Rabbimizin ikram ettiği en kıymetli nimetlerden birisi, hiç şüphesiz çocuklarımızdır. Bir emanet bilinciyle onları hem dünyalarına hem de âhiretlerine hazırlamak türlü meşakkatleri de beraberinde getirmektedir. Nimetin şükrünü eda ederken, getirdiği külfeti de omuzlayıp, o temiz ve saf fıtratlarını bozmadan emanetçiliğin hakkını verebilmemiz gerekir.
Bırakalım Çocuklarımızı Allah Azze ve Celle büyütsün!
Onların Allah Azze ve Celle’den birer emanet olduğunu, bizlerin emanetçiler olarak “Her çocuk İslam fıtratı üzere doğar.” hadisi şerifini her daim hatırlayarak o temiz fıtratlara ektiğimiz tohumlara dikkat etmeliyiz.[1]
Bunun için şu noktalara nazarlarınızı çekmek isterim:
1.Ahsen-i Takvim Üzere Olan Fıtratı Korumak
Yavrularımız ahsen-i takvim üzere yaratılmışlardır. Onlara annelik nazarıyla bakıp emanetçi sıfatıyla kucaklamalıyız. Sahiplikten ziyade şâhitlik etmeli, dünya serüvenlerinde Kur’ân’ı kalplerine taşımalı ve nakış nakış çocukluktan itibaren işlemeliyiz. Kur’ân’ı Kerim’in pencerelerine hadis ışığıyla bakmalı ve o aydınlığı çocukların kalplerine nüfuz etmesine rehberlik etmeliyiz. Biz insanoğlu, Rabbimiz’in çağrısına uyup varacağımız menzilin Kur’ân’dan başka bir yer olmadığını idrakine varmalıyız.
2.İlk Adımı Besmeleyle Atmak
İlk adımı besmeleyle atmalı ve çocuk eğitiminde ebeveynliğimizi hey hayrın başı olan; peygamberlerin, sıddıkların, şühedâların, başladığı gibi “Bismillah” üzerine bina ederek kalbin kıblesini istikâmete çevirmeliyiz. Nitekim kadim büyüklerimizin ifade buyurdukları gibi; İstikamet üzere hareket etmek bin kerametten göstermekten daha hayırlıdır.
3.Oku Emrine İtaat Etmek
Allah Teâlâ’nın A’lâk suresinde bizlere ifade buyurduğu gibi, Oku! Yaratan Rabbin ’in adıyla.”[2] Bizlerde emre ittibâen ‘Çocuk eğitiminde’ ikinci basamağa oku emrini koymalıyız. Okumak bir nevi her seferinde niyetleri tazelemek ve ilk emre uymaktır. Bu okumak eylemini fıtrata müdahale etmeden yapmalı ve ilâhi emirleri fıtratları daha sâfi iken her mevsimine serlevha etmeliyiz.
4.Birer İmtihan Vesilesi Olduğunu Bilmek
Enfâl sûresinde geçen “Mallarınız ve çocuklarınız, sizler için birer fitne ve imtihan vesilesidir. Unutmayın, asıl mükafat Allah katındadır.” âyetinin ışığında, çocuk eğitimine hem emanet hem imtihan nazarıyla bakmalı ve el-Vehhâb ismi şerifinin tecellisini çocuklarımızda okuyabilmeliyiz. El-Vehhâb ismi şerifi: nimeti sınırsız olan, ihsanı nâmütenâhî olan, karşılık beklemeden veren demektir.
5.Kal ile Değil Hal ile Örneklik
Onların eğitiminde öncelikli olarak kendi eksiklerimizi görerek başlamalıyız. Bunun için diğer basamağımız örneklik yani söyledikleriyle amel etmek, yaşamaktır. Kur’ân’ı Kerim’le yoğrulmak, sünnet ışığında yaşamak. Kal diliyle değil de hâl diliyle anlatmak, hemhal olabilmek. Allah’ın çizdiği hudutlara riâyet ederek, bunları çocukların yaş ve dünyalarına indirgeyerek taşıyabilmeliyiz. Dünyevî isteklerinin derdine düşüp, âhiretlerini heba etmekten korkmalıyız.
Câbir b. Semûre’nin (radıyallahu anh) rivâyet ettiğine göre;
Efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem) şu şekilde “Kişinin evinde oturup çocuklarına terbiye vermesi, bir sa’ (yaklaşık 2kg) sadaka vermesinden daha hayırlıdır.[3] emri çocuk eğitimi ve terbiyesinin ne kadar mühim olduğunu beyan eder niteliktedir.
6.Tebliğ Etmek
Besmele, teslimiyet, okumak ve yaşamak basamaklarını adımlayıp fiili örneklikten sonra tebliğ yani emr-i bi’l ma’rûf, nehy-i anil münker basamağına geçmeliyiz. İslâm’ın temel mükellefiyet ve kaidelerini anlatmalı, yaşları doğrultusunda örneklik çerçevesinde bunları ikâme etmelerini beklemeli ve birlikte uygulamalıyız.
İmam-ı Gazâli (rahimehullâh)’ın söylemiş olduğu gibi;
“Eğri ağacın düzgün gölgesi olmaz. Anne, baba ve muallim düzgün bir ağaç gibi olmalıdır ki çocuk da onun gölgesi gibi dosdoğru olsun.”
