Rahman ve Rahman olan Allah’ın adıyla.
İbn Hazm, İbnu’l Cevzi ve İbn Teymiyye gibi alimler, dünyanın yuvarlak olduğu yönünde alimlerin görüş birliğini aktarmışlardır. İbn Hazm şöyle demiştir:
“Dünya’nın yuvarlak olmadığına dair bazı iddiaları tartışacağız inşaallah. Şöyle dediler: Yerin küre şeklinde olduğuna sahih kanıtlar vardır ancak halk bunun aksini söylüyor. Cevabımız: Başarı Allah Te’ala iledir, Müslümanlardan imam ya da alim olarak isimlendirilmeye müstehak olmuş hiçbiri (radıyallahu anhum) yeryüzünün (küre şeklinde) olduğunu inkar etmemiştir ve onların reddettiğine dair hiçbir nakil yoktur. Aksine, Kur’an ve Sünnet’teki delil küre şeklinde olduklarınadır.“
| İbni Hazm, el-Fasl fi’l-Milel ve’l-Ahva ve’l-Nihal, 2/78
İmam Ahmed’in ikinci tabakadan ashabından olan Ebu’l Huseyn Ahmed ibni Ca’fer ibni el-Münadi’den bu görüş birliğini nakleden İbn Teymiyye şöyle demektedir:
“Müslüman alimlere göre sema yuvarlaktır. Birden çok Müslüman alim ve Müslüman imamlar, Müslümanların bunda icma ettiklerini nakletmiştir. İmam Ahmed’in ikinci tabakadan Ashabı’ndan Ayan’dan (önde gelen seçkinlerden) ve yaklaşık dörtyüz kitap telif etmiş olan Ebu’l Huseyn Ahmed ibni Ca’fer ibni el-Münadi gibi. Bu hususta İcma ayrıca İmam Ebu Muhammed ibni Hazm ve Ebu’l Ferec ibnu’l Cevzi’den de nakledilmiştir. Ulema (rahimahumullah) ma’ruf isnad ile sahabeden (radıyallahu anhum ecmain), tabiinden (rahimahumullah) nakletmişler ve Allah’ın Kitabı’ndan ve Rasulü’nün (sallallahu aleyhi ve sellem) Sünneti’nden zikretmişler, işitme yollu deliller ile detaylıca tartışmışlardır. Hesab (matematik) delili de kaimdir. Ehli Cedel’den olup, Müneccimlerle (astrolog/filozof) tartıştıklarında tartışma gereği inkar edip ‘Kare de olabilir, altıgen de olabilir yada bunun gibi (başka şekillerde de olabilir).’ diyenler dışında Müslüman alimlerden bunu inkar edeni bilmiyorum. Onlar da küre şeklinde olduğunu inkar etmediler ama aksinin de olabileceğini söylediler. Kati olarak; küre şeklinde değildir diyen –cahiller’den sözlerine ehemmiyet verilmeyecekler dışında- kimseyi bilmiyorum.”
| İbni Teymiyye, Mecmu el-Feteva, 6/586
Ardından şu delilleri zikretmiştir:
1. Enbiya Suresi 33. Ayet ve Yasin Suresi 40. Ayet
وَهُوَ الَّذِي خَلَقَ اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَ كُلٌّ فِي فَلَكٍ يَسْبَحُونَ
“Geceyi ve gündüzü, güneşi ve ay’ı yaratan O’dur. Her biri bir yörüngede yüzerler. “
| Enbiya Suresi 33. ayet
;لَا الشَّمْسُ يَنبَغِي لَهَا أَن تُدْرِكَ الْقَمَرَ وَلَا اللَّيْلُ سَابِقُ النَّهَارِ وَكُلٌّ فِي فَلَكٍ يَسْبَحُونَ
“Güneşin aya erişip yetişmesi gerekmez. Gecede gündüzü geride bırakıcı değildir. Hepsi de birer yörüngede yüzerler. “
| Ya Sin Suresi 40. ayet
İbni Abbas (radıyallahu anhuma) ve seleften bazı kimseler; yün eğirmek için kullanılan kirmenin yörüngesi gibi bir yörüngede, demektedirler. Bu ise onların yuvarlaklığı ve bu yuvarlaklık etrafında hareketleri (deveran) konusunda açık bir delildir. Bunun aslı şudur: Dilde; felek (yörünge), dairevi olan şeydir. Belirmeye başladığı zaman, kızın memesi yuvarlaklaştı; “tefelleke”, denilir. Aynı şekilde bu sebepten dolayı, yün eğirmek için kullanılan kirmenin dairevi yörüngesine de “feleke” denilmektedir. Tefsir ve lugat alimleri “felek”in dairevi olduğu üzerinde ittifak etmişlerdir. Allah’ın kitabı ise, selefin tefsir alimleri ile, Kur’an dili olan Arapçayı bilen kimselerden öğrenilir.
2. Zümer Suresi 5. Ayet
خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ بِالْحَقِّ يُكَوِّرُ اللَّيْلَ عَلَى النَّهَارِ وَيُكَوِّرُ النَّهَارَ عَلَى اللَّيْلِ
“Geceyi gündüze bürüyor, gündüzü de geceye doluyor. “
| Zümer Suresi 5. ayet
Bu ayette geçen tekvir (mealde doluyor ve bürüyor, kelimeleri ile anlamlandırılan fiillerin masdarı), yuvarlaklaştırmak, demektir. Arapçada sarık yuvarlaklaştırılıp dolandırıldığı zaman كورت العمامة denilir. Aynı şekilde dairevi şekli olan her şeye de كارة denilir. Küre kelimesinin aslı da كورة dür. Kelimenin ortasındaki vav harfi hazfedilmiştir. Gece, gündüz ve zamanın diğer halleri harekete tabidir. Çünkü zaman, hareketin ölçüsüdür ve hareket, hareket eden cisimle varolabilir. Cisme bağlı olan harekete uyan zaman, istidare (dönüp dolaşmak, dairevi şekilde hareket etmek), ile nitelendiğine göre; cismin bu şekildeki bir dairesellikle nitelendirilmesi öncelikle söz konusudur.
3. Şefaat Hadisi
Ebu Davud’un Sünen’inde ve başka eserlerde yer alan Cübeyr ibni Mut’im’den gelen meşhur Hadis’de şu ifadeler yer alır:
Çölde yaşayan bir Arap, Nebi’nin (sallallahu aleyhi ve sellem) yanına gelerek: Ey Allah’ın Rasulü, canlılar perişan hale geldi. Malımız helak oldu ve çoluk çocuk aç kaldı. Bizim için yağmur isteyiver. Biz Allah’ı sana karşı şefaatçi, seni de Allah’a karşı şefaatçi yapıyoruz, dedi. Bunun üzerine Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) o kadar tesbih etti ki, bu durum(dan hoşlanmadığını) ashabının yüzünden bile anlamak mümkün oldu. Şöyle buyurdu: Yazıklar olsun sana! Allah, mahlukatından hiçbir kimseye karşı şefaatçi olarak gösterilmez. Şanı yüce Allah bundan çok daha azametlidir. O’nun arşı da semavatının üzerinde şu şekildedir. Böyle derken eliyle kubbe gibi bir şekil gösterdi.
| Ebu Davud, Sünne, 18; Darimi, Rikak, 80
Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) böylelikle arşın, semavatın üzerinde kubbe gibi olduğunu haber vermiştir. Bu ise yüksekliğe ve daireselliğe işaret eder.
4. Firdevs Hadisi
Buhari ve Müslim’de, Peygamber’in (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle dediği rivayet edilir:
“Allah’tan Cennet’i isteyen, Firdevs’i istesin. Çünkü Firdevs, Cennet’in en yüksek ve en orta yeridir. Onun tavanı ise Rahman’ın arşıdır.”
| İbni Mace, Zühd, 39; Ahmed ibni Hanbel, Müsned, 2/335
Ortanın en orta nokta olması, ancak dairevi şekillerde sözkonusudur. İyaz ibni Mu’aviye şöyle demiştir: Sema arz üzerinde kubbe gibidir.
Kaynaklar
http://tavhid.org/tr/forum/index.php?topic=24.0
0 Yorum