Gaflet perdesini yırtıp tefekkür etmek… Aslında herşey bununla başlıyor. Çünkü iman için marifetullah gerek yani Yaradanını tanımak. Önce marifetullah kapısını çalacağız ardından muhabbetullah kapısı bizi buyuredecek. Hergün hatta her an birşeylere baktığımız için göz mükemmeli algılayamaz önüne inen perdelerden. Oysa bakmakla görmek arasındaki farkı anlayan mümin bazen saatlerce bir kediyi, bir ağacı, bir çiçeği seyredebilir. Çünkü yavaş yavaş gözdeki perdeler aralanır. Baktığı herşeyde, yaratılan her varlıkta tevhid mührünü görmeye başlar. Baktıkça o varlıktaki esmaül hüsnaları okur. Ve derinleştikçe derinleşir düşünceler, Rabbine bir kez daha hayran kalarak imanı tazelenir.
Gafletten farkına varamadığımız bir kainat süsü de gökyüzüdür. Gökyüzünün keşfedilen keşfedilmeyen pek çok sırrı vardır. Gelin göklerin sır kapılarını çalalım.
1) Gökyüzünün Birbirinden Mükemmel Renk Cümbüşleri
Kaldır başını bak kardeşim. Gökyüzündeki renk cümbüşünü görüyor musun? Gözünü yaratan Rabbin gözüne hitap edecek güzellikte renklerle donatmış göğü.
Mavi… Derin, sessiz sakin bir o kadar da huzur veren bir renk. Onun üzerinde bembeyaz kalbi okşayan bulutlar. Peki ya güneşin doğduğu andan battığı ana kadar ki renk değişimleri? Her haliyle farklı bir tonda. Doğarken kırmızı gittikçe turuncuya dönüyor ve en tepedeyken sarıyla aydınlatıyor dünyamızı. Sonra gidiyor güneş yerini gece alıyor, karanlık ve siyah… Adeta Rabbin sen gözlerini kapat ve uyu diye gün ışığını söndürüyor. Gece de başıboş bırakmıyor seni ışıksız bırakmıyor. Ay beliriyor, siyah gecelerin beyaz süsü… Farkında mısın? Gün içinde hiç durmadan renkler değişiyor başının üzerinde. Senin için… Neden mi? Çünkü senin fıtratına monotonluktan, aynılıktan sıkılan duyguyu veren Rabbin sen sıkılma, bak ve farket diye renk cümbüşü döndürüyor gökyüzünde. Oku, renklere bak ve bunları var eden Musavvir ‘in mührünü gör.
2) Gökyüzünün Rahmet Taneleri
Göklerde daima bir hareketlilik vardır çoğu zaman fark edemediğimiz. Bir bakarsın damla damla rahmet yağıyor, bir bakarsın celaliyle şimşek çakıyor. Yağmur, kar, şimşek, gökkuşağı…
Peki yağmuru hiç düşündük mü? Birbirine çarpmadan, yerçekimine inat hızlanmadan, sabit hızla yere düşen bu minik damlalar Rahman bir zatın rahmet taneleri, hayat kaynağı değil midir? Peki adeta bir pamuk edasıyla göklerden süzülen kar taneleri, hiçbirinin birbirine benzememesi ve bilim adamlarının incelemelerinde hayrete uğradıkları muhteşem intizam ve ölçüde olmaları? Hiç bu bakışla bakmış mıydın kar tanelerine? Rabbinin örneksiz yarattığının delili olan bu tanelerde Mubdi ismini görmüş müydün? Her farklı çeşitte Ehadiyet , birlik mührünü nasıl yerleştirmiş Rabbin sen gör de tanı diye. Bir de şimşek var yüreklerimizi korkuyla ürperten, Celal isminin tecellisi. Düşünmek gerek, görmek gerek hakikati, okumak gerek esmaül hüsnalarını. ’’Azamet ve kudret sahibi Cebbar, ululuk ve büyüklük sahibi Mütekebbir bir zattır Rabbim’’ demek gerek.
3) Gökyüzünün Yüksekliği, Büyüklüğü
Şöyle bir misal vermek gerekirse nasıl her kapalı mekanın bir tavanı var, gökyüzü de tıpkı yeryüzünün tavanı gibidir. Peki dışarıda yürüdüğünüz zaman hiç başınızı kaldırıp gökyüzünün ne kadar büyük ne kadar yüksekte olduğunu fark ettiniz mi? Rabbimiz bunu da mükemmel hikmetlerle yaratmış. Elbette hikmetleri yalnız göğü Yaradan bilir ama biz de Rabbimizin bize onu tanıyalım diye verdiği akılla birşeyler düşünebiliriz. Mesela evlerimizden bir örnek verelim, ölçeği daha iyi anlamamız için. Geniş bir eviniz olduğunu ama tavanın çok alçak olduğunu düşünün, nasıl daralır sıkılırsınız değil mi? En basitinden bunu düşününce bile mekanın genişliği, yaşayan kişi sayısına göre tavan yüksekliği artar. İşte tıpkı bunun gibi gökyüzü de bizim ölçeğimize göre çok yüksekte yaratılmış, sıkılıp daralmasın ruhun diye. Bir de şuradan bakalım. İnsan oğlunda benlik duygusu var ve bunu biraz okşarsan kibir baş gösterir. İşte bizim gökyüzüne nazaran nokta kadar büyüklükte bile olmayışımız Rabbimizin bize ‘’Kibirlenme insanoğlu’’ deyişi gibi değil midir? Bunlar belki de hikmetinin gölgesinin gölgesidir.
İşte bu muazzam kainatı tek başına kusursuz idare eden Vali, bir an bile aksatmadan her an diri olan Hayy, akılların idrak edemeyeceği yücelikte olan Batın, yerin göğün tek ve ebedi sahibi Malikü’l Mülk, varlığı sayısız delillerle açık olan Zahir bir zatın eseridir. SubhanAllah…
Yazınız için teşekkür ederim yalnız yazının sonunda Allahu Teala dan bahseder iken vali tanımını kullanmışsınız.Bu tabir bence doğru bir tanım değil sizde biliyorsunuz ki valinin üstüde var. Bu sebeple nacizane uyarmak istedim .Allah’a emanet olun.
Uyarınız için teşekkür ederim. Fakat oradaki Vali tanım olarak değil Allah’ın 99 isimlerinden el-Vali manasında kullanılmıştır 🙂
el-Vali ; İdare eden, bu büyük kainatı ve onda her an olup bitenleri idare edip yönetendir. İdare etme yeteneği O’nundur.
Uyarınız için teşekkür ederim. Fakat oradaki Vali tanım olarak değil Allah’ın 99 isimlerinden el-Vali manasında kullanılmıştır 🙂
el-Vali ; İdare eden, bu büyük kainatı ve onda her an olup bitenleri idare edip yönetendir. İdare etme yeteneği O’nundur.
Yaziniz guzel fakat daha tasavvufi olsaydi misal gokyuzundeki olaylar maneviyat barindirdiklari urkutuculugu guzelligi yildizlarin ne mana tasidigi neden yaratildigi ayin gunesin neden varolusu vb. Ama ellerinize saglik