayrıca uçaktaydı ve birkaç sıra önümüzde oturuyordu.
Bazı trafik kontrol durumları nedeniyle, 40 dakika boyunca havalanamadık. Bu yüzden ben de o gün Londra’da gerçekleşen IlmFest’i düzenleyen Quran Revolution grubunun WhatsApp mesajlarına bir göz atayım dedim.
Uçak park halinde ve ben de oturur vaziyetteyken, Londra’daki Quran Revolution’a ait bütün stant eşyalarını taşıyan arabaya hırsızlık amacıyla girildiğini bildiren bir mesaj aldım.
Görünen o ki araba kilitli değilken, birisi bütün malzemeleri, çikolataları ve takımın stant için hazırladığı bütün kaynakları alarak aracı yağmalamış. Çok şaşırmıştım ama gruba yanıtımı “HasbiAllahu la ilahe illahu aleyhi tevekkeltu” yani; Allah, gününüzü hepiniz için kolaylaştırsın! şeklinde yazdım. Mesajı gönderdim ve bekleyen diğer mesajlarımı kontrol etmeye devam ettim.
Yol Arkadaşım ve İlk Şok
Yanımda oturan bayan geçebilir miyim diye sordu. Sanırım tuvalete gidecek diye düşünerek kalktım ve yol verdim. Sonra tekrar yerime oturdum. Birkaç dakika sonra geri geldi, ben yeniden kalktım ve onun yerine oturmasını bekledim. Ancak yüzüne baktığımda büsbütün panik içinde olduğunu fark ettim. Telaşlanmıştı ve yerine hemen oturmamıştı.
Sonra onun arkasında duran iki (harika) hostesi fark ettim. Onlar da endişeli görünüyorlardı. Hepsine bakıp gülümsedim. Oturması için hanımefendiye koltuğu işaret ettim, ancak tereddüt ediyordu. Daha sonra hosteslerden birinin “Yerinize oturabilirsiniz, hanımefendi” dediğini duydum.
Fakat, hanımefendi yüzündeki korkmuş ifadeyle öylece dikilmeye devam ediyordu. Kafam karışmıştı. Çok kısa bir süre için, acaba sağlık sorunu ya da başka bir sıkıntısı mı var yoksa panik atak mı geçirecek diye düşündüm.
Tam o esnada bana baktı ve “Mesaj yazdığınızı ve içinde Allah kelimesinin olduğunu gördüm.” dedi.
O an kalbim durdu. Aman Allahım… diye düşündüm. Ama ağzımdan sadece “Pekiiii” çıkıverdi. Aynı şeyleri tekrarladı. Gözyaşlarına boğulmak üzereymiş gibi görünüyordu. O esnada tam olarak ne dediğimi hatırlamıyorum ama sanırım sadece Arapça’da “Tanrı” demek dedim.
Hosteslerin Tepkisi
Yakınımızda oturan birkaç kişi neler olup bittiğini duyabiliyordu ve dördümüz ayaktayken, hosteslerden bir tanesi ona “Uçakta başka boş koltuğumuz yok” dedi. Duyduklarıma inanamadım. Yanımda oturan bu hanımefendi ciddi manada yanıma oturmaktan korkuyordu ve kalkıp görevlilere beni, mesajımda ‘Allah’ yazarken gördüğünü ve yerini değiştirmek istediğini söylemeye gitmişti ve muhtemelen benim bu uçuştan çıkarılmamı da istedi.
Müslüman yolcuların yargılandıkları, atıldıkları ve dinlenilmedikleri konusunda son zamanlarda yayılan diğer bütün olayların düşüncesi beynime hücum etmeye başladı. Bu düşünce, en büyük korkum (uçağımı tamamen kaçırmak dışında) gözlerimin önünde sergileniyordu. Tek başına seyahat eden Müslüman bir kadın ve bu şu an gerçek oluyor.
Sonra hostes, doğrudan hanımefendiye hitap ederek ekledi: ama eğer dilerseniz, uçağı terk etmekte özgürsünüz.
Kabul etmeliyim ki onlar tarafından ‘sorun’ olarak görülen kişi ben olmamam, beni biraz rahatlattı. Eğer bir sıkıntısı varsa, gitmekte özgür olduğunu söylüyorlardı.
