Namaz kılarken, oruç tutarken, Hacc yaparken Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem’i taklit ediyoruz. Çünkü bize “İslam nasıl yaşanır?” sorusunun cevabını, hayatının her saniyesi ile veren önderimiz ve peygamberimiz o: Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem. Peki “Çocuklarımızı kime göre yetiştiriyoruz, kimi taklit ediyoruz?” Ortada bir sorun var. Namazımız Peygambere göre, haccımız Peygambere göre de çocuk terbiyemiz, yetiştirme tarzımız niye ona göre değil? Peygamber aleyhisselamın getirdiği Peygamberlik alanında çocuk yok mu? Peygamber aleyhisselam bize namaz kadar, çocuk eğitimi de öğretip gitti. Bunun için artık namazlarımızda Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemi esas aldığımız gibi aile yuvamızda, ailemizin biricik varlığı olan çocuklarımızda da Resûlullah diye bir öğretmen bulundurmamız gerekiyor. Medine’de on yılda eli altında büyüyen kendisinin torunları, çocukları ve ashabının çocukları üzerindeki uygulamaları, ele aldığımızda Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin zikredeceğimiz 6 dinamiği dikkat çekiyor.
1. Ciddi Sevgi
Müthiş bir çocuk sevgisi var yüreğinde. Çocuğa dayanamıyor. Öyle canım yavrum deyip çocuğu bırakıp altı ay Çin’e giden birisi değil. Çocuklarını ciddi seviyor. Cihaddan, şahadet noktasından geri geliyor, kızı Fatıma’nın alnını öpmeden içeri girmiyor. Çocuklarından, torunlarından hatta kendi torunlarından olmayan sahabenin çocuklarından biri namazda secdedeyken omzuna çıkıyor. Çocuğun morali kırılmasın diye secdeden kalkmıyor. Müthiş bir çocuk sevgisi. Bu sevgiye dair örneklerle dolu hadisi şerifler.
2. Bol Dua
Çocuklara bol bol dua ediyor. Şeker vermekten, oyuncak almaktan çok duası var. Mevcut hallerine, geleceklerine dualar ediyor. Kendi çocuklarına, ashabının çocuklarına, ümmetinin çocuklarına. Duayı bir donanım olarak kullanmış.
Dua! Sadece namazda dua etmek yetmez. Yirmi dört saatin belki iki saatini insan teheccüde kalkıp çocuklarının duasını alacakları, çocuklarına dua yağdıracağı bir saat olarak geçirmelidir. Bir baba, bir anne evine ekmek taşıdığı kadar çocuklarının dosyasına dua taşımalıdır. Yirmi sene sonra, o öldükten otuz sene sonra tutsun bunlar zararı yok. Sen, otuz sene önce bir dua yapılmıştır bugün arabada giderken kıl payı kaza atlattım zannediyorsun, otuz sene önce ölmüş olan annenin duası bugün tecelli etmiştir haberin yoktur senin. Baba-anne evladının dua makinesidir. Dua! Dua makinesi. Tutmuyor yok, yapıp yapmadığı var. Dua tutturmak senin işin değil. Dua tutturmak kime ettiysen dua onun işidir. Allah’ın işidir o.
3. Çocuğu Adam Yerine Koymak
Çocukları adam yerine koyuyor. Küçücük çocuk, beş yaşında çocuk, elli yaşında ihtiyarların yanında aynı kategoride onun yanında. Çocuklara yaşlarına göre değil, onları ileride görmek istediği adamlık tipine göre değerlendiriyor. Beş yaşında çocuğu oynatıyor, on yedi yaşında ordu teslim ediyor. On yedi yaşında ordu teslim edecek şekilde yedi yaşındayken oynuyordu onunla. Biz önlükleri nasıl giyecek, kışın yün çorap mı giyecek, orlon mu faydalı, sentetik mi böyle şeyler yok Peygamber aleyhisselam’da. Temel var. İnsan yetiştiren temel dinamikler Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem de var.
Bir çocuğu elli yaşında âlim biri görmek istiyorsa İbn Abbas’ta olduğu gibi ona âlim muamelesi yapmış. Dokuz yaşında bir çocuğu devesinin arkasına oturtmuş, doksan yaşında insanların anlamayacağı bizim standartlarımızda meseleler konuşmuş onunla. “Yavrum” diyor, bir defa çocuk olarak karşısına oturtuyor. Yavrumdan sonra dağ gibi sözler konuşuyor onunla. Bu çocuktur, demiyor. Büyük olacak, diyor. Nasıl görmek istiyorsa o muameleyi yapıyor.
4. Sabır ile Davranmalı
Dağlar gibi bir sabırla çocuklara muamele etmiş. Sabır, sabır. Analarının sabrı bitti Peygamber’in sabrı bitmedi çocuklara. Annelere sabır takviyesi yapmış. Belki bin sene yaşasaydı bir çocuk da bin sene çocuk kalsaydı sabırla ona muamele edecekti. Herkese sabrı tavsiye etmiş. Kendisi de sabretmiş. En mühim işlerinden bir tanesini yavrucuğu Enes’e teslim etmiş: “git bunu filan yere götür” demiş. Aradan zaman geçmiş, namaz kılınmış, o iş olmamış, gitmiş ne oldu çocuğa bir şey mi oldu diye çıkmış, bakmış ki Enes oyun oynuyor. Arkadaşlarını bulmuş oynuyor. Ensesine elini koymuş “Enes gidiyorsun değil mi?” demiş. Döndüm baktım ki diyor Resûlullah. Unutmuş gideceği yeri. Götüreceği şey cebinde Enes oynuyor. “Gidiyorsun değil mi Enes” demiş. “Niye gitmedin yavrum” yok. “Gidiyorsun değil mi?” “Gidiyorum ya Resûlullah” demiş. Yalan değil gidiyor. Ama beş saattir oynuyor sokakta. Sabır deposu. Sabretmiş.
5. Oyun Oyna
Çocukların oyun hakkına -müsamaha etmek bir kenara- oyunlarını hak olarak onlara vermiş. Oynamış onlarla. Oynatmış. Ama namaz vaktinde değil, namazda değil. Çocukların oyunu hak ettiği yerlerde oynatmış.
Sahabe diyor ki, bir gün bir yemeğe çağrıldık. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bizi de aldı, beraber yemek için çıktık. Yolda giderken Hüseyin’in oynadığını gördü. Hepimizi geride bıraktı hızlı bir şekilde koştu torunu Hüseyin’i yakaladı. Ama çocuk da yakalanmak istemiyor oraya koştu buraya koştu dakikalarca oyaladı Peygamberi. Sonunda yakaladı onu. Yani Torununu görünce protokolü unutuyor. Torunuyla ebecilik oynuyorlar. Rahmetellil âlemin. Sonunda çocuğu yakalamış. Bir elini çenesinin altına koydu diyor. Öbür elini de kafasının üstüne koydu. Çocuğunun kafasını eğdi yüzünü gözünü öptü diyor. Niye böyle yaptı? Çünkü kaçtı çocuk oyaladı ya onu. Öpmeyi de daha ağırdan yaptı bu sefer sallallahu aleyhi ve sellem. Rükû öğreten Peygamber, çocuk öpmeyi öğretiyor. Ciddi olduğu zaman ciddi; şaka olduğu zaman şaka.
6. En Doğal Okul; Anne
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin Medine’de yetiştirdiği çocuklar, analarının ürünüdür. Çünkü önce analarını yetiştirdi. Kadınlardan anne çıkardı. Cahiliye toplumunun vahşeti içerisinde kadını beş parasız, beş para etmez kıvamda gören bir toplumda “üç kız çocuğu yetiştir, onları evlendir, sana cennet garanti olsun” dedi. Hamza’ya parça parça ciğerleriyle cenneti vaat etti. Kızları yetiştiren annelere evlerinden cennet vaat etti. “Evlatlarınıza adil muamele edin ha” buyurdu. “Taraf tutacaksanız, kız çocuğunun tarafını tutun” diye tembih etti. Anne adaylarını cennetin üstüne çıkardı. Anne yetiştirdiği için de anaokulu ihtiyacı hissedilmedi Medine’de. Çünkü her anne doğal bir okuldu zaten. Anne aynanın karşısında, televizyonun önünde, komşularıyla muhabbette ömür tüketince anaokuluna ihtiyaç oldu bu sefer. Ama Medine sokaklarında analar, analar zaten okuldular. Resûlullah’tan -aleyhisselatu vesselam- aldıkları aşı zaten onları öğretmen yapmıştı.
7. Medine'de Çocuk Olmak
Kaynaklar
Nureddin Yıldız Hocanın Medine’de Çocuk Olmak’ konulu sohbetinden alınmıştır.
Ne güzel anlatım…