Hayatımızı en ince teferruatına kadar düzenleyen İslam, “zaman” gibi önemli, devasa bir meselede hükümsüz kalamazdı. Nitekim kalmamıştır ve zamanı nasıl verimli hâle getirebileceğimiz hususunda bizler için kıymetli kaideler ortaya koymuştur. Hayatımızı bu kural ve prensipler çerçevesinde düzenlememiz bizi her sahada başarılı kılacaktır inşaAllah. Her insanın öncelikle zamanın kıymetini idrak etmesi sonra da zamanını planlaması, planladıktan sonra da enerjisini çalışmaya teksif etmesi (yoğunlaştırma) lazımdır. (…)
Gerçekte gece ve gündüzün birbiri ardınca gelişinin bir ayın geçirdiği evrelerin, yılın mevsimlerinin insana vermek istediği şuur “zaman şuuru“dur. Her gün, insana ölüp yeniden dirileceğini haber verir. Her doğan yeni ay, insana ölüp dirileceğini haber verir. Yazı ve kışı, baharı ve güzüyle her yıl insana hayatın da mevsimleri olduğunu haber verir. (…)
Dinimiz, zaman tanzimi ile ilgili fiilî tedbirler almış, böylece de zamanın değerlendirilmesinde insanların azami hassasiyet göstermesini temin etmiştir. Bunlardan en mühimleri:
1. Ömrün Düzenlenmesi
İslam, insan ömrünü belli başlı bazı ana safhalara ayırır. Çocukluk (0-15), gençlik (15-30), olgunluk (30-51), ihtiyarlık (51-80), düşkünlük (80). İslam, buluğ çağına eren bir çocuğun hayati meşguliyetlerini idrak edip onu cemiyete faydalı hâle getirebilecek amelî tedbirler getirmiştir. Erken tedris (öğretim), faydalı bilgi, bilgiyi pratiğe dökme bunlardan bazılarıdır. Erken tedris hususunda Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem), “Küçüklükte öğrenilenler taş üzerine yazılan yazı, büyüklükte öğrenilenler buz üzerine yazılan yazı.” buyurlarken öğretimin önemine dikkat çekmişlerdir.
İmam-ı Azam Hazretleri dört yaşında Kur’an-ı Kerim’i ezberleyip hafız olmuş, binlerce Hadis-i Şerif ezberlemiş ve aynı zamanda çocuk yaşta İslamî ilimleri öğrenmiştir. İmam-ı Şafii Hazretlerinin ‘Muvatta’yı beş yaşında ezberlediği, devrinin bütün ilimlerini küçük yaşta öğrenerek on beş yaşında fetva vermeye başladığı bildirilir. Süfyan bin Uyeyne de dört yaşında Kur’an-ı Kerim’i ezberleyenlerdendir. İmam-ı Buhari Hazretleri’nin sıbyan mektebinde ezberlediği Hadis-i Şerif sayısı on beş bindir. Ayrıca İslam büyüklerinden Said El Cevheri, erken öğretim hususunda gördüğü bir hadiseyi şöyle anlatıyor: “Beş-altı yaşında bir çocuk halifenin huzuruna çıkmış, Kur’an-ı Kerim okuyor ve bazen de ayetlerin tefsirini yapıyor; ancak küçük çocuk olduğu için acıktığı zaman da ağlıyordu.” İbn-i Sina’nın on yaşında Kur’an-ı Kerim ve edebiyat ilimlerini öğrendiği, müspet ilimlerle de iştigal ettiği (uğraşmak) bilinmektedir.
2. İşlerin Düzenlenmesi
İslam, boş zamanlarının düzenlenmesi ilkesiyle, işlerin düzenlenmesi prensibini getirerek Müslümana bütün zamanlarının değerli olduğunu ve her anının faydalı meşguliyetlerle dolu olması gerektiğini ihsas etmiştir (üstü örtülü olarak anlatmak, duyurmak). Meşgale tanzimini de ibadet, rızkın kazanılması, hayatımızın murakabe tefekkürü ve terbiye faaliyetleri olarak ortaya koymuştur. Bu bâpta olmak üzere boş vakitleri iyi faaliyetlerle doldurmak veya boş vakit bırakmamak, eğitimin en müessir vasıtası olarak beyan edilmiştir. Çünkü insanın nefsi iyi ve faydalı işlere yöneltilmezse kötülüğe meyleder. Hatta boş zaman, bütün kötülüklerin anası olarak görülmüş, talebeleri boş bırakmayıp onların daima faydalı işlerle meşgul olmaları temin edilerek, yapmaları muhtemel kötülüklere mâni olunması düşünülmüştür.
