Bismillah.
Şeyh Ahmed Yasin… Bir dava adamı… Şehadet şerbetini içen, yiğit bir dava adamı… Her türlü zorluğa, sıkıntıya ve zalimliğe rağmen dimdik ayakta durmuş, İslam’ı kendisine dava edinmiş bir isim o… Duruşuyla, mücadelesiyle ve şehadetiyle ümmeti harekete geçirmiş ve diriltmiş bir isim!
Abdülaziz El Rantisi ile Hamas’ı kuran Şeyh Ahmed Yasin, Filistin’in bağımsızlığı için büyük mücadeleler vermiştir. Allah ondan razı olsun.
Ahmed Yasin’in nasıl şehit edildiğini tahmin etmek zor değil; Allah’ın dinine savaş açmış kişiler tarafından Rahmeti Rahman’a kavuştu… Biz, sizlere nasıl şehit edildiğini değil; nasıl yaşadığını anlatacağız…
1. Şeyh Ahmed'in Doğumu ve İlk Yıllar (1938- 2004)
Şeyh Ahmed Yasin, Filistin’in bir köyünde dünyaya gelmiştir. O dönemde ise Filistin, Britanya Mandası olarak yönetilmekteydi. Üç yaşında iken babası Abdullah Yasin’i kaybeden Şeyh Yasin, annesi ve kardeşleriyle büyümüştür. Daha sonraki yıllarda, İsrail’in kurulması ve İsrail-Arap savaşının ardından Yahudilerin Filistin’in büyük bir bölümünü işgal etmesi üzerine Gazze Şeridi’ndeki Curat Şams bölgesine sığınmıştır.
2. Eğitimi ve Çalışmaları
Ahmed Yasin, Gazze’de İmam Şafii Okulu’nda ilköğretimini tamamladı. 1952 yılında ilköğretimi tamamlamasının ardından bir yüzme etkinliğinde kafasının üzerine düştü ve boyun kemiği kırıldı. Boyundan aşağısı felç oldu… Tüm bu olumsuzluklara rağmen, er-Rihal Ortaokulu’nda ortaöğretimini de tamamladı. Liseyi ise, Filistin Lisesi’nde tamamladı.
Şeyh Yasin, hayatının pek çok döneminde, önemli olaylara şahit oldu ve olaylar kendisini derinden etkiledi. Öncelikle geçirdiği kaza sonrası yaşadığı felç, önemli bir dönüm noktasıydı. Yıllar sonra İsrailli bir yargıç Ahmed Yasin için,
“O, felçli ve oturak bir adam; ama onun felçli ve oturak olmayan aklı ve dili var…” diyecekti…
Lise eğitiminin ardından bazı ilim adamlarından özel dersler aldı. Çalıştı, çabaladı ve kendini çok iyi yetiştirdi. Çevresi, onu zeki ve kültürlü biri olarak bilirdi. Lise eğitiminin ardından da Kahire’deki El-Ezher Üniversitesi’ne gitti ve burada Müslüman Kardeşler’e katıldı.
3. Tutuklanması ve Sonrası...
Tarihler 1967 yılını gösterdiğinde, Siyonist işgalciler artık Filistin’in tamamını ele geçirmişti. Bunun üzerine insanlar, vatanlarını işgalden kurtarma mücadelesinde, kendilerine önderlik edecek birine ihtiyaç duymaya başlamışlardı. Bu noktada, Ahmed Yasin Filistin halkının örgütlenmesinde önemli bir rol oynadı. Şeyh, Gazze’de İslâm Merkezi’ni kurmasından sonra iyice tanındı ve Filistin’in her tarafında adı duyulmaya başladı. Bu durum işgal yönetimini son derece rahatsız etti ve işgalciler Şeyh Ahmed Yasin’i defalarca polis merkezine çağırdı ve sorguladı.
1984 yılında ise, Şeyh Ahmed Yasin ve yardımcılarından pek çok kimse tutuklandı. Yürütülen soruşturma sonunda Yasin, İsrail devletini yıkarak yerine İslâmi bir devlet kurmak için çalıştığı gerekçesiyle 13 yıl hapse mahkum edildi. Ancak on bir ay sonra Filistinlilerle işgalciler arasında gerçekleştirilen bir esir değişiminde serbest bırakıldı. 1985 yılında meydana gelen bu durumdan sonra Şeyh Ahmed Yasin yine Filistinlilerin mücadelesine öncülük etmek üzere başa geçti.
4. Hamas'ın Kuruluşu (İslami Direniş Hareketi)
Ahmed Yasin, 9 Aralık 1987 tarihinde başlayan intifadanın öncüsü durumundaki İslâmi Direniş Hareketi’nin (HAMAS) liderliğini yürüttü. Bu teşkilatın manevi lideri ve intifadanın (ayaklanma) ilerleyişinde bir motor görevi gördü. İsrail yönetimi, 18 Mayıs 1989 tarihinde Şeyh Ahmed Yasin’i yeniden tutukladı. Onunla birlikte Hamas mensubu pek çok kimseyi de tutukladılar.
Bu tutuklama, intifadayı durdurmayı amaçlayan bir uygulamaydı. Ancak İsrail yönetimi umduklarını bulamadılar. Çünkü bu olay üzerine intifada daha da şiddetlendi. Uzun oyalamalardan sonra Şeyh Ahmed Yasin 3 Ocak 1990 tarihinde mahkeme önüne çıkarıldı ve 15 suçlamadan yargılandı.
Ahmed Yasin’in mahkeme mensuplarına söylediği söz şu olmuştu: “Bu mahkeme kanuni olarak beni yargılama hak ve yetkisine sahip değildir. Çünkü bu mahkeme işgalciler tarafından kurulmuştur. Dolayısıyla tamamen gayri meşru ve kanun dışıdır.”
Bu ilk duruşmadan sonra yargıç yeniden duruşmayı belirsiz bir tarihe kadar erteledi. Daha sonra Siyonist yönetim, Şeyh Ahmed Yasin’in 6 Ekim 1991 tarihinde mahkeme önüne çıkarılacağını açıkladı. HAMAS bu sırada, Şeyh Ahmed Yasin’in yargılanmasını protesto için genel grev ilan etti. 16 Ekim 1991 tarihinde İsrail mahkemesi HAMAS’ın kurucusu Şeyh Ahmed Yasin’i ömür boyu hapis cezasına çarptırdı. Mahkeme; Ahmed Yasin’e ayrıca öldürme emirleri verdiği ve İsrail’i yıkarak yerine İslâmi bir devlet kurmayı amaçlayan kanun dışı (!) örgüt kurduğu iddiasıyla on beş yıl hapis cezası verdi.
Ahmed Yasin, sağlık durumunun kötüleşmesine, maruz kaldığı kötü uygulamalara ve bedensel özürlü olması dolayısıyla zindanda çektiği sıkıntılara rağmen işgalciler karşısında hiçbir taviz vermedi.
Onun şu sözü davası ve inancı konusunda ne kadar kararlı olduğunu açıkça ortaya koymaktadır: “Benim için hapiste 100 yıl kalmak, karşılığında birtakım tavizler vererek çıkmaktan daha iyidir.”
Şeyh Ahmed Yasin, sekiz yıl süren zindan hayatı boyunca kararlılığından hiç bir şey kaybetmedi ve Siyonist yönetimi muhatap kabul etmeme konusundaki tutumunu değiştirmedi.
Bir süre sonra Şeyh, Ürdün’ün başkenti Amman’da Hamas Siyasi Birimi Başkanı Halid Meşal’e karşı başarısız bir suikast girişiminde bulunan iki Mossad ajanına karşılık 30 Eylül 1997 Salı akşamı serbest bırakılarak tedavi edilmek üzere Ürdün’ün başkenti Amman’a getirildi.
Şeyh Ahmed Yasin, Amman’da bir süre tedavi gördükten sonra vatanı Filistin’e ve ailesinin ikamet ettiği Gazze’ye döndü. Zindan hayatı boyunca çektiği sıkıntılar, eziyetler onu yıldırmamıştı… Çünkü Gazze’ye dönüşünün ardından hemen Filistin direnişindeki manevi lider mevkiine yeniden oturarak mücadelesini kaldığı yerden devam ettirmeye başladı!
5. İkinci İntifadası (El Aksa İntifadası) ve Suikastler
Gazze’ye dönmesinden sonra da mücadelesine devam eden Şeyh Ahmed Yasin, 29 Eylül 2000’de başlayan Aksa İntifadası’nın da manevi lideri olarak biliniyordu. İşgalci Siyonistler tarafından da sürekli takip ediliyordu. Bu takip sebebiyle daha önce de bir suikast girişimine hedef olmuş ama Allah’ın izniyle mucizevî bir şekilde saldırıdan sağ kurtulmuştu.
İsrail ordusu 15 Aralık 2001’de başlattığı geniş çaplı bir saldırı ile, özellikle Hamas üzerinde etkili olmaya çalışırken, bu saldırı esnasında Şeyh Ahmed Yasin’in içinde bulunduğu camii İsrail ordusunun füzelerine hedef oldu, fakat Yasin bu saldırıdan da yara almadan kurtuldu.
24 Haziran 2002’de, Şeyh Ahmed Yasin Filistin Yönetimi tarafından Gazze Şeridi’ndeki evinde göz hapsine alındı. 2003 Eylül’ünde de Hamas liderlerinin toplantı yaptığı bir yeri İsrail bombaladı ve Şeyh Ahmed Yasin, bu bombardımandan elinden hafif bir yara olarak kurtuldu.
Ek Bilgi;
Arapça bir sözcük olan ve Türkçe’de “Ayaklanma” anlamına gelen İntifada, Filistin’de iki defa yaşandı. Birinci İntifada (ayaklanma), Aralık 1987’den 1993 Oslo Anlaşmasının imzalanmasına kadar devam eden ve İsrail’in, Filistin topraklarını ele geçirmesine karşı Filistinlilerin yaptığı ayaklanmadır. Ayaklanma 9 Aralık’ta Cebaliye mülteci kampında başladı. İkinci İntifada veya El Aksa İntifadası ise Eylül 2000’den 2005 yıllına kadar devam eden ayaklanmadır. İsrail ve Filistin arasındaki çatışmalar Şubat 2005 yılında Ariel Şaron ve Mahmud Abbas’ın katıldığı Sharm ek-Sheikh Zirvesi ile sona ermiştir.
6. Şehadeti...
Filistin’de işgale karşı iki ayrı intifadanın öncülüğünü yapan, vücudunun felçli olmasına rağmen Allah yolunda mücadeleden, direnişten geri kalmayan büyük insan, büyük lider, HAMAS’ın manevi lideri Şeyh Ahmed Yasin, Siyonistlerin düzenledikleri bir suikast neticesi 22 Mart 2004 tarihinde şehit oldu…
Şeyh Yasin, evinin yakınındaki camide sabah namazını kılmasının ardından işgalci Siyonistlerin helikopterleri tarafından fırlatılan füzelerin hedefi oldu. Saldırıda ikisi Ahmed Yasin’in yardımcısı olmak üzere dört kişi daha şehit oldu. İddialara göre aralarında Yasin’in iki oğlunun da olduğu ondan fazla kişi de saldırıda yaralandı. Yasin’in yerine Abdülaziz El Rantisi Gazze Şeridi’nde HAMAS’ın yeni lideri oldu ancak Rantisi de 17 Nisan 2004 tarihinde İsrail tarafından şehit edildi…
7. Şeyh Ahmed'in Ümmete Mektubu...
Ahmet Yasin ölmeden bir yıl evvel…
Dünyadaki Müslümanların Gazze’de ve Filistin’de yaşananlara karşı sessiz kalmasından sitemkâr olmuştu. Yasin, yazdığı bir mektupla ümmeti Allah’a şikayet ediyordu:
“Bırakın savaşçı onuruyla ölelim!
Allah’ım! Ümmetin suskunluğunu sana şikâyet ediyorum!
Ben ki kocamış bir yaşlıyım. Kurumuş iki elim, ne kalem tutuyor ne de silah!
Sesimle yeri inletecek güçte bir hatip de değilim!
Ben ki saçları ağarmış, ömrünün son demlerinde, türlü hastalıkların yıktığı ve üzerinde zamanın belâlarının estiği biriyim! Tek isteğim, benim gibi Müslümanların zaaf ve aczinden müteessir olanların yazmasıdır!
Siz ey Müslümanlar! Suskun ve aciz, helâk olmuş ölüler!
Hâlâ kalpleriniz sızlamıyor mu, başımıza gelen bu acı felâketler karşısında? Bir halk yok mu? Hiç mi kimse yok, Allah için ve ümmetin namusu için kızacak?
Şerefli direnişçilerken, bizleri katil teröristler olarak ilan edenlere karşı duracak! Bu ümmet utanmaz mı, şerefi çiğnenirken? Omuzlarımıza el verecek ve gözyaşlarımızı silecek bir bakış! Bu ümmetin kurumları, sivil güçleri, partileri, teşkilâtları ve bariz şahsiyetleri, Allah için kızmaz mı? Tümü birden sokaklara dökülüp, bizim için dua etmeye;
‘Ey Rabbimiz! Gücümüzü topla, zaafımızı gider ve mü’min kullarına yardım et!’ diye çağıramaz mı? Buna da mı gücünüz yetmiyor?
Yakında bizim büyük ölümlerimizi duyacaksınız, o zaman alınlarımızda şu yazılacak:
‘Bizler direndik! İleri atıldık ve kaçmadık!’
Ve bizimle birlikte çocuklarımız, kadınlarımız, yaşlılarımız ve gençlerimiz ölecek! Onları, bu suspus ve bön ümmete yakıt yapacağız!
Bizden, teslim olmamızı ve beyaz bayrak dikmemizi beklemeyin! Çünkü biz, bunu yapsak da öleceğimizi biliyoruz.
Bırakın savaşçı onuruyla ölelim!
Dilerseniz bizimle olun, elinizden geldiğince, öcümüzü sizden her biri boynuna taksın!
Dilerseniz bize acıyarak ölümümüzü izleyin! Temennimiz, Allah’ın, emaneti savsaklayan herkesten kısas almasıdır! Umarız bizim aleyhimize olmazsınız!
Allah aşkına, bari aleyhimize olmayın!
Ey ümmetin liderleri, ey ümmetin halkları!
Allah’ım!
Sana şikâyette bulunuyorum…
Sana şikâyette bulunuyorum…
Gücümün azlığını, imkânımın yetersizliğini ve insanlara karşı zaafımı Sana şikâyet ediyorum.
Sen mustazafların Rabbisin… Sen bizim Rabbimizsin… Bizi kime bırakıyorsun? Bize cehennem olacak uzaklara mı? Veya düşmana mı?
Allah’ım! Akıtılan kanlar, dokunulan ırzlar, çiğnenen hürmetler, yetim bırakılan çocuklar, oğlunu yitirmiş anneler, dul kalmış kadınlar, yıkılmış evler ve ifsad edilmiş ekinler aşkına Sana şikâyette bulunuyorum.
Sana şikâyette bulunuyorum! Gücümüz dağıldı… Birliğimiz bozuldu… Yollarımız ayrıldı…
Halkımızın zaafını ve ümmetimizin bize yardım edip, düşmanı yenmedeki aczini Sana şikâyet ediyoruz…”
Ne kadar da doğru değil mi… İslam ülkeleri olarak ne zaman gerçekten birlik olabildik? O kadar Müslüman ülke var ancak dünyanın her yerinde Müslümanlar yanıyor! Düşünecek ne çok şey var…
Kutlu şehit Ahmed Yasin, Allah Azze ve Celle senden razı olsun! Amin.
Kaynaklar
| www.kimkimdir.gen.tr
| www.islamveihsan.com
selam un aleyküm kardeşim. yaptığınız paylaşımları çok severek takip ediyorum. lakin bu şeyh efendinin şia kökenli olmasından dolayı tereddüt içerisinde kaldım. verdiği mücadeleyi takdir ile karşılasam da çok da fazla ön plana getirilmemesi gerektiği kanaatindeyim…
Ve aleyküm selam ve rahmetullah,
Şia düşüncesinin, sünnet üzere olan akidelerimize zarar vermesinden endişe ettiniz haklı olarak. Akidemiz ve sünnet üzere yaşamak gerçekten, hepimiz için en önemli mesele.
Bizim buradaki amacımız, sizin de dediğiniz gibi Filistin mücadelesini gözler önüne sermekti. O mücadeleyi veren insanları hatırlamaktı. İnşaAllah faydalı olmuştur.
Katkınız ve hassasiyetiniz için teşekkür ederiz. Allah Teala razı olsun.
Hayırlı günler. 🙂