7.Her Koşulda Müslüman Kimlik
Çocuklarımıza söylediklerimiz ve yaptıklarımızla bir bütünlük ve uyum sağlamalıyız. Evde, sokakta, camide, vakıfta, alışverişte, misafirlikte bambaşka kimlikler değil ancak ve ancak İslâm kimliği taşımalıyız. Namazları aksatıp namaz kılmalarını beklememeli, TV ve telefon münasebetimizi en asgari seviyeye indirmeliyiz. Söylediğini yapan, yaptığını söyleyen Peygamberimizi (sallallahu aleyhi vesellem) her konuda örnek almalıyız.
8.Sevgi
Yavrularımızın temiz kalplerini muhabbet ve merhametle sarmalayıp, Allah sevgisi, peygamber sevgisi, sahabe sevgisiyle doldurmalı ve ümmet bilinciyle sormalıyız. Kanayan yaralarımızın tedavisi bu sevgilerde saklıdır.
Doğru bir şekilde aktarım ve çocuğun yaşına uygun bir dil ile ilk eğitimi evde alan çocuğun dışarıdaki tehlikelere karşı bir zırhı olacaktır. Sevdirerek anlatılan ve yaşantının her yerinde olan İslâmi esaslar, ahlâki gerek ferdî gerekse toplumsal kurallar bütünlüğü sağlanarak çocuğun yaşantısının ve dahi ailenin diğer fertlerinin her halini kapsayacak ve buna göre şekillenecektir.
9.Saff Suresi 2. Ayet-i Kerime
Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem) hicretin 6. Yılında ashabı ile umreye gitmek için Medine’den yola çıkmış. Mekke’ye yaklaştıklarında müşrikler Kabe’ye gitmelerine müsaade etmemişlerdi. Bundan mütevellid “Hudeybiye Anlaşması” yapılmıştı. Anlaşma sonrası Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem) “Kalkın! Kurbanlarınızı kesin, ihramdan çıkın, saçlarınızı tıraş edin.” emrini vermiş fakat ashâbı bu emri o an içinde bulundukları durumdan ötürü biraz ağırdan almışlardır. Efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem) üzgün bir şekilde Ümmü Seleme (radıyallahu anha) annemizin çadırına gitmiştir. Annemiz bunun nedenini sormuş ve “Ya Resûlullah, sen kalk, kurbanlığa git ve kes. Onlar mutlaka sana uyacaklar ve kurbanlarını keseceklerdir.”[4] demiştir. Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem) kalkmış ve kurbanlık devesini kesmiş. Bunu gören sahâbeler de kalkıp kurbanlarını kesmeye başlamışlardı. İşte bizler de bu usulle, Saff suresinin 2. ayeti sırrınca “Yapmadığınız şeyleri niçin söylüyorsunuz?” ayetini her daim kendimize sormalı ve sorgulamalıyız.

Çocuk eğitimi, sabır ve sebat isteyen büyük bir sorumluluktur. Ne kadar zorlanılırsa zorlansın Allah’ın koyduğu hudutlara riâyet de bir bereket hasıl olacak, evlerimizde Mus’ablar, Yavuzlar, Zeynepler ve Fâtımalar yetişecektir Allah’ın izniyle.
İman ve muhabbetle dolan kalp zaten o yolu bi’iznillâh takip edecek ve çocukluktan yetişkinliğe geçen süreçte şuurlu Müslümanlar olarak anne babalık bayrağını inşallah yavrularımız devralacaktır.
Allahû Teala evlatlarımızı İslam üzere sabit kadem eylesin.
Fatîma Gamze
Şevval 1442
Kaynaklar
[1]Tirmizî, kader, 4, IV, 446.
[2] Alak 1
[3] Tirmizî, “Birr”, “33”; Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 96, 102.
[4]Buharî Sahih, c. 3, s. 182; Ahmed b. Hanbel, c. 4, S.326;
Kardeşim benim maşallah sana Rabbim evladlarımızı Salih Saliha’lardan eylesin inşallah ❤️ SEN CAnsın 🌼
Canım kardeşim 😊 Esselamün aleyküm ve rahmettullah, Allah’ın selamı ve rahmeti üzerinize olsun. “Allah, Rabb’im” dediğiniz dualarda yani Rabb’imizi isimleriyle andığımız dualarda inşallah demeyiniz, bu tehlikelidir, bununla alakalı Cübbeli hocamızın sohbeti vardır o sohbette Peygamberimizin (s.a.v) sözüyle, hadisiyle de anlatmaktadır, Youtube’a arama kısmına “Duada inşAllah denmez, Cübbeli Ahmet Hoca” diye yazıp aratabilirsiniz. Mesela nasıl diyebilirsiniz “Allah şifa versin, Âmin.” Denilebilir ancak “Allah şifa versin inşallah” çok tehlikelidir, inşAllah nasıl kullanılabilir? Mesela “İnşAllah şifa bulursunuz.” , “İnşAllah sağlığınız, sıhhatiniz, afiyetiniz artar.” Gibi tatlı dualar olabilir. 😊 Selametle kalın. (: