Herkesin sıklıkla duyduğu ama hakkında çok az şey bildiği İmam Gazali’yi bir de yazar Hasib Noor’un kaleminden okuyalım. “İmam Ebu Hamid Muhammed bin Muhammed el Gazali RahimAllahu aleyh’in eserleri üzerine âlimlerimizden biriyle yaptığımız düzenli okumalarda İmam’ın hayatının, onun manevî ve entelektüel yolculuğunun, özellikle günümüzde derinlemesine incelenmesi ihtiyacı üzerine tartışıyorduk.” diyen Hasib Noor yazısının devamında İmam Gazali hakkında önemli noktalara değiniyor.
1. Kimdir?
İmam Gazali’nin kitapları, günümüz Müslümanlarının da benzer durumlarla yüzleşmekte olduğu deneyimleriyle doludur.
İlk yıllarında, zamanının en büyük âlimlerinden biri olan İmâmü’l-Haremeyn Cüveynî RahimAllahu aleyh’in öğrencisi olmuştur.
Döneminin liderleri tarafından itibar görmüş, kendisine en önemli eğitim kurumlarından biri olan ve çağın entelektüellerini mezun eden Nizamiye Medreseleri’nde hocalık görevi verilmiştir.
2. Sorgulama Yılları
Münazaralarıyla kavuştuğu ün ve ihtişam, ona şöhretin insanda bir boşluk bıraktığını fark ettirmiştir. Diğer inançlara sahip kimselerle, filozoflarla, Hristiyanlarla, Yahudi âlimlerle ve Bâtıniyye gibi diğer mezheplerle yaptığı tartışmalar kendi inançlarını sorgulamasına sebep olmuştur. İki ay boyunca şüphe noktasına kadar kendi inançlarını sorgulamıştır.
Haçlıların Müslüman topraklarını yakıp yıktığı, ele geçirdiği ve Müslümanları katlettiği bir dönemde yaşamıştır. Bu dönemde derin bir sorgulama hâkimdir ve Müslüman dünyasında pek çok kişi için manevi bir boşluk söz konusu olmuştur.
İmam Gazali, İslami ilimler ve disiplinlerde uzmanlaşmıştır fakat o zaman bile kuşağının problemlerine cevap sunamayan bir boşluğun olduğunu hissetmiştir.
3. İnziva
Bu şartlar altında insanlardan uzaklaşmış, on yıl boyunca uzun uzun seyahat ederek inzivaya çekilmiştir. Şam, Kudüs, Mekke ve Medine’ye gitmiştir. İnzivadayken bir başyapıt olan “İhya-u Ulumi’d-Din’i” yazmıştır. Dinî ilimlerin şöhret ve itibar arayışı içinde önemini yitirerek bir münazara malzemesi haline geldiğini, insanların dinî ilimlerin maksadının ne olduğunu unuttuklarını görmüştür. Dinî ilimlerin esas amacını diriltmek amacıyla bir reformcu ve uyanışçı olmuştur. Kısa süre içinde döneminin en büyük düşünürlerinden biri haline gelmiş, Müslümanların kaybetmiş olduğu onurun geri kazanılmasını sağlayan Selahaddin Eyyubi ve benzerlerinin manevi ve entelektüel doğuşuna yol açmıştır.
İnancını bir temele dayandırabilen ile hiç münakaşaya girmemiştir. İlme vakıf olduktan sonra inzivaya çekilmiştir. İnzivadayken, tekrar geri dönüp ders vermeye ve kitap yazmaya başlayana dek insanlar o büyük âlimin sözünü neredeyse unutmuştu. Eserleri, Ortodoksluğun yok olmaya yüz tuttuğu bir dönemde, akıllarında şüphe uyandıracak felsefi söylevlere maruz kalan Müslümanların zihinlerine berraklık kazandırmıştır.
4. Okurla konuşabilen Bizden Bir Yazar!
İşte hikâyenin burasında “Vay be! Biz de neredeyse onun yaşadıklarının aynısını yaşıyoruz!” diye düşünebilirsiniz.
Eserlerinin insan tecrübelerine dayanan birer başyapıt olmasının ve varoluşsal şüpheler ile felsefi kaygılar içinde yolculuk edenlere kanıtlar sunmasının sebebi budur. Okuru içten bir anlayış yolculuğuna çıkarır, öyle ki gözleriniz kapalı bir şekilde kitabın okunuşunu dinlediğinizde onun samimi sesiyle konuştuğunu hissedebilirsiniz. Metinleri, okura özenle verilen tavsiyeler ile doludur.
Eserlerinin çoğu, kafa karışıklığı içinde bir insan ya da öğrencilerinden biri tarafından sorulmuş bir soruya cevap niteliğindedir ve kendini ifade edişindeki samimi ilgi neredeyse hissedilebilmektedir. Sözlerinin her biri adeta namaz ve derin bir tefekkürün ardından özenle seçilmişçesine yerleştirilmiştir. Eserleri on yıldan fazla süren bir tefekkürün, temel esasların, âlimliğin, vahiy ve inanç kaynakları ile köklü bir bağlantının ürünüdür ve ruha seslenmektedir.
Hayatı, derinlemesine bir okumayı hak etmekte ve gelişimi başlı başına eserlerinin genişliğini idrak etmeye katkıda bulunmaktadır. Bu eserlerden kendi dönemimize ait entelektüel problemlere nasıl cevap verilebileceği konusunda çıkarımlar yapabiliriz.
5. Hakkındaki Yanlış Anlaşılmalar
Bazıları Gazali’nin hadisleri kullanmasını sorgulasa da şahsî olarak, onun idrakinin derinliği karşısında hayranlık duydum. Kendisinin hadislere dair geniş okumalar yapmış olduğundan şüphem yok. Eserlerinde yer alan bazı ifadelerin sadece okumuş olan bir kimse tarafından anlaşılabilecek Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e ait nakiller ile tam anlamıyla kelimesi kelimesine aynı olması şaşırtıcı bir şeydir. Zeynüddin Irâkî gibi âlimler hüküm vermek amacıyla, bir eleştiri olarak değil fakat bir hizmet olarak eserlerinde yer alan hadislerin sıhhatini kontrol etmişlerdir.
Her âlim için olduğu gibi, İslam Dünyasına getirdiklerine olan memnuniyet onun hakkında herhangi bir kimsenin söyleyebileceklerinden daha fazladır. Yazdıklarıyla ve etkisiyle İslam dünyasına getirdiği sayısız fayda ve erdem, hatalarını örtmektedir.
Getirdiği iyilik kendisi için duamızı hak etmektedir ve Allah’ın merhameti, günahlarımızı ve aynı şekilde onun hatalarını hoş görecek kadar geniştir.
Gazali, Zehebî’nin RahimAllahu aleyh ona dair yazdığı biyografide bahsettiği gibi “Hüccet’ül-İslam” – İslam dininin hak din olduğunun delili – unvanıyla anılmayı gerçekten hak etmektedir.
Allah onu merhametiyle kuşatsın, bağışlasın, kıyamet gününe kadar kendisinden fayda sağlayan herkes adına onu mükâfatlandırsın ve hepimizi Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in yanında toplananlardan eylesin. Selam onun, ehli beytinin ve doğru yoldaki müminlerin üzerine olsun.
Âmin.
Kaynaklar
Bu yazının Imam Gazali yi tam anlatamadığını düşünüyorum. Zira onun hayatı kendisin de ifade ettiği üzere Tasavvuf ile değişmiştir. Tasavvuf hayatıyla İhyayi yazmış ve en büyük çığırları açmıştır. Dalaletten nasıl kurtulduğunu bizzat kendisi El Munkiz min ed Dalale kitabinda yazmıştır .