Uzun vadede çeşitli coğrafyalarda yetişen bitkilerin yaşam koşullarını ve hayatta kalma çabalarını kaydeden “Plants (Bitkiler)” isimli BBC yapımı belgesel, insan zihninde bir görsel şölen ve hayret mekanizması oluşturmasının yanı sıra bizlere harika bir tefekkür olanağı sağlamaktadır. Belgesel, her ne kadar seslerini duymasak, hareketlerini doğrudan gözlemleyemesek de hayatımıza dahil olan ve bizimle birlikte bu hayatı paylaşan canlılar olan bitkilerin yaşamına doğru bir perde aralayarak adeta bizi bu yaşama konuk ediyor. Bizde bu yazımızda size Plants belgeselinden yazılı bir fragman sunmak istedik haydi buyrun 😉

Öteden beri bitkilerin de tıpkı insanlar ve hayvanlar gibi canlı olduğunu söyler dururuz ancak bu belgeseli izleyene dek onların bu canlılığını kısmen fark etmiş veya belki de hiç fark etmemiş olabilirsiniz çünkü hızla akıp giden günlük yaşantımızda onların ağır ağır verdikleri büyüme ve gelişme çabasına çoğu zaman yeterli ilgiyi vermeyip göz ardı edebiliriz. Şu anda rastgele gördüğümüz ağaç bizden asırlar öncesinden beri ayakta duran, birçok medeniyetin kuruluşuna ve yıkılışına şahitlik etmiş, gövdesinde soluklanmak üzere birçok konuğu ağırlamış bir canlı olarak aslında bir ağaçtan fazlasıdır.

Belgesel boyunca bitkilerin muazzam zekasına hayran kalmanız mümkün ama eğer gerçekten belgeseli ilahi bir okuma yaparak izlerseniz aslında bu canlıların her birinin ardındaki muazzam yaratıcının gücünü tefekkür etmeniz de mümkün. Hiçbir insanın nasıl üreyeceğini, beslenmesi gerektiğini, güneşe bile nasıl ulaşacağını öğretmediği bu canlılar mükemmel bir mekanizmayla çalışmaktadırlar. Bununla da kalmayıp toprağa düşen bir damla suyu dahi israf etmeden emen ve gövdesine yetiştiren ulaşamadığı suya, güneş ışığına erişmek için çaba sarf eden bu güzelliğe şahit oluyoruz.

Sözgelimi belgeselin başında güneş ışığına uzanmak için insanüstü bir çaba harcayan adeta hayatta kalma savaşı veren bitkilere şahit oluyoruz. Her canlıda olduğu gibi bitkilerde de muazzam bir hayatta kalma içgüdüsü mevcuttur. Hatta daha derinlere inersek bitkilerin de yayılma, çoğalma içgüdüsü taşıdıklarına şahit olabiliriz çünkü kimsenin birlikte çalışma, iş birliği gibi şeyleri öğretmediği bu canlılar hayvanlarla bir ortaklık kurarak yaşamlarını devam ettirebilmek için onları adeta kendilerine mecbur bırakıyorlar. Örneğin belgeselde bahsedilen bir çiçek üremek için kelebeklerin oraya göç ettiği dönemi bekliyor ve bu dönem geldiğinde kelebekleri kendilerine çekmek için sıvı salgılıyor böylece bu sıvıyı yemek için çiçeğe yaklaşan kelebekler aslında tozlaşmayı sağlıyorlar.

Başka bir örnek de çölde zor şartlar altında yaşayan bitkilerden geliyor. Bu bitki türü yılın belli bir bölümünü yer altında geçiriyor çünkü yeryüzünde bulunması durumunda sert iklim koşulları bitkiye zarar verebiliyor. Bu sebeple yılın belli döneminde yağan yoğun yağmurun ardından bitki toprağı delerek yeryüzüne ulaşıyor. Peki bu bitkiye yeryüzüne çıkmak için doğru zamanın geldiğini kim söylüyor ve topraktan çıkması için gereken gücü kim sağlıyor ?
Tefekkür etmek, Rabbimizin mucizesi olan bitkileri yakından tanımak ve onların yaşamına konuk olarak bu görsel şölenin tadına varmak isteyen herkesi bu muazzam belgeseli izlemeye davet ediyoruz. 🙂
0 Yorum