İlk Diyaloglarımız
Ama beni asıl rahatsız eden bu hanımefendinin kendini içine soktuğu durumdu. Kelimenin tam manasıyla titriyordu, zor nefes alıyor ve yüzü kızarmıştı. Sonra, oğlunun yanında orta koltuktaki yerini aldı, hala titriyordu. Ben de onun bitişiğindeki koltuğuma oturdum ve yeniden “Arapça’da Tanrı anlamına gelen bir kelime sadece, sizi endişelendirecek bir şey yok” dedim.
Görevliler ise uçakta kalmak isteyip istemediğini sordular; o da tereddüt ederek başını salladı. Sonra hanımefendiye döndüm ve onu daha fazla korkutmamaya çalışarak “sakin” olmasını istedim.
Tam olarak gözlerimin içine bakması birkaç dakikasını daha aldı. O esnada ben de ona mesajın o gün hırsızlık olayı yaşayan iş arkadaşlarıma iyi dileklerimi göndermek için yazıldığını söyledim. Hızlıca olan biten her şeye değinerek, seyahat eden sıradan bir Müslüman kız olduğumu, İspanya gezisine çıktığımı, İngiltere’deki Greater Manchester’da doğup büyüdüğümü ve yanımda oturmuş olmaktan endişe duyacak hiçbir şeyi olmadığını anlattım.
Sular Duruluyor
Yaklaşık 15 dakikalık bir sohbetten sonra sakinleştiğini ve ona söylediğim şeyleri kabul etmeye başladığını hissedebiliyordum. Koluna dokundum ve onun için bir tehlike olmadığımı söyledim. Ona Tanrı’ya inandığımı ve bu yüzden konuşmalarımın doğal olarak O’nu içerdiğini ve yazılı halinin “Allah” kelimesi ile ifade edildiğini söyledim. O da bana kendisinin de inanan bir kadın (Roman Katolik) olduğunu söyledi ve inançlarımız üzerine konuşmaya devam ettik.
Çok geçmeden ses tonundaki pişmanlığı hissedebiliyordum ve bence o da kendi tepkisine çok şaşırmıştı ve yavaş yavaş üzerinde benim hakkımda düşündüklerinin farkındalığı oluşuyordu.
Kendi sözleriyle şöyle dedi:
“Medyanın bizi bu şekilde düşündürebiliyor olması çok korkutucu… Ben sadece panikledim.”
Kaynaşmaya Başlıyoruz
Birazcık uykuya dalabilmeyi umduğum bu kısa 3 saatlik uçuş bugüne kadar bir yabancıyla yaşadığım en içten deneyime dönüştü. İnancımı savundum, aklındaki her soruyu bana sorması için onu cesaretlendirdim ve ben de cevaplamak için elimden geleni yaptım. Konuşmanın 20. dakikasından itibaren sürekli “Çok üzgünüm”, “Çok üzgünüm” diye tekrarladı.
Biraz daha konuştuk sonra biraz daha ve biraz daha.
Aramızda geçen her kelimeyle birlikte, kalbinde bir değişim görebiliyordum. Pişmanlık hissediyordu. Samimi bir pişmanlık.
İnançlarımız, ailemiz, nasıl yetiştirildiğimiz, güncel olaylar ile ilgili görüşlerimiz, dünyanın şu an içinde bulunduğu üzücü durum ve bu durumun hakikaten de nasıl bugünkü bu çok gerçek sohbetimize yol açtığı hakkında konuştuk. Ailelerimiz hakkında konuştuk, sevdiklerimizin fotoğraflarını paylaştık, annemin yemekleri hakkında, seyahat hakkında, dünya ve içindekiler konusunda açık gönüllü olmak hakkında konuştuk. İskoçya’dan, İngiltere’den, onun işinden, benim işimden bahsettik. Liderlerimizi, İngiltere’nin AB’den ayrılmasını, döviz kur oranını konuştuk. Pokemon Go’dan, hız treninden ve seyahat etmek istediğimiz yerlerden, camilerden, kiliselerden, anne babamızdan, sağlığımızdan, ilişkilerimizden, gelecek planlarımızdan konuştuk.
