Esselamualeyküm
Kur’an-ı Kerim’in birçok ayeti bize düşünmemizi, tefekkür etmemizi söyler. (Saffat 155, Nahl 17, Enam 80) Doğayı seyretmeyi bildiğimizde aslında onun sanatkarını tanımaya başlarız. Bu yazımızda da kainat üzerinden yola çıkarak ahiretin varlığına dair 11 akli delil sunacağız.
1. Muhteşem Bir Saltanat
Kainata baktığımızda en ufak ve adi bir işte bile birçok gayeler ve maksatlar gözetildiğini görüyoruz. Bir saltanatın haşmetini gözlere gösteren kandiller misali yıldızlardan tutun da zerrelere kadar her şeyin muntazam şekilde vazifelerini yaptığını görüyoruz. Örneğin gökte devasa cisimler devasa hızlarla, çok ince ve hassas ölçülerle hareket ediyor. En küçük bir itaatsizlikte kainat herc-ü merc olup birbirine girecek. Hiç mümkün müdür ki bir saltanat, hele ki böyle muhteşem bir saltanat, vazifesini yerine getirip iyi hizmet edenlere mükafat vermesin, itaatsizlik edip isyan edenlere ceza vermesin? Demek ki başka bir yerde büyük bir mahkeme vardır ve oraya erteleniyor.
2. Hadsiz İkramlar
Bu kainat sultanının hadsiz kerem ve ikramına şahit oluyoruz. Her bahar vagonunu hadsiz nimetlerle doldurup binbir çeşit tat, koku, güzellik ve fayda ile sofralarımızı süsleyen ve ihtiyaçlarımızı gören bu rahmet; bizi birçok duygu ile nimetlerden istifade ettiriyor. Cömert ve Kerim olan birisi, hele ki sonsuz merhamet sahibi olan birisi ikramını en tatlı yerinde kesip misafirlerini ağlatmaz, bir anda hiçliğe atıp bütün bu ikramlarını abes yapmaz. Ebedi kerem, ebedi ikram gerektirir ve misafirlerine de ebedi ikram etmek ister. Yani misafirlerinin de ebediyetini ister. Demek ki ölümle iş bitmiyor. Ahirette devam edecek.
3. Kaydedilip Saklananlar Var
Şu aleme baktığımızda görüyoruz ki, küçük büyük her şeyin amelleri muhafaza edilip saklanıyor. Mesela koca ağaçların amelleri ve gelecek planları bir çekirdekte muhafaza ediliyor ve bir sonraki baharda o ameller ortaya seriliyor. En küçük ve en aciz mahlukların dahi amelleri kaydedilip muhafaza edilirken hiç mümkün müdür ki en kapsamlı ve en ehemmiyetli, en büyük vazife omzuna yüklenmiş ve iradesi, etkisi en geniş mahluk olan insanın amelleri, fiilleri kaydedilmesin; zamanı gelince o kaydedilen ameller ve gelecek programı ortaya serilmesin, belki birçok başka mahluku etkileyen büyük fiillerinin hesabı görülmesin?
4. Adalet
Hiç mümkün müdür ki her işinde nihayet derecede ölçü, mizan ve adaletle iş gören bir Âdil-i Hakîm, mahlukatının hukukunu muhafaza etmeyerek, mazlumun hakkını zalimden almasın ve adaletini hiçe indirsin? Bu adalet burada tam görülmüyor demek ki “büyük cezalar büyük mahkemelerde görülür” hakikati sırrınca, başka bir yerde büyük bir mahkeme ve adalet diyarı vardır ve olmalıdır.
5. Cemal ve Kemal (Güzel ve Mükemmel)
Madem her güzellik ve mükemmellik sahibi, cemal ve kemalini görmek ve göstermek ister. O halde nihayetsiz cemalin ve kemalin sahibi olan Allah elbette cemal ve kemalini gösterecektir. Cemal ve kemal baki ve ebedi ise o zaman fani seyircilere razı olmayacak ve ebedi bir şekilde gözükmek, tecelli etmek isteyecektir. O halde bu seyircilerin de baki olması gerekir. Bu da ahiretin varlığını gerektirir.
