İslam’ın Amerika’da sadece son 100 yıldan beri mevcut olduğu kanaati, bugünkü Amerikalı Müslümanların sahip olduğu yanlış bir kanaattır. Zira Amerikalı Müslümanların çoğu 20. yüzyılın ortasından itibaren Ortadoğu ve Asya’dan Birleşmiş Devletlere gelen göçmenlerin çocuklarıdır. Bundan dolayı Amerikalı Müslümanlar İslamın Amerika’ya ilk getirenler o göçmenlerin olduğunu zannediyorlar. Oysa ki gerçek olan şudur; İslam Amerika’ya o Müslüman göçmenlerden çok daha önce ulaşmıştı. Aslında İslam Amerika’nın kıyılarına Müslüman köle ticaretinden ve hatta Kolomb’dan da daha önce, Endülüslü ve Batı Afrikalı Müslüman kâşifler vasıtası ile varmıştı. Yüzbinlerce kölenin sadece birkaçının hayat hikayesi tahrif edilmeden günümüze kadar ulaşmıştır. Bu hikayelerin içinde belki en eşsizi Bilali Muhammed’in hayatıdır.
Köle Ticareti
Avrupalı devletler yeni dünyayı 1500’lerde işgal etmesiyle doğal olarak ucuz işçi ihtiyacı ortaya çıkmıştı. Amerika’nın kuzeyinden güneyine kadar yeni yeni imar edilen tarlalar, madenler ve çiftliklerde çalıştırılacak işçilere ihtiyaç vardı. Yeni dünya’nın yerli halkı bu amaç için uygun değildi, zira Avrupalıların getirdikleri hastalıklara karşı bağışık değillerdi. Neticede İngiltere, Fransa, Portekiz ve İspanya gibi Avrupalı sömürgeci güçler bakışlarını, halkını köleleştirip sömürebilecekleri bir kaynak bulmak için, güneye doğru yâni Afrika’ya doğru çevirdiler.
Bundan dolayı Avrupalı köle tacirleri Afrika’ya köle elde edinmek için seyahat ettiler. Normal olarak Avrupalılar köleleri kendi elleri ile esir almıyorlardı. Yerli liderlere ücret vermek sureti ile diğer Afrikalı ülkelere savaş açtırıp, elde edinmiş olan savaş esirlerini onlardan satın alıyorlardı. Genel olarak Avrupalılar Afrikalı liderlere ücretlerini silah şeklinde verip böylece şiddet ve köleleştirme döngüsünü ayakta tutabiliyorlardı. Bu düzen Afrika’nın sosyal, politik ve iktisadi gelişmesi önlendi. Bunun etkisi ise Afrika’da bugün dahi hissedilmektedir.
Çeşitli tahminlere göre 12 milyon Afrikalı, vatanlarından zorla çıkarılıp Amerika’ya köle olarak çalıştırılmak için götürülmüştür. Bunların en azından yüzde yirmisi yolda hayatını kaybetmiştir. Avrupalılar köle ticaretini ağırlıklı olarak Batı Afrika’da yaptıkları için, getirilen kölelerin büyük bir kısmının Müslüman olduğu kuşkusuzdur. Mali ve Songhai krallıkları Batı Afrika’da uzun bir zaman zarfında İslam medeniyetini teşkil eden iki merkez idi. Bundan dolayı o bölgede azımsanmayacak oranda Müslüman yaşıyordu.
Bilali Muhammed
Amerika’ya getirilen Müslüman kölelerin birisi de Bilali Muhammed idi. Fulve kabilesinden olan Muhammed 1770‘de Timbo şehrinde (Bugünkü Gine) doğdu ve eğitim görmüş bir aileden geliyordu. 1700’lerin sonlarında esir alınan Muhammed İslam’ın Arapça, Hadis, Şeriat ve Tefsir gibi çeşitli ilim dallarında eğitim görüp, yüksek bir ilmi seviyeye ulaşmıştı. Onun nasıl esir alındığı bilinmemektedir, fakat önce Karayip adalarında bir çiftliğe ve daha sonra 1802’de Amerika’nın güneyinde olan Sapelo Adası’na (Georgia) getirilmiştir.
Kölelerin iş koşulları çoğu zaman korkunç idi. Bütün gün çalışmaya zorlanılan kölelerin, en basit temel ihtiyaçları bile karşılanmıyordu çoğu zaman. Muhammed’in sahibi olan Thomas Spalding kölelerine diğer köle sahiplerinin çoğundan daha iyi davranıyor ve kölelerine çeşitli haklar tanıyordu; Kölelerini altı saatten fazla çalıştırmıyordu ve hatta Müslüman kölelerine dinlerini rahatça yaşamalarına izin veriyordu. Spalding Bilali’ye küçük bir cami kurmasına bile izin vermişti, bu belki Amerika’da ilk inşa edilen cami olacaktı.
Öbür kölelere nazaran Bilali aydın ve bilgin biri idi, sahibi ona çok güveniyordu ve onu çiftliklerin ve yüzlerce işçi kölenin başına getirip, ona idari görevler veriyordu. Bilali Muhammed’in sadâkatını gösteren en dikkat çekici olay, 1812’de vuku bulan Birleşik Devletler ve İngiltere arasındaki savaş esnasında gerçekleşmiştir. Rivayetlere göre Spalding İngiliz saldırısından korktuğu için adayı ailesi ile beraber terk etmişti. Bilali‘ye Müslümanların aralarında dağıtılan 80 tüfek verip, ondan adayı savunmasını istedi. Bilali sahibinin kaçmasına rağmen sözüne sadık kalmış ve savaş bitene kadar adayı savunup, çiftliklerin idari işleri ile ilgilenmişti. Spalding Bilali’nin köle olmasına rağmen ona silah vermesi ve hatta bütün adayı ona emanet etmesi, Bilali’nin ahde vefasını, dürüstlüğünü ve sadâkatını gösteriyordu.
Bilali Dokümanı
Bilgili bir Batı Afrikalı Müslüman olarak, Bilali Amerika’ya sadece kendisini değil aynı zamanda İslami ahlakını ve bilgisini de getirmişti, bu hakikati kendi eli ile yazdığı 13 sahifelik bir metin kanıtlamaktadır. Bilali 1857’de vefat etmeden önce o metini Francis Robert Goulding adlı bir yazara vermişti. Amerikalılar Arapçada yazılan dokümanı on yıllarca deşifre edemediler. Bilali’nin günlüğü olduğu zannedilen doküman 1931 yıllında Georgia Devlet Kütüphanesine ulaştı fakat orada da yazı çözülemedi.
Mısır’ın El-Ezher Üniversitesi âlimlerinin yardımı ile yıllarca süren çalışmalardan sonra bu metin nihayet çözüldü ve Bilali’nin günlüğü olmadığı ortaya çıktı. Yazının metninin Maliki Fıkıh Âlimi İbn Ebu Zeyd el-Kayravânî’nin 900’lü yıllarda Tunus’ta yazmış olduğu bir fıkıh eseri olduğu ortaya çıktı. İbn Ebu Zeyd’in Risalesi 1700’lerde Bilali öğrenci olduğu sırada, vatanı olan Batı Afrika’nın hukuk müfredatında çok yaygın bir eserdi. Bilali Amerika’ya yanına hiçbir şey alamayıp, eli boş bir köle olarak getirildi. İbn Ebu Zeyd’in eserini yıllar sonra sadece ezberinden yazabilmesi o zamanın Afrika’daki Avrupalı sömürgeci güçlerin zulmüne rağmen, eğitimin ne kadar bir yüksek seviyede olduğunu göstermektedir.
Böylece ‘Bilali Dokümanı’ diye adlandırılan metin Amerika’da yazılmış olan ilk fıkıh kitabı olma özelliği taşımaktadır. İslamın yavaş yavaş Amerika’daki Afrikan asıllı halkların arasından yok olduğu 1900’lü yıllarda, ilk Amerika’ya gelen Müslümanların kıssalarını tanımak ve takdir etmek böylece daha fazla önem kazanmaktadır. İlk Amerika’ya gelen Müslümanların sayısı yüzbinleri aşkındır, dolayısı ile onları küçük ve önemsiz bir grup olarak görmek asla doğru olmaz. Onlar neredeyse aşılmaz koşullara ve köleliğin zulmüne rağmen, dinlerini ve kültürlerini muhafaza etmeye çalışmışlardır. Bilali Muhammed’in hikayesi Amerika’ya ilk gelen Müslümanların vermiş olduğu mücadeleyi gösteren güzel bir örnektir. Afrika kökenli olsun ya da olmasın bu zamanın Amerikalı Müslümanlarına ilham verecek niteliktedir.
0 Yorum