Müslümanlar olarak, Endülüs’ün Avrupa’dan başlayıp dünyaya yayılan medeniyetinden hala gururla bahsediyoruz. Bugünkü gelişmelerin temelini atan, fenni ve dini bilimlerin yeşermesi için çok uygun bir ortam hazırlayan, İslam, sanat, ilim ve entelektüel alt yapısına katkıları bugünümüzü bile aydınlatan bu medeniyetin yeşerdiği Endülüs Emevi Devletini gelin yakından tanıyalım.
1. Tarihçe
Endülüs Emevi Devleti, Emevi Devleti’nin 750 senesinde yıkılmasından sonra, Emevi sülâlesinden Abdurrahmân ibn Muâviye’nin bugünkü İspanya ve Portekiz’de kurduğu devlettir. Hükümdar üçüncü Abdurrahmân’a kadar Kurtuba Emirliği diye adlandırılan bu devlete, bu hükümdar zamanında Endülüs Emevi Hilâfeti nâmı verildi. Hükümdar, emir-ül-mü’mînîn ünvanını aldı. Devlet, 756’dan 1031’e kadar 275 sene hüküm sürdü. Şam’daki Emevi Devleti’nin yıkılması üzerine, uzun bir yolculuk neticesinde Fas’a ulaşan Abdurrahmân, Kuzey Afrika’da bir hayli dolaştıktan sonra Endülüs’e ulaştı. Endülüs valisi Yûsuf el-Fihrî ile yaptığı muharebeyi kazandıktan sonra, Endülüs’te ilerlemesine devam etti. 756 senesinde Kurtuba şehrine girerek Yûsuf el-Fıhri’nin idaresine son verdi ve Emevi emirliğini kurdu.
Abdurrahmân ibn Muâviye, emirliğini ilan ettikten ve halkın bî’atından sonra, kurduğu yeni devleti sağlamlaştırmak için bölgesindeki müslümanları etrafında topladı. Kuvvetli bir ordu kurdu. Halka yumuşak ve adaletle muamele etti. Abdurrahmân bin Muâviye’nin 788 senesinde vefatından sonra, yerine oğlu Hişâm geçti. Tarihi çoğunlukla iç karışıklıklarla mücadele ile geçen Emevi Devleti’nde sık sık taht değişiklikleri yaşandı. Hişam’dan sonra oğlu Hakem, ve daha sonra Hakem’in oğlu II. Abdurrahman’ın yönettiği devlet, pek çok iç karışıklıktan sonra en parlak dönemini II. Abdurrahman zamanında yaşadı. Hattâ tarihçiler bu dönemden düğün günleri mânâsında ‘eyyâm-ül-arûs’ diyerek bahsetmişlerdir. Bu devirde gaza ve fetihler yapılmış, büyük ordularla çıkılan seferlerde düşmanlar ağır yenilgilere uğratılmıştır.
II. Hakem’in ölümüyle henüz yerine on iki yaşındaki oğlu II.Hişam getirildi. II. Hişam’ın yerine idareyi sürdüren İbn Ebi Âmir ve ailesinin, daha sonra da gelen çeşitli yöneticilerin otorite sağlayamaması ve yöneticilik için yarışan ailelerin ülkeyi bölüştürmesi neticesinde 1031-1090 yılları arasında neredeyse her şehir bağımsızlığını ilan ederek yirmi kadar devletçik (mülûkü’t-tavaif) oluştu. Sonuç olarak Endülüs Emevi Devleti yıkılmış oldu.
