İçimizden biri olan Muhammed aleyhisselamın lisanından çıkmış; ama hevasından konuşmayan biri olmanın teminatı altındaki insanın sözlerinden olan hadisler bizim için tam bir rahmettir. O (aleyhisselam) ne dediyse bizim için dedi. Ağzından akan baldan tatlı, ana şefkatinden sıcaktı. Bütün insanlara yetecek, her derde çare olacak şeyler söyledi. Ona (aleyhisselam) kulağını açanlar, kendilerini kurtaracak şeyler buldular onda..
Peki bizler Peygamber Efendimiz’e nasıl kulağımızı açacağız? Hadis-i şeriflere bakarken neleri bileceğiz?
Önümüze konan bir hadisi, Peygamber mirası olarak görüp özümsemeye çalışmak, onu ibadet heyecanı ile okumak, Müslüman olarak yaşamak için elzem olanlar arasında görmek ise herkes için gerekli olan ve ihtisas istemeyen bir meseledir.
1- Hadisleri Resûlullah'ı dinliyor gibi okumak.
Müslüman hadis okurken, Resûlullah’ı (sallallahu aleyhi ve sellem) dinliyor gibi okur. Ashabın büyüklüğü, gözlerinin onu (aleyhisselam) dinlerkenki bakışlarında gizliydi. Biz bir hadis-i şerifi, çok değerli sözler söyleyen birinin sözü olarak dinleyemeyiz. Hadisin sahibi Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem), hadis de dindir. Bu seviyede ciddiyetle okunan veya dinlenen hadisin kalıcılığı ve etkisi yüksek olacaktır.
2- Hadislere ilave veya eksiltme yapamayacağımızı bilmek.
Hadislerin din olmasının bir gereği de bizim onlara ilave veya eksiltme yapamayacağımız gerçeğidir. Yorum yapmamız bile bizi akidemizle sıkıntıya düşürebilir. Hadisin bulunduğu bir ortamda “bana göre” diye bir kavram yoktur artık.
Hadise ilave yapmak zaten kimsenin hakkı değildir ama hadisten ne anlaşılması gerektiği, ehil olan için söylenebilecek sözler arasındadır. O ehliyet de diploma veya makam değildir. Tam anlamıyla ehliyettir.
3- Hadislerin mezheplere göre yorumlanmayacağını bilmek.
Hadislerin mezheplere göre, meşreplere göre yorumlanması dinen kabul edilemez bir yanlıştır. Böyle bir tutum, Peygamber’i (sallallahu aleyhi ve sellem) de mezhebimize, meşrebimize çekmek olur ki bu olduğu gibi hatadır.
Hiçbir mezhep imamı böyle bir şey yapmamıştır. Onların yaptığı, hadisleri mezheplerine uydurmak değil, mezheplerinin hadislere uygun olduğunu ispat etmek olmuştur ki böylesi kabul edilebilirdir.
4- Bir sözün altında 'hadis' yazması, onun kesin hadis olduğunu göstermez.
Bir sözün altında ‘hadis‘ yazmış olması, onun hadis olduğuna inanmamız için yeterli değildir. Hadisler, Resûlullah’a (sallallahu aleyhi ve sellem) ulaşmadaki sağlamlılık oranına göre bir tür puanlamaya tabi tutulmuşlardır. ‘Sahih, hasen, zayıf‘ kavramları bu puanlamayı anlatan ifadelerdendir. Özellikle ‘mevzu‘ önemli bir hadis kavramıdır. Hadis okuyanın bu hassasiyetlere dikkat edebilmesi belli bir ön hazırlığı gerektirecektir. Bu da ciddi bir eğitimdir.
Ümmetin okunabilirliğinde ihtilaf etmediği Riyazussalihin gibi kitapların okunması ise böyle bir tereddüde mahal bırakmaz.
| Kaynak : Baldan Tatlı Sözler, Nureddin Yıldız, Tahlil Yayınları
0 Yorum