İnsanların birbirini eleştirmesinin, hataları sebebiyle onlarla alay edilmesinin genel bir kaide haline geldiği bir zamanda yaşıyoruz. Bazılarımız bunu kötü niyetle yapmasa da, bazılarımız bu cahiliyet ve kibir tuzağına düşebiliyor.
Dinimizin kurallarını öğrenirken ve hayatımıza yerleştirmeye çalışırken çoğunlukla erkek ve hanım kardeşlerimiz hakkında pek peşin hükümlü oluyoruz nedense. Bu dinin güzel ve uygulaması kolay bir din olduğunu, insanların kusurlarını gördüğümüzde de bunun güzel bir şekilde düzeltmemiz gerektiğinin farkına varmalıyız.
“Andolsun ki, Resûlullah, sizin için, Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı çok zikredenler için güzel bir örnektir.” (Ahzâb Suresi, 21)
Allah’ın bize özel olarak bahşettiği sayısız nimetler ve hediyelerle çevrili dört bir yanımız. Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) önümüze takip edilecek bir kılavuzu, yüce Kur’an’ı bıraktı. Ayrıca Allah bize Efendimiz’i (sallallahu aleyhi ve sellem) o kılavuzu günlük hayatına nakşeden bir rehber olarak gönderdi.
Bu yüzden, hadi şimdi Peygamberimiz’in (aleyhisselam) insanların kusurlarını nasıl düzelttiğine bakalım. Aşağıda bahsedilecek hadislerde geçen O’nun özel hasletlerini bir kenara not edelim, uygulamaya gayret edelim.
1- İnsanları Anlardı
“Bir gün Safiye (radıyallahu anha) validemiz Peygamber Efendimiz’e (sallallahu aleyhi ve sellem), Hz. Aişe (radıyallahu anha) annemizin evinde iken bir tabak yemek gönderdi. Güzel yemek yapmasıyla bilinen Safiye annemizi Aişe annemiz kıskandı ve bu duygunun tesiriyle hizmetçinin eline vurarak yemeği yere döktü. Tabak parça parça oldu. Aişe annemiz Peygamber Efendimiz’in (sallallahu aleyhi ve sellem) ay yüzünde öfke bulutlarının kabarmakta olduğunu görünce yaptığına çok pişman oldu, utandı. Heyecanlı bir sesle: ‘Bugün bana fena bir söz söylemesinden Allah’ın Rasülü’ne sığınırım’ diyerek Efendimiz’den özür beyan etti. Kainatın Efendisi (sallallahu aleyhi ve sellem) hiçbir şey söylemeden yerinden kalktı. Tabağın kırıklarını ve yere dökülen yemekleri toplamaya başladı. Hz. Aişe tekrar boyun büktü. Yaptığı hatayı nasıl bağışlatabileceğini sordu. Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) hizmetçiye kırdığı tabağın aynını vererek göndermesini söyledi. Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) sesini çıkarmamış, sabır ve tahammülüyle işin sonunu hayra çevirmişti.” [Ebu Davud, Büyu’ 91; Nesai, İşretu’n-Nisa 4]
Bu, insanların hatalarını düzeltmeye çalışırken öğrenmemiz gereken harika bir nitelik! Çoğu kez, bizler değer verdiğimiz şeyleri itelemeye ve o insanın böyle davranmasına neyin sebep olduğunu anlamadan vaaz vermeye başlıyoruz. Bu hadisten harika bir ders çıkarıyoruz, Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) başka bir eşi yemek gönderdiğinde bir kadının içinde dolaşabilen kıskançlığı anlıyor. Ne onu azarladı, ne de diğerlerinin önünde ona bağırdı. Kırılan tabağı yenisiyle değiştirmesini sağladı ve mesele buracıkta halloldu!
O zaman, bir dahaki sefere kardeşleriniz uygun olmayan işler yaptığında, onlara fırça atmak veya sert sözlerle korkutmak yerine, onların psikolojisini anlayın ve nazik bir şekilde derdinizi anlatın. Kalp kazanmak, insanların hatalarını düzeltme yolundaki ilk adım. Ayrıca bu, yanlış anlaşılmaları önlemenin ve açığa çıkarmanın harika bir yolu!
2- Şefkat ve Sevgi
“Biz Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ile beraber mescidde bulunuyorduk. Bir göçebe geldi. Mescide işemeye başladı. Rasûlullah’ın ashâbı ‘Yapma, yapma!’ diye bağırdılar. Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) onlara ‘Sakın onun bevlini yarıda kesmeyiniz’ dedi. Böylece onu rahat bıraktılar. Bevli tamamen bittikten sonra Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) onu çağırarak ‘Bu mescidler böyle şeylere elverişli değildir. Mescidler ancak Allah’ın zikredilmesine, namaz kılınmasına, Kur’an okunmasına elverişlidirler’ buyurdu. Sonra Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) sahabilerden birisine emretti. Bir kova su getirtti. Sahabi bevlin üzerine dökmek suretiyle orayı yıkadı.” [Müslim, I/138; Tahavi, I/8]
Bu bedevinin hatasını gösterirken, Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) ona karşı kaba konuşarak diğerlerinin önünde onu aşağılamamıştır. Bunun yerine o kişinin işini bitirmesine izin vermiş, sabırla beklemiş ve neden böyle bir şeyin yanlış olduğunu; bedevinin kalbini yumuşatarak, sahabelerin de gerilen sinirlerini yatıştırarak anlamasını sağlamıştır.
Peki biz başkalarının hatalarını nazik sözlerle ve onların kalbini yumuşatarak düzeltmeyi ne kadar becerebiliyoruz?
3- Kimsenin Rencide Olmasına Müsaade Etmezdi
“Bir gün Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) ve sahabeden bir grup insan oturmuş deve eti yiyorlardı. Daha sonra cemaate katılan ve utangaçlığıyla meşhur bir sahabe sofraya otururken gaz çıkardı. Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) sofra sonrası namaza kalktığında o şahsın mahcup olmaması ve tanınmaması için; ‘Her kim ki deve eti yedi ise o abdest alsın’ dedi. Sahabelerin tümü et yedikleri için hepsi abdest aldı. Resûlullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) bu sözü söylerken maksadını anlayamayan bazı şarihler deve etinin abdest bozduğunu bile ileri sürmüşlerdir.”
Görüyorsunuz, Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) insanların hatasını öylesine ince, öylesine nazik bir tavırla kapatıyor ki! Bugünün Müslümanlarının belki böyle bir durumda bıyık altından gülerek tepki vereceği, kimseye söylemese bile o kişiye kaş göz hareketi yaparak ima edeceği bir durumu O (sallallahu aleyhi ve sellem) nezaketlilerin en nezaketlisi nasıl üstesinden geliyor? İşte 21. yüzyılın hasret kaldığı böyle bir ahlâk ve böyle bir medeniyet..
Bizler, Peygamberimiz’i (sallallahu aleyhi ve sellem) rol modelimiz yapmak ve onun her yaptığını taklit etmeye çalışmakla yükümlüyüz. O sürekli gülümseyen biriydi, o halde biz de cıvıl cıvıl, neşeli birisi olalım ve başkalarına pozitif enerji yayalım. O, gayrimüslimler ve sahabeleriyle ilgilenirken son derece kibar ve nazikti. İnsanların kalplerini karakteriyle kazandı ve İslam’ın müthiş bir şekilde yayılmasını sağladı. Öyle ki İslam’ın en sağlam düşmanlarının Müslüman olup İslam uğrunda can vermişti.
O zaman biz de Efendimiz’e (sallallahu aleyhi ve sellem) benzeme yarışında kaç tane kalp kazanabileceğiz, görelim mi?
Bir defter tutun ve içine şunları yazın:
- Birisinin hatasını düzelttiniz. Eğer bunu Peygamberimiz’in (sallallahu aleyhi ve sellem) uyduğu kaidelerle yaptıysanız,
- Beklediğiniz tepkiyi,
- Aldığınız tepkiyi not edin ve her bir kazandığınız kalp için başına bir yıldız koyun!
Kaç tane kalp toplamayı başarabileceğiz bakalım. Efendimiz’in (sallallahu aleyhi ve sellem) karakteri mıknatıs gibiydi, insanları kendiliğinden üzerine çekerdi. Peki, biz sünneti takip ederek kaç kişiyi kendimize çekebileceğiz, görelim:)
0 Yorum