Bizi Bu Güzel Havalar Mahvetmesin


0

Cemrelerin düşmesi ile beraber hızlıca gelen bahar günleri…Pırıl pırıl bir gökyüzü, her yerde açmaya başlayan minik beyaz pembe çiçekler, yeşilliklerde oradan oraya zıplayan güzel kelebekler…

Baharın gelişi, kış boyunca kapalı olan havanın açılması, kuru olan ağaçları  yeşermesi, elbette doğada olan  bu güzel değişimlerin yanında insan vücudunda da bir takım değişiklikler meydana geliyor.

Demek istiyoruz ki, baharın gelmesiyle birlikte yeşilliklerde oradan oraya zıplayan kelebeklerden bir kaçının eğer midenizde kanat çırptığını hissediyorsanız bu yazımız sizin için 🙂

1. Aşık Mı Oldum Yoksa ?

”Geldi bahar ayları gevşedi gönül yayları” sözünü mutlaka duymuşsunuzdur. Bahar aylarının gelmesiyle beraber değişen iklim koşullarının insan vücudunda da çeşitli hormonların daha fazla salgılanmasına sebep olması, çeşitli duyum eşiklerinin daha aşağılara inmesi vesilesiyle de bir çok insanın duygusal sevgi ile dolup taşması atasözlerimize bile yansımış.  

Yani şuanda eğer içiniz içinize sığmıyorsa, devamlı olarak aklınızdan çıkaramadığınız biri varsa, gidip o kişiye içinizden geçen her şeyi anlatmamak için kendinizi zor tutuyorsanız, önce sakin olun. Yalnız değilsiniz. Bu bahar ayları geldiğinde herkesin başına gelebilen bir şeydir ve gerçekten de ortalıkta uçuşan kelebeklerin ve güzel kokan çiçeklerin size bir tuzağı olabilir. Bu duygularınız bahar biter bitmez yavaş yavaş kaybolabilir. Yaşadığınız bu duygusal değişimin geçici olma ihtimali çok yüksek. O yüzden bu bahar sevinciyle dolup taşan kalbinizi ve hislerinizi birazcık sakinleştirip karşımıza alıp konuşalım. Ona sorular soralım.

Bahar aylarıyla beraber hissettiğiniz bu hissiyatın gerçek bir muhabbet olup olmadığını etraflıca düşünelim. Biraz sabırla kendinize zaman tanıyın. Yalnızca o şahsı gördüğünüz zaman mı hissettiğiniz duygular bunlar, yoksa istemsizce aklınızdan çıkaramadığınız zamanlar oluyor mu, ne kadar süredir hissediyorsunuz, bu duyguları neden hissediyorsunuz, ”bu insana muhabbetimin nedeni şu şu sebeplerdir…” diyebileceğiniz durumlar var mı ?  Yoksa bu insanı fark edişiniz; pembe çiçeklerin güzel görüntü ve kokularıyla, güzel kuşların cıvıltı ve kanat çırpışlarıyla harikulâde bir fon oluşturmasıyla mı başladı ?

Eğer ki cevabınız evet ise; muhtemelen bahar aylarının yerini eylül-ekim aylarının serin günlerine bırakmasıyla bu hissiyatlarınız da o insana karşı yalnızca saygı çerçevesinde olan duygulara bırakacak, söz konusu insan sizin için bahar aylarından önceki öneminden daha fazla bir önem arz etmeyecektir. 

2. Peki Nasıl Engel Olacağız ?

Bütün kışı genellikle evde geçirmenin de etkisiyle sıcak havaları gördüğümüzde kendimizi hemen dışarı atasımız geliyor. Çok normal. Fakat dışarıda çok fazla bulunmak demek, eğer göz kapaklarınıza da çok fazla hakim olamıyorsanız, hem çok daha fazla ”görmek” hem de çok daha fazla ”görülmek” anlamına geliyor. Havaların ısınmasıyla da tesettür şartlarını sağlamayan insanların giyimleri de bu yönde maalesef daha kötü duruma geliyor. Bedenler çok daha fazla teşhir ediliyor. Bu da zaten mevsimsel değişiklikten kaynaklanan hormon değişimlerinin kendilerini  çok daha baskın bir şekilde hissettirmesine neden oluyor. Ne kadar çok dışarıda vakit geçirirsek nâmahrem bakışlarımızın sayısı da bununla orantılı olarak aleyhimize bir şekilde artıyor. 

Baharın tadını çıkaralım temiz hava alalım derken, kalbimize ve zihnimize ”siyah noktalar” almış oluyoruz. Allah subhanehu ve teala muhafaza buyursun.

