Her ne kadar ilk caminin kuruluşu Âdem aleyhisselam’ın Mescid-i Haram’ın temellerini atmasıyla başlamış olsa da Müslümanların yaşamındaki ilk caminin tarihi Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellemin Mekke’den Medine’ye hicrete öncülük etmesiyle başlamıştır. O hicret yolundayken insanlar tekbirler getirmiş, O’nu selamlamış ve Medine yakınlarına geldiğinde de Onun adını haykırmışlardır. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem, Amr bin Avf Beni Kabilesinde durmuş ve Kuba’da ilk mescidi inşa etmiştir. Burada yaklaşık olarak iki hafta konaklamış ve şehir merkezine ulaştıktan sonra ise Müslümanların, Allah Rasulu sallallahu aleyhi vesellemin imamlığı eşliğinde düzenli olarak namaz kılıp ibadet ettiği Mescid-i Nebeviyi inşa ettirmiştir.
“Allah’ın mescitlerini, ancak Allah’a ve Ahiret gününe inanan, namaza devam eden, zekâtı veren ve Allah’tan başkasından korkmayan kimseler imar ederler. İşte hidayet üzerine oldukları umulanlar bunlardır.” (Tevbe,18)
İslamiyet’te mescidin yeri çok büyük önem arz etmektedir. Gerçekten inananların, Her Şeye Gücü Yeten Rabbimizi (Sübhanallahu ve Teâlâ) düzenli bir şekilde anmasına, O’ndan merhamet ve ihsan dilemesine ve O’na yakınlaşmasına imkân tanıyan yerlerdir mescitler. Cemaat için toplanma yeri olmasının dışında aynı zamanda Peygamber Efendimizin (sallallahu aleyhi vesellem) Ümmetinin birliğini ve kardeşliğini teşvik eder. Ve sayısız İslamî eğitimin yanı sıra günlük ve sosyal hayatın birçok yönünü gördüğümüz yerler olarak bizlere hizmet ederler.
Mescitler Allah’ın Evi olarak bilindiğinden, aşağıga sıralanmış birkaç kuralı takip etmek gerekli olacaktır:
Camiye Girmeden Önce
1. Bu Kutsal Mekân’a girmeden önce yapmamız gereken şeyler var. Âlemleri Yaratan Rabbimizin Habibi Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem) her şeyi temiz tutmamızı, yalnızca temiz kıyafetler giyerek beden temizliğini sağlamayı değil diğer kimseleri rahatsız eden ağız kokusuna da dikkat edilmesini öğütlemiştir. “Soğan ya da sarımsak yiyen, mescidimizden uzak dursun.” (Muslim, Buhari) Maalesef birçoğumuz bunu dikkate almıyor ve sigara içtikten ya da yemek yedikten hemen sonra ağızlarından gelen rahatsız edici kokulardan arınmadan camiye geliyor.O yüzden bu konuda çok titiz davranmalı ve dişlerimizi fırçalamaya –aslında misvaklamak daha iyidir- özen göstermeliyiz. Kötü bir koku diğerlerinin ibadetine rahatsızlık vereceğinden, sırf başkalarını rahatsız etmemek adına hoş koku sürünmek, elbette ki daha hayırlı bir davranıştır.
2. Hareketlerimizde sabırlı ve sessiz sakin durmamız gerekliliğinden birçok kez bahsedilmiştir. Aynı kural cemaatle ibadet ederken de geçerli. Birçoğumuz camiye, rekâtları imamla kılabilmek için son hızla koşuyor. Ancak Hz. Muhammed (sallallahu aleyhi vesellem) bu davranışı hoş karşılamamış, namaza giden yolda sakince ilerlememizi tavsiye etmiştir.
“Namaza çağrıyı işittiğinizde, sakince huzurlu bir şekilde mescide yürüyün, aceleci olmayın. Namazda nereye yetişirseniz, orayı kılın. Kaçırdıklarınızı da tamamlayın. ” (Müslim, Buhari)
Konunun hassasiyeti sebebiyle de o an kılınan rekâta uymakta problem yoktur, acelecilikten kaçınılmalıdır.
3. Müezzinin camideki konumu çok önemli olduğundan dediklerini aynen tekrar etmek de bizim için bir gerekliliktir.
“Ezanı işittiğiniz zaman, müezzinin söylediklerinin aynısını siz de söyleyin.”(Muslim, Buhari)
Bu davranış, kişinin, Allah’ı (sübhanallahü ve teala), kendi faydası için hatırlamaya bir çağrı olarak kabul etmesine vesile olur.
Ezan ve Kamet arasındaki Dualar
Şüphe yoktur ki Yüce Rabbimiz en Bağışlayandır, en Lütufkardır. Bir kimse dilediği her zaman O’ndan merhamet ve yol gösterme dileyebilir. Ancak duaların kabul olmasının daha muhtemel olduğu bazı zamanlar vardır ve bunlardan biri, namaza ilk çağrı ve cemaate çağrı arasındaki o zamandır. Enes (radyalhu anh) Peygamber Efendimizden (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle rivayet ediyor:
“Ezanla kamet arasında yapılan dua ret olunmaz.” (Ebu Davud)
Kişinin ezanı dinlemesi ve bu çağrıya namazla cevap vermesi, kişiyi Yüce Rabbimize (Sübhanallahu ve Teâlâ) yakınlaştırır ve duasının kabulünü hızlandırır.
Camiye Girerken
Gerekli şeyleri yaptıktan sonra, kişi camiye girerken dua okumalıdır. İbadetin önemli bir noktası Rahman ve Rahim olan Allah’tan bağışlanma ve lütuf istemek olduğundan Peygamber Efendimizin şu hadisini hatırlıyoruz:
“Biriniz mescide girerse, Allah’ım benim için sonsuz rahmetinin kapılarını aç, lûtfeyle ya Rab! Diye dua etsin”.(Allahuma Iftah lee abwaab rahmatika) (Muslim)
Rahmatika kelimesi ‘merhamet, şefkat’ anlamlarına gelir. Peygamber Efendimizin hadisi gösteriyor ki kişi, namaz kılmaya başlamadan önce bile Allah’ın affını ve şefaatini istemelidir.
Caminin önünde oturmayı Yüce Rabbimizden bizlere kocaman bir mükâfata erişmenin geçiş kapısı olarak gören Allah Resulü, bu davranışın önemini vurgulamıştır.
“İnsanlar ezan okumanın ve ilk safta yer almanın sevabını bilselerdi, ön safta durabilmek için kura çekmekten başka yol bulamazlardı. Namazı ilk vaktinde kılmanın sevabını bilselerdi, bunun için yarışırlardı.”(Muslim, Buhari)
Hepimiz arka saflarda oturanların camiye sonradan giren ve önlere geçmek isteyen kimselere engel olduğunu biliyoruz ki bu davranış da Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem) tarafından hoş karşılanmamıştır. Görülüyor ki ön saflara oturmak aynı zamanda bizleri yeni gelenlere engel teşkil etmekten kurtarmış oluyor.
Müslüman kardeşlerimize verebileceğimiz herhangi bir sıkıntının önüne geçmek için, Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem) yalnız kıldığımız namazları diğerlerinin geçmesine müsaade edecek şekilde –örneğin bir engelin arkasında- kılmamızı öğütlemiştir. “Sizdenbiriniz namaz kılacağı zaman bir sütreye doğru namaz kılsın ve ona yaklaşsın.”(Ebu Davud) Ayrıca bir kimse namaz kılan diğer bir kimsenin karşısında bacak bacak üstüne atmaktan kaçınmalıdır. Bu davranış namaz kılan kardeşimizin dikkatini dağıtacağından hoş görülmez.Diğerlerine Rahatsızlık Vermemek
Camiyle ilgili saydığımız davranış ve sorumlulukların dışında, bir kimse Allah’ın (sübhanallahu ve teala) huzurunda huşu içinde olması gereken bir yerde dünyalık ya da kişisel mevzulardan konuşmaktan kaçınmalıdır. Namazlardan sonraki toplanmaları Allahu Teâlâ’ya ibadet edilen bir yer olmanın yanı sıra İslamî eğitimini geliştirecek bir fırsat olarak görmelidir. Bu tür cemiyetler bilgeliğe ulaşmak adına bizler için bilgi pınarları gibidir.
Saydıklarımız bir kimsenin aklında bulundurması, ebedî kılavuz ve merhamet için hürmet göstermesiyle alakalı adap kurallarından birkaçıydı. Allah (Sübhanallahu ve Teala) bizleri caminin bu temel kurallarına riayet eden kullardan eylesin. Âmin!
0 Yorum