Samimiyet; hepimizin dilinde olan bir kelime… Bir kelimeden daha ötesi aslında, hayatımızın olmazsa olmazıdır. Evlilikte, iş hayatında, dostluk ilişkilerinde, ibadetlerde ve inancımızda öncelikle samimiyeti sorgulamaz mıyız? Sahi ne kadar samimiyiz? Bu soruyu sorduk mu kendimize hiç ya da yüzleşebilecek cesareti bulduk mu? Bu yazımızda bir özeleştiride bulunalım kendimize, samimiyetimizi sorgulayalım inşaAllah.
1. Arkadaşlık İlişkilerimizde Samimiyet
İş arkadaşlıklarımızda, dostluklarımızda bazen gerçekten samimi değiliz. En çok yapılan ve en basit bir samimiyetsizlikten bahsedelim. Mesela; işle alakalı bir yanlışını gördüğümüz arkadaşı gidip uyarmak yerine genelde bunu diğer kişilerle paylaşmayı ya da direkt yöneticiye şikayet niteliğinde anlatmayı tercih ederiz. Bir başka tepkimiz de şu olur; ‘Aman ya banane, bana dokunmayan yılan bin yaşasın.’ Peki mümin kardeşine yardım etmekle, onu uyarmakla, tebliğ etmekle sorumlu değil midir? Uyarmadığımız gibi bir de haberimiz yokmuş gibi inkarda da bulunuruz. “Bizi aldatan bizden değildir.” (Müslim, İman 164) Bu hadis belki de ilişkilerimiz de unuttuğumuz samimiyeti bizlere hatırlatır.
2. Evlilikte Samimiyet
Maalesef ki günümüzde evlilikler samimiyet üzerine kurulmamakta. Birbirlerine karşı beklentilerini zamanla ve fiileri ile ortaya koymayı tercih etmekte çiftler… Eğer amacımız hayırlı birer eş olup, Allah’ın razı olduğu bir hayatı yaşamaksa; bu yolda başa gelen her türlü sıkıntı ve olumsuzlukları göğüslemeliyiz. Hani iyi günde, kötü günde, hastalıkta ve sağlıkta ‘Evet’ diyoruz ya =) Acaba sadece kelimeyi mi telaffuz ediyoruz? Yoksa bütün samimiyetimizle bir söz mü veriyoruz? Çok iyi olan yaşam standartlarımızın evlendikten sonra düştüğünü varsayalım. Bu durumu sorun haline getirip, evliliği bitirme aşamasına kadar gelmek; evlenirken verdiğimiz sözü tutmadığımızın hem eşimize hem de Allah’a karşı samimi olmadığımızın en büyük göstergesi değil midir?
3. İbadetlerimizde Samimiyet
21. yüzyılın İslam anlayışında ki en büyük sorunlardan birisine geldik. İbadetlerimiz de samimiyeti yitirdik. İbadet bir sosyal medya aracı oldu. Secde de, rüku da derken ‘Dua ediyormuşum gibi çek kanka’ resimleri aldı başını gidiyor. Neredeyse namazı instagram için kılar olduk. Bu trajediye son verme zamanı geldi. Kendimizi bir dinleyelim, yapılan ibadetten tatmin olabiliyor muyuz? Huzur veriyor mu? Bir an olsun dünya hayatını unutup, ahireti düşünebiliyor muyuz? Gerçekten Allah rızası için mi yapıyoruz? “Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki. Onlar namazlarını ciddiye almazlar. Onlar gösteriş yapanlardır. Ve hayra da mâni olurlar.” (Mâûn Suresi; 4-5-6-7 Ayetleri Meali) İbadetlerimizde samimi olmaya bu ayet-i kerime yetmez mi!
4. İnancımızda Samimiyet
Bu maddeyi 3. madde ile birlikte ele alalım. Bizleri ibadete yönelten temel sebep inançtır. İnancımız ne kadar kuvvetli ve samimiyse, ibadetlerimizde o kadar gerçekçidir. Bu yüzden evvela inancımızda samimi olmalıyız. İnançta nasıl samimi olunur ki? Müslümanın görevi yaptığı her işte Allah’ı razı etmek değil midir? Teoride evet ama uygulamada ne yazık ki hayır. Günümüzde öyle dünya hayatına bağlı yaşar olduk ki, yalan, hırs, bencillik ile yoğurulmuş bir insan modelini aldık. Müslümanım diyen bir kişi yalan söyleyebilir mi? Biz yerine ben diyebilir mi? “Hiçbiriniz kendisi için istediğini (mü’min) kardeşi için istemedikçe (gerçek) iman etmiş olamaz.” (Buhârî, Îmân, 7; Müslim, Îmân, 71.) İşte bu hadis durumu tam özetliyor. Gayemiz Allah’ın rızasını kazanmaksa, bu dünyaya bu kadar meyil vermek niyedir? Soralım şimdi kendimize bu düşünce ile yaşadığımız sürece gerçekten inancımız da samimi miyiz!
0 Yorum