Hamd, alemlerin Rabbi’ne mahsustur. Allah’ı zikredenlerin en faziletlisi, O’na şükredenlerin efendisi, Resullerin imamı, nebilerin sonuncusu, pak ve temiz insanların lideri Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’e, âl ve ashabına ve kıyamete kadar onun yolundan gidenlere salat ve selam olsun.
Allah (subhanehu ve teâlâ) Âli İmrân Suresinin 133. Ayetinde Mü’min kullarına ithafen buyurdular ki:
“Rabbinizin bağışına, ve genişliği göklerle yer arası kadar olan, Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için hazırlanmış bulunan cennete koşun.”
Peki mü’min cennetlere nasıl koşar?
Mü’min Allah’ın emirlerine uyan, yasaklarından ise şiddetle kaçınan insandır. İmanın esaslarını canı bilir ve ondan asla taviz vermez. Allah’ı sever, Allah’ı seveni sever. Peygamber aleyhisselam’ı sever, sevgilerini de ispat eder. Başına bir musibet gelirse sabreder, bir hayır gelirse şükreder. Her halükârda şükreden kullardan olur.
Cenneti arzulayan mü’min Kur’an’ı başucundan ayırmaz. Peygamberinin sünnetini yaşam tarzı edinir. İlmihâl’i elinden düşürmez, Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in hayatını ve ondan alınması gereken dersleri bilir.
Mü’min yiyip içtiklerinin değil haramdan, şüpheli şeylerden olmasına bile razı olmaz. Bedenlerinde haramla beslenmiş etlerin cehennemde yanacağını bilir ve haramdan ateşten kaçar gibi kaçar.
Mü’min hangi çağda ne gerekiyorsa onu yapan adamdır/kadındır. Mal ise mal, söz ise söz, beden ise beden… Ne ise gereken veya o ne verebiliyorsa onu muhakkak verir. Bir bardak su, bir yarım hurma, tatlı bir söz…
Mü’min hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için, hemen ölecekmiş gibi ahiret için çalışan insandır. Yaptığı işte en iyisi olmak için gayret eder. İyi Kur’an okuyabiliyorsa onu geliştirir, iyi para kazanabiliyorsa onu geliştirir, davet ve nasihati, söz sanatını becerebiliyorsa onu geliştirir, cihadı becerebiliyorsa onu geliştirir. Mubah olan her neyi iyi yapıyorsa onu geliştirir ve o yolla dinine hizmet eder.
Geçmişe, geçmişteki dertlere takılıp kalmaz mü’min. Kendisi için, ümmet için ileriye doğru bakar. Neler yapabileceğini, kaç insanı kurtarabileceğini düşünür. Hesapları Allah’a havale eder ve yoluna sağlam adımlarla devam eder…
‘Cennetlere koşan’ mü’minlerin birtakım özelliklerinden bahsettik. Şimdi ise aşağıda sizler için Nureddin Yıldız Hocamızın “Mü’min Kimliğimiz” adlı kitabından derlediğimiz ‘Cennetlere Koşan Müslüman Kimdir’ sorusunun detaylı cevabını öğrenelim.
1. 'Lailaheillallah' der ve onun içini doldururlar.
Allah’ı Rab, İslâm’ı din, Hz. Muhammed’i (sallallahu aleyhi ve sellem) peygamber olarak bilir ve her şartta bu bilgilere teslim olurlar. İmanlarının elden kaçmasından ateşe düşmekten daha çok ürkerler. Bu endişe ile uyurlar-uyanırlar.
2. Namazı din olarak bilirler.
Namazı vaktinde, huşû içinde, fıkhına uygun olarak kılarlar. Namazda olmak onlar için Rablerinin huzurunda olmak, O’nunla beraber olmaktan ibarettir. İlk safta ve imamla ilk tekbiri almaya can atarlar. Namazı iman alameti bildikleri için, bir tek vakit namazın kaçmasına dayanamazlar. Yolculuklarını, ticaretlerini, ziyaretlerini ve bütün hayatlarını namaza ayarlı hale getirirler.
3. Kur'an'ı Rablerinin emaneti olarak bilirler.
Onu okurlar, anlamaya çalışırlar ve anladıkları ile amel ederler. Onu şehir şehir, ülke ülke yaymaya, her doğan insana ulaştırmaya çalışırlar. Kur’an’ın azametine hayrandırlar. Onunla doyarlar. Onunla huzur bulurlar. Onunla ölçer, onunla tartarlar.
4. İhlaslıdırlar.
Yaptıklarını Allah için yaparlar. Kimin ne diyeceğine değil, Rablerinin ne hükmedeceğine önem verirler. Sünnete uygun olanı nasıldır, onu incelerler. Niyetlerine çok önem verirler. Her şeyin niyetle ölçüldüğünü müdriktirler. Onun için de niyetlerinde ihlâslıdırlar, samimidirler.
5. Anne ve Babalarının köleleridirler.
Rableri onlara ebeveynlerine itaat etmelerini emrettiği için, ebeveynlerine itaati, onların köleleri olmayı Allah’ın rızasına giden bir yol bilirler. Onlardan bıkmaz usanmazlar. Kimseyi onlara tercih etmezler. Onların dualarına kendilerini muhtaç hissederler. Yemezler, onları yedirirler; uyumazlar onları uyuturlar. Onlar yaşlandıkça sabırları artar, şevkleri coşar.
6. Ahlaklıdırlar.
Kimseye kin beslemezler. İnsanları, yaratandan ötürü sever, sayarlar. Kapıyı vurmalarından, oturup kalkmalarına kadar bütün işlerinde naziktirler. Peygamberlerinin sünnetine uyarak yaşarlar. Selam verir, selam alırlar. Misafir olur, misafir ederler. Komşuluğu bir kulluk imtihanı olarak görürler. Asla gıybet ve nemime gibi dil afetlerine bulaşmazlar. Caiz olan haliyle bile eğlenceye mesafelidirler. Bilhassa dinle ilgili hususlarda eğlenceden beridirler. Çok gülüp sonra ağlamaktansa, az gülüp sonra ağlamamayı yeğlerler.
7. Görüntüleri şıktır.
‘Allah temizdir, temizi sever’ diye eski ve yamalı bile olsa temiz giyinirler. İsraf ve gösterişe de kaçmazlar. Asla kibirlenmezler. Her şeyi yerli yerinde yaparlar.
8. Vakitleri pek değerlidir.
Her dakikası cennet kazanmaya vesile olabileceği için vakitlerini harcamada pek cimridirler. Saniyelerin bile hesabını yaparlar. Suyu ve ekmeği israf etmekten kaçındıkları gibi vakit israfından da kaçınırlar.
9. Evlerini ihmal etmezler.
İfa ettikleri görevleri, hizmetleri ne denli büyük olursa olsun, evlerinin onların ilk hesap verecekleri yer olduğunun şuurundadırlar. Ailelerinin, çocuklarının yetişmeleri ve takva üzerine yaşamaları için didinirler.
10. Dengelidirler.
Dünyayı elde etmek için ahireti ihmal etmedikleri gibi ahiretin hesabına dünyayı da perişan etmezler. Nimetleri kullanır; ama onlara esir olmazlar. Mubahları değerlendirir; ama batıp gitmezler. Yer, içer, şükrederler. Uyur, dinlenir, sabah namazı kaçırmazlar. Dertleri dünya değildir; fakat onu salmazlar.
11. Sünnet onların yaşam tarzıdır.
Misvak, sakal, tırnak, koku, zikir, dua, sadaka… Sünnet olarak ne bildi, öğrendi ise onu yaşam tarzı olarak algılarlar. Sünnete uygun yaşamayı bir onur bilirler.
12. İstiğfarı ihmal etmezler.
Gece gündüz hep istiğfar ederler. Günahları ağır bir yük gibi taşımamak için dilleri ve kalpleri istiğfara devam eder. İstiğfarlarında da samimidirler. ‘Nasuh bir tevbe’ hedeflerinden eksik olmaz.
13. Akrabalığı kollarlar.
Akrabalık hakkının korunmasını Allah’ın emri olarak bilirler. Yakınlık derecesine göre her yakına ilgi ve alaka gösterirler. Onlardan birinin aç-açık kalmaması için de uğraşırlar, dinsiz-ibadetsiz kalmaması için de gayret ederler.
14. Korku ile umut arasındadırlar.
Rahmeti kadar azabı, azabı kadar da rahmeti olduğunu bilip, ortada bir yolla Allah’a kulluk ederler. ‘Cennete girecek tek kişi’ veya ‘Cehenneme konacak tek kişi’ tercihlerinin ikisinin de kendilerinde tecelli edebileceğini düşünürler. Endişeli; ama umut doludurlar.
15. Allah'tan memnundurlar.
O’nun taksimine razıdırlar. Çocuklarının sayısına, şekillerine, derilerinin rengine, verdiği rızka, sıhhate, eşe, dertlere razıdırlar. Kimseye haset etmezler. Ellerindeki nimetlere şükrederler. Dara düşmeye görsünler, hemen Rablerine sığınırlar. ‘O ne güzel Mevlâ’dır, O ne güzel yardımcıdır’ der ve rahat ederler.
Kaynaklar
Nureddin Yıldız | Mü’min Kimliğimiz (sf. 69-75)
0 Yorum