6. Sevgi
Hiç mümkün müdür ki Cenab-ı Hak, insana bu kadar kıymet versin, onu sevsin, kendisini ona sevdirsin ve her vakit ona kıymet verip sevdiğini nimetleriyle hissettirsin ve daha sonra onu yokluğa mahkûm edip bir çiçeği yaratmak kadar kendisine kolay olan cenneti onun için yaratmasın, ebedî saadete onu mazhar etmesin? Hayır, asla olmaz!
7. Hikmet (Her Şeyin Bir Sebebinin Olması)
Anne karnındaki bir çocuğun göz, kulak, dil vs. gibi azalarını anne karnında kullanamamasının kullanabileceği başka aleme işaret etmesi gibi, insanın bu dünyaya sığmayan birçok duyguları ve hisleri de ahiret alemine işaret ediyor. Nasıl ki midenin gurultusu ve ihtiyacı dışarıda onun ihtiyacını karşılayacak bir şeyler olduğuna ve onu istediğine delalet eder. Aynen öyle de kalp ebedî yaşamak arzu ettiği ve şiddetle istediği halde dünya geçici ve fânidir. Demek bir yerde ebedî yaşam olan bir diyar vardır.
8. Numunelerin İşareti
Baharda görüyoruz ki, küçük büyük hayvanat ve bitkilerden üç yüz binden fazla çeşit varlık; tekrar tekrar diriltiliyor, kışın beyaz kefenini giyen yeryüzüne tekrar hayat giydiriliyor. Ağaçların ve otların kökleri, bir kısım hayvanlar aynen hayatlandırılıp iade ediliyor. Acaba bu kadar numune ve misallerini müşahede ettiğimiz halde, insanın diriltilmesini akıldan uzak görmek divanelik değil midir?
9. Sonsuz Dualara İcabet Gerek
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem ibadet ve dualarında ebedi saadet istiyor. O Zâtın ibadeti, O’na tâbi olan bütün ümmetinin dualarını içine alır. Yani o Zâtın istediğini bütün ümmeti istiyor, bütün peygamberler dahi istemiştir. En adi bir mahlukun en küçük bir ihtiyacı için yaptığı duaya icabet eden Allah, elbette en büyük bir kulunun en yüksek bir dileği için yaptığı duaya icabet edecektir.
10. Vaade Sadakat Gerek
Acaba hiç mümkün müdür ki, Allah tekrar tekrar vadettiği ve defalarca uyarıp kendisiyle korkuttuğu şeyleri getirmeyerek -hâşâ- hem kendi cehlini ve aczini göstersin hem de peygamberlerini ve evliyasını yalancı çıkartsın? Hayır, asla olamaz! Demek ahiretin varlığını inkâr edenler, Allah’ı cehaletle, âcizlikle ve yalancılıkla itham etmektedirler ki; bu azîm cinayetin cezası da elbette cehennem olacaktır.
11. Saltanatta Haşmet ve Celal Var
Kim şu âleme dikkat ile baksa görür ki, bu âlemde muhteşem bir saltanat ve rububiyet hükmediyor; her canlıya ihtiyacı olan rızkı, elbisesi, yeteneği, kendisini koruyacak silahları vs. tam zamanında, şaşırmadan, ihmal edilmeden veriliyor. Böyle haşmetli faaliyet ve icraatlar ile celalini ve azametini gösteren Allah, hiç mümkün değildir ki sadece şu fâniler üzerinde dursun, haşmet ve celalini hakkıyla göstereceği baki bir memleketi icad etmesin. Elbette böyle bir saltanat kendine layık mahluklar ister, haşmet ve celaline mazhar bir halk ister.
Kaynaklar
(Bu yazı Risale-i Nur eserlerinden yararlanılarak hazırlanmıştır.)
Teşekkürler🥰
Ateistler ve deistler için faydalı bir yazı olmuş.
Allah razı olsun