Konuştuk, güldük, hatta zaman zaman gözlerimizde yaşlar birikti. Bir şişe su istediğimde parasını o ödedi.
Sonra belki de en tatlı anlardan bir tanesi de şu oldu: Bana en sevdiği olduğunu söylediği küçük bir şişe parfüm çıkardı ve özellikle kapağındaki yıldızdan dolayı bu şişenin onun için ayrı bir önemi olduğunu belirtti. Yıldızlar onun için önemliydi çünkü ona ilham veriyordu ve bu yüzden de bana vermek istemişti.
2 Saat Sonra
Konuşmaya başlamamızdan yaklaşık 2 saat sonra ben aramızda yaşanan gerginliğe güler hale gelmiştim. Düşünce yapısını anlamak istemiştim.“’Allah’ kelimesini yazdığımı gördün ve aklından geçen tam olarak neydi?” diye sordum. O da bana “Ya bu mesaj gönderdiğin son mesaj ise, diye düşündüm” dedi. Güldüm. 😀 Benim her gülüşümde, o özür diledi.
Ben de ona dedim ki hepimiz hata yaparız. Hepimiz hata yaparız. Her ne kadar onun bu ciddi hatası, bugün dünyada yaşayan sıradan bir Müslümanın hayatını zorlaştırsa da -ki bu durumun bazılarımız için trajik, haksız ve tam anlamıyla yıkıcı sonuçları oluyor-, bugün o şanslıydı çünkü oturabileceği en sakin insanın yanına oturmuştu, bu yüzden sıkıntı yoktu. Gerçekten de yoktu.
Onu diğer Müslümanlarla da sohbet etmeye teşvik ettim. Politikacıların ve medyanın korku salan sözlerine inanmamasını söyledim. İkimiz de bu durumun İspanya’ya doğru birkaç saatlik bir uçuşta yan yana oturmuş sıradan iki kişi üzerinde oluşturabileceği gerçek etkiyi anlamıştık. Ondan her zaman insan odaklı bir bakış açısıyla kendi fikirlerini oluşturmasını istedim.
Yeni Bir Arkadaş
Hata yapan ve hatasını kabul eden Beverley adında bir arkadaş edindim. 🙂 Kalbinin derinliklerinde harika bir insan olan ve günümüzde baştakiler tarafından kasıtlı ve planlı olarak bu dünyada yürütülen korku borazanlığının çok ama çok gerçek olduğunu ve sıradan bir insanın şok edici tepkiler vermesine neden olabileceğini bana gösteren bir hanımefendiyle tanıştım. Ama eğer Allah’ın sevgili kuluysak, Allah kolaylıkla bunları hayatın en harika anlarından birine dönüştürebilirdi.
Biliyorum ki o gün ikimiz için de özeldi ve iki tarafta da çok dersler alındı. Sarıldık, numaralarımızı aldık ve Allah’ın izniyle, iletişimde kalmak üzere sözleştik. Biliyorum, her benzer durum, dünyadaki pek çok Müslüman kardeşimiz için bu denli güzel ve ‘sonsuza dek mutlu’ şeklinde olmuyor şu an. Ama ben Beverley’ye karşı büyük bir sevgiyle doluyum ve sadece o gün paylaştığımız güzel anların tadını çıkarabilelim diye dua ediyorum.
ve olanlardan haberi olmayan fakat çok tatlı davranan şirin annesine ve oğluna da sevgilerimi iletiyorum.
Allah hepsini hidayete erdirerek onlara İslam’ın lütfunu tattırsın.
Kaynaklar
https://www.islam21c.com
Okurken tüğlerim diken diken oldu
Iyiye iyi denir kotuye kotu. Iyi yonlerini goruyorsunuzdur zaten. Ben de sunlari soyleyeyim. Bir kızın tek basina 90km den uzun bir yolculuga cikmasi. Tanimadigi bir ulkeye hele. Kafirleri dost edinemeyiz de tabi. Hatırlatma . Tabi bu arada resim koyarken biraz daha seçici olsanız İslama uygun şeyleri seçseniz çok hoş olur.