Bir diğer masum görünen durum ise; havaların ısınmasıyla beraber okul ve üniversitelerin piknik etkinlikleri düzenlemeleri. Eminiz ki şu an sınıf grubunuzda bu mevzular mutlaka konuşuluyordur, konuşulmuyorsa bile bir kaç hafta içinde birisi mutlaka ”yahu hep beraber bir pikniğe gidelim! ” diyecektir… Aman Dikkat! Her ne kadar masum bir bahar etkinliği gibi görünse de harem-selamlığa dikkat edilmeyen, kız erkek karışık biçimde düzenlenen bu gibi piknik etkinliklerinde, hiç fark edilmeyen günahlara bulaşabilirsiniz.

Birbirinin mahremi olmayan bir çok kız ve erkek öğrenciler yan yana hazırlıklar yapar, sofra hazırlarlar, karşılıklı oturup yemekler yenir. Bol bol sohbetler edilir, oyunlar oynanır… Adı masum bir ”piknik”tir ama günün sonunda içinize düşen yorgunluğun ve sıkıntının sebebi de gün boyu yedikleriniz ve oynadığınız oyunların verdiği yorgunluk ya da zannettiğiniz gibi açık havanın çarpması değil, içerisinde bulunduğunuz mahremiyete önem verilmeyen etkinliktir. Böyle etkinlikler de aklınızda hiç olmayan o güne kadar fark etmediğiniz insanın bir anda aklınıza ve kalbinize düşmesine neden olabilir…

Elbette Allah’ın nimetlerinden; bahardan, güzel havalardan yararlanmak kötü bir şey değildir. Fakat bunu olabildiğince günahsız şekilde başarmak lâzım. Tavsiyemiz ”pikniğe gitmeyin!” değil. Hemcinslerinizle gidin örneğin. ”Evinizden dışarı çıkmayın!”ı öğütlemiyoruz, elbette çıkabilirsiniz; fakat bu zamanı, olabildiğince insandan uzak, doğa güzelliklerinin hâkim olduğu yeşil alanlara giderek değerlendirmenizi, Rabbimizin muhteşem san’atlı yarattığı doğayı izleyerek tefekkür etmenizi tavsiye ediyoruz. Bu tefekkür Allah subhanehu ve teala ile olan bağınızı kuvvetlendirecektir bi’iznillah. Zaten Allah subhanehu ve tealanın bâki olan sevgisinin nakşolduğu bir kalb, mevsimsel değişiklik ile hâsıl olan bu tip karşı cinse karşı bir ilgi artışı durumuna da kolay kolay düşmeyecektir.

3. Sabır ve İtidal

Öncelikle elbette baharın gelmesi, ölü bir doğanın yeniden canlanması tüm insanları mutlu eder. Hastalara umut verir. Çiftçileri sevindirir. Baharın gelişi elbette sevinilecek bir şeydir. Fakat değindiğimiz noktada bizler meşhur bir şiir dizesinde geçtiği gibi ”bu havaların bizi mahvetmemesi” için uyarılarda bulunmaktayız.

Farz edelim; Durup düşündünüz, ölçüp biçtiniz ve bu duygularınızın bahar aylarının gelmesiyle bir alakası olmadığına karar verdiniz. Bu şahsa karşı beslediğiniz hissiyatların geçici olmadığına kanaat getirdiniz.

Aşk, Allah subhanehu ve teala insanoğlunu yarattığı günden beri var. Bütün insanlığın ortak mirasının yegane kaynağı belki de aşk. Edebiyatımızın, şiirlerimizin, menkıbelerimizin… Fuzûlî ; ”Aşk imiş her ne var âlemde; ilm bir kîly û kâl imiş ancak.” bercestesini söylerken elbet de haksız değildi. Burada ilâhi ve beşerî aşk olarak iki farklı ayrım yapmıyoruz. Mecnunu Mevla’ya ulaştıran basamağın Leylâ olduğunun farkındayız. 

Müslüman hayatının her noktasını İslam esaslarına göre yaşayan, tüm gündelik işlerini, ibadetlerini bu esaslara göre ve Allah subhanehu ve teala‘nın rızâ-i ilâhisine erişmek düsturunca tanzim eden kişi olduğu için, Aşk gibi güçlü bir muhabbet durumunda da yine bu düsturlardan uzaklaşmamaya azamî dikkat göstermelidir. ”Zinaya yaklaşmayınız.” ayet-i kerîmesini aklından bir an dahi olsa asla çıkarmamalıdır. 

