Çocuklarımıza Kudüs’ün önemini nasıl anlatmalıyız? Çocuklarımıza dava şuurunu aşılamaya kaç yaşında başlamalıyız? Yahudiler bugün bu kadar ilerdeyken biz Müslümanlar olarak neden gerideyiz? Bunca işgali ve eziyeti görmemize rağmen, neden hala oturduğumuz koltuktan kıpırdayamıyoruz? Ve belki de en önemli soru, anneler seneler geçmesine rağmen neden hala bir Selahaddin Eyyubi yetiştiremedi? İşte bu yazımızda bu sorulara cevap vererek, Müslüman hanımlar olarak çocuk eğitiminde mihenk taşı olan noktalara değinmeye çalıştık.
1. İşe Kendinden Başla
Selahaddin yetiştirmek için ilk önce bizim Selahaddin olmamız gerekiyor. Günümüzde anneler, seminer seminer gezip, ders ders koşuyorlar. Sorduğumuz zaman, anne olanın da olmayanın da hedefi, Selahaddin yetiştirmek, Fatih Sultan Mehmed yetiştirmek. Fakat böyle olunca iş başkasının omuzlarına yüklenmiş oluyor. Bu demek değildir ki hanımlar olarak böyle bir hedefimiz olmasın. Olsun, muhakkak olsun, lakin böyle bir cümlenin hakkını vermek için Müslüman hanımlar olarak ilk önce kendi içimizi doldurmamız gerekiyor. Bugünden itibaren yediklerimize, içtiklerimize, izlediklerimize ve duyduklarımıza müdahale etmemiz gerekiyor.
2. İlk Örneği Sen Ol
Hep duyuyoruz, ‘Çocuğumun elinde telefonu nasıl alabilirim?’ tarzında sorular soruluyor psikologlara. Genelde sonuç odaklı sorular soruyoruz. Fakat burada asıl bakmamız gereken şey, çocuğun elinde neden telefonun 5 saat boyunca durduğudur. Çocuklarınıza namazı sevdirmek için eğitimler, kitaplar görebilirsiniz. Fakat ilk olarak bizim namazı sevmemiz gerekiyor. Psikolojideki öğrenme teorileri içerisinde önemli yer kaplayan Bandura’nın Sosyal Öğrenme Kuramına baktığımız zaman, iyi kötü davranışlarımızı, bizzat biz yaşamasak bile, çevremizde onu yaşayan birisini görerek öğrenebiliyoruz. Örneğin bir çocuk, kendisini köpek ısırmadığı halde, köpeğin abisini ısırdığını ve abisinin de ağladığını görürse, köpekten korkabilir, köpek ısırığının acıtan bir şey olduğunu öğrenebilir. Bu sebeple, ezan okunduğu anda annesinin mutfaktaki işini bırakıp namaz kılmaya gittiğini gören çocuk, namazın annesinin hayatının merkezinde olduğunu, namaz vakti girmiş ise başka bir işin önemli olmadığını öğrenecektir. Çocuklarımıza namazı sevdirmek için ilk olarak namazlı çevreler oluşturmamız gerekiyor. Ashab-ı Kiram’a baktığımız zaman, bulundukları çevre, ayetlerin indiği, gözünü açtıklarında namaz kılan insanları görebildikleri bir çevreydi. Bugün bizim ilk olarak namazı anlatmakla beraber, çevremizin standartları nasıl, bunu hesap etmemiz gerekiyor.
3. Disiplinli, Tavizsiz Anne Ol
Disiplin, Müslümanın hayatında çok önemli bir yere sahiptir. Dinimizin direği olan namazın vakitleri, her gün değişiyor. 17.01 de ikindi vakti giriyorsa, 17.00 da ikindi namazını kılamam demektir. Aman canım bir dakikadan ne olur demek, ikindi namazını vaktinde kılmamaya götürür bizi. Yahudilerin çocuklarına nasıl bir eğitim verdiğini, hangi metotlarla çalıştırdıklarını, nasıl disiplin içinde eğitim verdiklerini görüyoruz. Müslümanlar olarak neden geri kaldık sorusuna cevap işte buradan geliyor. Bir gün söz verip, öbür gün sözünden dönen anneler olduğu zaman, çocuk disiplin denen kavramı öğrenemiyor. ‘Bugün annemin yapma dediğini yarın yapabilirim demek ki.’ diye öğreniyor. Çocuklarımızı hafta içi günlerinde tam disiplinli yetiştirip, hafta sonlarında tamamen boş bırakırsak, yaptıkları ibadetleri, işleri sadece bir görev olarak görürler. Oysa bizim yapmamız gereken şey, ibadeti, çalışmayı, dava şuurunu hayatın tümüne oturtturmak. Haramlar karşısında dimdik duruş sahibi çocuk yetiştirmek birden bire olmaz. Bunun için en başından beri annelerin çocuklarına tavizsiz olmanın ne demek olduğunu göstermeleri gerekiyor. Dün, ‘Hayır yavrum insanlar hakkında böyle kötü sözler kullanmamalıyız.’ derken, yarın akrabalarımız karşısında haksızlığa uğradığımızda bir anlık öfke ile kötü kelimeler sarf edersek, çocuklar kötü alışkanlıkların arada sırada yapılabilir olduğu sonucunu çıkartır.
İslam’ı, İmanı, İbadeti, Dava şuurunu ayrı kavramlar olarak görmemek ve hayatımızın tümüne yansıtmak duasıyla..
0 Yorum