Tesettür, kadınlara bir birey olma yönünde en büyük şansları veren nimetlerden ve İslami bir kimliğin zahirdeki işaretlerinden biri. Kelime manası gizlenme, örtünme. İnsani bir ihtiyaç. Ve en önemlisi farz bir ibadet. Tesettür kadını kötü niyetli bakışlardan muhafaza eder. Bunun yanında kadının kendi nefsini de meşru olmayan isteklerden korur. Ama bugünlerde tesettür ile ilgili tartışılan birçok konu ve iyi veya kötü niyetle yöneltilmiş birçok soru var. Burada bunlara 5 cihette cevap vermeye çalışacağız.
1. Şüphe Ciheti
Bu kesim Kur’an-ı Kerimde başörtüsünün olmadığını ve ayetin saptırıldığını iddia ediyor. Bu kişileri bir ayetin bile inkarıyla iman dairesinden çıkılacağını hatırlatarak uyarmak durumundayız.
Önce tesettür ile ilgili ayetleri daha sonrada bu konudaki hadislerden birkaç tanesini paylaşalım ki kafamızda soru işareti kalmasın.
وَقُل لِّلْمُؤْمِنَاتِ يَغْضُضْنَ مِنْ أَبْصَارِهِنَّ وَيَحْفَظْنَ فُرُوجَهُنَّ وَلَا يُبْدِينَ زِينَتَهُنَّ إِلَّا مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَلْيَضْرِبْنَ بِخُمُرِهِنَّ عَلَى جُيُوبِهِنَّ وَلَا يُبْدِينَ زِينَتَهُنَّ إِلَّا لِبُعُولَتِهِنَّ أَوْ آبَائِهِنَّ أَوْ آبَاء بُعُولَتِهِنَّ أَوْ أَبْنَائِهِنَّ أَوْ أَبْنَاء بُعُولَتِهِنَّ أَوْ إِخْوَانِهِنَّ أَوْ بَنِي إِخْوَانِهِنَّ أَوْ بَنِي أَخَوَاتِهِنَّ أَوْ نِسَائِهِنَّ أَوْ مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُهُنَّ أَوِ التَّابِعِينَ غَيْرِ أُوْلِي الْإِرْبَةِ مِنَ الرِّجَالِ أَوِ الطِّفْلِ الَّذِينَ لَمْ يَظْهَرُوا عَلَى عَوْرَاتِ النِّسَاء وَلَا يَضْرِبْنَ بِأَرْجُلِهِنَّ لِيُعْلَمَ مَا يُخْفِينَ مِن زِينَتِهِنَّ وَتُوبُوا إِلَى اللَّهِ جَمِيعًا أَيُّهَا الْمُؤْمِنُونَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ
Mü’min kadınlara da söyle, gözlerini sakınsınlar, ırzlarını korusunlar; görünmesi zaruri olanların dışında zinetlerini açmasınlar ve baş örtülerini yakalarının üzerine vursunlar; zinetlerini, kocalarından veya babalarından yahut kayınbabalarından yahut oğullarından yahut üvey oğullarından yahut kardeşlerinden yahut kardeş oğullarından yahut kız kardeş oğullarından yahut kendi kadınlarından yahut sahibi bulundukları cariyelerden veya uyuntu (şehvetten yoksun) erkek hizmetçilerden veya henüz kadınların şehvet uyarıcı taraflarından habersiz çocuklardan başkasına göstermesinler; gizledikleri zinetleri bilinsin diye ayaklarını da vurmasınlar. Ey mü’minler, hepiniz Allah’a tevbe edin ki, mutluluğu bulabilesiniz. (Nur suresi 31. ayet meali)
‘Hımar’ cahiliye döneminde kadınların başlarından arkalarına yani sırtlarına doğru bıraktıkları başörtüleri, kelime manası örtmek. ‘Velyadribne bi humurihinne ala cuyubihinne’ ibaresiyle hımarın yakaların üzerini örtecek şekle getirilmesi istenerek kadınların üzerine farz olmuş olan başörtüsü şekli oluşmuş ve nitelendirilmiş oluyor.
يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ قُل لِّأَزْوَاجِكَ وَبَنَاتِكَ وَنِسَاء الْمُؤْمِنِينَ يُدْنِينَ عَلَيْهِنَّ مِن جَلَابِيبِهِنَّ ذَلِكَ أَدْنَى أَن يُعْرَفْنَ فَلَا يُؤْذَيْنَ وَكَانَ اللَّهُ غَفُورًا رَّحِيمًا
Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına (bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları zaman) dış örtülerini üstlerine almalarını söyle. Onların tanınması ve incitilmemesi için en elverişli olan budur. Allah bağışlayandır, esirgeyendir. (Ahzab suresi 59. ayet meali)
Örtü bütün vücudu örtmelidir. Zira Allahu Teala ‘Dış elbiselerinden üstlerine giymelerini söyle’ buyurmuştur. Cilbab, bütün vücudu örten bir elbise, bir örtüdür. ‘Yüdnine’, ‘idna’ kökünden gelen bir fiildir. ‘İdna’ elbiseyi, örtüyü aşağı doğru salıvermektir. Buna göre şer’i örtünme, vücudun tamamını örtmektir. Örtü, alttaki elbiseyi gösterecek kadar ince olmamalıdır. Örtünün, kendisi bir ziynet olmamalı ve cazip renkli kumaşlar kullanılmamalıdır. Örtü, vücut hatlarını belli edecek ve fitneye sebep olacak kadar dar olmamalıdır. [1]
Hz. Aişe’den rivayete göre, bir gün Hz. Ebu Bekir’in kızı Esma ince bir elbise ile Allah Resulünün huzuruna girmişti. Resulullah (sav) ondan yüz çevirdi ve şöyle buyurdu: “Ey Esma! Şüphesiz kadın erginlik çağına ulaşınca, onun şu ve şu yerlerinden başkasının görünmesi uygun değildir.” Hz. Peygamber bunu söylerken yüzüne ve avuçlarına işaret etmişti.” [2]
Hz. Aişe dedi ki: “Şüphesiz Kureyş kadınlarının birtakım üstünlükleri vardır. Ancak ben, Allah’a yemin olsun ki, Allah’ın kitabını daha çok tasdik eden ve bu kitaba daha kuvvetle inanan Ensar kadınlarından daha faziletlisini görmedim. Nitekim Nur suresinde “Kadınlar başörtülerini yakalarının üstüne taksınlar…” ayeti inince, onların erkekleri bu ayetleri okuyarak eve döndüler. Bu erkekler eşlerine, kız, kız kardeş ve hısımlarına bunları okudular. Bu kadınlardan her biri etek kumaşlarından, Allah’ın kitabını tasdik ve ona iman ederek başörtüsü hazırladılar. Ertesi sabah, Hz. Peygamberin arkasında başörtüleriyle sabah namazına durdular. Sanki onların başları üstünde kargalar vardı.” [3]
2. Güvenlik Ciheti
Bu cihette tartışacağımız konu tesettür ile ilgili ayetlerin Mekkeli kadınların dönem eşkıyalarından korunması için indirildiği ve artık böyle bir problem olmadığı için bu hükmün kalktığı iddiası. Bilindiği üzere Mekke dağlık bir alanın ortasında bulunuyordu ve kadınlar dışarı çıkmaları gerektiğinde çevredeki haydutların saldırısına uğrayabiliyorlardı. Evet, tesettür kadınları bu gibi durumlardan da korur. Ama asıl illeti yani asıl farz oluş sebebi bu değildir. Kadının güvenliğinin sağlanması olsa olsa bu emrin bir sonucu/hikmeti olur. Yani örneğin güvenliğin zirvede olduğu bir topluma ulaşılsa bile bu durum,tesettür emrini hükümsüz bırakacak değildir.
Ayrıca güven ortamının sağlandığı iddiası oldukça dayanaksız bir iddia. Her gün yüzlerce kadın sözlü ve fiziksel tacize uğruyor. Burada hemen kaynağıyla[4] birlikte bir veri paylaşalım. 2015’te yapılmış olan bir araştırmaya göre ‘modern’ olarak tabir edilen Avrupa birliğinde toplam 215.000 cinsel suç gerçekleştirilmiş ve bunların 3’te biri de tecavüz suçu.
Maalesef bu iddianın esas sebebi Kuranı tarihselleştirme çabaları. Oysa biz biliyoruz ki Kuran 610 yılından kıyamete kadar korunmak ve hakim olmak üzere indi. Kuranın ezelilik özelliği Enam suresi 115. ayeti kerimede şu şekilde açıklanıyor:
Rabbinin sözü hem doğrulukça, hem de adaletçe tamamlanmıştır. O’nun sözlerini değiştirebilecek hiç kimse yoktur. O, işitendir, bilendir.
3. Özgürlük Ciheti
Tesettürlü kadın özgür değildir diyenlere cevabımız: ‘Bırakın da ona biz karar verelim!’ Bırakın da gerçekten inanarak ve gerekliliğini anlayarak tesettürün en güzel şekline girmiş bir kadın karar versin; özgür mü yoksa değil mi? Bu kararı verirken bile bizi özgür bırakmamak ve kısıtlamak, kendince küçük düşürmek çabasında olan insanlar aslında özgürlüğe en çok düşman olan kişiler. Tesettür kadının; sadece bir cinsiyetten ibaret olmadığını, bir birey olduğunu hatırlatır. Ferdi kimliğini kadınlığının önüne koyar. Bu şekliyle aslında kadını özgürleştirir. Esas kısıtlama kadını bedenine hapsetmektir. Kadını bir askılık gibi podyumlarda yürütmek, en basit yiyecek reklamlarında bile kadınları oynatmak, kadını erkeklere bir ödül gibi sunmaktır kadını köleleştiren. Varsayalım ki bir çocuğu kandırmak için şeker veriyoruz. Şekerin bizim için herhangi bir kıymeti yokken çocuk için büyük bir zaaftır. Bu zaafı kullanarak çocuğa asıl amaçladığımız şeyi yaptırabiliriz. Tıpkı bu örnekteki gibi reklam sektörü de bir ürünü pazarlayabilmek için kadınları kullanıyor. Araba, dondurma hatta erkek tıraş losyonu reklamlarında oynatılan kadın, özellikle gösterişli kıyafetler içinde ve kadınsı özellikleri öne çıkarılarak adeta sunuluyor. Bedenine hapsedilen bu kadınların özgürleştirilmesi için çabalamak yerine neden hala tesettür üzerine savaş açılıyor? Çünkü savaşın asıl muhatabı tesettür veya başörtüsü veya tesettüre bürünmüş olan kadın değil aslında. Savaşın asıl muhatabı İslam. Bizler bu cephede İslam’ı, Kuranı, sünneti savunmak yerine hesapsızca karşı cephede yer alamayız. Ayetleri, hadisleri, fıkıh âlimlerini, içtihatlarını araştırmadan yorum yapamayız ya da geçip gidemeyiz.
4. Moda Ciheti
Tesettüre vurulan darbelerden en ağırının faili şüphesiz moda. Moda kolayca kabul edilemeyecek hatta karşı çıkılacak pek çok giyim tarzını ve hayat programını da yavaş yavaş ama bilinçli bir şekilde Müslümanların hayatlarına soktu. Ve bu süreçte özellikle insanların iki hassas noktasını kullandı ki bunlardan birincisi, kitle psikolojisi. Kitle psikolojisi başlangıçta çevrelerinde görmeleriyle insanların modaya alışmalarını daha sonra da bunları mübah göstererek bizzat kullanmalarını sağladı. Kullanmayan insanlar ise adeta bu kitlenin altında ezildi, ‘çağ dışı’ olarak gösterildi. İkinci nokta ise reklam. Moda öyle reklam edildi ki sanki modaya uyan kişiler anında daha yüksek statülere ulaşıyordu. Hiçbir vasfı ve bilgi-becerisi olmayan insanlar bile başarısı için kutlanıyordu, kendini sergilemedeki ‘muhteşem’ özgüveni ve cesareti takdir ediliyordu. Bu haliyle moda insanları aynileştirmeye başladı ve mahremiyet kavramına büyük darbeler vurdu. Ve hala buna devam ediyor.
5. Kötü Örnek Ciheti
Tesettürlü kadınların işlediği hataları örnek göstererek kendini temize çıkarmaya çalışmak.
Bilmeliyiz ki başkasının yaptığı yanlışlar veya bir hükmün herkes tarafından çiğneniyor oluşu hükmü ortadan kaldırmaz. Buna rağmen çevremizden şu cümleleri çokça kez duymuşuzdur: ‘Ne tesettürlüler var, benim işlemediğim .. günahları işliyorlar.’ veya ‘Bugün kimse doğru tesettürü uygulamıyor ki zaten.’ vs. Bir Müslüman, bir yerde bir hata görüyorsa ona düşen şey kendini temize çıkarmak değil hatayı düzeltmektir. Belki güzel bir dille uyarmak ve çok daha güzeli örnek olmak. Eğer tesettürün uygulanmasındaki hataları görüyorsak hatayı işleyen kardeşimize yardımcı olmalı ve kendi tesettürümüzü Allah rızasını amaçlayarak herkese örnek olacak şekle getirebilmek için çaba sarf etmeliyiz.
Kaynaklar
[1] Ahkam tefsiri, M.Ali es-Sabuni
[2] Ebu Davûd, Libâs, 31
[3] Buharî, Tefsîru Sûre, 29/12; İbn Kesîr, Muhtasar, M. Alî, es-Sâbûnî, 7. Baskı, Beyrut 1402/1981, II/600
[4] http://www.euronews.com/2017/11/24/which-eu-countries-have-the-highest-rate-of-sex-crimes-
https://www.youtube.com/watch?v=85SjrmrlprA
0 Yorum