Allah’ın sayamadığımız onlarca nimetlerinin arasında, dilimiz en büyük nimetlerinden biridir. Çünkü iman ve küfür dilin şahitliği ile belli olur, ortaya çıkar. Ya kelime-i şehadet getiririz dilimizle ya da inkâr etmeyi tercih ederiz.
İmam Gazali dil hakkında şöyle der: “Dilde bir özellik vardır ki, bu özellik başka hiçbir uzvumuzda yoktur. Göz ancak renkleri ve şekilleri görebilir. Kulak, yalnız sesleri işitebilir. El sadece cisimlere dokunabilir. Bütün uzuvların işleri sınırlı olup her şeye ulaşamazlar. Dilin ise sahası geniştir, sınırı yoktur. Engel olacak bir şeyi de mevcut değildir. Dil, hayırda da şerde de geniş bir alana sahiptir.”
Bu kadar hassas ve ciddi bir konu olan dilimiz hakkında, Arapların bir deyişi vardır: : “Dilin 3 bekçisi olması gerekir ….. Bakalım dilimizin bekçileri neler ve hala nöbetteler mi?
1. Söylenen Söz Doğru mu?
Adı Emin olan bir peygamberin ümmetiyiz. Peygamber efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem bizlere bu davayı, İslam’ı emanet etti. ‘Müslümanım Elhamdülillah!’ derken söylediklerimizle, ahlakımızla, davranışlarımızla ne kadar Müslümanca davranıyoruz? Ağzımızdan çıkan her kelimeyi tartıyor muyuz? Yalanı ne kadar da hafife alıyoruz? Halbuki yalan sadece söyleyeni değil aynı zamanda muhatabına ya da başkasına da zarar veriyor. Sadece bu kadar zararla mı kalıyor? Yalan, söyleyenin güzel ahlakını da alıp götürüyor.
İsmail b. Vasid anlatır: Allah Resûlü’nün sallallahu aleyhi ve sellem vefatından sonraydı. Ebû Bekir’in (r.a) bir hutbe verdiğini işittim, şöyle diyordu: “Bir sene önce Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, şu bulunduğum yerde ayağa kalktı” dedi ve duygulanıp bir müddet ağladıktan sonra şöyle devam etti: “Yalandan sakının; çünkü o kötü ahlâk ile beraberdir ve her ikisi de ateştedir.” (Buhârî, Edebü’l Müfred, nr. 724)
Dinimiz sadece 3 durumda yalana izin vermiştir. Nevvâs b. Sem’an el-Kilâbi (r.a) Allah Resulü’nün şöyle buyurduğunu nakletmiştir: “Bu ne hal! Kelebeğin ateşe atıldığı gibi hiç çekinmeden yalana atılıyorsunuz. Hiç şüphesiz her yalan, insana günah olarak yazılır; ancak şu durumlar bunun dışındadır:
1. Kişinin savaşta yalan söylemesi; çünkü savaş bir hile ve tuzak işidir.
2. Birbirine dargın iki kişinin arasını düzeltmek için yalan söylemek.
3. Hanımını razı etmek (gönlünü almak) için yalan söylemek.” (Ahmed, Müsned, 6/403,454,455; ayrıca Tirmizî, Birr ve’s-Sıla, 26)
Bu 3 durum haricindeki her yalanın kaydedildiğini unutmayalım…
2. Söylenen Söz Nazikçe mi Söylendi?
Nezaket kadın ya da erkek her insanda her Müslümanda olması gereken bir karakter ve aynı zamanda bütün peygamberlerden bizlere kalan bir sünnettir.
Hz. Enes b. Mâlik radıyallahu anh’ın şöyle dediği nakledilmiştir:“Peygamber aleyhisselâm’a on yıl hizmet ettim. Bu süre zarfında bana bir kere bile ‘öf’ demedi (en küçük azarını bile işitmedim.) Yaptığım bir şeyden dolayı, ‘Onu niçin öyle yaptın? Yapmadığım bir şeyden dolayı da, ‘Onu niçin yapmadın?’ demedi. (Beni eleştirip rencide etmedi)” (Buhârî, Edeb:39; Müslim, Fedâil:13)
Ahlakların en güzeline sahip olan Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem yanına gelen hiç kimsenin gönlünü kırmamıştır. O sallallahu aleyhi ve sellem nezaketi sayesinde onlarca gönlü İslam’a kazandırmıştır. İslam’ı, İslam’a daveti kendisine dert edinen kardeşler de gönül kırmamaya dikkat etmeleri gerekir.
“İnsanlara yumuşak davranman da Allah’ın merhametinin eseridir. Eğer katı yürekli, kaba biri olsaydın, insanlar senin etrafından dağılıverirlerdi. Öyleyse onların kusurlarını affet, onlar için mağfiret dile ve işleri onlarla müşavere et! Bir kere de azmettin mi, yalnız Allah’a tevekkül et! Allah muhakkak ki Kendisine dayanıp güvenenleri sever.”(Al-i İmran, 3/159).
3. Söylenen Söz Gerekli mi?
Bu bekçiyi açıklarken bilmemiz gereken iki kavram var: Malayani ve Fuzûlî.
Malayani, kendisiyle hiçbir hedef gözetilmeyen, iş olsun diye, lâf olsun, vakit geçsin, ömür tükensin diye yapılan boş konuşmalar ve faydasız işlerdir. Malayani konuşmak dinimizde uygun görülmemiştir.
Resulullah Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:“Mâlâyâniyi terketmek, kişinin Müslümanlığının güzelliğindendir. (Tirmizî, Zühd,11; İbn Mâce,Fiten,12; Ahmed, Müsned,1/201)
Hz. Ömer (r.a) demiştir ki :“Seni ilgilendirmeyen şeyin peşine düşme. Düşmanından uzaklaş. Kavmin içerisinden emin olmadığın dostlarından da sakın. Emin olan, şüphesiz Allah Teâlâ’dan korkan kimsedir.”
Fuzuli ise faydalı konuşmayı gereğinden fazla uzatmaktır ki bu da sakıncalı görülmüştür. Allah Asr suresinde zamanın kıymetini vurgulamak için asra yemin etmiştir. Bu da zamanın biz Müslümanlar için ne kadar önemli olduğunun göstergesidir.
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Fazla ve gereksiz sözden dilini tutana ve elindeki fazla malını infak edene müjde olsun.” (İbn Ebü’d-Dünyâ, Kitâbi’s-Samt, nr.43)
Amr b. Dînâr anlatır:“Bir adam Rasûlullah’ın sallallahu aleyhi ve sellem yanında çok konuştu. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz ona;“Dilinin önünde kaç tane perde var?” diye sordu. Adam:“İki dudağım ve dişlerim vardır.” dedi. Resûl-i Ekrem Efendimiz:“Bunların içerisinde fazla sözlerini geri çevirecek hiçbir şey bulunmadı mı?” buyurdu. (İbn Ebü’d-Dünyâ, Kitâbi’s-Samt, nr.93)
Aklımızdan çıkmaması duasıyla…
Kaynaklar
İmam Gazâlî’nin ‘Dil Belâsı’ adlı kitabından yararlanılmıştır.
Bugün çok aktifiz!!Maşallah☺
Allah razı olsun kardeşim