3. İstikrar (Sabır - Sebat - Devamlılık)
Gerçek başarı istikrarla, devamlı çalışmakla elde edilir. Bu hususta Sevgili Peygamberimiz’in (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem), “Az, ama devamlı olan ibadetlerin (amellerin) çok, ama seyrek olan amellerden daha efdal olduğu”nu beyan buyurması eğitimde istikrar unsurunun önemini anlatmaktadır. Eserleriyle meşhur İslâm Âlimi İbni Hacer’i başarıya ulaştıran sebep de sabırla, sebatla tahsiline devam edişi olmuştu. “Kafam ders almıyor, ben beceremem.” diyerek medreseyi terk edip köyüne dönerken uğradığı mağarada gördüğü hadise ona kamçı olmuştu. Görmüştü ki mağaranın tavanından sızmakta olan damlalar alttaki taşa vurmaktaydı. O sert taş zaman içinde su damlaları ile delinmişti. Bu, yumuşak su damlalarının sert kayaya karşı zaferi idi. Bunun üzerine İbni Hacer “Benim kafam taştan daha sert, daha kaim olamaz!” demiş, didinip çırpınmış, ilim öğrenmeye yeniden koyulmuştu. Ve nihayet bu kararlılığı onu bir numaralı talebe hâline getirmiş, sonraları da ciltlerle eser vermesini temin etmişti. (…)
Gerçek başarı istikrarla (devamlı çalışmakla) elde edilir. Zeki bir öğrenci ile zeki olmayan bir öğrenci arasındaki farkı, zeki olmayan öğrencinin istikrarlı çalışması kapatabilir. Çalışılan bir iş (bir ders, okunan bir kitap, yazılan bir yazı) üzerinde herhangi bir güçlüğü yenmeden bir adım bile gerilememeli, yılgınlığın maskeli bir tembellik olduğu unutulmamalıdır. Zaten çalışma sevgisi de güçlükleri yenmekten doğar ve kuvvetlenir. Güçlüğü yenmekten hâsıl olan manevi zevk, eşsiz bir zevktir. Harpte zafer, işte muvaffakiyet (başarı) yılmayanındır. Sebat önünde güçlükler erir ve imkânsız görünen, mümkün olur. Devamlı ve ısrarlı bir şekilde çalışılmalıdır. Ve her gün aynı saatlerde behemehâl (kesinlikle, her durumda) çalışmaya başlamalıdır. (…)
4. Az uyku (Uyku - Vakit Münasebeti)
Devamlı araştırma yapılan sahalardan biri de uykudur. (…) Uykumuzun en mühim bölümü, uykuya daldıktan sonraki ilk üç saattir. Derin uyku denilen bu süre içinde vücudumuz ihtiyacı olan dinlenmeyi sağlar. Uykunun ikinci bölümü olan rüya bölümünde vücut rahatlamıştır ve uyanmaya hazırlanmaktadır.Uzmanlar beş saatlik uykunun insana yeteceğini söylemektedirler. Fakat ortalama sekiz saat uyuyan bir insanın bunu bir günde beş saate indirmesi zordur. Bu ani iniş, performans ve konsantrasyon kaybına sebep olabilir. (…)
Günde Bir Saatlik Tasarruf Ömre Ömür Katar!
Bir saat geç yatıp, bir saat erken kalkıldığında günde iki, senede 2×365=730 saat kazanılmış demektir. 4 yıl tahsil hayatı olan bir talebe 4×730=2920 saat kazanmış demektir. Bu zaman zarfında en az bir yabancı dil, bir doktora tezi, herhangi bir mevzuda ihtisas yapma imkânına sahip olunabilir. Dikkat edilirse bu hesap dört yıl için alınmıştır. Bu hesap 4 ilkokul, 4 lise, 4 fakülte olmak üzere 16 yıl üzerinden yapılırsa toplam 16×730=11680 saat eder. Bu da hayat içinde bir ömür daha kazanmak demektir.
Fazla Uykunun Zararları:
Yemek, uyumak ve konuşmak birer beşeri ihtiyaçtır. Ama bunların fazlası zararlı olabilmektedir. (…) Uykunun normalden fazla olmasının hiçbir faydası olmadığı gibi migren başta olmak üzere çeşitli baş ağrıları, fiziki ve zihnî bozukluklara sebebiyet verdiği artık herkesçe bilinmektedir. Bu sebeple küçük yaştan itibaren beş saatlik bir uyku ihtiyacının teşekkül etmesine çalışılmalıdır. Uyku yorgunluğun yegâne ilacı değildir. Bilhassa sekiz saati aşan uykular insanı bezginleştirerek yorgunluk hissini artırmaktadır.(…) Ömür bir sermayedir, her an tükenmektedir. Dünya ise ahiretin ekin tarlasıdır. İnsan bu dünyada ne ekerse ahirette onu biçecektir. Böyle bir ebedi kâr-zarar deveranında, insan ömrünü uykuda heba etmemelidir. Müslümanın günlük nizamının başta gelen prensibi akşam erken yatıp sabah erken kalkmaktır. Müslümanın günü, güneş üzerine doğmadan başlar. Onlar sabah güneşten önce kalkar. Peygamberimizin (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem), “Allah’ım, sabahın erken vakitlerini ümmetime bereketli kıl.” duasına mazhar olurlar. Enes bin Malik Hazretlerinden rivâyet edilen bir Hadis-i Şerifte Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem) “Sabah namazından sonra uyumayı âdet edinen sırt ve bel ağrılarına müptela olur.” buyururlar.
5. Arkadaş Seçimi
Zamanın değerlendirilmesi ile ilgili mühim tedbirlerden biri de iyi arkadaş seçimidir. Bir ömrün Allah (Celle Celaluhu) huzurunda hesabı verilemeyecek kadar kötü geçmesine ve maruz kalınacak ebedi hüsranın arkadaş yüzünden olabileceğine şu âyet şahadet etmektedir: “O gün (kıyamet günü), zalim kimse ellerini ısırıp keşke peygamberlerle beraber bir yol tutsa idim, vay başıma gelenlere, keşke falancayı dost edinmese idim. And olsun ki beni, bana gelen Kur’an’dan o saptırdı…” der. (Furkan Sûresi, 25-29) (…)
Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem), “Kişi arkadaşının yolu üzerinedir.” buyurarak arkadaş seçimine dikkat çekmişlerdir.
| Kaynak: Yaşar Değirmenci’nin Zaman Risalesi adlı kitabından alıntıdır.
Emeği geçenden Allah razı olsun