Musab Qureshi Tarafından Kaleme Alındı.
Bir çok kızın hâlâ okula gitmekten alıkoyulduğu bir ülkede, Sushma Verma’nın tipik bir çocukluk dışında bir şeyi yok. Kuzey Hindistanlı yoksul bir çiftçi ailenin 13 yaşındaki kızı, mikrobiyoloji alanında yüksek lisans eğitimine yazıldı, daha sonra kızının okul masraflarının bir kısmını ödemek için yevmiye para kazanan babası topraklarını satmak zorunda kaldı.
Sushma 7 yaşındayken liseyi bitirdi ve 13 yaşında lisans diploması kazandı. Sushma, böyle bir kariyerin sadece eğitimsiz ve yoksul ebeveynlerinin teşvikleri ve fedakarlıkları sayesinde mümkün olduğunu söylüyor. Sushma’nın babası, düşünceleri sorulduğunda şunları söylüyor: “Kızımın başarılı olduğunu görmek bana ne kadar mutluluk veriyor anlatamam. Kızım derslerine iyi çalıştığında bütün gerginliklerim yok oluyor. Çiftçilik ve emek işleriyle boğuştuğum bu yolda, çocuklarımın bu zorluklarla yüzleşmek zorunda kalmamasını umuyorum.”
13 yaşındaki harika çocuğun bu inanılmaz hikayesiyle karşılaştığımda, beni en çok etkileyen kısım ailenin kızlarının ihtiyaçlarına ve potansiyeline yardımda kilit rol oynamasıydı. Kızlarının gelişimine bağlılıkları oldukça ilham verici.
Bu hikayeyi, Dünya’nın en fazla göç olan ülkelerinden olan Kanada’daki yaşamın gerçeklerinin dışında olmadığına inanıyorum. Buraya yapılan aile göçlerinden sonra ailelerin bazen tüm hayatlarını bile çalışarak harcadıkları görülebilir. Nedenini hep merak etmişimdir. Doktorlar, mühendisler veya eğitimli profesyoneller buraya taşınarak neden kariyerlerini feda ederler ki? Neden birisi her şeyini çalışmak için sarfeder ve yabancı bir ülkeye taşınır?
“Buraya çocuklarımız için taşındık, böylece onlar daha iyi bir geleceğe sahip olabilir.” Tekrar ve tekrar, tek motivasyon olarak bunu duyabiliriz. Bu belki de Kur’an’ın neden birçok yerde ebeveynler üzerinde muazzam vurgu yaptığının ve birçok durumda ebeveynlere muhsin olmayı takva ve Allah bilinci ile ilişkilendirdiğinin sebebidir. Meryem Suresi’nde Kur’an, Yahya’nın aleyhisselam özellikleri anlatılırken onun ebeveynlerine yönelik davranışlarına özellikle vurgu yapar.
“Hem de katımızdan bir merhamet ve (günahlarına) paklık verdik, o çok takva sahibi idi. Anne ve babasına karşı iyi davranan bir kimse idi, zorba ve isyankar değildi.“ [Meryem Suresi; 13-14]
Rasulallah sallallahu aleyhi ve sellem ebeveynlere muhsin olma yükümlülüğünü pekiştirmiştir. Ashabtan birisi Rasulallah sallallahu aleyhi ve sellem’e, bir insanın yapabileceği bir çok iyi amelden hangisinin Allah subhana ve teala tarafından en çok sevildiğini sordu. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem şöyle cevap verdi: “Vaktinde kılınan namazdır.” Sahabe yine sordu: “Ondan sonra ne?” Nebi aleyhissalatu vesselam cevap verdi: “Ebeveynlerine karşı iyi ve saygılı olman…” İslam’da ebeveynlere karşı nazik ve iyi olma yükümlülüğü, en büyük yükümlülük olan namazdan sonra yerini alır.
Isaac Newton demiştir ki: “Eğer daha ileriyi görebiliyorsam bu devlerin omuzları üzerinde durduğum için olmuştur.” Potansiyelimizi tamamlamanın uğraşı içinde, bu devler sık sık ebeveynlerimiz olarak karşımıza çıkar. Hayatın içindeki inişler ve çıkışlarda, yükselmeler ve alçalmalarda bu devler her zaman bizim yanımızdadır. Bir kalp atışının içinde olan devler, çocuklarının başarılarını kendi başarılarına tercih ederler.
Kaynak: muslimmatters.com sitesinden alınarak Suffagâh ekibi tarafından suffagâh.com için Türkçeye çevrilmiştir.
0 Yorum