Bir hanımı/beyi sevmek, muhabbet beslemek ne Allah subhanehu ve teala tarafınca ne de Resulullah Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem tarafınca yasaklanmıştır. Âşık olmanın kınanacak bir tarafı yoktur. Dinimiz evlenecek iki insanın birbirini sevmesini ve beğenmesini önemli bir kıstas olarak görür. Resulullah Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem “Birbirini sevenler için nikâh kadar güzel bir şey görülmemiştir.” buyurur. Dikkatli olmanız gereken husus bu süreç boyunca tedbiri elden bırakmamanız.

Yaşanılan bu duygunun elbette hormonal bir yansıması da var. Bu duygular kalbe hakim iken bazı haller de insana hakim olabiliyor. Örneğin cesaret.

Yukarıda en başta dediğimiz gibi, içinizden birden bire gidip her şeyi o insanın yüzüne karşı söyleyesiniz geliyor olabilir. WhatsApp ya da Messenger  gibi uygulamalarda onu çevrimiçi gördüğünüzde bir anlığına her şeyi bir mesajla anlatasınız geliyor olabilir. ”Söyleyeyim de kurtulayım”diye düşünüyor olabilirsiniz. Bu; yaşadığınız kuvvetli muhabbet duygusunun verdiği bir hissiyat. Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem ”Hayırlı işlerde acele etmelisiniz.” hadisini bizlere öğütler. Doğrudur. Ama aynı zamanda sabrı ve itidâli de elden bırakmamaya azami dikkat göstermelisiniz. Bu kuvvetli duygunun sizi esir etmesine olabildiğince engel olmaya çalışın. Size faydası olacak ve sizden tercihen en az 8-10 yaş büyük ve mümkünse evli olan bir tanıdığınıza durumu açın. Bu hem sizi saran bu duygunun verdiği sıkıntılı hâlin dinginleşmesine vesile olacaktır, hem de bu büyüğünüzün tavsiyeleri sizin için yol gösterici olacacaktır.

Yaşıt arkadaşlarınıza hissiyatlarınızı anlatmanızı tavsiye etmiyoruz. Çünkü onlar da sizin gibi henüz genç ve tecrübesiz oldukları için ve bu ”cesaret” onların da hissiyatlarını sardığı için size yanlış yönlendirmeler yaparak geri dönüşü olmayacak hatalar yaptırabilirler. Size amiyane tabirle ”gaz” vererek, bir şeyleri zamanından önce muhatabına açıklamanıza sebep olarak ”bir çuval inciyi berbat etme”nize neden olabilirler. Hele ki bu hissiyatlarınız yukarıda belirttiğimiz gibi hava değişimlerinden kaynaklanan geçici duygularsa bir kaç ay içinde pişmanlık hissedeceğiniz durumlar içerisinde bulabilirsiniz kendinizi. 

4. Koruma Kalkanınızı Kuşanın

Bu mevsimsel değişikliklerin verdiği duygu değişimlerini manevi değişimler ile dengeleyin. Mekteb-i Suffa Youtube kanalında Üstad Nouman Ali Khan başta olmak üzere bir çok hocanın kız-erkek ilişkilerine, sevmek ve âşık olmak durumlarına değindikleri, flörtün zararlarını izah ettiklerini bir çok ders videosu var. Bir yandan bu ders videolarıyla öte yandan da duayı ve zikri elden bırakmadan Allah subhanehu ve teala ile olan bağınızı kuvvetlendirin. Bu sayede muhabbet duyduğunuz insana karşı olan bağın da sizin için kalbinizde nerede durması gerektiğini daha iyi tayin edebilirsiniz. Allah’a ”Hakkınızda hayırlı olmayan, nefsin birer oyunu olan, geçici dünyalık duygulara karşı sizi muhafaza etmesi..” için dua edin. Sizi Allah subhanehu ve teala‘nın sevgisinden uzaklaştıracak  her türlü sevgiden muhafaza olmak için dua edin. Ve bu duayı sık sık tekrarlayın. 

Dünyadaki bahar aylarını günahsız geçirmek çabasıyla yaşayanlar, bi’iznillah sonsuz baharın sahibi olan Cennet’i hak edenler olacaklardır. 

Allah tüm mümin kullarını geçici ve harama meylettirici olan muhabbetlerden muhafaza etsin. Kalbimizde hiçbir muhabbet muhatabını, O’ndan ve Resulü Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem‘den daha ön bir sıraya koymamıza izin vermesin inşAllah…

Amin.

Bu bağlamda sitemizde daha evvel yayınlanan Bu Hissettiğim Aşk Mı ? başlıklı yazımızı mutlaka okumanızı tavsiye ediyoruz.


Beğendiniz mi? Arkadaşlarınızla Paylaşın!

0

0 Yorum

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir