Bu dil, sana Allah’ı (celle celalühü) çok zikretmen; Kur’ân’ı okuman; insanları hak din İslam’a davet etmen ve ihtiyaçlarını dile getirmen için verilmiştir.
Dilini yaratılış gayesinin dışında kullanırsan, Allah’ın (celle celalühü) ihsan ettiği bu nimete nankörlük etmiş olursun. Azaların içerisinde gerek kendine, gerekse diğer insanlara en çok zararı dokunan dilindir. Nitekim kıyamet günü insanlar sadece dilleri yüzünden yüzüstü cehenneme atılacaklardır. (bkz. Tirmizi, İman, 8)
1. Yalan Söylemek
İster gerçek ister şaka yoluyla olsun dilini yalandan koru. Şaka söylüyorum diyerek dilini yalana alıştırma. Yoksa bu seni gerçekten de yalan söylemeye sevk eder. Yalan söylemek büyük günahlardandır. Hem sonra, insanlar arasında yalan konuşan biri olarak tanınırsan, kimse sana inanmadığı gibi sözüne de güvenmez olur. Yalanın ne kadar kötü bir şey olduğunu bilmek istersen, başkasının söylediği yalana bak. O zaman yalanın hiç de hoş bir şey olmadığını anlayacak, yalan söyleyen kimseyi hor ve hakir görmeye başlayacaksın. Nefsinin diğer bütün kusurlarını bu şekilde mülahaza et. Çünkü kendi nefsinin kusurunu ancak başkalarında görerek bilebilirsin.
2. Verilen Sözde Durmamak
Yapamayacağın bir şey için sakın söz verme. Senin insanlara yardımın, verdiğin sözle değil, yaptığın işle olmalıdır. Söz verirsen de mecbur kalmadıkça verdiğin sözden geri dönme. Çünkü verilen sözde durmamak hem münafıklık alameti hem de kötü ahlak belirtisidir. Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) bu konuda şöyle buyurmuştur: “Konuştuğunda yalan söyleyen, söz verdiğinde sözünde durmayan ve emanete hıyanet eden, namazını kılıp, orucunu da tutmuş olsa, münafıktır.” (Buhari, İman, 24)
3. Gıybet Etmek
Dilini gıybetten koru. Zira bir Müslümanın gıybet etmesi otuz kere zina etmesinden daha kötüdür. Bir hadiste gıybetin zinadan daha kötü olduğu rivayet edilmiştir. Gıybet, bir kimseyi işittiğinde hoşlanmayacağı bir şeyle anmandır. Dediğin şey doğru da olsa, yine gıybet etmiş olursun. Bilhassa gösteriş yapan kurrâların (Kuran’ı en güzel şekilde okuyanların) gıybetini yapmaktan sakın. (Gıybet çeşitlerinin en kötüsü bu çeşit yapılan gıybettir) Şu ayet-i kerime seni gıybet etmekten alıkoymaya yeter de artar bile! Allah Teala şöyle buyuruyor: “Birbirinizin gıybetini yapmayın! Sizden bir ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz (değil mi?)” (Hucurat Suresi; 12. Ayeti Meali)
Kendi nefsine dönüp, gizli ve açık kusurlarınla, gizliden veya açıktan yaptığın günahları şöyle bir düşündüğün zaman, kendi hata ve günahlarından Müslümanların gıybetini yapmaya vakit bulamazsın. Gıybet ettiğin şahsın, nispet ettiğin şeylerden uzak durmadaki acizliği, senin kusur ve günahlarından uzak durmadaki acizliğin gibidir. Yine onun kusur ve günahlarının çokluğu, senin kusur ve günahlarının çokluğu gibidir. Eğer sen onun ayıp ve kusurlarını örtersen, Allah (celle celalühü) da senin ayıp ve kusurlarını örter. Ama onun ayıp ve kusurlarını ortaya çıkarır, onu rezil edersen, Allah (celle celalühü) da dünyadaki şeref ve itibarını beş paralık edecek keskin dilli insanları, sana musallat eder. Sonra ahirette de bütün gizli hallerini insanların gözü önünde gün yüzüne çıkarır!
4. İnsanlarla Münakaşa Etmek
Tartışma ve münakaşaya girişmen muhatabına eziyet vermene; onu cahil biri olarak görmene ve onun görüşlerini kabul etmemene sebebiyet verir. Bunu yapmakla güya ilminin ve zekanın çokluğuyla övünerek nefsini beğenmeye başlarsın. Bu şekilde bir hayat sürmen ise sana sıkıntı ve kederden başka bir şey vermez. Çünkü arsız ve utanmaz biriyle tartışırsan, sana eziyet verir. Halim selim biriyle tartışırsan sana kızar ve kin beslemeye başlar. Münakaşayı terk eden için Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) şu müjdeyi vermiştir: “Kim haksız olduğunu anlayarak münakaşayı bırakırsa, ona cennetin kenarında bir köşk bina edilir. Kim de haklı olduğu halde tartışmadan vazgeçerse, ona da cennetin en yüksek yerinde bir köşk bina edilir.” (Ebu Davud, Edeb 7; Tirmizi, Birr, 58)
Şeytan seni, “Hakkı zahir et ve hak zahir olana kadar da münakaşayı bırakma!” diyerek aldatmasın. Çünkü şeytanın işi, ahmak insanları hayır yerine şerre çekmektir. Sen şeytana uyarak ona karşı gülünç duruma düşme. Sonra seninle eğlenir ve alay eder.
5. Kendini Övmek
Allah Teala şöyle buyuruyor: “Kendinizi temize çıkarmayın. Çünkü O kötülükten sakınanı en iyi bilendir.” (Necm Suresi; 32. Ayeti Meali) Salihlerden birine, “Sevilmeyen doğru nedir?” diye sorulunca, cevaben, “Kişinin kendi nefsini övmesidir.” demiştir. Kendini övmeyi alışkanlık haline getirme. Böyle yaparsan, insanlar arasında kıymetin azalır. Allah (celle celalühü) katında da sevilmez olursun. Kendini övmenin başkalarının yanında değerini artırmayacağını bilmek istersen, arkadaşlarının arasında mallarının çokluğu ve makamlarının büyüklüğü ile övünenlere bak. Onların böyle övünmelerini hiç sevmediğini ve sana ne kadar ters geldiğini görecek ve yanlarından ayrıldığın zaman da bu durumu nasıl kötüleyeceksin. Şunu unutma, sen kendini övdüğün zaman aynı şekilde arkadaşların da içlerinden seni kötüleyecek; yanlarından ayrıldığın zaman da, dilleriyle seni çekiştirecekler.
6. Lanet Okumak
Hiçbir şeye lanet okuma. İster bu Allah’ın (celle celalühü) yarattığı bir insan, ister bir hayvan ve isterse de yiyecek bir şey olsun. Hiçbir Müslümanı da Allah’a (celle celalühü) şirk koşmakla, kâfirlikle veya münafıklıkla yargılama. Çünkü insanların iç alemlerini yalnız Cenab-ı Hak bilir. Kıyamet günü sana, “Falan kimse hakkında neden sustun, ona lanet okumadın” denilmeyecek. Değil “falana neden lanet okumadın”, “Şeytana neden ömrün boyunca bir kere olsun lanet etmedin?” diye dahi hesap sorulmayacak. Evet, kıyamet günü senden bu istenmeyecek. Ama Allah’ın (celle celalühü) yarattığı şeylerden birine lanet okursan, bunun hesabı senden sorulacak. Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) iyi olmayan bir yemeği dahi nimet olduğu için asla kötülemezdi. Canı çektiği zaman yer, çekmediği zaman yemezdi.
7. Beddua Etmek
Kimseye beddua etme. Sana zulmeden olsa bile yine de beddua etmekten sakın. Onu Allah’a (celle celalühü) havale et. Hadiste şöyle buyruluyor; “Mazlum, zalime onda hakkı kalmayana kadar beddua eder. Sonra da (beddua etmeye devam eder, böylece) mazluma hakkı geçer. Zalim onu kıyamet günü ondan ister.” (Zebîdî, İthaf, 9/212)
İnsanların yaptıkları zulümden dolayı Haccâc’a dil uzattıklarını duyan selef alimlerinden bir kısmı demişlerdir ki: “Allah (celle celalühü) yaptığı zulümlerden dolayı Haccâc’ı cezalandıracağı gibi (haddinden fazla), Haccâc’a dil uzatanları da cezalandıracaktır.”
8. Şakalaşmak ve İnsanlarla Alay Etmek
Ciddi olsun veya olmasın dilini kötü şaka ve alaydan koru. Çünkü bunlar senin itibar ve şerefini giderir. Arkadaşlarınla olan ilişkilerinde soğukluğa neden olur ve kalplerini incitir. Arkadaşlıkların bozulmasına, kızgınlık ve münakaşaların olmasına kaynaklık eden asıl unsur; haddi aşan şakalar ve edilen alaylardır. Kalplere kim tohumları eken yine bunlardır. Kimseyi alaya alma. Seninle alay edenler olursa da sen onlara cevap verme.
“Onlar başka bir söze geçinceye kadar onlardan uzak dur.” (En’âm Suresi; 68. Ayeti Meali);
“Faydasız boş bir şeyle karşılaştıkları zaman, vakar ve hoşgörü ile geçip gidenlerden ol.” (Furkan Suresi; 72. Ayeti Meali)
Ebu Bekir-i Sıddık (radıyallahu anh) ihtiyacı dışında, yersiz kelâmlardan korunmak için diline taş koyardı ve eliyle dilini işaret ederek, “Faydasız boş sözler konuşmama sebep, işte bu dildir.” derdi. Dilin bu afetlerinden bütün gücünle sakın. Çünkü dünyada ve ahirette helâk olmana sebep olacak şeylerin başında bu dil belası gelir.
0 Yorum