Bilindiği gibi İslâm’da nikâh; ”evlendim” , ”kabul ettim” , gibi icap ve kabul ile, yani karşılıklı irade beyanıyla kolayca oluşan bir akittir. Akid oluştuktan sonra da her türlü hukuki sonucu sabit olur. Düğün öncesi nikâha bu açıdan baktığımızda şunları söyleyebiliriz: Öncelikle bu, İslam’ın ne tavsiye ettiği ne de saf dönemlerinde uyguladığı bir tatbikattır. Bu tür bir uygulamanın peşinden getireceği sonuçlara gelince;
1. Kadın Şer'an Erkeğin Karısıdır
Kadın şer’an erkeğin tam anlamıyla karısı olur ve daha önce de söylediğimiz gibi karşılıklı olarak, nikah akdinden doğacak her türlü hakka sahip ve görev ile mükelleftirler. Erkeğin, yatağına davet etmesi hâlinde kadının bunu, ebeveyninin izin vermemesi bahanesiyle terk etmesi mümkün değildir. Aksi halde kocalık hukukuna saygısızlık (nüşûz) etmiş olacaktır. Çünkü ebeveyninin bunu artık reddetme yetkisi yoktur.
2. Erkek Nafaka ile Mükelleftir
Bu akitle birlikte kadının nafakası (yeme-içme, giyme ve mesken) erkeğin omuzlarındadır ve kadının bunu isteme hakkı doğar. Vermezse erkek, hukuku çiğnemiş, verirse bir yarara sahip olmadan vermiş olur.
3. Zevciyet İlişkisinin Ardından Erkeğin Ayrılmak İstemesi Halinde
Buluşmaları ve çok uzak olmayan ihtimalle zevciyet ilişkisinde bulunmaları halinde sonuç, çok daha kötü olabilir. Kadın şer’an erkeğin nikahlısıdır. Bu durumda azımsanmayacak oranlarda vuku bulan ayrılma ihtimalinde, ayrılma isteği ya da sebebi erkekten ise, bugünkü kanunlara göre kadın hiçbir hak iddia edemeyecek ve bu durum onun, hayatı boyunca sürecek bir mağduriyetine sebep olacaktır. İslami müeyyidelerin bulunmamasından yararlanan (!) erkek ise, bir yönden hukuku çiğnemiş ve büyük bir günah işlemiş olacak, diğer yönden, yaptığı yanına kâr kalacaktır. Ayrıca ”duhulle/zifafla” kanuni bir hak halini alan mihrini de, zorlayıcı bir kanun bulunmadığından kadına vermemekle, onu ikinci bir mağduriyete uğratacaktır. Aslında imanı tam bir erkek, bu şartlar altında bunları yapamaz, ancak dini gayreti bu konularda kendisine engel olabilecek erkek henüz çok azdır.
4. Ayrılma İsteği Kadından Gelirse
Ayrılma isteği ya da sebebi kadından gelmişse ve erkek de bunu istemiyorsa, bu defa da yürürlükteki kanunlardan yararlanma yoluna kadın gidecek ve henüz resmen nikahsız olduklarından, erkekle hayatlarını birleştirmeyi kabul etmeyebilecek ve bir yönüyle bu defa da erkek gadre uğrayacak, diğer yönüyle de kadını cezalandırma yoluna gidecek, onu boşamayacak ve kadın buna rağmen başkası ile evlenmesi halinde, şer’an ömür boyu zina hayatı yaşamış olacaktır.
5. Flörte Kılıf Uydurulacak
Konunun bir başka yönü, bu uygulama ile; belirli yerlere hizmet eden yayın organları ve çevreler tarafından ısrarla propagandası yapılıp teşvik edilen, evlilik öncesi flörte, şer’i bir kılıf uydurulmuş olacağıdır.
Kaynaklar
Faruk Beşer’in Genç Kızlara Özel Fetvalar isimli eserinden derlenmiştir.
Allah razı olsun. Peki şunu sorsam:
Düğün öncesindeki hazırlıklar ve düğünün bizzat kendisinde mahremiyet sınırlarının ihmal edilmesi oldukça yüksek bir ihtimal. “Bunlar mahremiyete dikkat edilerek gerçekleştirilmelidir!” denebilir, zaten doğrudur da. Lâkin ben burda ben avamın genel İslami şuur seviyesinden bahsediyorum. Hakîkate, vukuâta dikkat çekmek istiyorum. Bu problem bugün çokça yaşanmaktadır.
Bu durumda evlenmeye net olarak karar vermiş iki eş adayı, düğüne kadarki süreçte hareket ederken Allah’ın sınırlarını çiğnememek düşüncesiyle düğünden birkaç gün öncesinde dini nikahı kıymaları ehven değil midir?
allah razı olsun, konuşulmaya çekinilen doğruları söylemişsiniz????