2. Avrupa'yı Aydınlatan Işık
Avrupa’nın aydınlanması, fen ve teknolojide ilerlemesi, tam bir kültür ve ilim merkezi olan Endülüs’ten aldıkları temel sayesinde gerçekleşti. İslâm dîni, Avrupa’ya İspanya’dan yayıldı. Endülüs Emevi Devleti de bu aydınlanmada önemli bir yere sahiptir. Devletin merkezi olan Kurtuba, zamanla Avrupa’nın en kalabalık ve en geniş şehri hâline geldi. İmarat çalışmaları nihayetinde binlerce ev, yüzlerce cami, hamam, pek çok hastane ve çeşitli seviyelerde eğitim veren okullar açıldı. Bunların dışında zaten her cami bir okul gibi işliyordu zira Endülüs’te ilim her yerdeydi. Camide öğrenilen evde anlatılır, evler de okul hüviyetini alırlardı. Her yönü ile bir sanat şahikası olan ve Kurtuba’da yaptırılan Büyük Camii, 785 yılında I. Abdurrahmân devrinde inşa edilmeye başlandı ve on senede tamamlandı. Fakat bundan sonra her sene bir parça ilave edilerek son şeklini 990 senesinde aldı. Kurtuba’da içinde yüz binlerce kitap bulunan yirmi tane devlet kütüphanesi vardı. Ayrıca vakıf kütüphâneleri de mevcuttu. Fas, Kurtuba ve Gırnata üniversiteleri kurularak, fen alanında ilerlemeye zemin sağlandı. İlme ve âlime çok değer verildiğinden ilim ve fende çok ileri gidildi. Muhyiddin ibni Arai, Kadı Ebu Bekr ibni Arabi, Nureddin Batruci, meşhur müfessir Ebu Abdullah bin Muhammed Kurtubi, Kadı Iyad Yahubi gibi pek çok alim yetişti. Kimya alanında çalışmalar, yeni ilâçlar hazırlama konusunda faydalı oldu. Yine ilk defa ilaçlar hakkında bilgi veren kitaplar hazırlandı ve eczaneler kuruldu. Fizyoloji ve anatomi konularında uygulamalı tıp ilmi geliştirildi. İşbiliyeli Ebû Mervân Abdülmelik bin Zühr, mîde kanserini tarif eden İlk müslüman hekim oldu. Saraylar ve devlet daireleri birer ilim yuvası oldu. Her memleketten, ilim öğrenmek için öğrenciler akın akın Kurtuba’ya toplandılar. Kurtuba’da büyük ve mükemmel bir tıp fakültesi kuruldu. Avrupa kralları ve devlet adamları tedavi için Kurtuba’ya gelip, gördükleri güzel medeniyete, güzel ahlaka, misafirperverliğe hayran kalırlardı.
3. İlk Üniversite
Dünya üzerindeki ilk üniversite, Fas’ın Fez şehrinde bulunan Kayravan Üniversitesi idi. Din ve fen ilimlerinde alimler yetişmesini teşvik eden II. Abdurrahmân zamanında, Kurtuba’da da büyük bir üniversite kuruldu. Bu üniversitede, İspanya’nın her tarafından öğrenciler ilim öğrenmeye geldiği gibi, Avrupa’dan, Afrika’dan ve Asya’nın çeşitli bölgelerinden Müslüman ve Hristiyan pek çok öğrenci tahsil yapıyordu. Bu üniversite, Bağdâd’da kurulan Nizamiye medreselerinden veya Mısır’daki Câmi-ül-Ezher’den daha önce kurulmuştu. Eğitim ve ilmî teşvik İçin çeşitli vakıflar kuruldu. Neticede Endülüs’teki kültür yüksek bir seviyeye ulaştı. Okuma-yazma bilmeyen neredeyse hiç kalmadı
4. Endülüs'ten Almamız Gerekenler
İşte Endülüs’ten bize böyle bir medeniyet kaldı. Biz bugünün Müslümanları ise, Endülüs halkının başlattığı bu ilim şelalesini daha da ileriye götürmekle, o zaman Endülüs’ün olduğu gibi bugün de dünyaya örnek bir medeniyet oluşturmakla görevliyiz. Allah’ın bize verdiklerini, yine onun yolunda onun yarattıklarını anlamaya harcamalıyız.
Kaynaklar
https://www.tarihbilimi.gen.tr/makale/endulus-emevi-devleti-2/
http://www.ehlisunnetbuyukleri.com/Islam-Tarihi-Ansiklopedisi/Detay/ENDULUS-EMEVI-DEVLETI/239
https://islamansiklopedisi.org.tr/endulus
0 Yorum