Dava Ateşinizi Harlayacak 10 Kudüs Kitabı


2

Biz Kudüs sözcüğünü duydukça coğrafyanın sınırlarını aşan bir yer anlarız. Dünyayı göklere bağlayan istasyonlardan biridir bizim için Kudüs. Yerden göklere yükselişi simgeler. Birliği temsil eder. Namaz ve kıble anıldıkça ilk kıble unutulmayacaktır.

Kudüs davası, yalnızca Filistinlilerin davası değildir! Bütün Müslümanların kıyamete kadar sürecek olan ortak davasıdır. Kudüs İslamındır, İslamın simgesidir. Her Müslüman kalbinde bu sevdayı taşımak, yaşamak, araştırmak, takip etmek, öğrenmek zorundadır.

Kudüs’e ”davam” diyene, benimde dava bilincim olsun isteyene, yüreğindeki bu sevdayı derinleştirecek 10 kitap tavsiyesi bizden! Okuyup beğendiğiniz diğer kitapları da yoruma bırakmak sizden!

1. Arzın Kapısı Kudüs - Talha Uğurluel

Kudüs… Dünyada dinler tarihi açısından Kudüs’ün yeri ve önemi asla hafife alınamaz.

Üç semavi dinin de bu beldeyi aziz tuttuğunu, onun için mücadele ettiğini biliyoruz. Ya bilmediklerimiz… Anlatılmayanlar… Görülmeyenler…İsrailoğullarını Kudüs’e taşıyan peygamber kimdi?

Hz. Musa Kudüs’ü görmüş müydü? Hz. Süleyman’ın kabri nerede? Mardinli Artuk Bey’in Kudüs’te ne işi vardı? Kudüs Türk hakimiyetinde neler yaşadı? Selahaddin Eyyubi’nin Kadınlar Mescidi geçmişte Tapınak Şovalyeleri’nin yönetim merkezi miydi? Osmanlıyı arkadan vuran Şerif Hüseyin ve oğullarının akıbeti ne oldu?Hitler, Yahudi sürgünü fikrini Roma İmparatoru Hadrian’dan almış olabilir miydi? Filistin devletinin temellerini atan, Çanakkale gazisi Muhammed Emin el-Hüseyni Türkiye’ye neden kaçak girmek zorunda kaldı?

Bu kitabı okuduğunuzda Taht-ı Süleyman’dan Antonia Kulesi’ne, Mescid-i Aksa’dan Kubbetü’s-Sahra’ya birçok mekânı görmüş gibi olacaksınız.

2. Yoldaki Mühendis - Abdullah Galib Bergusi

Abdullah Galib Bergusi, Filistin Direniş Hareketi Kassam’ın Batı Şeria ve Ramallah’ta bilinen en meşhur komutanı. Kod adı Yoldaki Mühendis ya da Gölgeler Prensi olan Bergusi, Filistin tarihinde en çok ceza alan kişi. 67 müebbet ve ayrı ayrı onlarca yıl hapis cezası… 2003 yılından beri tek kişilik hücrede yaşıyor. Tutsak alınmadan önce İsrail’in tüm istihbaratını peşinden koşturan Filistin’in bu meşhur komutanı bedeni tutsak alınsa da zindanda kalemiyle kelimeleriyle direnmeye devam ediyor. “Uzun zamandır tek kişilik karanlık bir hücrede yaşıyorum. O kadar uzun zaman ki artık senelerini saymakta acizim… Tek kişilik karanlık hücreye konulmadan tam altı ay boyunca soruşturma merkezlerinde dolaştırıldım. Bu merkezlerde ölümü gördüm… Ölümle konuştum… O da benimle konuştu… Çok defa ölüme dokundum… Fakat el-Kahhâr olan Allah’ın yardımıyla ölüme galip geldim… Siyonistler tarafından tutuklanmadan önce hayatımın en güzel yıllarını geçirdim. Başım dik ve yükseklerdeydi. Mescid-i Aksa’nın kandillerinin yakılacağı yağın Filistin’e, özgür savaşçıların toprağına gelmesi çok yakındır… Aydınlık yarınlar yakındır. Siyonistlerin, Allah’ın mübarek kıldığı Mescid-i Aksa’dan gitmeleri yakındır. Filistin’in emperyalizmden, işgalden ve zulümden özgürlüğüne kavuşacağı günler çok daha yakındır.” Abdullah Galib Bergusi

Hayat hikâyesinin devamı olan ikinci kitabında bizleri yine heyecanlandırıp; hayretlere düşürüyor. Yoldaki Mühendis 2 devam kitabında zindanda yaşadıklarını; işkence seanslarını, düşmanın onu çözmek için uyguladığı taktikleri ve aynı zamanda da kendi iç sorgulamasını mümkün olan en yalın haliyle okur ile paylaşıyor.

“…Çoğu zaman karanlıktan ötürü yazamıyorum. Beni yazmaya iten etken ise direnişin kalemini tutma ve buradan dahi olsa direnişe ve İslam’a hizmet etme isteğidir. Bu yüzden şartlar ne olursa olsun, bu can bu bedende olduğu müddetçe direnişime devam edeceğim.

Olurda ruhum bedenimi terk ederse şehit; yok bedenimde kalmaya devam ederse yine şehit olurum. Ama ilkinden farklı olarak ‘Yaşayan Şehit’ olurum…”

 -Abdullah Galib Bergusi

3. Kudüs Ey Kudüs - Larry Collins , Dominique Lapierre

TARİHİN İÇİNE SIĞMAYAN,TÜM COĞRAFYALARIN ÖTESİNDE, BAŞLI BAŞINA BİR MEDENİYET: KUDÜS” 

14 Mart 1948 günüydü. O gün İngilizlerin Filistin’den ayrıldıklarını, Yahudilerin İsrail Devleti’nin kuruluşunu ilan ettiklerini, Arapların savaşa girdiklerini gördü. Bir ihtilaf Kutsal Toprağı alevlere boğacak ve alevler bir daha da sönmeyecekti. Bu kitap ihtilafın doğuşunu anlatıyor. Şehir tarihi, dinler tarihi, kültür tarihi… Hiç şüphe yok ki dünyada Kudüs’ten başka, tüm bu konulara tek başına cevap verebilecek bir şehir yok. Kudüs bir şehirden çok daha ötesi olduğu gibi çağlar öncesini ve sonrasını kendinde buluşturan başlı başına bir medeniyet. Kudüs… Ey Kudüs, 1948 Arap-İsrail Savaşı sırasında iki kesim tarafından parçalanan Kutsal Kent’in, Kudüs’ün dramatik ve olağanüstü öyküsünü anlatıyor. Larry Collins ve Dominique Lapierre, titiz ve sıkı bir araştırma süreci elde ettiği bilgileri etkileyici bir üslupla okuyucuya aktarıyorlar. Filistin’i bölmek için Birleşmiş Milletler’deki oylama ve oylamanın Yahudiler arasında yarattığı sevinç ve Araplar arasında yaşanan keder, Tel-Aviv – Kudüs karayolu boyunca yaşanan savaşlar, 1948 yılı Mart ayı sonlarında Kudüs’ün neredeyse aç bırakılması, Hurva’nın tahrip edilmesi ve Eski Şehir’in yıkılmasına neden olan saldırılar, İsrail Devleti’nin ilan edilişi, Arap Lejyonu’nun Kudüs’e girişi, Deir Yassin ve Hadassah Hastanesi katliamları gibi dramatik, önemli ve günümüze dek yankıları devam eden olayları Arap ve Yahudi aktörler üzerinden tüm ayrıntılarıyla anlatıyorlar.Elinizdeki kitapta Kudüs’e dair her şeyi, bir arada bulabileceksiniz. Bazen siyaset ve politika, bazen tarih ve coğrafya, benzersiz fotoğraflar, önemli tarihler, yeni okumalara yönlendirebilecek devasa bir kaynakça… Kudüs… Ey Kudüssizi hem bir roman gibi peşinden sürükleyecek hem de bir belgesel gibi sarsacak.

4. Filistini Bölüşmek - Avi Shlaim

Bu kitap, Avi Shlaim’in hayli olumlu eleştiriler alan önceki çalışması Collusion across the Jordan (1998)’ın, halen çok doyurucu olmakla birlikte gözden geçirilerek kısaltılmış bir baskısı. Kitap, Doğu Ürdün Emiri Abdullah ile sonradan İsrail hükümeti olacak olan Yahudi Ajansı’nın lider kadrosu arasındaki ekseriyetle gizli ilişkilere odaklanmak suretiyle, talihsiz Arap-İsrail sorununun en önemli öğelerini gayet okunabilir ve parlak bir anlatımla ortaya koyuyor. Sempati ile menfaat birliğini, anlaşmazlık ile bir uzlaşı yakalamaya giden yolda trajik bir biçimde kaçırılan fırsatları yan yana resmettiği bu sıradışı ilişkinin etkileyici bir tablosunu çiziyor. Ağırlıklı olarak İngiliz, Arap ve İsrail yazılı kaynaklarını kullanan Shlaim, 1921’den 1951’e kadar 30 yıllık bir ilişkinin izlerini sürüyor.’

Judith L. Bara, Book Notes

5. Limon Ağacı - Sandy Tolan

“Okuyan herkesi derinden etkileyen gerçek bir tarihi roman. Bu acı veren güzel öykü, kitap bittikten sonra bile insanın aklında kalmaya devam ediyor.” Elif Şafak

Ortadoğu’nun kalbi… Acı, savaş, anlaşmazlık dolu bir tarih. İki halk ve iki aile. Topraklarından zorla sürgün edilen Filistinli Arap Beşir ile ailesi Nazi katliamından kaçmış olan İsrailli Yahudi Dalia’nın anlaşmazlığın ortasında kurduğu, yüreğinizi ısıtacak dostluğu…Zarafet ve merhamet ile yazılmış.

Limon ağacı her şeyin pamuk ipliğine bağlı olduğunu ama yine de her şeyin olabileceğini hatırlatıyor. Tarihin acımasızlığına inat Ortadoğu’nun kalbinde yeşeren Limon Ağacı unutamayacağınız bir kitap olacak.

6. Kalbim Kudüste Kaldı - Ahmet Turgut

Yüz yıl önce bugün… Kudüs, Gazze ve Filistin; Miracın beldesi, ilk kıblegâh… Birinci Dünya Savaşı’nın hakkında en az bilgi paylaşılan cephesinin ve Kudüs’ün düşüşünün hazin öyküsü… Evet!.. 

Devlet-i Aliyye’nin yıldızı batmak üzereydi. Yedi asırlık koca çınar bir yandan İngiliz, Rus ve Fransız kıskacında can çekişirken, bir yandan da dost bellenen Alman ve Avusturya ihanetiyle içten içe kemiriliyordu. Lawrenceların süslü vaatlerine aldanan Bedevi aşiretlerin isyanlarıysa cabası… Devlet Babanın son çırpınışlarına şahit olmanın ıstırabıyla kurtuluşu şehadette arayan Tabip Subay Faruk Hikmet… Beride kendi gerçeğini Meryem Anne’de bulmak ve kalbinin İsa’sını doğurabilmek uğruna ülkesini terk edip Kudüs’e gelen Rachel Weizmann… Rumeli, İstanbul, Halep ve Irak’tan sonra Filistin’e akan er kişi; Basel’den Viyana’ya savrulan ve nihayetinde Kudüs’te Anneler Annesini bulan hatun kişi… Aşkın ve hikmetin vârisi esrarengiz bir Sahaf, dönemin Mevlevî postnişinin subay olan oğlu, Kuşçu Baba ve onlarda kendilerini arayan iki hakikat talibi…  Farkında oluruz yahut olmayız. Âşıklarımızı anarken “Tahir ile Zühre”, “Ferhat ile Şirin” deriz. Oysa Avrupalılar âşıkları yâd ederken “Romeo ve Juliette”, “Antonius ve Kleopatra” derler. Âşıkların “ile” sayesinde birbirlerine bağlanması, biri olmadan diğerinin yarım kaldığına alâmettir. Hâlbuki “ve” benzer ama ayrı olanları sıralamaya yarar. Keza bu topraklarda birbirlerini sevenler, mıknatısın iki ucu olurlar. Nikâh ile birbirlerine bağlanan sevgilileri “Zevc” ve “Zevce” olarak anlattığımız gibi mıknatısın iki ucu arasındaki cazibeye de “Zevciyat” deriz biz.

7. Kudüs Yazıları - Taha Kılınç

Kudüs, söylemlerimizin coşkusuna ve iddialarımızın büyüklüğüne rağmen, hakkında pek az bilgi sahibi olduğumuz bir şehir aslında. Çok önemli ve yaygın birkaç anekdot dışında, Kudüs’le ilgili malumatımızın tamamen ezbere dayalı olduğu söylenebilir.

Bunun üzerine, bir de herkes söz ettiği, siyasi sloganlara konu olduğu ve çok gündeme taşındığı için konunun “eskimesi” ve “sıradanlaşma sonucu dikkatimizin dağılması” tehlikelerini eklediğimizde, Kudüs’ü hak ettiği ilmî ihtimamdan epey mahrum bıraktığımız, su götürmez bir gerçeğe dönüşüyor. Kudüs konusunda mikrofonun ilk uzatılması gereken kişilerden biri olan Taha Kılınç’ın bu kitabı, bugünlerde şahit olduğumuz Kudüs seferberliğine “bilgi temelli” bir katkıda bulunmak amacıyla hazırlandı.

“Kudüs Yazılarını oluşturan 34 metin, elbette Kudüs’le ilgili söylenmesi gereken her şeyi söylemek iddiasında değil. Ancak kitap, “Nerden başlayalım?” sorusuna mütevazı bir cevap denemesi olarak görülebilir. İçerdiği okuma önerileri, gündeme taşıdığı bazı isimler ve olaylar, tamamen bu başlangıç noktasının bulunabilmesi hedefine yönelik.

8. Siyonizm Dosyası - Roger Garaudy

“İsrail devletini temelden tenkit etme -dikkat edilsin temelden kelimesini kullandım, cinayet sayılabilecek şu veya bu, tek kalmış olaylar değil- yani siyasi Siyonizm temeli üzerinde kurulmuş bir devletin iç mantığını incelemeye kalkışmak derhal “Nazilikle” suçlanmanın ve neticede ölümle tehdit edilmenin en emin yoludur.” Roger Garaudy 

Bu araştırmanın yazarı böyle bir olayı bizzat yaşamıştır. Mahkeme takibine uğramış, “Nazilikle” suçlanmış ve ölüm tehdidi almıştır.

9. Kudüs Her Müslümanın Ortak Davası - Prof. Dr. Yusuf el-Karadavi

“Bu toprakların bir karışını bile satmam, çünkü bu topraklar bana değil, halkıma aittir. Halkım bu imparatorluğun her karışını kanını feda ederek elde etmiştir? Milletim bu vatanı kanlarıyla korumuştur. Bu toprakları kanlarımızla örteriz de elimizden alınmasına asla izin vermeyiz. O bizden ayrılıp uzaklaşmadan onu tekrar kanlarımızla örteriz. Ben onun hiç bir parçasını veremem. Bırakın yahudiler milyarlarını kendilerine saklasınlar. İmparatorluk parçalandığı zaman onlar, Filistin’i hiç karşılıksız ele geçiribilirler.

Bu vatan ancak cesetlerimiz parçalanarak taksim edilebilir. Her ne şekilde olursa olsun bizi parçalamalarına asla izin vermeyeceğim.” 

II. Abdülhamid

10. Kudüs Bir Şehrin Biyografisi - Simon Sebag Montefiore

“Dünya’nın sığınağı Suriye’dir, Suriye’nin sığınağı Filistin’dir; Filistin’in sığınağı Kudüs’tür, Kudüs’ün sığınağı Tapınak Dağı’dır;(…) Tapınak Dağı’nın sığınağı ise Kubbetü’s Sahra’dır.” 

Kudüs… İçi akrep dolu altın bir kadeh… Evrensel bir şehir, iki halkın başkenti ve semavi dinlerin mabedi; imparatorlukların ganimeti, Kıyamet Günü’nün sahnesi ve bugünkü medeniyetler çatışmasının savaş alanı. İnanç, katliam, fanatizm ve bir arada var olma fikrinin iç içe geçtiği, Kral Davut’tan Barack Obama’ya, üç büyük dinin doğuşundan İsrail-Filistin çatışmasına uzanan 3000 yıllık epik bir öykü. Bu küçük ve ücra kasaba nasıl oldu da bir Kutsal Şehir, dünyanın merkezi ve şimdi de Orta Doğu’da barışın anahtarı haline geldi?

Simon Sebag Montefiore sürekli değişip duran bu şehrin her defasında canlanışını göz kamaştırıcı bir anlatımla ortaya koyup her döneme ve her tarihî karaktere çarpıcı bir şekilde can veriyor. Kudüs’ün biyografisi savaşlar, gönül ilişkileri ve şehri yaratan, yok eden, kaydeden ve ona inanan insanlar –krallar, imparatoriçeler, peygamberler, şairler, azizler, fatihler ve fahişeler– üzerinden anlatılır. Kudüs’ün tarihî aktörleri arasında kimler yoktur ki? Süleyman, Selahaddin ve Kanuni Sultan Süleyman’dan Kleopatra, Caligula ve Churchill’e; İbrahim’den İsa ve Muhammed’e; antik zamanların İzabel, Nebukadnezar, Hirodes ve Nero’sundan modern zamanların Disrael, Mark Twain, Rasputin ve Arabistanlı Lawrence’ına kadar birçok tarihsel figür şehrin tarihinde önemli izler bırakmıştır. Montefiore yeni arşivler, güncel akademik çalışmalar, kendi ailesine ait belgeler ve tüm yaşamı boyunca süren araştırmasından hareketle, kutsal ve mistik olanın, kimlik ve imparatorluğun özünü, Kıyamet’e sahne olacağına inanılan bu şehrin benzersiz tarihi içinde açıklığa kavuşturuyor. Bu tarih, hem ilahi hem de dünyevi bir mevcudiyete sahip tek şehir olan Kudüs’ün nasıl Kudüs olduğunun hikâyesidir.


Beğendiniz mi? Arkadaşlarınızla Paylaşın!

2

2 Yorum

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  1. Önerilere bakarak Kudüs ey Kudüs kitabına başladım. 46. Sayfadayim ve ne kadar tarafsız izlenimi vermeye çalışılsa da bariz bir yahudi taraftarlığı var . İlerleyen sayfalarda değişecek mi ? Sinir katsayımı yukselterek okumaya değer mi? Yoksa tamamen dikkate alınmaması gereken yanlış bir öneri mi ???